Verem Savaşı Eğitim Ve Propaganda Haftası

Karabük İl Sağlık Müdürlüğü tarafındanyapılan yazılı açıklamada, Türkiye genelinde verem hastalığından her yıl yaklaşık 17 bin kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.

02-08 Ocak 2011 tarihleri arasında kutlanacak Verem haftası nedeniyle bir basın açıklaması yayımlayan kurum yetkilileri, verimin hala sık görülen ölüm sebepleri arasında yer aldığını vurguladı.
Yapılan yazılı açıklamada, "Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri verem mikrobu ile enfektedir. Bu insanların yüzde 10'u yaşamlarının bir döneminde vereme yakalanacaklardır. Her yıl tahminen 9 milyon kişi verem hastalığına yakalanmaktadır. Verem hastası sayılarının nüfusa oranı, sanayileşmiş ülkelerde yüz binde 20 ve altında iken, Asya ülkelerinde yüz binde 100'den, Afrika'da sahra güneyi ülkelerde ise yüz binde 300'den fazladır. Ülkemizde ise 2009 yılı verilerine göre yüz binde 29'dur. Veremden her yıl 1,7 milyon insan ölmektedir. Bunların çoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika' dadır. Eski Sovyetler Birliği Ülkelerinde de ölümler fazladır. Dünyada bir tek etkene bağlı, tedavisinin olmasına rağmen en çok ölüme yol açan hastalıktır" denildi.
"HER YIL 17 BİN KİŞİ ÖLÜYOR"
Türkiye'de ise her yıl yaklaşık 17 bin kişinin verem hastalığına yakalandığı belirtilerek, "Türkiye'de yılda yaklaşık 17 bin yeni verem hastası ortaya çıkmaktadır. 2008 Yılında Verem Savaşı Dispanserlerine (VSD) kayıtlı 18 bin 452 verem hastası bulunmaktadır. Bu hastaların yüzde 62'ü erkek, yüzde 38'si kadındır. Hastaların yüzde 70'inde akciğer tüberkülozu varken, yüzde 30'unda akciğer dışındaki organlar (Lenf bezleri, plevra, kemik, böbrek, beyin) tutulmuştur. 2008 yılı verem hastaların yüzde 43'ü 15-34 yaş grubundadır. Verem basilinin kaynağı, tedavi görmemiş aktif akciğer ve gırtlak (larinks) veremi olan hastalardır. Basil hava yolu ile bulaşır. Hasta insanlardan öksürme ve hapşırma ile ortama yayılan mikrobun solunum yolu ile alınması sonucu bulaşır. Tedavi edilmeyen her hasta yılda 10-15 kişiye hastalığı bulaştırır. Balgam tetkikinde ARB pozitif bulunan ve kavitesi olan hastalar daha fazla basil saçarlar. Basil kaynağı ile karşılaşma süresi, ortamın genişliği ve havalanması bulaşmada önemlidir. En çok hastanın aile bireylerine ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. Tedavi ile basil sayısı çok kısa sürede azalır. Ortalama 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda yok olur. Verem enfeksiyonu, basilin vücuda girmesinden sonra 8-10 haftada tüberkülin cilt testinin (TCD) pozitifleşmesi ile kendini gösterir. Bu, bir hastalık durumu değildir. Vücutta verem basilinin sessiz durduğu ve adeta hapsedildiği bir durumdur. Vücut direnci düşünce basil çoğalarak hastalanmaya yol açabilir. Verem enfeksiyonu olan insanların yaklaşık %10'unda yaşamlarının bir döneminde verem hastalığı gelişebilir. Hastalığın gelişmesine yol açan vücut direncini düşüren hastalıklar ve etkenler vardır. AIDS hastalığı bu bakımdan vücut direncini en çok kıran hastalıktır. Bunun dışında şeker hastalığı, böbrek hastalığı, bazı kanserler, ilaç ve alkol bağımlılığı, sigara, madenci hastalığı ve diğer bazı ciddi kronik hastalıklar da vücut direncini düşürür. Bebeklerde ve yaşlılarda da vücut direnci düştüğünden hastalanma fazla olur. Verem hastalığı, klinik bulguların ortaya çıktığı bir durumdur. Verem hastalığı, en çok akciğerleri tutar. Hastalığın tuttuğu diğer organlar, akciğer zarları, lenf bezleri, kemikler, böbrekler, beyin zarlarıdır. Vücudun bütün organlarında hastalık yapabilir" denildi.
