Kamer Suresinin Anlamı Nedir? Kamer Suresinin Tefsiri Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Kamer Suresi, Mekke döneminde inen surelerden birisidir. 55 ayetten oluşan Kamer Suresi, adını ilk ayetinde geçen ‘El-kamer’ kelimesinden almıştır. Ay, anlamına gelen bu surede Kur’an-ı yalanlayanlardan, azap ve helâk edileceklerden bahsedilmektedir. Peki, Kamer suresinin anlamı nedir? Kamer suresinin faziletleri nelerdir? İşte Kamer suresinin Arapça ve Türkçe okunuşu…

Kamer Suresinin Anlamı Nedir? Kamer Suresinin Tefsiri Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Kamer Suresi, mushaftaki sıralamada elli dördüncü, iniş sırasına göre ise 37. suredir. Târık sûresinden sonra, Sâd sûresinden önce Mekke’de inen Kamer Suresi, 55 ayetten oluşuyor. Adını ilk ayetinde geçen ‘El-kamer’ kelimesinden alan Kamer Suresi, gerek anlamı gerekse faziletleri bakımından oldukça önemli surelerden birisidir. Peki, Kamer suresinin anlamı nedir? İşte Kamer suresinin tefsiri

Kamer Suresinin Anlamı Nedir? Kamer Suresinin Tefsiri Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)


KAMER SURESİ ANLAMI NEDİR?


İsmini ilk ayetinde geçen ‘el-kamer’ kelimesinden alan Kamer Suresinde Hud kavminin nasıl cezalandırıldığından, Allah’a iman edenlerin cennete gideceğinden ve kıyamet gününden bahsedilmiştir. İslam aleminden gelen ‘ Kamer suresinin anlamı nedir?’ sorusu ise İslam alimleri tarafından çeşitli şekillerde cevaplandırılmıştır.

KAMER SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU


Kur’an-ı Kerim’e göre Kamer suresinin Türkçe okunuşu;

1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

2. Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve "Süregelen bir sihirdir" derler.

3. Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.

4. Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.

5. Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!

6, 7. O halde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil'in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir halde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.

8. Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, "Bu zor bir gün" derler.

9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp "Bu bir delidir" dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.

10. O da Rabbine, "Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et" diye dua etti.

11. Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.

12. Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.

13. Biz Nûh'u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.

14. Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh'a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.

15. Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?

16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!

17. Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

18. Âd kavmi de (Hûd'u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!

19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgar gönderdik.

20. İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.

21. Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!

22. Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

23, 24. Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: "İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz."

25. "Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir."

26. Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!

27. (Salih'e şöyle demiştik:) "Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret."

28. "Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun."

29. Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.

30. Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!

31. Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.

32. Andolsun, biz Kur'anı, düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

33. Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.

34, 35. Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız Lût'un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle
mükafatlandırırız.

36. Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar.

37. Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı
tadın!" dedik.

38. Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.

39. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" dedik.

40. Andolsun, biz Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

41. Andolsun, Firavun'un ailesine de uyarıcılar gelmişti.

42. Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.

43. (Ey Mekkeliler!) Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var?

44. Yoksa onlar, "Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz" mu diyorlar?

45. O topluluk yakında (Bedir'de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

46. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.

47. Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler.

48. Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" denecek.

49. Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.

50. Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.)

51. Andolsun, biz sizin gibileri hep helak ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan?

52. İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.

53. Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.

54. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar.

55. Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler.


