Akkuyu NGS'nin Deniz Ekosistemine Olumsuz Etkisi Olmayacak

Mugla Sitki Koçman Üniversitesi Çevre Sorunlari Arastirma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Demirak, “Müsilaji bahane edip nükleer santrale karsi çikmak bilimsellikten uzak" dedi.

Akkuyu NGS'nin Deniz Ekosistemine Olumsuz Etkisi Olmayacak
Demirak, farkli zaman dilimlerinde dünyanin pek çok noktasinda görülen müsilaj sorununa, denizlerde artan kirlilik yükü ve iklim degisikliginin neden oldugunu belirtti.

“Müsilaj, deniz sicakliginin yükselmesi, denizde artan kirlilik ile beraber bitkisel canlilarin asiri çogalmasi ve bakteriyel aktivitelerin artmasi ile meydana gelen bir durumdur” diyen Demirak, pandemi dönemiyle birlikte kisin yazlik yerlerde ikamet edenlerin sayisinin arttigini da hatirlatarak, aritma tesislerinin denize yogun kirlilik yükü salmis olmasinin da müsilaji artirmis olabilecegini söyledi.



Üniversitede yaptiklari kimyasal analizlerle müsilaj örneklerini incelediklerini kaydeden Demirak, “Problem oldugu açik ve nettir. Aslinda çevresel olaylar çözümsüz degildir. Çözüm mevcut yasalarin hakkiyla uygulanmasindan, çevre sorunlarinda geri dönülmez noktaya gelinmeden önce çözüme yönelik adimlarin atilmasindan, toplumun bilinçlenmesinden ve egitimden geçer” ifadelerini kullandi.

"Çevreye zarar verecegi söylemleri, bilimsellikten uzak bir yaklasimdir"

Kisa ve orta vadeli eylem planlariyla bu sorunun çözülebilecegine inandigini ifade eden Demirak, sunlari söyledi:

“Sorun, çevrenin korunmasi, dogal kaynaklarin yönetimi Türkiye’nin kalkinma öncelikleri ve stratejileri ile uyumlu bir sekilde ele alinip yönetilmeye çalisilmaktadir. Hem hükümet tarafindan hem de yerel yönetimler tarafindan sorunun çözümü için gösterilen gayret ortadadir. Müsilaji bahane edip, müsilaji örnek gösterip Türkiye’nin kalkinmasi için gerekli projeler için olumsuz söylemler gelistirmek dogru degildir. Örnegin enerji ihtiyaci için seçenekten ziyade bir zorunluluk olan ve gelismis ülkeler sinifina geçebilmesi için vazgeçilmez bir durum teskil eden nükleer enerji santralinin, ‘İçel’de çevreye zarar verecegi’ söylemleri bilimsellikten uzak bir yaklasimdir. Küresel isinma kaynakli çevresel felaketlerin önüne geçilebilmesi için nükleer enerjiye ihtiyacimiz vardir. Nükleer santrallerle ilgili tüm çevresel önlemler alinmistir. Özellikle sogutucusu kapali bir sistemin içerisindedir. Sistemde deniz suyu kapali sistemin içinde bulunan radyasyonla temas halinde olmadan sadece sogutma suyu olarak kullanilir. Canlilarin da bu sogutma suyundan zarar görmemesi için tüm tedbirler alinmistir. Kullanim sirasinda suya ne kimyasal ne de radyolojik hiçbir etki yoktur. Nitekim Ege’de, Karadeniz’de, Marmara Denizi’nde suyu kullanan sogutma suyu olarak kullanan termik santrallerimiz vardir. Dolayisiyla sicaklik artisini kontrol altina alacak mühendislik çözümler zaten uygulaniyor.”

Iddialar, sehir efsanesi

Türkiye’de denizlerde son dönemde artan müsilaj sorunu, nükleer santrallerin denizlerin ekosistemine zarar verecegine iliskin sehir efsanelerini bir kez daha gündeme getirdi. Ancak uzmanlara göre iki konunun birbiriyle baglantisi bulunmadigi gibi, belli kesimler tarafindan zaman zaman kamuoyuna aktarilan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) denizleri kirletecegine dair inanis da büyük bir yanilgidan ibaret. Uzmanlara göre bazi sehir efsaneleri ve ön yargilar, nükleer enerjinin temiz enerjiye geçis yolunda tasidigi önemin dogru bir sekilde aktarilamamasina neden oluyor. Dünyada üretilen tüm düsük karbonlu elektrigin üçte birini karsilayan nükleer santraller, karbon salinimi yapmamalari dolayisiyla bulunduklari bölgenin iklim degisikligiyle mücadelesine de katkida bulunuyor.

