'1915'Li Tıbbiyelilerin Tamamı Çanakkale'de Şehit Düştü'
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl: '1915 yılında Tıbbiye'ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale'de şehit düştü ve bu nedenle de Mektebi Tıbbiyei Şahane 1921 yılında hiç mezun veremedi' 'Mektebi Tıbbiyyei Şahane öğrencilerinin Çanakkale'de yaktığı bağımsızlık ateşi, bu aziz topraklarda kıyamete kadar yanacak ve haricidahili düşmanlarımızın karşısında destan olarak duracaktır'
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, "1915 yılında Tıbbiye'ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale'de şehit düştü ve bu nedenle de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun veremedi." dedi.
Prof. Dr. Erdöl, açıklamasında, tıbbiyeli ruhunun her daim milli mücadele bilincinin içinde kendine yer bulduğunu ifade ederek, "Öncü meslektaşlarımız ya bayrakları bayrak yapmak için dökülmüş kanların sahibi Mehmetlere şifa olanlardan, ya da bu toprakları vatan kılmak için şehadet şerbetini içenlerden olmayı seçmişlerdir." dedi.
1915 yılından itibaren Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane öğrencilerinin Çanakkale başta olmak üzere tüm cephelerdeki değişik hastanelere dağıtıldıklarını anlatan Erdöl, şöyle devam etti:
"1915 yılında tüm hocaların ve öğrencilerin askeri birliklere dağıtılması nedeniyle Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane bir yıl kapalı kaldı ve burası Hilal-i Ahmer Hastanesi olarak hizmet verdi.1. Dünya Savaşı boyunca toplam 765 tıp öğrencisinden 346'sı şehit düştü ve geri dönemedi. 1915 yılında Tıbbiye'ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale'de şehit düştü ve bu nedenle de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun veremedi."
Çanakkale Savaşı'nda, tıbbiyelisinden mülkiyelisine, müderrisinden dervişine, aydın ve eğitimli sınıfın da cepheye gönüllü olarak müdahil olduğuna dikkati çeken Erdöl, Çanakkale Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, Tıbbiye'deki alet edevatların bu bölgeye nakledildiğini anlattı.
O dönem için cephede tek düşmanın, elindeki silahlar ile yaralar açanlar olmadığını ifade eden Erdöl, şunları kaydetti:
"Bulaşıcı hastalıklar da çok büyük zayiat sebebi oluyordu. Cephe gerisinde tahaffuzhane adı verilen merkezler kurulduğu bilinmektedir. Bu merkezler harp öncesi erlerin sağlık kontrolünün ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak için aşılamanın yapıldığı yerlerdir. Özellikle aşılama çalışmalarının muharip gücümüzün heba olmasının önüne geçilmesinde katkısı büyük olmuştur. Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane öğrencilerinin Çanakkale’de yaktığı bağımsızlık ateşi, bu aziz topraklarda kıyamete kadar yanacak ve harici-dahili düşmanlarımızın karşısında destan olarak duracaktır. Yeter ki milletçe bir ve beraber olalım. Biliyoruz ki; Çanakkale geçilmez diye haykırabiliyorsak, Boğaz'ın sırtlarını şerefli kanlarıyla sulayanlara çok şey borçluyuz. Bizler bayrağımızın şehitlerimizin şerefli kanından al olduğunu benliğine işlemiş olanlarız. Bizler uğruna şehit olmayı seçenlerden dolayı bu toprağa vatan dediğimizi bilenlerdeniz. Al bayrağımızın gölgesini ve vatanımızı bize helal kılmış tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum."
Kaynak: AA
Prof. Dr. Erdöl, açıklamasında, tıbbiyeli ruhunun her daim milli mücadele bilincinin içinde kendine yer bulduğunu ifade ederek, "Öncü meslektaşlarımız ya bayrakları bayrak yapmak için dökülmüş kanların sahibi Mehmetlere şifa olanlardan, ya da bu toprakları vatan kılmak için şehadet şerbetini içenlerden olmayı seçmişlerdir." dedi.
1915 yılından itibaren Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane öğrencilerinin Çanakkale başta olmak üzere tüm cephelerdeki değişik hastanelere dağıtıldıklarını anlatan Erdöl, şöyle devam etti:
"1915 yılında tüm hocaların ve öğrencilerin askeri birliklere dağıtılması nedeniyle Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane bir yıl kapalı kaldı ve burası Hilal-i Ahmer Hastanesi olarak hizmet verdi.1. Dünya Savaşı boyunca toplam 765 tıp öğrencisinden 346'sı şehit düştü ve geri dönemedi. 1915 yılında Tıbbiye'ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale'de şehit düştü ve bu nedenle de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun veremedi."
Çanakkale Savaşı'nda, tıbbiyelisinden mülkiyelisine, müderrisinden dervişine, aydın ve eğitimli sınıfın da cepheye gönüllü olarak müdahil olduğuna dikkati çeken Erdöl, Çanakkale Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, Tıbbiye'deki alet edevatların bu bölgeye nakledildiğini anlattı.
O dönem için cephede tek düşmanın, elindeki silahlar ile yaralar açanlar olmadığını ifade eden Erdöl, şunları kaydetti:
"Bulaşıcı hastalıklar da çok büyük zayiat sebebi oluyordu. Cephe gerisinde tahaffuzhane adı verilen merkezler kurulduğu bilinmektedir. Bu merkezler harp öncesi erlerin sağlık kontrolünün ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak için aşılamanın yapıldığı yerlerdir. Özellikle aşılama çalışmalarının muharip gücümüzün heba olmasının önüne geçilmesinde katkısı büyük olmuştur. Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane öğrencilerinin Çanakkale’de yaktığı bağımsızlık ateşi, bu aziz topraklarda kıyamete kadar yanacak ve harici-dahili düşmanlarımızın karşısında destan olarak duracaktır. Yeter ki milletçe bir ve beraber olalım. Biliyoruz ki; Çanakkale geçilmez diye haykırabiliyorsak, Boğaz'ın sırtlarını şerefli kanlarıyla sulayanlara çok şey borçluyuz. Bizler bayrağımızın şehitlerimizin şerefli kanından al olduğunu benliğine işlemiş olanlarız. Bizler uğruna şehit olmayı seçenlerden dolayı bu toprağa vatan dediğimizi bilenlerdeniz. Al bayrağımızın gölgesini ve vatanımızı bize helal kılmış tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum."