'Stres Ve Üzüntünün Kansere Neden Oldugunu Gösteren Bir Çalisma Bulunmuyor'

Medikal Onkoloji Uzmani Prof. Dr. Bülent Karabulut, stres ve üzüntünün kansere neden oldugunu gösteren bir çalismanin bulunmadigini söyledi. Bagisiklik sisteminin kanser gelismesinde ve kanser tanisi konmus hastalarin tedavisinde önemli oldugunu belirten Prof. Dr. Karabulut, “Ancak, birebir pozitif düsünerek kanserin yenilebilecegi, tedavi edilebilecegi, ya da tam tersi olarak, çok depresif, stresli olundugunda ya da çok kötü hayat deneyimi yasandiginda bazi kanserlerin daha sik görüldügü konusunda da bir kanit bulunmuyor” dedi.

'Stres Ve Üzüntünün Kansere Neden Oldugunu Gösteren Bir Çalisma Bulunmuyor'
Kent Onkoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Bülent Karabulut, toplumda kanserle ilgili dogru kabul edilen pek çok yanlis inanisa dikkat çekti. Bunlardan bazilarini “dert kanser yapar”, “pozitif düsünceyle kanseri yenmek mümkün” ya da “saç boyasi, parfüm kanser yapar” diye siralayan Prof. Dr. Karabulut, “Önemli olan hasta ve hasta yakinlarinin gerçek sandiklari her inanisi, öneriyi, kafalarindaki soru isaretlerini doktorlariyla paylasmasi, dogru bilgiye ulasmasidir” diye konustu.

Kanserde yanlis inanislari dile getirirken, hastaliklardan korunmada saglikli yasam tarzinin benimsenip sürdürülmesine de vurgu yapan Prof. Dr. Karabulut sunlari söyledi:

“Her türlü toksik maddenin hücre ve DNA’miz üzerinde olumsuz etkisi oldugunu biliyoruz. Bu yüzden toksik maddelerden ne kadar uzak durursak, o kadar saglikli yasayacagimiz kesin. Bununla birlikte saç boyalari ve deodorantlar gibi kozmetik maddelerin birebir kanser türleriyle iliskisi hiçbir arastirmada gösterilmis degil. Diger taraftan, basta sigara olmak üzere, bazi kimyasal maddelerin kanser riskini artirdigini biliyoruz. Tütünün disinda bazi sanayi ürünlerinde kullanilan, basta asbest olmak üzere, bazi maddelerin ve petrol ürünlerinin kanser riskini artirdigi bilinen bir gerçek; ama ticari olarak satilan kozmetik malzemelerin kansere neden oldugu bilimsel olarak gösterilmis degil. Bir diger yanlis inanis; sekerin kanser hücrelerinin çogalmasini kolaylastirdigiyla ilgili. Oysa kanser olusumunda sekerin direk rol aldigi ya da mevcut kanser hücrelerini besledigi yönünde elde edilen bilimsel bir bilgi yoktur. Sekerden veya seker içerigi yüksek olan besinlerden yalniz kanser hastalari degil kanser hastasi olmayan her bireyin de uzak durmasi gerekir. Bu yüzden sekerin kanserli hastalarin hayatindan çikarilmasi gibi bir durum söz konusu degildir. Kanser hastalari da herkes gibi ihtiyaci kadar seker tüketebilir. Kanserin seyri tüketilen seker miktarinin azligi ya da çokluguna göre degismez. Sadece diyabet hastalarinda kanser gelisme riskini bir miktar artirdigi tahmin ediliyor. Ancak uzmanlar bu etkilenmenin nedeninin seker tüketimiyle degil, asiri kilo ile iliskili oldugunu düsünüyor. Çünkü asiri kilo ve sedanter yasam kanser riskini artiriyor."

"Pozitif düsünce ise kanser tedavisinde son derece önemli; ama tek basina hastaligi yenmek için yeterli degil"

Öte yandan Prof. Dr. Karabulut, toplumda derdin kansere neden oldugu gibi bir yanlis inanisin da bulundugunu söyledi.



Karabulut, sözlerini söyle sürdürdü; “Stres ve üzüntünün kansere neden oldugunu gösteren bir çalisma bulunmuyor. Bagisiklik sistemi kanser gelismesinde ve kanser tanisi konmus hastalarin tedavisinde önemlidir; ancak, birebir pozitif düsünerek kanserin yenilebilecegi, tedavi edilebilecegi; ya da tam tersi olarak, çok depresif, stresli olundugunda ya da çok kötü hayat deneyimi yasandiginda bazi kanserlerin daha sik görüldügü konusunda da bir kanit bulunmuyor. Pozitif düsünce ise kanser tedavisinde son derece önemli; ama tek basina hastaligi yenmek için yeterli degil. Hastalarin hem fiziksel, hem de ruhsal sagliklarinin bütünlesik olarak korunabilmesi gerekiyor. Özellikle ameliyat, ilaç tedavisi ve radyoterapi tedavisi sirasinda hastanin psikolojisi iyi oldugunda, sonuçlar da çok daha iyi oluyor ve hastalar tedaviyi tolore edebiliyor.”
Kaynak: İHA