Filistin Konuşuldukça Yalnızlaşıyor

Osman Arslan

Osman Arslan

Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkenin 157`si Filistin devletini resmen tanıdı. Ermenistan, İngiltere, İspanya ve Kanada gibi ülkelerin yanı sıra BM üyesi olmayan Vatikan`da Filistin`i tanıyan devletler arasında yer alıyor.

İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerin 1988 yılında Türkiye ile aynı dönemde Filistin`i tanımış olmaları, ülkemizin uluslararası eşleşme gücünün ne kadar derin olduğunu açıkça ifade ediyor.

Peki, Filistin devletinin tanınmasına yönelik adımlar, Filistin devleti ve halkı için ne anlama geliyor? İsrail`in yıllardır devam eden işgal ve soykırıma varan zulmünü durdurmaya yarayacak mı?

Tanıma kararlarını, Hamas ve İsrail arasında devam eden savaşın seyrine etki edecek bir süreç olarak görmek, iyimserlik ruhunu korumaktan ve İsrail`in merhamete gelmesini beklemekten ileriye gitmeyecek.

Müslüman ülkelere karşı uluslararası bürokrasi her ne kadar ağır ve yaptırım gücü zayıf işlese de, sonuç olarak İsrail`in uluslararası hukuku ve yaptırımları dikkate almasına yönelik bir adım olduğunu kabul etmeliyiz.

Aslına bakarsanız dünya bürokrasisi İsrail`in elini çabuk tutmasından yana. Çünkü kuşatmaya, ablukaya ve soykırıma dur diyecek somut adımlar değil bunlar.

Müslümanlar ve soykırıma itiraz eden iyi yürekli ve duyarlı toplumların, bir zafer olarak sevinçle karşıladıkları bu açıklamaların yapıldığı saniyelerde Gazze`de açlık, sürgün ve katliam devam ediyordu.

Ülkelerin Filistin`i tanıma kararları, Siyonizm`e karşı dünya toplumları üzerinde biriken küresel öfkeye yönelik, iktidarların; “bizlerde soykırıma karşı mücadele ediyoruz” diyecek sözlerinin olmasıyla sınırlı kalan bir algı stratejisi ve dünya kamuoyunu oyalama taktiği değil mi?

Kınama kararları kimin umurunda?

Bu tanıma açıklamalarını İsrail ne kadar dikkate alıyor?

İsrail de çok iyi biliyor uluslararası topluma yönelik öfke tahliyesi yapıldığını.

Bu tanınma kararlarının şuan için bir karşılığı yok. İkinci adımları atabilecek cesaret ve samimiyet söz konusu değil.

Örneğin Filistin`in BM üyeliği “gözlemci devlet” statüsünden tam üyeliğe yükseltilebilirdi. NATO`nun “Akdeniz Diyaloğu” formuna dâhil edilebilirdi. Bu süreçlerin başlatılmasına en uygun zaman bu günler değil de ne zaman?

Bu gibi tekliflerin konuşulması Filistin`in sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yönüyle daha net gözlemlenmesinin de önünü açacak, endişeli ve mesafeli düşünen devlet ve toplumlar içinde karşılıklı birer fırsat olacak süreç başlatılabilirdi.

İsrail`e karşı yaptırımları ele alırken, savaşın diğer aktörü olan Hamas üzerinden de yaptırımların ve sürecin değerlendirilmesini de kısaca ele alalım.

Gazze`nin kontrolü ve yönetimi Hamas`ta. Filistin Ulusal Yönetiminin Gazze üzerinde bir tasarrufu bulunmuyor.

Hamas ve Filistin yönetimi arasındaki otonom durumun göz ardı edilmeden çözüme kavuşturulması gerekiyor. Filistin devletinin tanınmasına yönelik adımların, Hamas açısında önemi nedir? Hamas`ın bu konuda henüz bir açıklaması bulunmuyor. Hamas, tanınma kararlarını kendi meşruiyeti açısından bir rahatsızlık veya tehdit olarak değerlendirebilir mi? Filistin Ulusal Yönetimiyle ilişkilerini olumsuz yönde etkiler mi? Olası iki devletli bir çözüm sürecini destekler mi? Hamas, Elbette kendisinin de masada olmasını isteyecektir. İsrail`in yaptığı açıklamalara göre 13 bin savaşçısını ve 100 bine yakın sivilin hayatını kaybettiği işgale karşı verdiği mücadele ve kayıplarının yok sayılmasını kabullenmeyecektir.

