Bakan Kurum, Kanal İstanbul ÇED Sürecini Anlattı Açıklaması (1)
'Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED Raporu ve süreci Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur' 'ÇED sürecini çevre hassasiyetimizi en üst düzeyde tutarak yürüttük' '(Kanal İstanbul) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi ÇED Raporu'nun altına imza atmıştır. Belediye Başkanımız çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip, ÇED Raporu'na imza atıyorsunuz, hiçbir şerh bildirmiyorsunuz, ondan sonra da çıkıyorsunuz 'Ben bu rapora itiraz ediyorum.' diyorsunuz' '(Kanal İstanbul) Proje için 5 ayrı güzergah birbiriyle kıyaslanmış, İstanbulumuz için en doğru hat belirlenmiştir'
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED sürecinin Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olduğunu söyledi.
Kurum, Bakanlık Ana Hizmet Binasında, Kanal İstanbul Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu'na ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Konuşmasına Adana'da yaşanan sel felaketine değinerek başlayan Kurum, bu sabah söz konusu kente gittiğini, yaşanan zararları en aza indirecek ve bu zararları hızlı bir şekilde telafi edecek çalışmaların talimatını verdiklerini belirtti.
Kurum, bölgede yapılması gereken projeleri tespit ettiklerine değinerek, "Hem yağmur suyu projelerine hem atıksu arıtma tesislerine ilişkin hem de vatandaşımızın selden gördüğü yaraları sarmak adına yaklaşık 100 milyon lira değerinde bir kısmını bakanlığımız, bir kısmını da belediyelerimiz valiliğimiz eliyle yapacağımız projelerin startını verdik ve bu çerçevede inşallah Adanalı vatandaşlarımızın yaralarını bir an önce saracağımızı ifade ediyor, tekrar aramıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." diye konuştu.
- Kanal İstanbul süreci
Kanal İstanbul Projesi'nin 2011'den başlayan 8 yıllık sürecini, ÇED sürecini, bu dönemdeki hassasiyetleri ve iddialara yönelik cevaplarını kamuoyuyla paylaşmak istediklerini aktaran Kurum, ÇED başvuru dosyasının yaklaşık 2 yıl önce 20 Şubat 2018'de bakanlığa sunulduğunu anımsattı.
Ardından bu raporun bütün kurum, kuruluşlar ve halkın görüşlerine açıldığını anlatan Kurum, şöyle konuştu:
"Gelen görüşler doğrultusunda alınacak çevreyle ilgili muhtemel tedbirlerin tamamı raporumuza bir taahhüt zinciri olarak işlendi. Son şekli verilen ÇED Raporu Bakanlığımıza sunuldu. Bakanlığımız da bu ayın 23'ünde ÇED Raporu'nu tamamladı. Bu aşamadan sonra Bakanlığımız ve İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından askıda ilan ediyoruz ve internet aracılığıyla 10 gün boyunca kurum, kuruluş ve vatandaşlarımızın görüşüne açıyoruz. İlan süresi sonunda, itirazların değerlendirmesi ve eksiklerimizin giderilmesiyle birlikte tamamlayıp ÇED Raporu'nun nihai durumunu ve son halini vermiş olacağız. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED Raporu ve süreci Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur."
Kurum, bütün kamu kurum ve kuruluşlarla açık ve şeffaf toplantılar gerçekleştirdiklerini belirterek, son toplantının da 28 Kasım'da yapıldığına değindi.
- "İBB bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden görüş bildirmiştir"
Murat Kurum, bu toplantıya dair İnceleme Değerlendirme Toplantı tutanağının detaylarına ilişkin olarak şunları paylaştı:
"Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED Raporu ve eklerinin yeterli olduğunun; yapılan inceleme, hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri ve bilgiye dayandığının, ÇED Raporu'nun çevreye olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığının, İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyelerince tespit edildiği ve ÇED Raporu'na son şeklinin verilmesine karar verildiği bu tutanakta imza altına alınmıştır.
Bu tutanağa baktığınızda 44'üncü sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu toplantıya katılmış ve bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden, görüş bildirmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi de ÇED Raporu'nun altına imzasını atmıştır. Şimdi belediye başkanı çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip, ÇED Raporu'na imza atıyorsunuz, hiçbir şerh bildirmiyorsunuz, ondan sonra çıkıyor diyorsunuz ki 'ben bu rapora itiraz ediyorum.' İtiraz edeceksen toplantı tutanağına gel de ki 'Ben buna şerh düşüyorum. Şu şu nedenlerden dolayı bu tutanağı imzalamıyorum veya itiraz kaydıyla imzalıyorum' diye şerh düşmen gerekirken, hiçbir şerhi düşmüyorsun ve toplantı tutanağını imzalıyorsunuz."