KAMER SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU



1. Ikterabetis saatu venşakkal kamer

2. Ve iyyerav ayetey yu'ridu ve yekulu sıhrun mustemir.

3. Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr

4. Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer

5. Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur

6. Fe tevelle anhum yevme yed'ud daı ila şey'in nukur

7. Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir

8. Muhtıyne iled a' yekulul kafirune haza yevmun azir

9. Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir

10. Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır

11. Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir

12. Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir

13. Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur

14. Tecri bi a'yunina cezael li men kane kufir

15. Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir

16. Fe keyfe kane azabi ve nuzur

17. Ve le kad yessernal kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir

18. Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur

19. İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir

20. Zenziun nase ke ennehum a'cazu nahlim munkaır

21. Fe keyfe kane azabi ve nuzur

22. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir

23. Kezzebet semudu bin nuzur

24. Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur

25. Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir

26. Seya'lemune ğadem menil kezzabul eşir

27. İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir

28. Ve nebbi'hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar

29. Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar

30. Fe keyfe kane azabi ve nuzur

31. İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir

32. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel min muddekir

33. Kezzebet kavmu lutım bin nuzur

34. İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar

35. Nı'metem min ındina kezalike neczi men şeker

36. Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur

37. Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a'yunehum fe zuku azabi ve nuzur

38. Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr

39. Fe zuku azabi ve nuzur

40. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir

41. Ve le kad cae ale fir'avnen nuzur

42. Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir

43. E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur

44. Em yekulune nahnu cemium muntesır

45. Seyuhzemul cem'u ve yuvelluned dubur

46. Belis saatu mev'ıduhum ves saatu edha ve emerr

47. İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur

48. Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar

49. İnna kulle şey'in halaknahu bi kader

50. Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar

51. Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir

52. Ve kullu şey'in fealuhu fiz zubur

53. Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar

54. İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher

55. Fi mak'adi sıdkın ınde melikim muktedir


KAMER SURESİ TEFSİRİ


Mekke döneminin ilk yıllarında Târık sûresinden sonra nâzil olmuştur. İlk âyetinde ayın (kamer) iki parçaya bölünmesinden bahsedildiği için bu adı almıştır. “İkterabet” ve “İkterabetü’s-sâa” sûresi olarak da adlandırılır. Elli beş âyet olup fâsılası ر harfidir. Bölümler arasındaki anlam bütünlüğü sûrenin bir defada nâzil olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Mekkî sûrelerin genel karakteristiğine paralel olarak Kamer sûresinde de bazı kıyamet sahneleri etkileyici bir üslûpla tasvir edilip âhiret inancına vurgu yapılmıştır. Sûrede ayrıca müminlere güven ve huzur verici, inkârcıları ise korkutucu mesajlar yer almaktadır.

Üç bölüm halinde ele alınabilen sûrenin ilk bölümü (âyet 1-8) kıyametin yaklaştığından ve ayın yarılmasından bahseden âyetle başlar. Bu âyetin, Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’den bir mûcize göstermesini istemeleri üzerine nâzil olduğu nakledilmektedir (Taberî, XXVII, 50). Âyetteki ayın yarılması ifadesi müfessirlerin çoğunluğu tarafından zâhirî mânada anlaşılmış ve Resûl-i Ekrem zamanında ayın gerçekten yarıldığı belirtilmiştir (bk. İNŞİKĀKU’l-KAMER). Ancak Kur’an’da pek çok örnekte görüldüğü üzere, bu âyetteki geçmiş zaman kipindeki fiillerin, aslında gelecekte vuku bulacak kıyamet olayı ile ayın ikiye bölünmesi şeklinde gerçekleşecek kozmik olayın kesinlikle vuku bulacağına işaret ettiğini söyleyenler bulunduğu gibi, “Ay ikiye bölündü” cümlesini mecazi bir ifade kabul eden ve bunu, “Durum açıklık kazandı” şeklinde açıklayanlar da olmuştur (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “şķķ” md.). Bu bölümde ayrıca inkârcıların kıyamet günündeki sıkıntılı durumlarına temas edilir.

İkinci bölümde (âyet 9-42) Nûh, Âd, Semûd, Lût ve Firavun kavimlerinin de peygamberlerini yalanladıkları belirtilerek bunların uğradıkları cezalar etkileyici bir üslûpla anlatılır. Bu ifadeler arasında, “Andolsun ki biz bu Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık; ondan ders alan yok mudur?” meâlindeki cümle dört defa tekrar edilerek Kur’an üzerinde düşünmenin, ışığıyla aydınlanmanın herkes için gerekli olduğuna ve onun, her insanın yararlanabileceği ölçüde rahat anlaşılabilen bir ifade ve üslûp taşıdığından bu hususta herhangi bir mazeret ileri sürülemeyeceğine işaret edilmektedir.

