'Suriyeli Öğrencilere Yönelik Üç Model Geliştirdik'
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren: 'Biz 'Kayıp neslin önlenmesi için bu burs programını Suriyelilere yönelik nasıl uygulayabiliriz?' diye düşündüğümüzde üç model geliştirdik. Bir, üniversiteye giden Suriyelilerin harcını karşılamak. İkincisi, ‘Türkiye bursları’ kapsamında Suriyeli öğrencileri burslandırıyoruz. Üçüncüsü ise UNHCR, AB’nin farklı fonlarıyla gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri var' Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık: 'Bugün mülteciler arasındaki suç oranı yüzde 1,3’tür. Türk toplumunun kendi arasındaki suç oranı ise yüzde 3'tür. Yani mülteciler kendi aralarındaki otokontrol sistemini kurabilmiştir ve biz de onlara bu barış ortamını sağlayabilmişizdir'
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren, Biz 'Kayıp neslin önlenmesi için burs programını Suriyelilere yönelik nasıl uygulayabiliriz?' diye düşündüğümüzde üç model geliştirdik. Bir, üniversiteye giden Suriyelilerin harcını karşılamak. İkincisi, ‘Türkiye bursları’ kapsamında Suriyeli öğrencileri burslandırıyoruz. Üçüncüsü ise UNHCR, AB’nin farklı fonlarıyla gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri var." dedi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye, TRT World Research Centre ve TRT World Citizen iş birliğinde "Uluslararası Koruma Altındaki Öğrencilerin Yüksek Öğrenimi Konferansı" düzenlendi.
"Ana aktörlerin konuşmaları" oturumunda konuşan Eren, 2011 yılından itibaren "Türkiye Bursları" adı altında bir marka oluşturduklarını ve dünyanın çok farklı ülkelerinden öğrencileri Türkiye’de misafir edip burs verdiklerini anlattı.
"Türkiye Bursları"nın sosyal eşitsizliği azaltmada çok önemli model olduğunu vurgulayan Eren, "Sosyal eşitsizliği azaltma derken aslında dünyanın dezavantajlı ülkelerinden binlerce başarılı öğrenciyi Türkiye'de burslandırıyoruz ve mezun ediyoruz." diye konuştu.
Eren, önceliklerinin Türkçe konuşan ülkeler ve Türkmenlerin ağırlıkta olduğu bölgeler olduğunu ve oradaki öğrencileri burslandırdıklarını vurguladı.
İç savaş nedeniyle başlayan Suriyeli göçüne değinen Eren, Türkiye’nin “açık kapı politikası"yla dünyada hiçbir ülkenin yapamayacağı şekilde Suriyelileri misafir ettiğini anlattı.
Eren, 8 yıldır ilk, orta, lise ve yükseköğrenim olmak üzere tüm Suriyeli öğrencilere eğitim imkanı sağlandığını ifade ederek, Suriyelilerle beraber uluslararası koruma altındaki öğrencilerin üniversite harçlarını YTB olarak karşıladıklarını söyledi.
"Kayıp nesil" sorunuyla karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Eren, şöyle devam etti:
"Biz 'Kayıp neslin önlenmesi için bu burs programını Suriyelilere yönelik nasıl uygulayabiliriz?' diye düşündüğümüzde üç model geliştirdik. Bir, üniversiteye giden Suriyelilerin harcını karşılamak. İkincisi, ‘Türkiye bursları’ kapsamında Suriyeli öğrencileri burslandırıyoruz. Üçüncüsü ise UNHCR, AB’nin farklı fonlarıyla gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri var. Burada iki ayrı metodumuz var. Bir, ileri düzeyde Türkçe eğitimi veriyoruz. Şimdiye kadar 20 bin öğrenciyi ileri düzeyde Türkçe eğitim programında mezun ettik. İkincisi ise üniversitede öğrencileri burslandırmak. Şu ana kadar AB fonu üzerinden bin 200 öğrenci kadar yükseköğrenimde burslu öğrencimiz var.”
Abdullah Eren, Türkiye'nin yaptığı operasyonlarla Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir alan oluşturduğunu anlatarak, orada sağlık, sosyal ve eğitim imkanlarının mevcut olduğunu aktardı.
- "511 bin öğrenciye düzenli aylık burs sağlıyoruz"
Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Kızılay'ın 150 yıldır geçici koruma için değil "kalıcı insanlık" çalıştığını söyledi.
Türkiye'nin yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptığını ifade eden Kınık, "Bunların büyük bir kısmı Suriyeli. Yüzde 75’i kadın, çocuk ve 65 yaş üstü olan korunmaya muhtaç insanlara bakıyoruz." dedi.
