ANALİZ - Türkiye'nin Terörizmle Mücadelesinde Çoklu Öncelik Stratejisi
Türkiye Çoklu Öncelik Stratejisi kapsamında, terör örgütleri ve terör örgütlerinin faaliyetleri bağlamında çok yönlü terörle mücadele modelini benimseyerek, terör örgütlerinin silahlı unsurlarına, teritoryal iddialarına, finans ve insan kaynaklarına yönelik “kesintisiz operasyon” yaklaşımıyla hareket ediyor Suriye’de yürütülen Barış Pınarı harekâtı ile PYD/YPG’nin bölgesel ve teritoryal hedefleri elimine edilerek Suriye’nin kuzeyinde terör unsurlarından arındırılmış “güvenli bölge”ler ortaya çıkarılmıştır Terörle mücadele operasyonlarının neticeleri ve ortaya çıkan etkileri incelendiğinde, PKK’nın 19701984 dönemlerinde olduğu gibi “radikalleşme” sürecine girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır Terör eylemi gerçekleştirme konusunda son 5 yılın en düşük seviyesine gerileyen PKK’nın eleman kapasitesi de Türkiye sınırları içerisinde 500’e kadar inmiştir Türkiye’nin “çoklu öncelik” strateji kapsamında yürüttüğü “kesintisiz” terörle mücadele operasyonları ve örgütün kendi iç dinamiklerinden kaynaklı yaşadığı sorunlar, örgütü alan hâkimiyeti sağlama çabasından “hayatta kalma mücadelesi” safhasına geriletmiştir.
- PKK ile mücadelede “kesintisiz operasyon”
Süreğen bir güvenlik tehdidi olan PKK’nın Türkiye, Irak ve Suriye’deki yapılanmaları, Türkiye’nin yürüttüğü “kesintisiz” operasyonlar neticesinde sekteye uğramış durumda. Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Irak’ın kuzeyinde bulunan PKK terör unsurlarına karşı yürüttüğü Pençe-1, Pençe-2 ve Pençe-3 ve Suriye kuzeyinde bulunan PKK uzantısı PYD/YPG’ye yönelik başlatılan Barış Pınarı harekâtları ile terör unsurlarının sınır ötesinde etkisiz hale getirilmesine yönelik askeri operasyonlar, 2019 yılında da kararlılıkla sürmüştür. İçişleri Bakanlığı bünyesinde başlayan Kıran operasyonları bağlamında ise PKK’nın iç güvenliği tehdit eden oluşumları muhtelif kolluk operasyonlarıyla denetim ve gözetim altına alınmıştır. Bahse konu iç güvenlik ve sınır ötesi operasyonlarında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) hem TSK hem de İçişleri Bakanlığı ile koordineli şekilde, gözetim ve takip üstünlüğü sayesinde terör unsurlarının etkisiz hale getirilmesinde etken ve tamamlayıcı rol üstlenmiştir.
Resmi verilere göre, PKK ve ilintili terör oluşumlarının yurt içi ve yurt dışında bulunan hedeflerine yönelik gerçekleştirilen kolluk, sınır ötesi ve hava operasyonlarına ek olarak, yol kontrolü gibi terör mücadele yöntemleri uygulamaya konulmuştur. Gerçekleştirilen 120 bin civarında operasyon neticesinde teröristlere ait 321 sığınak, depo ve mağara kullanılamaz hale getirilirken 59 terör örgütü işbirlikçisi yakalanmıştır. Toplamda bin 313 terörist etkisiz hale getirilirken bu teröristlerin 397’si teslim olmuştur. Ayrıca PKK’ya katılımlar son 5 yılın en düşük seviyesine, yani 100-50 civarlarına gerilemiştir. Yapılan operasyonlar neticesinde PKK’nın 100 sözde üst düzey yöneticisi etkisiz hale getirilmiştir. Halen sınır ötesinde Pençe harekâtı ve iç güvenlik operasyonları “Kıran-8 Sehi Ormanları Operasyonu” adı altında devam etmektedir. Öte yandan Suriye’de yürütülen Barış Pınarı harekâtı ile PYD/YPG’nin bölgesel ve teritoryal hedefleri elimine edilerek Suriye’nin kuzeyinde terör unsurlarından arındırılmış “güvenli bölge”ler ortaya çıkarılmıştır. Bu kapsamda, bölgede bulunan Türk güvenlik güçlerinin bölgeye yönelik güvenliğin tesis edilmesindeki çabaları sürmektedir.
- PKK’nın “yeniden” radikalleştirme çabası
PKK’nın Türkiye, Irak ve Suriye’deki yapılanmalarına yönelik gerçekleştirilen terörle mücadele operasyonları, terör örgütünün kaynaklarını işlevsiz kılmakla beraber olası saldırılarına da engel olmuştur. Türkiye’nin gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonları neticesinde terör örgütünün eleman sayısında düşüş gözlemlenirken aynı zamanda terör örgütünün eleman devşirme noktasında yaşadığı zorluklar da dikkat çekmiştir.