"VEREMİN BELİRTİLERİ"
Hastalığın belirtileri ile ilgili ise şu bilgiler verildi:
"Genel yakınmalar: Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama, gece terlemesi. Akciğer yakınmaları: Öksürük, balgam, öksürükle kan tükürme, göğüs-sırt-yan ağrısı, nefes darlığıdır. Gırtlak veremi ses kısıklığı yapabilir. Diğer organları tutan verem hastalığında ilgili organa ait semptomlar olabilir. İki-üç haftadan uzun süren öksürükte veremden şüphelenmek gerekir. Tüberküloz, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Tanı konduktan sonra bir hafta içinde İl Sağlık Müdürlüğü'ne bildirilir. Tanı konulan verem hastaları gizlilik kuralları içinde dispanserde kaydedilir. Veremin teşhis ve tedavisi ücretsizdir. Veremin tedavisi standarttır. Bu standart tedavi, hastanede ya da dispanserde aynı şekilde düzenlenir. Tedavide kullanılan bütün ilaçlar verem savaşı dispanserlerinden ücretsiz verilir. Tedavide verilen ilaçların düzenli içilmesi çok önem taşır. Çünkü hastaların bir kısmı tedaviyi terk etmekte ve toplumda basil saçmayı sürdürmektedirler. Hastanın ilaçlarını içtiğinden emin olmak için her doz ilacı bir sağlık personelinin gözetiminde içirtmek en uygun yoldur. Buna doğrudan gözetimli tedavi (DGT) denilir. Tedavinin VSD ya da hastanede başlanması gerekir. Aylık takiplerinin de VSD'de yapılması uygundur. Tedaviyi sonlandırana kadar özenle sürdürmek gerekir. Verem hastasının aile bireyleri ve diğer temaslıları VSD'de ücretsiz muayene edildiği de ifade edilen açıklamada, "Temaslı muayenesi ile hasta olanlar belirlenir ve tedavi edilir. Hasta olmayan fakat verem olma riski taşıyan kişilere koruyucu tedavi verilir. Koruyucu ilaç tedavisi 6 ay süreyle verilir. Bu tedavinin hastalanmayı yüzde 90'a varan oranda önlediği bilinmektedir. BCG (Bacille Calmette Guerin) Verem Aşısı BCG aşısı özellikle çocuklarda kanla yayılan ve öldüren verem hastalıklarını önlemede çok etkilidir. Ülkemizde BCG aşısı doğumdan sonra 2. ayını bitiren bebeklere Verem Savaş Dispanserleri, Sağlık Ocakları ve Aile Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Aşı zamanı geçirilirse, 6 yaşa kadar yapılabilir, ancak bu durumda önce tüberkülin testi (PPD) yapılması gerekir. Ülkemizde verem savaşı Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) önerdiği strateji ile yürütülmektedir. Bu strateji Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisidir (DGTS). DSÖ'nün hedefi; DGTS programları ile yayma pozitif (+) hastaların yüzde 70'inin bulunması ve bu hastaların yüzde 85'inin başarı ile tedavi edilmesidir. Türkiye'de 2008 yılında yüzde 81 yayma pozitif vaka bulma ve yüzde 91 tedavi başarısı ile bu hedeflere ulaşılmıştır. DGT ile standart kısa süreli tedavi rejimi uygulamasında en yüksek düzeyde tedavi tamamlama ve en düşük düzeyde tedavi terk oranlarına ulaşılmıştır."