Uzmanindan Kanser Hastasi Yakinlarina 10 Altin Ögüt

Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan, kanser hastasi yakinlarinin tani ve tedavi sürecinde hata yapmaktan korktuklarini, “Nasil davranmaliyim” sorusuna cevap aradiklarini söyledi. Ziyalan, hasta yakinlarina “Varliginizla en büyük destegi verdiginizi bilin.”, “Mükemmel insan” olmadigi gibi “Mükemmel hasta yakini da yoktur” diye seslenerek altin ögütlerde bulundu.

Uzmanindan Kanser Hastasi Yakinlarina 10 Altin Ögüt
Acibadem Kent Onkoloji Merkezi’nde görev yapan, hastalarla birlikte yakinlarina da bu süreçleri kolay ve rahat geçirebilmeleri için rehberlik eden Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan, deneyimlerinden yola çikarak tavsiyeler listesi hazirladi. Kanser tanisinin sadece hastayi degil yakinlarini da etkileyip, zorlayabildigini belirten Ziyalan, onlarin da nasil davranacaklari konusunda profesyonel yardima ihtiyaçlari olabilecegini kaydetti.

Ziyalan, söyle konustu:

“Herkesin yatkin oldugu bir tutum, bir iletisim sekli vardir ve davranis repertuvarimiz, yillarin verdigi aliskanlikla perçinlenir. Tüm davranislarimizi asina olmadigimiz kaliplara sokmak neredeyse imkansizdir. Önemli gördügümüz bir isle ugrasirken hata yapmaktan daha çok korkariz, dogru yolda oldugumuzdan emin olmak isteriz. Bu yüzden böyle dönemlerde ’nasil davranmaliyim’ sorusunu sormaniz çok dogaldir. Bu süreçte hatalariniz, eksikleriniz de olsa, hatta bunlari degistiremiyor bile olsaniz, çogunlukla varliginizla en büyük destegi verdiginizi bilin.”

“Mükemmel hasta yakini yoktur”

“Mükemmel insan” olmadigi gibi “Mükemmel hasta yakini” da olamayacagini ifade eden Ziyalan, kanser hastasi yakinlarinin tavsiyelerini bu gerçegi akillarinda tutarak okumalarini istedi. Ziyalan’in, kanser hastasi yakinlari için hazirladigi 10 maddelik öneri listesi ise söyle:

"’Moralini yüksek tut!’

Hastalarimizin siklikla duydugu bir tavsiyedir. Çogu hasta kisa sürede bunu o kadar sik duyar ki artik bu tavsiyenin kendisi moral bozucu bir hal almaya baslayabilir. Bu içsel güç üzerinde çogu kisinin oldukça az kontrolü vardir ve ’düzel’ deyince düzelmez.

Duygularini yasamasina müsaade edin.

Yakininizin olumsuz duygular yasamasini istememeniz oldukça insancadir ancak onun ne hissettiginden siz sorumlu degilsiniz. Ucunda felaket olmasa da bu saglikla ilgili bir kayiptir; zaman zaman üzülmesi ve kaygilanmasi dogaldir. Bu duygulari bastirmaya çalismak daha çok strese yol açar.

Düsüncelerini ifade etmesine müsaade edin.

Bazen gerçekçi bulmadiginizdan, bazen sizde ortaya çikardigi duygudan dolayi kimi düsüncelerin dillendirildigini duymak nahos olabilir. ’Bir seyi söylersen gerçeklesir’, ’nasil düsünürsen öyle olur’ benzeri inançlar sebebiyle de kimi zaman olumsuz içerikli konusmalari dinlemekte zorlanabilirsiniz. Birakin yakininiz aklindan geçenleri disa vursun. Kisi kendisini ifade edemediginde anlasilmadigini, anlasilmadiginda destek alamayacagini, destek alamadiginda yalniz oldugunu hissedebilir. Ona kulak verip, onu anlamaya çalismaniz yalniz hissetme ihtimalini azaltir.

’Seni anliyorum!’

Birinin ne hissettigini anlamak için onunla ayni seyi yasamak gerektigine dair fikri hepiniz duymussunuzdur. Kanimca; benzer durumlari bile yasamis olsak o kisiyi yüzde yüz, tam olarak anlamamiz mümkün degildir. Olaylar, durumlar benzeyebilir ama ayni degildir; kisiler ise biricik ve tektir. Sadece özel durumlarda degil her durumda birbirimizi ancak ’yeteri kadar’ anlayabiliriz. Yaninizdakini ’anladiginiz’ iddiasinda olmaktansa anladiginiz kisimlari, özellikle de duygulari, sözel olarak yansitmak daha islevli ve gerçekçi bir iletisim saglar. Mesela ’seni çok iyi anliyorum’ yerine ’bu durum seni endiselendirdi’ demek gibi.

Bu bir takim çalismasi, zaferiniz birbirinize karsi degil

Yakininizin öfkesi ya da keyifsizliginin arttigi oluyorsa sebebi çogunlukla siz degilsinizdir. Bazen bu keyifsizlige sahit oldugunuzda bunun size karsi yapilan bir tavir oldugunu hissedebilirsiniz. Çogunlukla ’size karsi’ ve ’yapilan’ bir sey degil, ’olunan bir hal’dir; siz buna maruz kalirsiniz. Hatta öfkenin hedefi siz bile olsaniz genelde ’sebebi’ degilsinizdir. Biriken öfke bir çikis yolu arar ve bu yolun sonu çogunlukla en yakinlarimiza yönelir. Kisisellestirme yapmamaya çalisin.

Onu baskalariyla ya da kendinizle kiyaslamayin

Benzer hastaligi ya da baska zorluklari yasayan kisilerin bas etme becerileri birbirlerinden farklidir. Az önce de degindigim gibi kimse birbirinin aynisi degildir. Motive etmek için, iyi niyetle de olsa ’su kisi de hastalandi, senin gibi yapmadi’ seklinde söylemlerden uzak durun.

Hastaligi sebebiyle onu suçlamayin

Hastaligin ortaya çikmasinda payi da olsa bu kendisini hasta ettigi anlamina gelmez. Bir seye engel olamamak ile ona sebep olmak ayni sey midir? Zit yasam tarzi, düsünce sistemi veya kisilik özelliklerine sahip kisilerin benzer hastaliklara yakalandigini (ya da yakalanmadigini) görüyorum. ’Kendine dikkat etmedin’, ’herkesi kafaya taktin’, ’her seyi içine attin’ gibi sözleri, farkindalik uyandirmak ve degisim olusturmak için dahi sarf etseniz, çogunlukla bu hem degisime sebep olmayacak hem de kisiyi üzecektir.

Çabayi görün

’Ya hep ya hiç’ tarzi bir yaklasimdan uzak durun. Düsük motivasyona ya da zorlastirici faktörlere sahipken herhangi bir sey için gayret göstermek son derece güçtür. Doktorun önerilerine ne kadar uyulursa o kadar iyidir, bu dogru ancak; optimuma ulasilamayan her durum bir felaket degildir. Bir duruma, sirf ’daha iyisi’ olabilir diye ’kötü’ muamelesi yapmayin. Örnegin; az yemek yiyen birine ’hiçbir sey yemiyorsun’ demek oldukça sinir bozucu ve heves kirici olacaktir.

Gereksiz müdahale ve yönlendirmelerden kaçinin

Detaylari fark etmek her detayi düzeltmenizi gerektirmez. Onu korumak, ona iyi gelmek istiyorsunuz fakat hepimizin iliskilerimizde bir müdahale kredisi vardir; kredinizi dogru harcayin. Çok karisirsaniz söylediklerinizin etkisi azalir, elzem durumlarda da dikkate alinma ihtimaliniz düser. Bunun önüne geçmek için, sorun olarak gördügünüz durumlari, zihninizde, önemi bakimindan kategorize etmeye çalisabilirsiniz (az önemli - önemli - çok önemli gibi). Bununla beraber; es-dosttan aldiginiz tavsiyelerle kafanizi karistirmayin; doktorunuza, hemsirenize ve diyetisyeninize danisin.

Kendinizi tüketmeyin

Bu bir maraton; 100 metre kosusu degil. Rahatlayacaginiz, kafa dagitacaginiz, enerji toplayacaginiz alanlar bulabiliyorsaniz degerlendirin; buna hakkiniz oldugunu bilin. Önemli bir sorumlulugunuz olsa da neticede siz de bir insansiniz; duygulariniz ve ihtiyaçlariniz var. Kendi ihtiyaçlariniza ulasirsaniz daha verimli olursunuz. Psikolojik saglamliginiz yüksek dahi olsa, ’kayginiz, gerginliginiz, üzüntünüz hastaniza vereceginiz destegin önüne geçiyorsa, yasamin diger alanlariyla ilgili islevleriniz bozuluyorsa (çocuklar, is, ev, sosyal çevre vb.), duygusal yüke dayanmakta zorlaniyorsaniz’ psikolojik destek almak, zorlu bir süreci daha iyi idare etmenize yardimci olabilir."
Kaynak: İHA