Bazı ülkelerin mülteci kabulünde seçici davrandığına dikkati çeken Kınık, "Bazı topluluklar ırkına, bazıları da dinine bakarak mülteci kabul ederler. Mesela Amerika kıtasında gelişmiş bir ülkenin Suriye’den kabul ettiği mültecilerin yüzde 90’nın üstünde Hristiyan olması böyle bir gerçeği maalesef bizimle yüzleştiriyor.” diye konuştu.
Kınık, BM, AB, UNICEF gibi paydaşlarla sığınmacılara verilen desteğe de değinerek, şunları dile getirdi:
"Halihazırda 3 milyon kişiye destek veriyoruz. Sadece Suriyelilere değil, 70’i aşkın vatandaşlıktan 1 milyon 700 bin mülteciye aylık nakit düzenli destek programıyla katkı sağlıyoruz. Şartlı Eğitim Programımızla 511 bin öğrenciye düzenli aylık burs sağlıyoruz. Türkiye’de 1 milyon 740 bin Suriyeli çocuk yaşıyor. Yaklaşık 1 milyon 50 bin çocuğumuzun okula gitmesi gerekiyor. 645 bin çocuğumuz şu anda ilk-orta-liseye devam ediyor. Geriye kalan 400 bin çocuğumuzun okullaşması gerekiyor.”
Türkiye’nin mülteci krizinde yalnız bırakıldığına dikkati çeken Kınık, çabalarının yıkıma uğrayan ülkelerinden kaçıp Türkiye’ye sığınan bu çocukların eğitim imkanlarına sahip olmalarını sağlamak olduğunu söyledi.
Kınık, kurdukları toplum merkezleriyle sığınmacılara destek sağladıklarını ifade ederek, "Türkiye, mülteciyi evindeki konuktan öte gören, bir ibadet gibi gören bir topluluktur. Türkiye’ye sığınan mülteciler bunu hissettiği için bugün mülteciler arasındaki suç oranı yüzde 1,3’tür. Türk toplumunun kendi arasındaki suç oranı ise yüzde 3'tür. Yani mülteciler kendi aralarındaki oto-kontrol sistemini kurabilmiştir ve biz de onlara bu barış ortamını sağlayabilmişizdir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Doğrudan denklik alınıyor diye bir şey yok"
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan, göçmen ve mültecilerin yükseköğrenimle ilgili yaşadığı sorunlara değindi.
Belgeleri eksik olan kişilerle ilgili bir yanlışlık olduğunu belirten Tufan, "Bunu çözmek üzere yeni mevzuatlar hazırladık. Belgesiz insanlara doğrudan denklik verilmiyor. Diploma tespit komisyonları oluşturarak, seviye tespit sınavları, uygulama sınavları yaparak farklı farklı alternatifler üreterek onlara yüksek öğrenimlerine devam etmelerinin yolunu açmış durumdayız." dedi.
"Suriyeliler doğrudan denklik alıyormuş" gibi yanlış bir algının olduğunu belirten Tufan, "Doğrudan denklik alınıyor diye bir şey yok. Sadece onların prosedürlerini de netleştirdik, şeffaflaştırdık ve onlara da fırsat tanıdık. Onlardan da kazanacağımız çok şey var. Harika eğitimleri olan, bize kazanım sağlayacak akademisyenler var." diye konuştu.
Bu sene Amerika'dan Bulgaristan'a birçok ülkeden üniversite denkliği için Türkiye'ye başvuru geldiğini belirten Tufan, 1 Ocak 2019'dan 28 Temmuz 2019'a kadar 2 bin 470 kişiye denklik verildiğini, ilk sırada ise Azerbaycan'ın geldiğini kaydetti
Denkliklerin 401'inin Azerbaycanlılara, 364'ünün Suriyelilere verildiğini ifade eden Tufan, ret ve iade edilenlerden Suriyelilerin sayısının 205 kişi oluğunu söyledi.
- "Suriyelilerin yüzde 99'u kayıtlı"
İstanbul İl Göç İdaresi Müdürü Recep Batu, Suriye'deki kriz patlak verdiğinden bugüne kadar 3 milyon 600 bin Suriyelinin Türkiye'ye geçiş yaptığını belirtti.
Geçici koruma ile üç konuda garanti verdiklerini dile getiren Batu, şunları kaydetti:
"Bunlar, geri gönderilemez ilkesi, kimliklendirilmesi ve temel hizmetlere ulaşım. Geri gönderilemez ilkesi, savaş devam ettiği müddetçe gerçekleştirilemez. Kimliklendirilmesi noktası şu anda Suriyelilerin yüzde 99'u kayıt altındadır. Kayıtlı olduğu illerde sağlık hizmetlerine, eğitim hizmetlerine ulaşması gibi."