ÇED sürecinde çevre hassasiyetini en üst düzeyde tutarak yürüttüklerini anlatan Kurum, "İstanbulumuzun havasına, suyuna, ormanlarına, toprağına, yeşiline, gölüne, denizine, ekolojik dengesine, tamamen çevreyi ve doğayı koruma eksenli bir bakışla yaklaştık ve tüm detayları bu hassasiyet üzerinden yürüttük." dedi.
Bu süreçte de belediyeler, akademisyenler, çevre uzmanları, kurum ve kuruluşlarla ve STK’larla çok geniş katılımlı görüşmeler yaptıklarını anlatan Kurum, "ÇED Raporu, 1595 sayfalık, ekleriyle birlikte 16 bin sayfa olan bir rapor. Bu rapor sürecinde ön açıcı fikirleri, destekleri için 56 kurum ve kuruluşumuza, belediyelerimize, üniversitelerimize, 200 bilim adamımıza, medyamıza ve vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum." diye konuştu.
İstanbul Boğazı'nın bugünkü durumu ve Kanal İstanbul Projesi'nin neden yapıldığına ilişkin bilgi veren Kurum, İstanbul Boğazı'ndan geçen gemi yoğunluğu ve deniz trafiğine dikkati çekti.
Geçmişte günde 2 gemi geçerken, bugün İstanbul Boğazı'ndan günlük ortalama 150 ve yılda ise 50 bin gemi geçtiğini anlatan Kurum, "Teknolojik gelişmeler sonucu gemi boyutlarının büyümesi, tehlikeli maddeleri taşıyan gemi geçişlerinin artması, dünya mirası İstanbulumuz üzerinde büyük bir baskı ve tehdit oluşmuş durumdadır." ifadesini kullandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak bu süreci, boğazdaki tüm hareketi ve Marmara Denizi'ni 91 istasyonla 7 gün 24 saat izlediklerini anlatan Kurum, "Bugün İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin tonajlarına baktığımız zaman, 2010 yılında İstanbul Boğazı'ndan 672 milyon gross ton gemi geçerken, 2018 yılında 849 milyon gross ton gemi geçmektedir. Bu tablo dünyadaki globalleşmenin, ticaretin artmasıyla birlikte de her geçen gün katlanarak artmaktadır. Yani gemi azalsa bile geminin hacmi taşıdığı yük miktarı artmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Bu durumun gemilerin hem manevra kabiliyetini azalttığını hem de boğazdaki kaza riskini ciddi oranda artırdığına işaret eden Kurum, özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşıyan gemilerin oluşturduğu tehditlere dikkati çekti.
- Güvenli alternatif yollar
İstanbul Boğazı'nda yılda ortalama 8 kaza meydana geldiğini anlatan Kurum, bu tablo göz önüne alındığında 2011'den bugüne, Karadeniz'i Marmara Denizi ve Akdeniz'i bağlayan güvenli alternatif yolların aranmaya başlandığına dikkati çekti.
Murat Kurum, şunları kaydetti:
"Hem boğazlardaki su kalitesi hem vatandaşların can ve mal güvenliği, orada yaşayan canlıların o kirlikten uzaklaşacak dünya incisi İstanbul Boğazı'mızı koruyarak, gelecek nesillere daha iyi aktaracağımız bir proje yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu gereklilik neticesinde çok geniş katılımlı yapılan istişareler sonucunda sanki bir tane güzergah belirlenmiş ve o güzergah üzerinde ısrar edilir gibi bir ifade kullanılmaktadır. Aksine bu proje için 5 ayrı alternatif güzergahlar belirlenmiştir. Bugün bu güzergahlar birbirleriyle kıyaslanmış, İstanbulumuz için en doğru hat neresiyse bu hat belirlenmiş. Bugün Küçükçekme Gölü ile Karadeniz'i birbirine bağlayan 45 kilometrelik Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir."
Diğer alternatif güzergahları tablodan gösteren Kurum, "Aksine 5 alternatiften en doğru olanı, o 200 bilim adamımızın, 56'ya yakın kamu kurum ve kuruluşunun katılımıyla yapılmış ve bu güzergahlara ait koridorlar mevcut veriler ışığında genel, ekonomik, teknik çevresel etkileri mukayese edilerek ve en son bugün kullanmış olduğumuz Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir. Bu çerçevede çalışmalar başlatılmıştır." dedi.
