Avusturya'da Müslümanlara Yönelik Saldırılarda Yüzde 74 Artış
Avusturya'da geçen yıl Müslümanlara yönelik saldırı sayısı bir önceki yıla göre yüzde 74 artarak 540'a yükseldi Saldırıların yüzde 83'ünde kadınlar hedef alındı, ırkçı saldırıların en çok yapıldığı yer yüzde 53 ile dijital ortam oldu.
Avusturya'da geçen yıl Müslümanlara yönelik 540 ırkçı saldırının kayıt altına alındığı, bu rakamın 2017'ye göre yüzde 74 arttığı bildirildi.
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmanlık Merkezi (Dokustelle) tarafından hazırlanan "2018 Müslüman Karşıtı Irkçılık Raporu" düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.
Ülkede İslamofobik saldırıların geçen yıl önemli ölçüde arttığı vurgulanan rapora göre, 2017 yılında Müslümanlara yönelik 309 saldırı kayıt altına alınırken, bu sayı 2018'de 540'a yükselerek yüzde 74 arttı.
- Müslüman kadınlar saldırıların mağduru
Raporda, Müslümanlara yönelik saldırılarda bir önceki yılda olduğu gibi, yüzde 83'lük oranla kadınların hedef alındığı belirtilirken, erkeklerde bu oranın yüzde 17 olduğu, özellikle geleneksel kıyafet giyen erkeklerin polis başta olmak üzere çeşitli memurlar tarafından ırkçı muameleye maruz kaldığı kaydedildi.
Irkçı saldırıların yüzde 53 ile en çok dijital ortamda yapıldığına işaret edilen raporda, bu oranın kamuya açık yerlerde yüzde 31, eğitim kurumlarında yüzde 5, iş sahasında ise yüzde 3 seviyesinde olduğu ifade edildi.
Raporda, İslam düşmanlığı çeşitli başlıklar altında sınıflandırıldı. Buna göre, 250 nefret söylemli olayın yüzde 46 ile ilk, Müslüman karşıtı 89 duvar yazısının yüzde 17 ile ikinci sırada, 79 sözlü saldırının ise yüzde 14 ile üçüncü sırada olduğunun altı çizildi. Ülkede Müslümanlara yönelik 34 ayrımcılığın yaşandığı, bu durumun olayların yüzde 6'sına tekabül ettiği belirtilen raporda, çeşitli alanlardaki 65 saldırının ise yüzde 12 düzeyinde olduğu bildirildi.
- En çok ırkçılık kasım ayında
Rapora göre, geçen yıl en çok ırkçı saldırı yaklaşık yüzde 90 ile kasım ayında yapılırken, bu tarihte aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) tarafından özellikle Müslüman Türklere yönelik aşağılayıcı ve ayrıştırıcı içerikli kampanyaların yanı sıra hükümetin ilkokullarda başörtüsünü yasaklama girişiminin, artışta önemli rol oynadığı vurgulandı.
- "Siyasilerin Müslümanlara yönelik kullandığı dil hedef gösterici"
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi temsilcisi Elif Adam, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, 2018'de özellikle hükümeti oluşturan Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve FPÖ'lü siyasilerin İslam ve Müslümanlara yönelik kullandıkları dilin genelleyici ve hedef gösterici olduğunu ifade etti.
Adam, bir dinin ismi olan İslam sözcüğünün çoğu zaman İslamcılıkla aynı anlamda kullanıldığını, bu durumun bir dinin bütün mensuplarına yönelik genelleme olduğu gibi, toplumu yanlış yönlendirdiğini söyledi.
Özellikle aşırı sağcı parti üyesi siyasilerin bütün mültecileri Müslüman olarak tanımladığını, Müslümanların Avusturya'nın değerleriyle uyumsuz insanlar gibi gösterildiğini vurgulayan Adam, "Çoğunlukla cinsiyetçi, mülteci karşıtı ve özellikle Türk düşmanı ırkçı saldırıların Müslümanlara yönelik ırkçılık kapsamında ortaya çıktığını görüyoruz." dedi.
Adam, Avusturya'da doğmuş ancak İslam dinine mensup kişilerin yabancı olarak görüldüğünü dile getirerek özellikle başörtüsü konusunda Müslüman kadınların görüşleri alınmadan kararlar alındığını, Müslüman toplumun görüşü sorulmadan başörtüsünün baskı unsuru, cinsiyetçi bir kıyafet olarak tanımlanmak istendiğini anlattı.