Hamas`ın Dünya Üzerindeki Yeri
  
Hamas ile ilişkiler konusunda dünya da bölmüş durumda.

Hamas, kimi devletlere göre terör örgütü, kimi devler açıktan temaslar kuruyor, kimi devletler ise özellikle askeri açıdan yine açıktan destek veriyor.

Hamas, Birleşmiş Milletler ‘in terör örgütleri listesinde yer almıyor. Ancak CHP, ABD ve İsrail Hamas`ın bir terör örgütü olduğunu sıklıkla ifade diyor.

Yeni Zelenda ise Hamas`ın silahlı kanadı olan İzzettin El Kassam Tugaylarını terör örgütü, Hamas`ı ise siyasi bir hareket olarak kabul ederek, terör listesine almadıklarını duyurmuştu.

Türkiye, Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler, Hamas ile doğrudan temaslarda bulunurken İran ve Katar, Hamas`ı her konuda açıktan destekleyen iki ülke olarak İsrail ve ABD tarafından ekonomik, askeri ve diplomatik yaptırımlara maruz kalıyorlar.

Hamas`ın uluslararası durumu kısaca böyle.

Hamas`ın Ülke İçerisinde ki Durumu

Hamas, bilindiği gibi Gazze`nin kontrolüyle birlikte, Filistin Ulusal Yönetiminde siyasi çoğunluğu da elinde bulunduruyor. Bu eğilime göre Filistin halkı Hamas`ın kendilerini işgale karşı daha iyi temsil ettiğini düşünüyor diyebiliriz.

Savaş başlamadan önce yaklaşık 30 bin silahlı gücü bulunduğu söyleniyordu.

40 yıllık değişmeyen stratejisi ile bölünmeyen, parçalanmayan, dağılmayan bir yönetim hiyerarşi ile günümüze kadar varlığını korudu ve büyüttü.

Sosyal yapılanmaya da önem veren, okullar, sağlık ocakları, kütüphaneler ve spor eğitim merkezleri gibi yatırımlara önem veren, sıra dışı karar alma yöntemleriyle cezaevlerinde ve ülke dışında olan yöneticilerinin de söz sahibi olduğu bir yapılanma şekliyle Filistin halkının geleceğine yön veren güçlü bir otorite haline dönüştü.

Soykırımın başlamasına neden olan sivillere yönelik saldırıları sonucu 1200 İsrail`li hayatını kaybetmiş, bu durum tüm dünyayı şaşkına çevirmişti.

İsrail`in yaptıklarına karşı doğru bir misilleme miydi? Son çare miydi? Neden yaptı? Aylarca tartışıldı. Sonuç olarak resmi rakamlara göre 100 bine yakın, gayri resmi verilere göre 600 bin Gazze`li sivil hayatını kaybetti. Alt yapı ve üst yapı yok edildi. İnsanlar sürekli göç halinde. Açlık ablukası altında yavaş yavaş ölüyorlar.

Filistin`in Geleceği


Savaşın kalıcı olarak durması yakın zaman için mümkün gözükmüyor. Bırakın Gazze`nin yeniden inşa sürecinin konuşulmasını, gıda ve barınma gibi temel yaşam desteklerinin ulaştırılması bile uzun zaman alacak. İsrail 7 Ekim saldırılarından elde ettiği işgal gerekçesini kısa vadede asla bırakmayacak. En azından belli bir toprak kontrolünü ele geçirene kadar. İsrail, sınırları değiştirme fırsatını bir karışına kadar kullanacaktır.


Filistin halkının dünya sivillerinden oluşan gönüllülerle birlikte Türkiye, İspanya ve Katar gibi sesi daha gür çıkan, sorumluluk alan başka devlere de ihtiyaçları var.