Bakan Kurum, çalışmalara 2017 Temmuz itibarıyla başladıklarını, etüt proje için ihaleye çıktıklarını ve işlemlerin tamamlanması için de 8 Ağustos 2017 itibarıyla proje sürecinin başladığını sözlerine ekledi.
(Sürecek)
Kaynak: AA
Kurum, Bakanlık Ana Hizmet Binasında, Kanal İstanbul Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu'na ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Konuşmasına Adana'da yaşanan sel felaketine değinerek başlayan Kurum, bu sabah söz konusu kente gittiğini, yaşanan zararları en aza indirecek ve bu zararları hızlı bir şekilde telafi edecek çalışmaların talimatını verdiklerini belirtti.
Kurum, bölgede yapılması gereken projeleri tespit ettiklerine değinerek, "Hem yağmur suyu projelerine hem atıksu arıtma tesislerine ilişkin hem de vatandaşımızın selden gördüğü yaraları sarmak adına yaklaşık 100 milyon lira değerinde bir kısmını bakanlığımız, bir kısmını da belediyelerimiz valiliğimiz eliyle yapacağımız projelerin startını verdik ve bu çerçevede inşallah Adanalı vatandaşlarımızın yaralarını bir an önce saracağımızı ifade ediyor, tekrar aramıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." diye konuştu.
- Kanal İstanbul süreci
Kanal İstanbul Projesi'nin 2011'den başlayan 8 yıllık sürecini, ÇED sürecini, bu dönemdeki hassasiyetleri ve iddialara yönelik cevaplarını kamuoyuyla paylaşmak istediklerini aktaran Kurum, ÇED başvuru dosyasının yaklaşık 2 yıl önce 20 Şubat 2018'de bakanlığa sunulduğunu anımsattı.
Ardından bu raporun bütün kurum, kuruluşlar ve halkın görüşlerine açıldığını anlatan Kurum, şöyle konuştu:
"Gelen görüşler doğrultusunda alınacak çevreyle ilgili muhtemel tedbirlerin tamamı raporumuza bir taahhüt zinciri olarak işlendi. Son şekli verilen ÇED Raporu Bakanlığımıza sunuldu. Bakanlığımız da bu ayın 23'ünde ÇED Raporu'nu tamamladı. Bu aşamadan sonra Bakanlığımız ve İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından askıda ilan ediyoruz ve internet aracılığıyla 10 gün boyunca kurum, kuruluş ve vatandaşlarımızın görüşüne açıyoruz. İlan süresi sonunda, itirazların değerlendirmesi ve eksiklerimizin giderilmesiyle birlikte tamamlayıp ÇED Raporu'nun nihai durumunu ve son halini vermiş olacağız. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED Raporu ve süreci Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur."
Kurum, bütün kamu kurum ve kuruluşlarla açık ve şeffaf toplantılar gerçekleştirdiklerini belirterek, son toplantının da 28 Kasım'da yapıldığına değindi.
- "İBB bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden görüş bildirmiştir"
Murat Kurum, bu toplantıya dair İnceleme Değerlendirme Toplantı tutanağının detaylarına ilişkin olarak şunları paylaştı:
"Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED Raporu ve eklerinin yeterli olduğunun; yapılan inceleme, hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri ve bilgiye dayandığının, ÇED Raporu'nun çevreye olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığının, İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyelerince tespit edildiği ve ÇED Raporu'na son şeklinin verilmesine karar verildiği bu tutanakta imza altına alınmıştır.
Bu tutanağa baktığınızda 44'üncü sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu toplantıya katılmış ve bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden, görüş bildirmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi de ÇED Raporu'nun altına imzasını atmıştır. Şimdi belediye başkanı çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip, ÇED Raporu'na imza atıyorsunuz, hiçbir şerh bildirmiyorsunuz, ondan sonra çıkıyor diyorsunuz ki 'ben bu rapora itiraz ediyorum.' İtiraz edeceksen toplantı tutanağına gel de ki 'Ben buna şerh düşüyorum. Şu şu nedenlerden dolayı bu tutanağı imzalamıyorum veya itiraz kaydıyla imzalıyorum' diye şerh düşmen gerekirken, hiçbir şerhi düşmüyorsun ve toplantı tutanağını imzalıyorsunuz."