Bölgede tüm ekolojik testler yapildi

Akkuyu’nun bulundugu bölge, en fazla ekolojik arastirma yapilan yer olma özelligini tasiyor. Akkuyu NGS’nin insasina baslanmadan önce bölgede santralin çalismasini etkileyebilecek bir dizi faktörün tespiti için çok sayida çalisma ve arastirma yapildi. Jeodezik, jeolojik, jeofizik, sismik, meteorolojik, denizcilik, hidrolojik ve teknogen arastirmalar yürütüldü. Biyoloji, fizik ve kimya alaninda çok önemli 297 uzman sahada titiz bir arastirma gerçeklestirdi. Arastirmaya Bogaziçi Üniversitesi, Orta Dogu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi dahil çok sayida üniversitenin çalisanlari katildi.

Sahada ayrica Uluslararasi Atom Enerjisi Ajansi (IAEA), Türkiye Atom Enerjisi Ajansi (TAEC) ve diger kuruluslarin incelemeleri dahil olmak üzere 10’dan fazla denetim gerçeklestirildi.

Yapilan tüm arastirmalara dayanarak sonuçlarla iliskili toplam 27 bin sayfalik 78 ayri rapor da yazildi.

Hidrolojik arastirmalar kapsaminda su seviyesi ölçümleri gerçeklestirilirken, suyun sicaklik degerleri ölçülerek, suyun bir yil boyunca gün içerisindeki berraklik seviyesi gözlemlendi. Ekolojik arastirmalarda ise bölgenin 30 kilometre çevresi incelenerek bitki örtüsü ve canli topluluklarindan örnekler alindi. Bu kapsamda ayrica yer alti ve yer üstü sulariyla alakali analizler de yapilarak toprak tabakasi incelemeye alindi. Akkuyu NGS insaatinin baslamasindan önce yapilan deniz arastirmalari kapsaminda ise 22 kilometrekarelik bir alani kapsayacak sekilde batimetrik arastirmalar gerçeklestirildi.

Deniz suyu akimlarinin ölçülmesi amaciyla 6 adet, dalga parametreleri için ise 4 adet istasyon kurularak, suyun içerisindeki 40 noktada osinografik ölçümler yapildi. Bu kapsamda ayrica kiyi serdi degisimleri kayit altina alinarak deniz suyu yüzeyi sicaklik degerleri ölçüldü. Arastirmalari yapan uzmanlar, 3 farkli derinlikte olmak üzere 20 farkli noktadan su örnekleri alarak ölçüm sonuçlarina göre bir modelleme olusturdu.

Deniz ve ekoloji arastirmalari kapsaminda ayrica, deniz dibinde bulunan canli gruplari, planktonlar, fitoplanktonlar, zooplanktonlar ve balik faunasi analizleri de gerçeklestirildi.

Deniz suyundan alinan örnekler alinarak dip sedimanlarin incelendigi arastirmalar kapsaminda, suda bulunan radyonuklid degerler de titizlikle ölçüldü. Tüm bu testler sonucunda bölgenin nükleer santral insasi için uygun oldugu belirlendi.

Suyun sicakligi normal sinirlarda olacak

Akkuyu Nükleer Santrali deniz ekosistemine herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmayacagi Çevresel Etki Degerlendirmesi (ÇED) raporunda da ayrintili bir biçimde belirtiliyor. Yapilan termal modelleme çalismalari sonuçlarina göre, deniz suyu sicakliginin desarj nedeniyle sadece 0,5 derece artmasi bekleniyor. Bu sicaklik artisinin ise ’Su Kirliligi Kontrol Yönetmeligi’ hükümlerine uygun oldugu, Akkuyu Nükleer Santrali’nde gelistirilen once-through sogutma sisteminin uzun süredir Fransa, Ingiltere, Finlandiya, Isveç ve Litvanya da dahil olmak üzere birçok ülkede nükleer santrallerde kullanildigina dikkat çekiliyor.

Referans santrallerde durum ne?

Akkuyu NGS’nin bulundugu bölgeye nasil etki edecegi, referans santrali olan Novovoronej Nükleer Güç Santrali’nin çevresinde olusturdugu etkinin incelenmesiyle de ortaya çikiyor. Rusya’nin Voronej bölgesinde, Don Nehri kiyisinda yer alan santralin bulundugu Vorononej, bir tarim ve hayvancilik bölgesi olarak öne çikarken, Don Nehrinin zengin biyolojik çesitliligi ve nehirde yapilan balikçilik faaliyetleri de santralin içinde yer aldigi ekosisteme olumsuz bir etkisi olmadigini ortaya koyuyor. VVER-1200 ile donatilmis Leningrad NGS’nin kiyisinda bulundugu Finlandiya Körfezinde ise balikçilik faaliyetleri daha da gelismis durumda.
Kaynak: İHA