Terörle mücadele operasyonlarının neticeleri ve ortaya çıkan etkileri incelendiğinde, PKK’nın 1970-1984 dönemlerinde olduğu gibi “radikalleşme” sürecine girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim PKK’nın gerçekleştirdiği terör eylemlerinin türlerine bakıldığında pusu, el yapımı patlayıcı, düşük teknolojili SİHA saldırısı, kundaklama, taciz ateşi ve benzeri “vur kaç” taktiğine dayalı saldırıların ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. PKK’nın “vur kaç” tarzındaki toplam 80 terör eyleminin önemli bir kısmı ise (orman ve benzeri) doğal kaynaklara ve sivillere yönelik gerçekleştirilmiştir. Terör eylemi gerçekleştirme konusunda son 5 yılın en düşük seviyesine gerileyen PKK’nın eleman kapasitesi de Türkiye sınırları içerisinde 500’e kadar gerilemiştir. Eleman devşirme yöntemlerinin işlevsiz hale gelmesiyle birlikte PKK yeni arayışlara yönelmiş ve 1970-1984 arasındaki eleman kazanma reflekslerine geri dönmüştür. Bu noktada aşırı sol terör örgütlerinin kullanılması, sempatizan kitlesinin şehirlerde eylem yapmak suretiyle radikalleştirilmesi ve çocuk kaçırma vakaları yoğun bir şekilde görülmektedir.
Birincil olarak PKK, MLKP ve Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) gibi gruplarla işbirliğine girişmiş ve Suriye iç savaşının getirdiği dinamikler üzerinden bu grupların çatışma deneyimi kazanmasına neden olmuştur. Böylece PYD/YPG, terör saldırı tiplerini kullanarak Türkiye menşeli aşırı sol terör örgüt üyelerinin hem burada PYD/YPG saflarında savaşmasına hem de bu unsurların Türkiye’ye dönerek terör eylemi yapmasına neden olmuştur. Örneğin MLKP üyesi Fırat Şeran ve Ozan Sözmen Suriye’de PYD/YPG’nin bulunduğu bölgelerden Türkiye döndükten hemen sonra, Eylül 2019’da Adana’da bombalı saldırı düzenlemiş ve saldırının akabinde teröristler Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı operasyonla Eskişehir’de bir hücre evinde etkisiz hale getirilmişti.
PKK’nın bir diğer radikalleştirme yöntemi de şehirlerde bulunan sempatizan kitlesine yönelik olarak gözlemlenmiştir. 2019’da Türkiye’nin gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonlarından “intikam almak” isteyen PKK’lı yapılar, ormanlara ve fabrikalara yönelik çeşitli kundaklama eylemleri gerçekleştirmiştir. Örneğin HBDH “Cilo İntikam Timi” ve benzeri PKK uzantısı yapıların 28 kez doğal kaynakları kundaklaması söz konusu olmuştur. Bu anlamda PKK’nın, halen şehirlerde “fikri/ideolojik” olarak radikal halde bulunan örgüt “sempatizanlarını” çeşitli “intikam” oluşumları etrafında toplayarak şehirlerde terör saldırısı yapma kabiliyeti kazandırmaya çabaladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Son kertede, saldırılar örgütün grup içi ikna mekanizmasına işaret ederek “hala çatışma kapasitesinin” olduğuna yönelik bir kanıt sunma çabası olarak da değerlendirilebilir. PKK’nın sözde lider kadrosunun ve sahada bulunan, sıcak çatışmaya giren silahlı unsurlarının, gerek askeri operasyonlarla etkisiz hale getirilme ve gerekse de kolluk kuvvetlerine teslim olma yönünde ilerleyen genel gidişat, örgütü yeni eleman arayışına itmiştir. Son günlerde PKK ve siyasi uzantılarının örgüte devşirmeye çalıştığı çocuklar ise PKK’nın yeni eleman arayışının boyutlarına işaret etmektedir. Bu anlamda PKK’nın 2019 yılında 52 çocuğu devşirdiği bilinmektedir.
PKK 2019 yılı itibariyle terör saldırılarının karakterini değiştirmiştir. Bu noktada Türkiye’nin “çoklu öncelik” strateji kapsamında yürüttüğü “kesintisiz” terörle mücadele operasyonları ve örgütün kendi iç dinamiklerinden kaynaklı yaşadığı sorunlar, örgütü alan hâkimiyeti sağlama çabasından “hayatta kalma mücadelesi” safhasına geriletmiştir. Düşük teknolojili SİHA kullanımına, orman ve işyeri kundaklama gibi “vur-kaç” taktiğine dayalı saldırı tiplerine başvuran örgüt mensupları, daha az kayıpla daha çok zarar verme arayışına girmiştir. Bu saldırılar yoluyla bir taraftan da örgüte “sempati” duyan kitle şehirlerde gerçekleştirdiği eylemlerle örgüt tarafından radikalleştirilerek, terör saldırısı yapma kabiliyetleri edinmiştir. Aynı zamanda eleman devşirme amacı güden örgüt, siyasi uzantıları üzerinden, Türkiye’den çok sayıda çocuğu terör eylemlerinde kullanmak maksadıyla muhtelif bölgelerde bulunan eğitim kamplarına kaçırmıştır. PKK’nın radikalleştirdiği ve eylem yapma kabiliyeti kazandırdığı bahse konu kitlenin önümüzdeki dönemlerde şehir merkezlerine yönelik terör saldırısı yapması kuvvetle muhtemeldir.
[Doktora eğitimini Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik bölümünde sürdüren Ümit Tetik SETA’da güvenlik araştırmalarına devam etmektedir]