ÇED sürecinde çevre hassasiyetini en üst düzeyde tutarak yürüttüklerini anlatan Kurum, "İstanbulumuzun havasına, suyuna, ormanlarına, toprağına, yeşiline, gölüne, denizine, ekolojik dengesine, tamamen çevreyi ve doğayı koruma eksenli bir bakışla yaklaştık ve tüm detayları bu hassasiyet üzerinden yürüttük." dedi.
Bu süreçte de belediyeler, akademisyenler, çevre uzmanları, kurum ve kuruluşlarla ve STK’larla çok geniş katılımlı görüşmeler yaptıklarını anlatan Kurum, "ÇED Raporu, 1595 sayfalık, ekleriyle birlikte 16 bin sayfa olan bir rapor. Bu rapor sürecinde ön açıcı fikirleri, destekleri için 56 kurum ve kuruluşumuza, belediyelerimize, üniversitelerimize, 200 bilim adamımıza, medyamıza ve vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum." diye konuştu.
İstanbul Boğazı'nın bugünkü durumu ve Kanal İstanbul Projesi'nin neden yapıldığına ilişkin bilgi veren Kurum, İstanbul Boğazı'ndan geçen gemi yoğunluğu ve deniz trafiğine dikkati çekti.
Geçmişte günde 2 gemi geçerken, bugün İstanbul Boğazı'ndan günlük ortalama 150 ve yılda ise 50 bin gemi geçtiğini anlatan Kurum, "Teknolojik gelişmeler sonucu gemi boyutlarının büyümesi, tehlikeli maddeleri taşıyan gemi geçişlerinin artması, dünya mirası İstanbulumuz üzerinde büyük bir baskı ve tehdit oluşmuş durumdadır." ifadesini kullandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak bu süreci, boğazdaki tüm hareketi ve Marmara Denizi'ni 91 istasyonla 7 gün 24 saat izlediklerini anlatan Kurum, "Bugün İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin tonajlarına baktığımız zaman, 2010 yılında İstanbul Boğazı'ndan 672 milyon gross ton gemi geçerken, 2018 yılında 849 milyon gross ton gemi geçmektedir. Bu tablo dünyadaki globalleşmenin, ticaretin artmasıyla birlikte de her geçen gün katlanarak artmaktadır. Yani gemi azalsa bile geminin hacmi taşıdığı yük miktarı artmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Bu durumun gemilerin hem manevra kabiliyetini azalttığını hem de boğazdaki kaza riskini ciddi oranda artırdığına işaret eden Kurum, özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşıyan gemilerin oluşturduğu tehditlere dikkati çekti.
- Güvenli alternatif yollar
İstanbul Boğazı'nda yılda ortalama 8 kaza meydana geldiğini anlatan Kurum, bu tablo göz önüne alındığında 2011'den bugüne, Karadeniz'i Marmara Denizi ve Akdeniz'i bağlayan güvenli alternatif yolların aranmaya başlandığına dikkati çekti.
Murat Kurum, şunları kaydetti:
"Hem boğazlardaki su kalitesi hem vatandaşların can ve mal güvenliği, orada yaşayan canlıların o kirlikten uzaklaşacak dünya incisi İstanbul Boğazı'mızı koruyarak, gelecek nesillere daha iyi aktaracağımız bir proje yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu gereklilik neticesinde çok geniş katılımlı yapılan istişareler sonucunda sanki bir tane güzergah belirlenmiş ve o güzergah üzerinde ısrar edilir gibi bir ifade kullanılmaktadır. Aksine bu proje için 5 ayrı alternatif güzergahlar belirlenmiştir. Bugün bu güzergahlar birbirleriyle kıyaslanmış, İstanbulumuz için en doğru hat neresiyse bu hat belirlenmiş. Bugün Küçükçekme Gölü ile Karadeniz'i birbirine bağlayan 45 kilometrelik Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir."
Diğer alternatif güzergahları tablodan gösteren Kurum, "Aksine 5 alternatiften en doğru olanı, o 200 bilim adamımızın, 56'ya yakın kamu kurum ve kuruluşunun katılımıyla yapılmış ve bu güzergahlara ait koridorlar mevcut veriler ışığında genel, ekonomik, teknik çevresel etkileri mukayese edilerek ve en son bugün kullanmış olduğumuz Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir. Bu çerçevede çalışmalar başlatılmıştır." dedi.
Bakan Kurum, çalışmalara 2017 Temmuz itibarıyla başladıklarını, etüt proje için ihaleye çıktıklarını ve işlemlerin tamamlanması için de 8 Ağustos 2017 itibarıyla proje sürecinin başladığını sözlerine ekledi.
(Sürecek)