Özgür Özel Ve Ekrem İmamoğlu’nun 22 Yıl Süren Tek Partili Türkiye Hasreti
Özgür özel ve Ekrem İmamoğlu`nun 22 yıl süren tek partili Türkiye hasreti.Nasıl mı? Anlatalım.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ekibinin CHP`nin daha doğrusu kendilerinin aleyhine işleyen başta yargı kararları olmak üzere her konuda, dikkatleri profesyonelce olayların merkezinden kaçırmayı iyi başardıklarını açıkça itiraf ediyor ve bu konudaki başarılarını kabulleniyorum.
Ekrem İmamoğlu`nun üzerinde atılı bulunan yolsuzluk, irtikâp ve rüşvet gibi suçlamalara hiç girmeden, yine farklı bir konu ile ülke gündemini meşgul etme kontrolünü elinde bulunduran CHP`nin, İstanbul İl Başkanlığına geçici komisyon atanmasına yönelik kararı üzerinden bu konuyu irdeleyebiliriz.
Bilindiği üzere İstanbul il başkanlığı seçimleri Genel Merkezin (Kemal Kılıçdaroğlu) adayı Cemal Canpolat ve Ekrem İmamoğlu`nun İBB fonlu adayı olduğu söylenen Özgür Çelik arasında gerçekleşmiş, Özgür Çelik, iddiaya göre tablet, telefon, rüşvet ve iş vaadiyle 342 delegenin, Cemal Canpolat ise 310 delegenin oylarını alabilmişti. Ve başa baş zorlu bir kongre olmuştu.
Davaya konu suçlamaların sahibi davacı CHP`li Özlem Erkan`ın şikayet dilekçesinde; delege oylarının para, tablet, telefon ve iş vadi ile satın alındığı yada satıldığı yönünde delilleriyle birlikte müracaatı üzerine mahkeme makamının vermiş olduğu ara karara yönelik başta CHP`li yöneticilerin “mahkeme kararını tanımıyoruz” şeklindeki yaklaşımı ile başlayabiliriz.
“Ben Atatürk`ün vekiliyim” diye kürsülere çıkan Özgür Özel`in bu iddialara verdiği cevapları aşağıda sıralayalım.
“Atatürk`ün askerleriyiz”
“Atatürk`ün evine sahip çımaya devam edeceğiz”
“Teslim olmak yok”
“CHP`nin iktidar yürüyüşünü durdurma çabası”
“Demokrasiye yönelik açık bir darbe”
“AKP, Türkiye`de çok partili hayata fiilen son vermiştir”
“Siyasallaştırılmış yargının kararı yok hükmündedir”
“Arkadaşlarını satmayanlar kazanacak”
“Meydanları boşaltmayanlar kazanacak”
“Hak, hukuk, adalet”
Sloganlar, hamaset ve retorik söylemlerle konser havasında düzenlenen ve çevre illerden getirilen toplama mitinglerle asıl suçlamalara yönelik tek bir açıklamanın olmadığı uzun uzun mikrofon yarışları.
“Biz yargıya güveniyoruz”
“Anlımız ak”
“Bizim arkadaşlarımızın bu suçları işlemediğini ispatlayacağız”
“Aklanıp görevlerinin başına dönecekler” gibi bir açıklama duyabildik mi?
Ya da “geçici kurul komisyonu” başkanı olarak mahkeme tarafından görevlendirilen CHP`li Gürsel Tekin`i ışık hızıyla 15 dakika içinde kesin ihraç kararıyla disipline sevk ederek partiden ihraç etme iradesini kullanan CHP yönetimi, ağır iddiaların, itirafların, görüntü ve yazışma kayıtlarının muhataplarıyla ilgili neden bir disiplin süreci başlatmadı.
Üstelik Özgür Özel`in ne kadar demokratik ve şeffaf çalışmalar yürüttüğünü, Sinop`ta deniz sahanlığımızda yerinde yaptığı incelemeler sonucunda balıklarımızın deneme roket atışlarından dolayı strese girdiği bilgisiyle kamuoyumuzu aydınlattığını, Sinop`lu balıklarımız dahi bilmekteyken, ortada bu kadar ağır suçlamalar olmasına rağmen, neden parti içi duyarlılığa dayalı, demokrasi ve şeffaflık ilkesini harekete geçirerek, genel merkeze bağlı,
STK ve Barolardan davet edecekleri üyelerden oluşan bir komisyon ile süreci takip ve inceleme altına almadı sizce?