Sûrenin üçüncü bölümünde (âyet 43-55) inkârcılara yönelik uyarılar tekrarlanır ve yenilmez zannettikleri topluluklarının hezimete uğrayacağı bildirilir. Burada müminlere Allah’ın yardımının geleceği belirtilmek suretiyle onlara güven verilmektedir. “O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacak” meâlindeki 45. âyetin, bu sûrenin inmesinden kısa bir süre sonra meydana gelen Bedir Gazvesi’nde Kureyş’in müslümanlar karşısında bozguna uğrayacağını müjdelediği kabul edilir. Hz. Ömer hangi topluluğun hezimete uğrayacağını merak ettiğini, ancak Bedir Gazvesi’nde Resûlullah’ın bu âyeti okuduğunu görünce âyette zikredilen topluluğun Kureyş ordusu olduğunu anladığını belirtmiştir (İbn Kesîr, IV, 266). Âyetin Bedir Gazvesi günü Ebû Cehil hakkında nâzil olduğu da rivayet edilmektedir (Aynî, XVI, 52). Sûrenin bu bölümünde ayrıca her şeyin belirli bir plan ve düzen (kader) içinde yaratıldığı belirtilir (âyet 49). Müşriklerin Hz. Peygamber’e gelerek kader konusunda tartışmaya başlamaları üzerine bu âyetin nâzil olduğu nakledilir (Vâhidî, s. 228). Sûre, takvâ sahiplerinin cennette nâil olacakları nimetlerden bahseden âyetle sona erer.

Resûl-i Ekrem’in önemli toplantılarda ve bayram namazlarında yeniden diriliş, tevhid ve peygamberliğin ispatı gibi önemli konuları ihtiva eden Kāf ve Kamer sûrelerini okuduğu rivayet edilir (Müslim, “Śalâtü’l-Ǿîdeyn”, 14, 15; Nesâî, “Śalâtü’l-Ǿîdeyn”, 12; İbn Kesîr, IV, 260). Bazı tefsirlerde yer alan, “Kamer sûresini gün aşırı okuyan kimseyi Allah kıyamet gününde dolunaya benzer bir yüzle diriltir” meâlindeki hadisin (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 42) sahih olmadığı anlaşılmaktadır (Muhammed et-Trablusî, I, 1010). Kamer sûresi üzerine bazı çalışmalar yapılmıştır. Abdülhüseyin Destgayb-i Şîrâzî’nin Ĥaķāǿiķī ez Ķurǿânî: Ħulâśa-i Beyânât’ı (Kum 1975) ve Abdülmün‘im Memdûh Ramah’ın Tefsîru sûreti’l-Ķamer’i (Şebînü’l-Kum 1987) bunlar arasında sayılabilir. Peki, Kamer suresinin faziletleri nelerdir?

KAMER SURESİNİN FAZİLETLERİ NELERDİR?


Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): “Her kim günaşırı Kamer Suresini okursa, Allah’u Teala kıyamet gününde onun yüzünü dolunay gibi parlak diriltir.”(Kadı Beyzâvî, Beyzâvî Tefsir (Envârut-Tenzîl ve Esrârut-Te’vîl), 2/450)

Kamer suresini okuyan kişi kötülüklerden korunur ve Allah’ın izniyle kötü niyetli insanlar ona yaklaşamaz.

Her kim zor işlerini kolaylaştırmak isterse, Cuma günü Kamer suresini okumalıdır. Cuma günü okunan Kamer suresi, sureyi okuyan kişinin işlerinin kolaylaşmasını ve yolunda gitmesini sağlar.

Kamer Suresinin Anlamı Nedir? Kamer Suresinin Tefsiri Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Kamer suresinin faziletleri İslam alimleri tarafından açıklanmıştır.