Türkiye’de şu anda yaklaşık 150 bin yabancı öğrencinin eğitim gördüğünü belirten Batu, uluslararası öğrencilerin dünyadaki ilişkilerinin her zaman daha güçlü olduğunu vurguladı.
Uluslararası öğrenciler kendi ülkesine döndükleri zaman diplomatik ve ilişki bağlamında olumlu dönüşlerin olacağını kaydeden Batu, bu durumun gelecekte dünya barışına katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.
Kaynak: AA
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye, TRT World Research Centre ve TRT World Citizen iş birliğinde "Uluslararası Koruma Altındaki Öğrencilerin Yüksek Öğrenimi Konferansı" düzenlendi.
"Ana aktörlerin konuşmaları" oturumunda konuşan Eren, 2011 yılından itibaren "Türkiye Bursları" adı altında bir marka oluşturduklarını ve dünyanın çok farklı ülkelerinden öğrencileri Türkiye’de misafir edip burs verdiklerini anlattı.
"Türkiye Bursları"nın sosyal eşitsizliği azaltmada çok önemli model olduğunu vurgulayan Eren, "Sosyal eşitsizliği azaltma derken aslında dünyanın dezavantajlı ülkelerinden binlerce başarılı öğrenciyi Türkiye'de burslandırıyoruz ve mezun ediyoruz." diye konuştu.
Eren, önceliklerinin Türkçe konuşan ülkeler ve Türkmenlerin ağırlıkta olduğu bölgeler olduğunu ve oradaki öğrencileri burslandırdıklarını vurguladı.
İç savaş nedeniyle başlayan Suriyeli göçüne değinen Eren, Türkiye’nin “açık kapı politikası"yla dünyada hiçbir ülkenin yapamayacağı şekilde Suriyelileri misafir ettiğini anlattı.
Eren, 8 yıldır ilk, orta, lise ve yükseköğrenim olmak üzere tüm Suriyeli öğrencilere eğitim imkanı sağlandığını ifade ederek, Suriyelilerle beraber uluslararası koruma altındaki öğrencilerin üniversite harçlarını YTB olarak karşıladıklarını söyledi.
"Kayıp nesil" sorunuyla karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Eren, şöyle devam etti:
"Biz 'Kayıp neslin önlenmesi için bu burs programını Suriyelilere yönelik nasıl uygulayabiliriz?' diye düşündüğümüzde üç model geliştirdik. Bir, üniversiteye giden Suriyelilerin harcını karşılamak. İkincisi, ‘Türkiye bursları’ kapsamında Suriyeli öğrencileri burslandırıyoruz. Üçüncüsü ise UNHCR, AB’nin farklı fonlarıyla gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri var. Burada iki ayrı metodumuz var. Bir, ileri düzeyde Türkçe eğitimi veriyoruz. Şimdiye kadar 20 bin öğrenciyi ileri düzeyde Türkçe eğitim programında mezun ettik. İkincisi ise üniversitede öğrencileri burslandırmak. Şu ana kadar AB fonu üzerinden bin 200 öğrenci kadar yükseköğrenimde burslu öğrencimiz var.”
Abdullah Eren, Türkiye'nin yaptığı operasyonlarla Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir alan oluşturduğunu anlatarak, orada sağlık, sosyal ve eğitim imkanlarının mevcut olduğunu aktardı.
- "511 bin öğrenciye düzenli aylık burs sağlıyoruz"
Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Kızılay'ın 150 yıldır geçici koruma için değil "kalıcı insanlık" çalıştığını söyledi.
Türkiye'nin yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptığını ifade eden Kınık, "Bunların büyük bir kısmı Suriyeli. Yüzde 75’i kadın, çocuk ve 65 yaş üstü olan korunmaya muhtaç insanlara bakıyoruz." dedi.
Bazı ülkelerin mülteci kabulünde seçici davrandığına dikkati çeken Kınık, "Bazı topluluklar ırkına, bazıları da dinine bakarak mülteci kabul ederler. Mesela Amerika kıtasında gelişmiş bir ülkenin Suriye’den kabul ettiği mültecilerin yüzde 90’nın üstünde Hristiyan olması böyle bir gerçeği maalesef bizimle yüzleştiriyor.” diye konuştu.
