Prof. Dr. Öner Açıklaması 'Duygusal Yemek Yiyen İnsanlar, Sık Sık Yeme Üzerindeki Kontrollerini Kaybederler'

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, "Duygusal yemek yeme, kişinin aç olmadığı halde, duygusal durumuna bağlı olarak yemek yemesidir. Yemekle ilgili sorun yaşayan bireyler, yemeye aşırı odaklanırlar. Diyet, bu aşırı odaklanmayı arttırır. Tekrarlayan başarısız diyet girişimleri, kişinin kendisi ve yemek ile ilgili düşüncelerini de değiştirir. Bireyde kilo veremeyeceği düşüncesi, iradesiz olduğu inancı yerleşebilir. Bu durum, diyet sırasında en ufak bir sorun yaşadığı zaman aşırı yemeye yol açar" dedi.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, çocukluk yaşlarda başlayan yemek yeme alışkanlıklarında yapılan yanlışları ve başarısız diyetlerin nedenlerini anlattı.

Çocukluk yaşlarda başlayan duygusal yeme alışkanlığının, aç kalma ve ardından kontrolsüz yeyip pişmanlık yaşama döngüsünü oluşturduğu söyleyen Prof. Dr. Öner, bu durumun verilemeyen kiloları ve sağlıksız beslenme alışkanlığını beraberinde getirdiğini belirtti.

"İnsanlar sadece doymak için yemek yemezler" diyen, Prof. Dr. Öner, "Gönüllülerde yapılan çalışmalar, yeterli kaloriyi içeren sıvılar verilen veya sonda ile mideden direkt besleme yapılan insanların yemek yeme isteklerinin kaybolmadığını göstermektedir. İnsanlar için yemenin bir doyum ve haz veren ’hedonik’ etkisi bulunmaktadır. Sık sık diyet yapan insanların kilo vermekte zorlanmaları hatta diyetlerinin sonucunda kilo almalarının nedenlerinden birisi de bu hedonik yemedir. Aşırı kısıtlayıcı ve kalori olarak yeterli olsa bile zevk olarak yeterli olmayan yiyecekleri yiyenler, özellikle de diyet kurallarını bozdukları zaman, kontrollerini kaybetme eğilimindedirler" diye konuştu.



"Duygusal yemek yiyen insanlar, sık sık yeme üzerindeki kontrollerini kaybederler"

Duygusal yemek yemenin, kişinin aç olmadığı halde, duygusal durumuna bağlı olarak yemek yemesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öner, "Bu durum, özellikle öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi olumsuz duyguları azaltmak için ortaya çıkmakla beraber sevinç gibi olumlu duyguların varlığında da olabilir. Duygusal yemek yiyen insanlar, sık sık yeme üzerindeki kontrollerini kaybederler. Kontrol kaybı sonucunda kişi çok fazla yemek yiyebilir. Bu durum bazen planlı, bazen de plansız olarak ortaya çıkar. Yemeğin ödüllendirici doğası, kısa bir süre için kendilerini iyi hissetmelerine yol açar, ama aşırı yemek yeme dönemlerini yoğun suçluluk, yetersizlik ve kendisini aşağılama hisleri takip eder. Bu hislerle kişi diyet yapmaya, düzgün yemeye adeta ant içer, ancak bu durum sadece bir sonraki duygusal yeme atağına kadar devam eder. Kilo almak istemeyen kişiler, yeme ataklarından sonra kusarak veya aşırı egzersiz yaparak bunu telafi etmeye çalışırlar. Bu davranışlar ise kendilerine özgü ek sorunlara neden olur" ifadelerini kaydetti.



"Yemekle ilgili sorun yaşayan bireyler, yemeye aşırı odaklanırlar, diyet bu aşırı odaklanmayı arttırır"

Diyetlerin neden başarısız olduğunu da anlatan Prof. Dr. Öner, "Yemekle ilgili sorun yaşayan bireyler, yemeye aşırı odaklanırlar. Diyet, bu aşırı odaklanmayı arttırır. Tekrarlayan başarısız diyet girişimleri, kişinin kendisi ve yemek ile ilgili düşüncelerini de değiştirir. Bireyde kilo veremeyeceği düşüncesi, iradesiz olduğu inancı yerleşebilir. Bu durum, diyet sırasında en ufak bir sorun yaşadığı zaman aşırı yemeye yol açar. Kişi bir dilim pizza yedikten sonra, ’nasıl olsa diyetim bozuldu, nasıl olsa ben yapamıyorum’ düşüncelerine kapılır ve bütün pizzayı yer. Bundan sonra da yukarı da belirttiğim pişmanlık ve suçluluk hisleri gelir" dedi.



"Yeme sorunu yaşayan insanlar yemekle ilgili her şeye karşı aşırı hassastır"

Yeme sorunu yaşayan insanların yemekle ilgili her şeye karşı duyarlı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öner, "Yeme sorunu yaşayan insanlar yemekle ilgili her şeye karşı aşırı hassastır. Bazen koku, bazen renk hatta bir tarif bu kişilerin yemek isteğini oluşturabilir. Üstelik bunun için aç olup olmadığı da önemli değildir. Aslında bu durumun sebebini çocukluk yaşlarda aramak gerekir. Mesela, sevdiği TV programını seyrederken cips yemeye alışan bir çocuk, karnı tok bile olsa, programın sadece müziğini duyduğu zaman bile cips yeme isteği duyar. Ne yazık ki, yemekle ilgili uyaranlara karşı hassasiyet kolay gelişir ama zor yok olur. Diyet yapıp kilo veren insanların tekrar kilo almalarının nedenlerinden birisi de devam eden hassasiyettir. Diğer öğrenilmiş davranışlar gibi bu davranışın da sönmesi için, tekrar tekrar yemek ile ilgili uyaranlarla karşılaşıldığı halde yeme davranışının durdurulması gerekir. Örneğin, kişinin çok sevdiği bir yiyecekten sadece bir lokma alıp gerisini yememeyi başarması gibi. Öncelikle kilo sorunu olanların alıştıkları ’doyma’ hissinden vazgeçmeleri, sofradan daha hafif kalkmayı öğrenmeleri gerekir. Psikolojik sorunları halletmek için yemek yemeyi bırakmak, bu sorunları daha gerçekçi şekillerde aşmanın yollarını bulmak daha sağlıklı bir yol olacaktır. Ne kadar uzun süre aç kalırlarsa yemeğin ’değeri’ o kadar artar. Kendilerini çok aç bırakmadan ve yemekten zevk aldığı şeyleri tamamen kısıtlamadan beslenmelerini sürdürenlerin, uzun vadede sağlıklı bir şekilde beslenmeyi başarmaları daha kolaydır. Yiyecekle ilişkili uyaranlara karşı hassasiyetin azalması için, bu uyaranlarla karşı karşıya kalındığı zaman bile yeme kontrolünü kaybetmemeyi öğrenmek gerekir. Bütün bunları yapabilmek için, öncelikle kişinin ne yediğini, kaç kalori aldığını, hangi durumlarda kontrolünü kaybettiğini bilmesi gereklidir" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA