Küçük Yastan Itibaren Biriktirmeye Basladigi Yüzlerce Fotograf Makinesiyle Müze Kurdu
Ilk fotograf makinesini 12 yasinda alan Avukat Ahmet Basalan, yaklasik 50 yil boyunca bir araya getirdigi yüzlerce antika fotograf makinasi ve kamerasiyla müze kurdu. Kasimin ikincisi haftasi Kagithane’de ziyarete açilacak olan müze kameraya ilgi duyanlari bir araya getirecek.
Gün geçtikçe fotografçiliga meraki daha da artan Basalan gittigi yurt disi gezilerinde de kameraya almayi sürdürdü. Aldigi kameralari satmayarak çati arasinda tutmaya basladi.
Ahmet Basalan, hem esi hem de meslektasi olan Feriha Basalan’in "müze kurabilirsin" fikriyle harekete geçti. Yüzlerce fotograf makinesinin bakimi yapildi. Ardindan Kagithane’de kendi ofislerinin üst kati müzeye dönüstürüldü. Basalan çifti yaklasik 50 yilda topladigi antika kameralari bu müzede sergileyecek. Ayni zamanda müzenin bünyesinde kameralarin donanim ve aksesuarlari, fotograflar, kamera bilim ve teknolojisiyle ilgili yayinlar ilgililerine sunulacak. Ziyaretçilerine 200 yillik kamera serüvenini anlatacak müzede Av. Ahmet Basalan, ileri teknoloji kameralar üzerine arastirma, gelistirme çalismalarinin yapilmasi planlaniyor. Geçmisten bugünün dijital fotografçiligina geçis sürecine isik tutacak olan müze ayrica yil içinde birçok fotograf sanatçisi ve kurumun kisisel ve karma sergilerine ev sahipligi yapacak. Kasimin 2. haftasi ziyaret açilacak müze, kameraya ilgi duyanlari bir araya getirecek.
“Uzun yillar evimin çati arasinda kameralari beklettik daha sonra bir müze fikri olusunca sergilemeye karar verdik”
Çati arasinda biriktirdigi kameralari müzeye dönüstüren Basalan Istanbul Kamera Müzesi kurucusu Ahmet Basalan, “Avukatlik yapiyorum. Bir kamera müzesi yapmaya çalistik. Yaptik ve yeni iznini aldik. Onun disinda esim Avukat Feriha Basalan ile birlikte fikri mülkiyet hukuku üzerine çalisiyoruz. Bir büromuz var. Burada sinai ve mülkiyet haklari ve sanatçilarin haklarini koruyan IP Akademi kurduk. Ben 12 yasindan bugüne kadar fotograf çekiyorum. Ve fotograflari çekerken de zaman içinde elimizde fotograf makineleri toplandi. Ilk makinem Certo’ydu. Alman mali bir fotograf makinesiydi. Bu aslinda esimin fikriydi. Esim dedi ki madem elinde bu kadar fotograf makinesi, aksesuar var. Nikonlar, Leicalar, Canonlar bunu bir müze olarak nasil Avrupa’da insanlar biriktirdiklerini bir müze haline dönüstürüyorlarsa sen de dönüstürebilirsin. Birlikte dönüstürebiliriz dedi.
Ve müze açma fikri buradan dogdu. Ilk zamanlar yurtdisindan tanidik arkadaslar ve akrabalarimiz vasitasiyla istedigimiz makineleri getirtiyorduk. Daha sonra da artik ikinci el almaya veyahut yeni makineler almaya basladik. O makineleri zaman içinde degistirdik. Yeni modellerini aldik. Fakat bunlari satmaya kiyamadik. Satmaya kiyamayinca biriktirmis olduk. Uzun yillar evimin çati arasinda bunlari beklettik. Daha sonra bakimlarini yapip bir müze fikri olusunca bunlari sergilemeye karar verdik. Takriben 50 yili buldu. Bu fotograf makinelerini 50 yil civarinda toplayabildik. Bu makineleri tabii kiyamiyorsunuz hepsinde birer hatiraniz oluyor. Çektiginiz fotograflarla birlikte o makinelerle bütünlesiyor. Mesela beni en çok etkileyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kocatepe’de kendi fotografçisi var Ethem Tem. Mesela Ethem Tem’in kullandigi makinenin birebir aynisini Tokyo’da bulduk. Tokyo’dan o makineyi aldik. Onu da müzemizde sergilemeye karar verdik. 700’e yakin fotograf makinesi var. Bunlarin içinde körüklü makineler, casus kameralar, büyük format makineler, refleks kameralar, refleks fotograf makineleri, lensler ve bütün bunlarin hepsini aksesuarlariyla da destekledik. Sehpalari, flaslari ve çesitli vizörleri, lensleri ve filtreleriyle birlikte bunlarin hepsinin toplu halde müzemizde sergilemek için ayri ayri bölümler yaptirdik” dedi.