Arınç:Gerekirse referandum yaparız

Bülent Arınç, Anayasa değişikliği konusunda gereketiği zaman referanduma gidebileceklerini söyledi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Her şeyi bir kenara koyup da mutlaka bir anayasa değişikliği yapmamız gerektiğinde referandumu göze alabiliriz'' dedi.

Arınç, Kanal 24'te canlı yayınlanan programa katılarak gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtladı.

Bülent Arınç, AK Parti Kongresi'ne ilk açılımı onaylatma kongresi de diyebilir miyiz?'' sorusu üzerine ''onaylatmanın'' çok doğru bir tabir olmadığını belirtti.

Bütün gözlerin bu kongrede olduğunu, iktidardaki AK Parti'nin kongresinin çok ilgi çektiğini ifade eden Arınç, ''Dolayısıyla orada Sayın Başbakan'ın, Genel Başkanın ayrıca bir mesaj vermesi bence çok uygun oldu'' diye konuştu.

AK Parti'nin tabanının çok büyük bir kısmının demokratik açılıma prensipte destek olduğunu belirten Arınç, ''Bunu ayrıca onaylatma ihtiyacı duymamışlardır'' dedi.

BAŞBAKAN'IN LİSTESİNİ YORUMLADI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı isim listesiyle ilgili olarak ''Bu isimler etrafında demokratik açılım söylemini nasıl buldunuz?'' sorusu üzerine Arınç, ''Söylediği isimler bence halktan genel kabul gören isimler. Hepsi ayrı bir rengi, kokuyu temsil ediyor. Müzik alanında var, Alevi-Sunni konusunda var. Bir din adamından bahsediyor. Kimisi şiirleriyle, kimisi şarkılarıyla, bir başkası dini bir hareketin öncüsü olmuş Türkiye'de yıllardan beri isim yapmış bir büyük zat olarak... Bunlara belki birilerin itirazı olabilir, ama kongre salonunda da gördük ki bu isimlerin kimisi biraz fazla kimisi biraz daha az alkışlanmak suretiyle hiçbirisine itiraz olmadı'' diye konuştu.

Nazım Hikmet'in şiirlerini okuduğunu belirten Arınç, ''Nazım Hikmet şahsen benim de fikrine, zikrine düşman olduğum bir insandı, ama sonraları ben o şiirlerini okudum. En azından Türkiye'ye, vatan toprağına nasıl bir özlem duyduğunu okudum. Çok da hoşuma gitti doğrusu. Rusya ziyaretinde kabrini özellikle ziyaret ettim'' dedi.

''Demokratik Açılımı'' sadece Kürtlere yönelik bir süreç değil, daha geniş düşündüklerini belirten Arınç, ''Kendisini başka kimlikle ifade eden Rum, Ermeni diğerleri olsun, dini anlamda 'biz farklıyız' diyen insanların da varsa kültürel haklarının sonuna kadar tanınmasını da bu açılımın içine koyuyoruz'' şeklinde konuştu.

BAYKAL'A GÖNDERİLECEK MEKTUP

Arınç, ''Sorunu çözme noktasında kafanızda bir perspektif var mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Şöyle bir özelliği var bu işin; 2 aydan beri Demokratik Açılım konuşuluyor, ama madde madde gelmiş, 'biz bunu yapacağız' şeklinde henüz bütün bir toplumun duyduğu, bildiği bir açıklama yapmadınız diyebilirsiniz. Biz Türkiye'de terörü sona erdirmek ve Türkiye'de bir bütünleşmeyi hayata geçirmek için bir süreç başlatmak istiyoruz. Bazı muhataplarımız bunu ironik bir şekilde eleştirmeye başladılar. Başta MHP ve CHP. Ey CHP, sen şu kadar yılın partisi olduğunu söylüyorsun, Atatürk'ün partisi olduğunu söylüyorsun. Bu konuda senin bir ihtisas sahibi olman gerekiyor. Bizim niyetimiz bu, 'Bu konuda bize ne tavsiye edersin?' Şu ana kadar bunu söylemediler.''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a bugün veya yarın, pazartesiye kadar söylendiği şekliyle bir mektup ulaşacağını belirten Arınç, ''Tabii çok özen gösteriliyordur üstünde eminim. Benim kalemimden çıkmıyor da Sayın Baykal'a beklentilerine cevap verecek, güzel bir mektup olacağını, sonunda da 'bize bir randevu verirseniz, bunu şifahi olarak da size aktarmak istiyorum' diyeceğini tahmin ediyorum. Bana söylemedi Sayın Başbakan. Bu benim kendi tahminim'' dedi.

Bir genel başkan ile bir genel başkanın konuşmasının makul olduğunu ifade eden Arınç, ''Eğer bu tamamlanırsa önümüzdeki bir kaç gün içerisinde, ondan sonra da Meclis'te bir genel görüşme veya iç tüzüğün imkan verildiği şekil içerisinde İçişleri Bakanımız veya Başbakanımız 'Biz şuana kadar böyle bir çalışma yaptık. Bizim bu konu üzerindeki düşüncelerimiz şudur' diyecek'' diye konuştu.