"İslam ve Müslümanlara yönelik kullanılan bu dile son verilmesi gerekiyor. Özellikle yapılan genelleme ve İslam yerine kullanılan İslamcı ifadesinin konuya hakim olmayan insanların zihninde Müslümanlara yönelik olumsuz düşünceler ve ön yargıların oluşmasına yol açıyor." görüşünü paylaşan Adam, siyasilerin kullandığı dilin toplumda belirleyici olduğunu vurguladı.
- "İslamofobi yerine İslam düşmanlığı kullanılmalı"
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi Sözcüsü Rumeysa Dür-Kwieder de ülkede artış gösteren ırkçılığa ilişkin başta hükümet olmak üzere, siyasiler, devlet kurumları, polis ve medyanın üzerine önemli görevler düştüğünün altını çizdi.
Dür-Kwieder, hükümetin özellikle İçişleri Bakanlığının Müslümanlara yönelik ırkçı saldırıları, İslamofobi olarak değil de İslam düşmanlığı olarak tanımlaması gerektiğini kaydetti.
Hükümetin ülkede yaşayan bütün vatandaşlara eşit mesafede olması gerektiğini dile getiren Dür-Kwieder, kullanılan dilin iyileştirilmesi başta olmak üzere, ırkçı, ayrıştırıcı olaylar karşısında açık bir duruş sergilenmesinin önemine işaret etti.
Dür-Kwieder, 2018'de siyasetçilerin İslam karşıtı ve ayrıştırıcı söylemi siyasetin ön sıralarına taşıdığını belirterek siyasilerin politik çıkarları doğrultusunda değil, birlikte yaşam sorumluluğuyla hareket etmelerinin önemini vurguladı.
Okullarda ırkçılık hakkında hem öğrenci hem de öğretmenlere yönelik daha fazla bilgilendirici çalışmaların yapılması gerektiğini anlatan Dür-Kwieder, özellikle polisin ırkçı olaylar karşısında daha hassas davranmasının olayların azalmasında ve ırkçı vakaların kayıt altına alınmasında belirleyici bir rol oynayacağını sözlerine ekledi.
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi, 2014 yılından itibaren ülkede Müslümanlara yönelik saldırıları kayıt altına alıyor. 2016'da çalışma alanını genişleten merkez, mağdurlara danışmanlık hizmeti de vermeye başladı.
Kaynak: AA
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmanlık Merkezi (Dokustelle) tarafından hazırlanan "2018 Müslüman Karşıtı Irkçılık Raporu" düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.
Ülkede İslamofobik saldırıların geçen yıl önemli ölçüde arttığı vurgulanan rapora göre, 2017 yılında Müslümanlara yönelik 309 saldırı kayıt altına alınırken, bu sayı 2018'de 540'a yükselerek yüzde 74 arttı.
- Müslüman kadınlar saldırıların mağduru
Raporda, Müslümanlara yönelik saldırılarda bir önceki yılda olduğu gibi, yüzde 83'lük oranla kadınların hedef alındığı belirtilirken, erkeklerde bu oranın yüzde 17 olduğu, özellikle geleneksel kıyafet giyen erkeklerin polis başta olmak üzere çeşitli memurlar tarafından ırkçı muameleye maruz kaldığı kaydedildi.
Irkçı saldırıların yüzde 53 ile en çok dijital ortamda yapıldığına işaret edilen raporda, bu oranın kamuya açık yerlerde yüzde 31, eğitim kurumlarında yüzde 5, iş sahasında ise yüzde 3 seviyesinde olduğu ifade edildi.
Raporda, İslam düşmanlığı çeşitli başlıklar altında sınıflandırıldı. Buna göre, 250 nefret söylemli olayın yüzde 46 ile ilk, Müslüman karşıtı 89 duvar yazısının yüzde 17 ile ikinci sırada, 79 sözlü saldırının ise yüzde 14 ile üçüncü sırada olduğunun altı çizildi. Ülkede Müslümanlara yönelik 34 ayrımcılığın yaşandığı, bu durumun olayların yüzde 6'sına tekabül ettiği belirtilen raporda, çeşitli alanlardaki 65 saldırının ise yüzde 12 düzeyinde olduğu bildirildi.
