28 Şubat Sürecinde Kapatılan Vakfın Başkanı, Yaşadıklarını Aa'ya Anlattı

Kapatılan İslami Dayanışma Vakfının Başkanı Mustafa Kayan, 28 Şubat sürecinde ailece zarar gördüklerini belirterek, "Ağabeyim, ben ve kardeşim yargılandık. Eşim mesleğine dönemiyor. Bize bir haksızlık yapıldı. Mağdur edildik ama kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Sadece bize yapılan hukuksuzluğun gün yüzüne çıkmasını, bir terörist değil insanların ıslahı için uğraşan birer insan olduğumuzu kamuoyunun bilmesini istiyoruz" dedi.

Kayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat süreci öncesinde Malatya merkezli İslami Dayanışma Vakfının başkanlığını yürüttüğünü söyledi.

O dönemde Malatya'daki başörtüsü eylemlerini organize etmek suçlamasıyla gözaltına alındığını belirten Kayan, emniyette bir hafta sorgulandıktan sonra nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildiğini ifade etti.

İddianame hazırlandığında çok garip bir durumla karşılaştıklarını dile getiren Kayan, "Hakkımızda, Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmekten dava açıldı. Cezası idamdı. Bununla karşılaşınca şoke olduk çünkü biz hiçbir suç işlememiştik. Hatta başörtüsü eylemleri olduğunda vakıf başkanları olarak dönemin valisiyle, emniyet müdürüyle görüşerek bu eylemlerde yer almayacağımızı ifade ettik fakat bu görüşmeden 3 gün sonra, 10 Mayıs 1999'da gözaltına alındım ve daha sonra tutuklandım" diye konuştu.

İşlediği iddia edilen suç nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandığını ifade eden Kayan, "O davada 52 kişi idamla yargılandık. Benimle beraber birçok kişi beraat etti" dedi.

Türkiye genelinde, 28 Eylül 2000'de bir gece operasyonu yapıldığını dile getiren Kayan, şöyle konuştu:

"40 ilde, 500 küsür insan gözaltına alındı. Daha önce yargılanıp beraat eden ağabeyim Ramazan Kayan Malatya'da, kardeşim Nurettin Kayan da Bursa'da gözaltına alındı. Aynı gece bizim eve de polisler gelmiş. Hasbelkader evde değildim. Eşim 7 aylık hamileydi. Evi didik didik aramışlar. Kütüphanemi tek tek incelemişler. 'Mustafa Kayan'ı bulup gözaltına almamız gerekiyor' demişler. O günden sonra eve gelmemişler ama bir hafta evin önünde beklemişler. Elazığ'daydım. Eşim telefonda bilgi verdiği için, biraz da gelişmeleri takip etmek için teslim olmadım. Benim durumumda olanların cezaevinde tutuklu arkadaşları ziyarete gittiklerini ve gözaltına alınmadıklarını öğrenince operasyondan bir ay sonra Malatya'ya geldim. Cezaevinde ağabeyim Ramazan Kayan'ı ziyaret ettim. Bir daha beni arayan, soran olmadı. Demek ki o gece evde olsaydım 1999 yılında yaşadıklarımı, belki daha alasını tekrar yaşayacaktım ve ağabeyimin yattığı gibi en az bir yıl ben de yatacaktım. Ben ve ismini zikretmek istemediğim en az 7-8 arkadaşım o gün evde bulunmadıkları için gözaltına alınmadılar ama evde bulunup da olayla hiç ilgisi olmayan insanlar alındılar, aylarca yargılandılar. Sonuçta belki ceza almadılar ama çektikleri işkenceler, cezaevi günleri, mahkumiyetler yanlarına kar kaldı."

Ağabeyinin beraat ettiğini belirten Kayan, "Kardeşim Nurettin Kayan ise firari dönemde ağabeyimi evinde bulundurmaktan yargılandı. Yargıtay'ın 23 Ağustos 2013'te onaylamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Davanın asıl elemanları olarak ifade edilen ağabeyim ve ben beraat etmiş olduk ama yardım ve yataklık ettiği söylenen Nurettin Kayan maalesef bir hukuk garabeti olarak şu anda ceza almış durumda" ifadesini kullandı.

O dönem İslami Dayanışma Vakfına da dava açıldığını kaydeden Kayan, "Müfettişler vakfımızın bütün defterlerini didik didik aradılar. Kurt kuzuyu yemeyi kafaya taktıysa 'suyumu niye bulandırdın' diye şikayetçi olur. 'Hiçbir suç unsuru yok ama hakkınızda kapatma davası açacağız' dediler. Gerekçelerini sorduk. 'Yeterli vakıf faaliyetinde bulunmuyorsunuz ',dediler ancak 3 yıl sonra vakfımız, yöneticilerinin terör örgütüne üye olması gerekçesiyle kapatıldı. Oysa vakfın hiçbir yöneticisi, hiçbir davadan ceza almamıştı. Yargıtay da 2007 yılında vakfın kapatılmasını onayladı" diye konuştu.

Gözaltında yaşadıklarına değinen Kayan, "Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde yaşadıklarımı eşim dahil hiç kimseye anlatmamıştım. Sonra TBMM'de Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu üyelerine anlattım" dedi.

-"Dosyamı inceleyen amirler 'sen terörist misin?' diye soruyor"

28 Şubat sürecinde özel bir dershanenin ortağı olduğunu belirten Kayan, şunları kaydetti:

"Cezavinden çıktıktan sonra ortaklarım konjonktürel olarak bu işlerin aleyhimize kullanılacağını hesaba kattılar. Bana ifade etmediler ama hissettim, 'Arkadaşlar sizinle yola devam etmek istemiyorum. Bana müsaade edin' dedim. Eve bir ekonomik girdinin olması gerekiyordu. Eşim öğretmendi. İstifa etmişti. Milli Eğitim Bakanlığına yeniden müracaat etti. Orduzu Bahçebaşı Lisesine edebiyat öğretmeni olarak atandı. 2003 yılıydı. Başörtüsüyle ancak 5 ay çalışabildi. Uyarı, kınama ve maaş kesme cezaları aldı, sonra istifa etti. Bu defa ben müracaat ettim. Kabul edildi. İstanbul'a tayin oldum. Bir yıl önce memur sicil affı geldi. O dönemde işten atılan bütün öğretmenler görevlerine döndü fakat eşim istifa ettiği için göreve dönemiyor."

Avni Kiğılı Anadolu İmam Hatip Lisesinde matematik öğretmeni olarak görev yaptığını ifade eden Kayan, "Çalıştığım dönemlerde hep ödül almışım ama idamla yargılanmış eski bir teröristim. Dosyamı inceleyen amirler hemen, 'sen terörist misin?' diye soruyor. 'Öyle algılıyorsanız öyle ama ben öyle değilim' diyorum" dedi.

28 Şubat sürecinde ailece zarar gördüklerini dile getiren Kayan, "Ağabeyim, ben ve kardeşim yargılandık. Eşim mesleğine dönemiyor. Bize bir haksızlık yapıldı. Mağdur edildik ama kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Sadece bize yapılan hukuksuzluğun gün yüzüne çıkmasını, bir terörist değil insanların ıslahı için uğraşan birer insan olduğumuzu kamuoyunun bilmesini istiyoruz" diye konuştu.

Kaynak: AA