''Bu durumda ilk kez Sayın Baykal öğrenmiş olacak atılacak adımları diyebilir miyiz?'' sorusuna, ''Herhalde bir kısmını öğrenmiş olacak. Diğer genel başkanlardan farklı olarak kendisine çok özel bilgiler verileceğini söylemek istemiyorum. Bir partiyi temsil eden kişiyle Sayın İçişleri Bakanı nasıl konuştuysa, Sayın Genel Başkan da onu konuşacaktır'' dedi.

''CHP ile yürütülebilecek bir süreç daha mı etkili olur?'' sorusu üzerine Arınç, sayısal açıdan 330 milletvekilleri olduğunu, bunun Anayasa değişikliği için yeterli olmadığını kaydetti. Arınç, şunları söyledi:

''Halkın oylarıyla gelmiş bir partiyi yok sayamazsınız. Onunla konuşmak demek PKK ile İmralıyla konuşmak anlamına geliyorsa bunu biraz daha genişlettiğiniz zaman Kürt kimliğini öne koyan herkesi bu örgütün mensubu saymış olursunuz.

Örgüt ile masum insanlar arasında bir çizgiyi kalın olarak çekmezseniz bu Türkiye'nin birliğine hizmet etmez, bu kutuplaşmayı, kamplaşmayı tahrik eder. Dolayısıyla onlar bizi DTP ile baş başa bırakıp karşıdan tef çalarak 'gördünüz mü nasıl da birleştiler, biz zaten dememiş miydik' diyecekler. Kaldı ki ikimizin oyları da zaten yeterli değil. Bir tek şeyi yapabiliriz, her şeyi bir kenara koyup da mutlaka bir anayasa değişikliği yapmamız gerektiğinde referandumu göze alabiliriz. Referandumda halk ne derse de o olur. Mutlaka anayasa değişikliği yapmamız gerekiyorsa bir referandum yapabiliriz.''

CHP'nin tecrübeli bir parti olduğunu belirten Arınç, ''İyi bir muhalefet partisinden beklediğimiz şey bize yol göstermesidir. Biz yolumuzu biliyoruz, ama katkı istiyoruz. Olabilir ki onların söylediği bir konu işin önüne geçebilir, onu bizden esirgemesinler. Biz yanlış yaparsak Türkiye için kötü bir şey yapmış olacağız. Doğrusunu yaparsak herkes bundan faydalanacak'' diye konuştu.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Arınç, ''Anayasa değişikliği bir kaç maddeden ibaret bir değişiklik mi olur? Bunun çerçevesi ne olur?'' sorusuna karşılık şunları kaydetti:

''Anayasa'nın 2, 3. maddeleri ve sonra da 4. maddesi ilk iki maddedeki hususların değiştirilemeyeceğini, teklif bile edilemeyeceğini söylüyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz bu bir gerçek. Dolayısıyla bunu teklif etmenin bile pratik olarak bir faydası olamadığı gibi sürece de olumsuz etkisi olur.

CHP ve MHP'nin bu süreçle ilgili olumsuzluklarını eleştiriyoruz, ama bence DTP'nin kendisi bu süreç içerisindeki en olumsuz tavır içerisinde olan partilerden başta geliyor. Çünkü homojen değil. Kendi içerisinde bu meseleye bütünüyle sahip çıkacak bir yapıya sahip değiller. Hatta bu süreç konusunda halkın kaygılarını artıracak, kuşkularını artıracak davranışlar içindeler. Ahmet Türk'ün çok samimi konuşmalarını alkışlayalım, ya Emine Ayna'nın söylediklerine ne diyeceğiz? Ya birilerinin tahrik için yanan ateşin üzerine benzin dökmesine ne diyeceğiz? Dolayısıyla süreç konusunda DTP kendisini doğrudan doğruya ilgilendiren bir konu olarak bu meseleyi görüyor, yerel olarak da desteklediğini ifade ediyorsa kendisine çeki düzen vermesi gereken partilerin başında geliyor.''

Arınç, ''Ama akılcı olarak bakarsak, netice almak düşüncesiyle bir şey yapmamız gerekiyorsa bir defa çok maddeli, çok kapsamlı bir anayasa değişikliğini yapmamız mümkün değil, bu görülüyor. Dolayısıyla biz bu süreçte olmazsa olmaz kabul edebileceğimiz, belki birkaç maddelik, belki bir bölümlük bir anayasa değişikliğini referanduma götürecek bir noktada eğer destek olmazsa göze alabiliriz. Alacağız demiyorum'' diye konuştu.

''Türkiye Kürt meselesinden kurtulmak üzere mi?'' sorusunu Arınç, ''Her zamandan daha çok ümitliyiz. Bu riskli bir süreçtir, ama biz bugüne kadar ne kazandıysak dik durmamızdan kazandık'' diyerek yanıtladı.