- En çok ırkçılık kasım ayında
Rapora göre, geçen yıl en çok ırkçı saldırı yaklaşık yüzde 90 ile kasım ayında yapılırken, bu tarihte aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) tarafından özellikle Müslüman Türklere yönelik aşağılayıcı ve ayrıştırıcı içerikli kampanyaların yanı sıra hükümetin ilkokullarda başörtüsünü yasaklama girişiminin, artışta önemli rol oynadığı vurgulandı.
- "Siyasilerin Müslümanlara yönelik kullandığı dil hedef gösterici"
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi temsilcisi Elif Adam, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, 2018'de özellikle hükümeti oluşturan Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve FPÖ'lü siyasilerin İslam ve Müslümanlara yönelik kullandıkları dilin genelleyici ve hedef gösterici olduğunu ifade etti.
Adam, bir dinin ismi olan İslam sözcüğünün çoğu zaman İslamcılıkla aynı anlamda kullanıldığını, bu durumun bir dinin bütün mensuplarına yönelik genelleme olduğu gibi, toplumu yanlış yönlendirdiğini söyledi.
Özellikle aşırı sağcı parti üyesi siyasilerin bütün mültecileri Müslüman olarak tanımladığını, Müslümanların Avusturya'nın değerleriyle uyumsuz insanlar gibi gösterildiğini vurgulayan Adam, "Çoğunlukla cinsiyetçi, mülteci karşıtı ve özellikle Türk düşmanı ırkçı saldırıların Müslümanlara yönelik ırkçılık kapsamında ortaya çıktığını görüyoruz." dedi.
Adam, Avusturya'da doğmuş ancak İslam dinine mensup kişilerin yabancı olarak görüldüğünü dile getirerek özellikle başörtüsü konusunda Müslüman kadınların görüşleri alınmadan kararlar alındığını, Müslüman toplumun görüşü sorulmadan başörtüsünün baskı unsuru, cinsiyetçi bir kıyafet olarak tanımlanmak istendiğini anlattı.
"İslam ve Müslümanlara yönelik kullanılan bu dile son verilmesi gerekiyor. Özellikle yapılan genelleme ve İslam yerine kullanılan İslamcı ifadesinin konuya hakim olmayan insanların zihninde Müslümanlara yönelik olumsuz düşünceler ve ön yargıların oluşmasına yol açıyor." görüşünü paylaşan Adam, siyasilerin kullandığı dilin toplumda belirleyici olduğunu vurguladı.
- "İslamofobi yerine İslam düşmanlığı kullanılmalı"
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi Sözcüsü Rumeysa Dür-Kwieder de ülkede artış gösteren ırkçılığa ilişkin başta hükümet olmak üzere, siyasiler, devlet kurumları, polis ve medyanın üzerine önemli görevler düştüğünün altını çizdi.
Dür-Kwieder, hükümetin özellikle İçişleri Bakanlığının Müslümanlara yönelik ırkçı saldırıları, İslamofobi olarak değil de İslam düşmanlığı olarak tanımlaması gerektiğini kaydetti.
Hükümetin ülkede yaşayan bütün vatandaşlara eşit mesafede olması gerektiğini dile getiren Dür-Kwieder, kullanılan dilin iyileştirilmesi başta olmak üzere, ırkçı, ayrıştırıcı olaylar karşısında açık bir duruş sergilenmesinin önemine işaret etti.
Dür-Kwieder, 2018'de siyasetçilerin İslam karşıtı ve ayrıştırıcı söylemi siyasetin ön sıralarına taşıdığını belirterek siyasilerin politik çıkarları doğrultusunda değil, birlikte yaşam sorumluluğuyla hareket etmelerinin önemini vurguladı.
Okullarda ırkçılık hakkında hem öğrenci hem de öğretmenlere yönelik daha fazla bilgilendirici çalışmaların yapılması gerektiğini anlatan Dür-Kwieder, özellikle polisin ırkçı olaylar karşısında daha hassas davranmasının olayların azalmasında ve ırkçı vakaların kayıt altına alınmasında belirleyici bir rol oynayacağını sözlerine ekledi.
Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmalık Merkezi, 2014 yılından itibaren ülkede Müslümanlara yönelik saldırıları kayıt altına alıyor. 2016'da çalışma alanını genişleten merkez, mağdurlara danışmanlık hizmeti de vermeye başladı.