Aldatan Kocasinin Yüzünü Çizdi, Kusurlu Sayildi
Yillar süren bir bosanma davasina son noktayi koyan Yargitay Hukuk Genel Kurulu, aldatan esiyle kavga eden ve kavga esnasinda tirnagi ile esinin yüzünü yaralayan kadinin az da olsa kusurlu olduguna hükmetti. Yüksek mahkeme, aldatan kocanin agri kusurlu olmasina ragmen, bosanmaya direnen kadinin da kusurlu oldugunu, taraflarin birlikte yasamalarinin mümkün olmadigina dikkat çekti.
Içtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, 1982 yilinda evlenen H.S., Aile Mahkemesi’ne müracaat ederek esinin evliligin ilk yillarindan itibaren kendisine ve ailesine karsi saygisiz davrandigini, toplum içinde küçük düsürdügünü, bu olumsuz tutum ve davranislarinin 2000’li yillarda psikolojik rahatsizliga dönüsmeye basladigini, sebepsiz yere kavgalar çikardigini öne sürerek bosanmak istedi. Ayri yasadiklari dönemlerde davaci kadin N.S.’nin is yerine gelerek rezalet çikardigini, tasvip edilmeyecek sekilde bir yasam tarzi benimsedigini, evlilik birligi devam ederken manevi tazminat ve nafaka davalari açtigini, müvekkilini haksiz yere ceza yargilamalarina konu ettigini ileri sürerek taraflarin bosanmalarina karar verilmesini talep etti. Davali kadin N.S ise tüm iddialari inkârla, her iki tarafin da ikinci evliligi oldugunu, davacinin ilk evliliginden bir kizi bulundugunu, müvekkilinin davacinin kizina iki yasindan evleninceye kadar öz anne gibi baktigini anlatti. Evlenmeden evvel davacinin siradan bir terzi oldugunu, evlendikten sonra ailesinden kalan yüklü miktardaki mirasi kullanarak tekstil fabrikalari açtigini, sonrasinda ise davaci kocanin baska bir kadinla yasamaya basladigini iddia etti. Davanin reddine aksi hâlde ise 5 bin TL tedbir-yoksulluk nafakasi ile 150 bin TL maddi, 150 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savundu. Mahkeme, davanin reddine hükmetti. Yargitay 2. Hukuk Dairesi, karari bozdu. Aile Mahkemesi, ilk kararinda direnince dosya bu kez Yargitay Hukuk genel Kurulu’nun önüne gitti. Kurul; saatler süren müzakereler sonrasi emsal nitelikte bir karara imza atti.
Oy çoklugu ile alinan kararda, aldatilan kadinin tirnagi ile kocasinin yüzünü yaralamasini kusurlu buldu. Kararda söyle denildi: “Sadakat yükümlülügüne aykiri davranisiyla agir kusurlu davaci karsisinda, esiyle kavga eden ve kavga esnasinda tirnagi ile esinin yüzünü yaralayan davali kadin az da olsa kusurludur. Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesine göre bosanmayi isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunmasi gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafin dahi dava hakki bulunmaktadir. Ne var ki, böyle bir durumda az kusurlu esin davaya itiraz hakki bulunmaktadir. Yapilan düzenlemeyle davaliya bu yolla bir itiraz hakki taninmis olmakla birlikte, bu hakkin kötüye kullanilmasinin yaptirimi da ayni hükümde belirtilmistir. Gerçekten de, TMK’nin 166/2. maddesinin son cümlesine göre yapilan itiraz, hakkin kötüye kullanilmasi niteliginde ise ve evlilik birliginin devaminda davali ve çocuklar bakimindan korunmaya deger bir yarar kalmamissa bosanmaya karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda davalinin davaya karsi çikmasinin hakkin kötüye kullanilmasi niteliginde oldugu, hâl böyle olunca taraflar arasinda ortak hayati temelinden sarsacak derecede ve birligin devamina imkân vermeyecek nitelikte geçimsizligin var oldugu, olaylarin akisi karsisinda davacinin dava açmakta hakli oldugu ve bu sartlar altinda esleri birlikte yasamaya zorlamanin kanunen mümkün olmadigi açiktir. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda kadin esin bosanmaya sebep olan olaylarda tepki niteliginde sayilabilecek kusurlu bir davranisinin dâhi bulunmadigi, dolayisiyla tam kusurlu davacinin davasinin reddine karar verilmesinin sonucu itibari ile isabetli oldugu, mahkemece verilen direnme kararinin bu degisik gerekçe ile onanmasi gerektigi görüsü ileri sürülmüs ise de bu görüs, Kurul çogunlugunca yukarida belirtilen nedenlerle benimsenmemistir. Mahkeme kararinin bozulmasina oy çoklugu ile hükmedilmistir:”
Kaynak: İHA
Oy çoklugu ile alinan kararda, aldatilan kadinin tirnagi ile kocasinin yüzünü yaralamasini kusurlu buldu. Kararda söyle denildi: “Sadakat yükümlülügüne aykiri davranisiyla agir kusurlu davaci karsisinda, esiyle kavga eden ve kavga esnasinda tirnagi ile esinin yüzünü yaralayan davali kadin az da olsa kusurludur. Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesine göre bosanmayi isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunmasi gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafin dahi dava hakki bulunmaktadir. Ne var ki, böyle bir durumda az kusurlu esin davaya itiraz hakki bulunmaktadir. Yapilan düzenlemeyle davaliya bu yolla bir itiraz hakki taninmis olmakla birlikte, bu hakkin kötüye kullanilmasinin yaptirimi da ayni hükümde belirtilmistir. Gerçekten de, TMK’nin 166/2. maddesinin son cümlesine göre yapilan itiraz, hakkin kötüye kullanilmasi niteliginde ise ve evlilik birliginin devaminda davali ve çocuklar bakimindan korunmaya deger bir yarar kalmamissa bosanmaya karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda davalinin davaya karsi çikmasinin hakkin kötüye kullanilmasi niteliginde oldugu, hâl böyle olunca taraflar arasinda ortak hayati temelinden sarsacak derecede ve birligin devamina imkân vermeyecek nitelikte geçimsizligin var oldugu, olaylarin akisi karsisinda davacinin dava açmakta hakli oldugu ve bu sartlar altinda esleri birlikte yasamaya zorlamanin kanunen mümkün olmadigi açiktir. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda kadin esin bosanmaya sebep olan olaylarda tepki niteliginde sayilabilecek kusurlu bir davranisinin dâhi bulunmadigi, dolayisiyla tam kusurlu davacinin davasinin reddine karar verilmesinin sonucu itibari ile isabetli oldugu, mahkemece verilen direnme kararinin bu degisik gerekçe ile onanmasi gerektigi görüsü ileri sürülmüs ise de bu görüs, Kurul çogunlugunca yukarida belirtilen nedenlerle benimsenmemistir. Mahkeme kararinin bozulmasina oy çoklugu ile hükmedilmistir:”