IMF TOPLANTILARI

Arınç, IMF toplantılarına ilişkin bir soru üzerine, AK Parti hükümetlerinden önce de IMF ile ilişkiler kurulduğunu hatırlatarak, IMF'nin Türkiye'ye yabancı olmadığını söyledi.

IMF ile imzalanacak anlaşmanın büyümeye ve sosyal gelişime müdahale etmemesi gerektiğine işaret eden Arınç, şöyle konuştu:

''AK Parti iktidarı, IMF ile başarılı sonuçlar aldı. IMF de Türkiye'den en başarılı sonuçları aldı, ama son ekonomik kriz içinde biz onlarla anlaşmayı tekrarlayamadık. Bir kısım, özellikle sermaye kesimi, kendilerini garanti etmek için anlaşma mutlaka imzalanmalı diyor. Biz, krizde kendi imkanlarımızı kullanmaya çalıştık. Ben, IMF ile bir anlaşma yapılmasına karşı değilim, ama Başbakanımızın da şartı var. Anlaşmanın ekonomik, sosyal ve insanı boyutunu da ihmal edemeyiz. Şartlarımızı 'belli bir müşterekte karşılayabildiğimiz zaman anlaşma imzalanacaktır' denildi. Neden imzalanmadı endişesi içinde değiliz. Mutlaka imzalanması gerekir diye de bir beklenti içinde de değiliz, ama 5-6 senedir devam eden uygulamalar da başarılı bir işbirliği yakalanmışsa bunun şartları devam ederse bu iş iyi olur diye düşünüyoruz.''

''IMF KARŞITI YAPILAN EYLEMLER REZALET'

Arınç, IMF görüşmelerini protesto gösterilerine değinerek, ''Yapılan eylemler rezalet. Bir insanın fikrini, düşüncesini, demokratik ölçüler içinde göstermesi çok tabii bir şey, ama bir vahşet halinde, elindeki sopayla dükkanların, bankaların camlarını kırmak, bir insana yönelmek çok yanlış şeylerdir'' değerlendirmesinde bulundu.

Eylemcilere karşı emniyet güçlerinin de ''ölçüsüz, orantısız'' müdahalesinin göze çarptığını, polisin insani muamele yapmaktan vazgeçmemesi gerektiğini ifade eden Arınç, ''Polislerin de vurup, kırma işini yapanları ölçüsüz şekilde darp etmeleri insanların dikkatinden kaçmıyor, ama protestoların meşru olanlarını, demokratik olanlarını alkışlıyorum. Tahribat yapanları, insana karşı kötü muamele yapanları kınıyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, ''sokaklara bakın'' çıkışıyla sokaklarda yaşayan ''fakir, parasız ve düşkün'' insanlara dikkat çektiğini anlatan Arınç, Başbakan Erdoğan'ın, ''IMF, sen paranın başındasın. Arjantin'den Kolombiya'dan kovuldun. Bu tepkileri haksız görme, bu insanların durumuna bak, kendi programlarının içine insan boyutunu koy'' demek istediğini anlattı.

MAHYALARLA VERİLEN MESAJLAR

Arınç, bugün İstanbul'daki bazı camilerdeki mahyalarda verilen mesajların ''Demokratik Açılım'' çalışmalarına gölge düşürdüğü şeklinde haberler çıktığını da belirterek, cami mahyalarına İstanbul'un kurtuluş yıl dönümü nedeniyle bir takım mesajlar yazıldığını söyledi.

Mahyaların ulusal günlerde İstanbul'da uzun zamandır uygulanan bir gelenek olduğunu anlatan Arınç, ''Vecizelerin daha iyisi, kapsayıcısı mutlaka olabilirdi. Herkesi kapsayacak, kucaklayacak bir anlam ifade etmiyor diye eleştiriliyor, eleştirilere katılabiliriz'' dedi.

Arınç, bir soru üzerine de medya kuruluşlarındaki yabancı ortak payının yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkartılması kanaatinde olduğunu, RTÜK'ün konuya ilişkin yasal düzenlemeyi yapmak için RTÜK Yasası üzerinde çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti.

İnternet medyası ile ilgili de düzenlemeler yapılacağını ifade eden Arınç, ''Ben, şahsen internet medyasıyla ilgili işin içinden çıkamıyorum. Uçsuz bucaksız bir dünya. Düzenlemenin gerekli olduğuna gönülden inanıyorum. Türk internet medyacılığının RTÜK Kanunu ya da Basın Kanunu içinde düzenlenmesi gerekir'' diye konuştu.

Beşiktaş'ın son günlerde oynadığı futbola da değinen Arınç, Beşiktaş'ın güzel futbol oynayan bir takım olması gerektiğini, ancak son dönemde Beşiktaş'ın güzel futbol oynayamadığını belirtti.

Arınç, statlarda yaşanan gerginliklere ilişkin bir soru üzerine de ''Ben bunları bilmem. Ben taraftarın, spor sahasında taşkınlıklarına hiçbir zaman sıcak bakmayan bir insanım'' diye konuştu.