Kınık, BM, AB, UNICEF gibi paydaşlarla sığınmacılara verilen desteğe de değinerek, şunları dile getirdi:
"Halihazırda 3 milyon kişiye destek veriyoruz. Sadece Suriyelilere değil, 70’i aşkın vatandaşlıktan 1 milyon 700 bin mülteciye aylık nakit düzenli destek programıyla katkı sağlıyoruz. Şartlı Eğitim Programımızla 511 bin öğrenciye düzenli aylık burs sağlıyoruz. Türkiye’de 1 milyon 740 bin Suriyeli çocuk yaşıyor. Yaklaşık 1 milyon 50 bin çocuğumuzun okula gitmesi gerekiyor. 645 bin çocuğumuz şu anda ilk-orta-liseye devam ediyor. Geriye kalan 400 bin çocuğumuzun okullaşması gerekiyor.”
Türkiye’nin mülteci krizinde yalnız bırakıldığına dikkati çeken Kınık, çabalarının yıkıma uğrayan ülkelerinden kaçıp Türkiye’ye sığınan bu çocukların eğitim imkanlarına sahip olmalarını sağlamak olduğunu söyledi.
Kınık, kurdukları toplum merkezleriyle sığınmacılara destek sağladıklarını ifade ederek, "Türkiye, mülteciyi evindeki konuktan öte gören, bir ibadet gibi gören bir topluluktur. Türkiye’ye sığınan mülteciler bunu hissettiği için bugün mülteciler arasındaki suç oranı yüzde 1,3’tür. Türk toplumunun kendi arasındaki suç oranı ise yüzde 3'tür. Yani mülteciler kendi aralarındaki oto-kontrol sistemini kurabilmiştir ve biz de onlara bu barış ortamını sağlayabilmişizdir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Doğrudan denklik alınıyor diye bir şey yok"
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan, göçmen ve mültecilerin yükseköğrenimle ilgili yaşadığı sorunlara değindi.
Belgeleri eksik olan kişilerle ilgili bir yanlışlık olduğunu belirten Tufan, "Bunu çözmek üzere yeni mevzuatlar hazırladık. Belgesiz insanlara doğrudan denklik verilmiyor. Diploma tespit komisyonları oluşturarak, seviye tespit sınavları, uygulama sınavları yaparak farklı farklı alternatifler üreterek onlara yüksek öğrenimlerine devam etmelerinin yolunu açmış durumdayız." dedi.
"Suriyeliler doğrudan denklik alıyormuş" gibi yanlış bir algının olduğunu belirten Tufan, "Doğrudan denklik alınıyor diye bir şey yok. Sadece onların prosedürlerini de netleştirdik, şeffaflaştırdık ve onlara da fırsat tanıdık. Onlardan da kazanacağımız çok şey var. Harika eğitimleri olan, bize kazanım sağlayacak akademisyenler var." diye konuştu.
Bu sene Amerika'dan Bulgaristan'a birçok ülkeden üniversite denkliği için Türkiye'ye başvuru geldiğini belirten Tufan, 1 Ocak 2019'dan 28 Temmuz 2019'a kadar 2 bin 470 kişiye denklik verildiğini, ilk sırada ise Azerbaycan'ın geldiğini kaydetti
Denkliklerin 401'inin Azerbaycanlılara, 364'ünün Suriyelilere verildiğini ifade eden Tufan, ret ve iade edilenlerden Suriyelilerin sayısının 205 kişi oluğunu söyledi.
- "Suriyelilerin yüzde 99'u kayıtlı"
İstanbul İl Göç İdaresi Müdürü Recep Batu, Suriye'deki kriz patlak verdiğinden bugüne kadar 3 milyon 600 bin Suriyelinin Türkiye'ye geçiş yaptığını belirtti.
Geçici koruma ile üç konuda garanti verdiklerini dile getiren Batu, şunları kaydetti:
"Bunlar, geri gönderilemez ilkesi, kimliklendirilmesi ve temel hizmetlere ulaşım. Geri gönderilemez ilkesi, savaş devam ettiği müddetçe gerçekleştirilemez. Kimliklendirilmesi noktası şu anda Suriyelilerin yüzde 99'u kayıt altındadır. Kayıtlı olduğu illerde sağlık hizmetlerine, eğitim hizmetlerine ulaşması gibi."
Türkiye’de şu anda yaklaşık 150 bin yabancı öğrencinin eğitim gördüğünü belirten Batu, uluslararası öğrencilerin dünyadaki ilişkilerinin her zaman daha güçlü olduğunu vurguladı.
Uluslararası öğrenciler kendi ülkesine döndükleri zaman diplomatik ve ilişki bağlamında olumlu dönüşlerin olacağını kaydeden Batu, bu durumun gelecekte dünya barışına katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.