Bu soruyu şöyle de sorabiliriz;
Eğer kendilerini aklayacakları, iddialara cevap verecekleri bir durum söz konusu olsaydı neler olurdu?
Üzerlerine atılı yolsuzluk, ticari rüşvet, irtikâp ve seçimlere rüşvet yoluyla hile bulaştırmak gibi suçlamalara karşı yerli ve yancı basın-yayın kuruluşlarını davet edip isnat edilen suçlamalara yönelik tek tek hazırlanmış, klasörler dolusu evraklarla bir açıklama yaparak, Türk milletine karşı aklanma fırsatını kaçırmazlardı sanırım. Bütün bunların iftira, kumpas ve darbe olduğunu haykıranlar bu müfterileri, kumpas ve darbecileri sokağa dahi çıkamayacak hale getirmezler miydi?
Ama öyle yapmadılar tabi ki, yasal ve etik teamüllerden yana, milletine hesap verme gibi bir alışkanlığı olmayan CHP, yine köklerinden gelen alışkanlıklarıyla bildiği gibi devam etmeyi tercih etti.
Nasıl mı?
CHP`li yetkililer, CHP`li barolar, CHP`li yazarlar, CHP`li basın yayın organları ve CHP`li aydınlar tek bir merkezden aldıkları zihinsel, ideolojik ve talimatlı ortak bildiriler haricinde hukuki, insani ve ahlaki olarak bir değerlendirmede bulunmaktan ziyade, kamu görevlilerini ve kamu kuruluşlarını suçlama geleneklerini sürdürdüler.
İçişleri ve Adalet Bakanlığı, yargı, mahkemeler, savcı ve hâkimlere yönelik azar ve itibar saldırılarına devam ederek, hedef gösterilerek, yargı süreci baskılanarak, yargının halk üzerindeki itibarını yaralamaktan çekinmediler.
Çünkü;
Yargı ve yargı mensupları başta olmak üzere, devleti temsil eden kamu idaresine karşı saldırgan ve kavgacı yaklaşımlarının altında, genlerinde ve bilinç altlarında bulunan, 22 yıllık tek partili dönemin vesayet ve konfor özlemine dayalı o itici kuvvetin yer aldığını düşünüyorum.
İstiyorlar ki, tek partili yıllarda olduğu gibi bütün kurumların tasarrufu yine parti genel sekreterinde olsun.
Valiler parti il başkanı olsun.
Araştırınız, o yıllarda parti genel sekreteri olmak için İçişleri bakanı, il başkanı olabilmek için de önce Vali olmak gerekiyordu.
Devletin yönetim organları ile CHP iç içe geçmişti.
Dolayısıyla devlet demek CHP demekti, CHP demek Devlet demekti.
Halkın iradesinde ve vicdanında yer bulamayan CHP, devlete yaslanarak ayakta kalma mücadelesi veriyordu aynı zamanda. Partiyi yönetemiyorlardı ama devlet kurumlarını parti gibi yönetiyorlardı. Çünkü devletin imkanları ile oluşan konfor ve güç daha ihtişamlıydı.
Bugün ki CHP, şimdi o altın yılları neden özlemesin?
Neden her yaptığı yanlış, her hata sorgulansın,
Yargı hesap sorsun ya da bu millete karşı bir sorumluluk taşısın!!!
Hay Allah!!! Durup dururken nereden de çıktı bu Erdoğan.
Gariban bir işçinin, köylünün, hamalın oğlu-kızı hâkim, savcı oluverdi.
Başı kapalı bir kız çocuğu doktor, haber spikeri, subay ya da polis oluyor.
Bu nasıl bir CHP Türkiye`si.
Her neyse, Atatürk`ün askerleriyiz, hak, hukuk, adalet.
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
Konutta Faiz Kararı Beklentisi
Konutta Faiz Kararı Beklentisi
Yazarın Sonraki Yazısı
Toplumsal Bağışıklık Mı? Siyasal Bağışıklık Mı?
Toplumsal Bağışıklık Mı? Siyasal Bağışıklık Mı?

