'Eğitime Bakış 2019 Açıklaması İzleme Ve Değerlendirme Raporu' Açıklandı
Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın, “Türkiye’nin okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yükseltmesi için okul öncesine ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitime erişmesi ücretsiz olmalıdır” dedi.
Türkiye eğitim sisteminin, çeşitli göstergelerle detaylı bir şekilde veriye dayılı olarak izleme ve değerlendirmesini içeren “Eğitime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme Raporu” Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Halis Aygün, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Ortaöğretim Genel Müdürü Yusuf Büyük tarafından değerlendirildi. Memur Sen Binasında yapılan toplantıya çok sayıda eğitimci katıldı.
ÖSYM Başkanı Halis Aygün, Türk eğitim sistemiyle ilgili en iyiye ulaşmak için raporun önemine dikkat çekti. Aygün, verilere dayalı çalışmalar ve analizleri önemsediğini belirterek, “Burada sizlerle bir arada olmaktan dolayı mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Eğitim Bir-Sen Sendikası, 4 yıldır eğitime bakış, yükseköğretime bakış raporlarını yayınlıyor. Eğitim sistemimizle ilgili genel fotoğrafı kamuoyunun önüne koyuyor. Bunlar eğitim sistemimizde daha iyiyi yakalamak ve sürekli iyileştirmeyi yakalamak adına önemli. İlk ve ortaöğretimde 18 milyona yakın öğrencimiz var. Yükseköğretimdeyse 7 milyon 800 bin öğrencimiz var. Toplamda 25 milyonu aşkın öğrencimiz, 1 milyonu aşkın öğretmenimiz, yükseköğretim kurumlarındaysa yaklaşık 160 bin öğretim elemanımız mevcut. Baktığınızda hacmi çok yüksek bir eğitim sistemimiz mevcut. O yüzden veriye dayalı çalışmalar ve analizler son derece önemli. Sendikalarımızın bu tür çalışmalar yapmasını önemsiyoruz ve benimsiyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın, rapora dair değerlendirmelerini paylaştı. Son yıllarda Türkiye’de ortaöğretimden mezun oranının arttığını fakat OECD ülkeleri arasında 25 yaş altı ve 25 yaş üstü en az lise mezunu olma oranının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğunu aktararak, “Türkiye, son yıllarda okul öncesi eğitimde okullaşma oranını artırmasına rağmen halen OECD ülkeleri arasında en düşük okullaşma oranına sahip ülkelerden biridir. Türkiye’nin okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yükseltmesi için okul öncesine ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitime erişmesi ücretsiz olmalıdır. Lise eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alınmasına rağmen teorik çağ nüfusunun yüzde 12’si okullaşmamıştır. Buna ilaveten, iller arasında ve cinsiyete göre okullaşma oranları önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Bundan dolayı, ortaöğretimde okullaşma oranlarının artırılmasına öncelik verilmeli ve okullaşma oranlarının düşük olduğu illerde, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarını artırmaya yönelik projeler geliştirilmelidir. Son yıllarda Türkiye, ortaöğretimden mezuniyet oranını artırmasına rağmen, OECD ülkeleri arasında 25 yaş altı ve 25 yaş üstü en az lise mezunu olma oranının en düşük olduğu ülkelerden biridir. Ayrıca, bölgeler arasında en az lise mezunu olma oranı ciddi bir şekilde farklılaşmaya devam etmektedir. Bundan dolayı, dezavantajlı bölgelerdeki çocukların lise terk oranlarını azaltmaya ve okullaşma oranlarını artırmaya yönelik çalışmalara öncelik verilmelidir” ifadelerini kullandı.
Yalçın, öğretmen arz ve talibi arasında ciddi farkların olduğunu söyleyerek, YÖK’ün arz ve talep arasındaki farkları açan politikalardan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Yalçın, daha gerçekçi kariyer hedeflerinin belirlenmesi gerektiğini de sözlerine ekleyerek, “Mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarının istihdam oranları genel ortaöğretim mezunlarına göre çok daha yüksek, işsizlik oranları ise düşüktür. Ancak her iki lise türünden mezun olanların istihdam oranlarına göre işsizlik oranları birbirine daha yakındır. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamını artırmak ve işsizlik oranlarını azaltmak için mesleki ve teknik eğitimin niteliğini ve mezunlarının istihdam edilebilirliğini artırmaya dönük çözümler üretilmelidir. Kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlere göre sayısının daha fazla olduğu dikkate alındığında, kadın yönetici sayısının artırılması ve kadınların yönetici olmasını teşvik eden etkin politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Öğretmen arz ve talebi arasında var olan ciddi uyumsuzluk sorununu aşmak için öncelikle YÖK arz ve talep arasındaki mevcut mesafeyi daha da açan politikaları uygulamaktan vazgeçmeli ve öğretmen adayları için daha gerçekçi kariyer hedefleri belirlenmelidir. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’deki öğretmen maaşlarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Dahası, OECD ülkelerinin çoğunda tecrübe ile birlikte öğretmenlerin maaşları da artmaktadır. Öğretmen maaşları, daha nitelikli adayların öğretmenlik programlarını tercih etmesini, mezuniyet sonrası öğretmen olmayı tercih etmeyi ve göreve başladıktan sonra görevde kalmayı etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bundan dolayı öğretmen maaşlarının artırılması ve özellikle tecrübeye ve kıdeme bağlı olarak maaşların da arttığı bir model geliştirilmelidir. Göreve yeni başlayan öğretmenlerin mesleğin ilk yıllarında mesleki rehberlik ve destek alabileceği, bilgi, beceri ve tecrübesini daha etkin ve hızlı geliştirebileceği tecrübeli öğretmenlerin daha yoğunlukta olduğu bölgelere atanması ve mesleki tecrübelerinin gelişiminden sonra dezavantajlı bölgelerde çalışması sağlanmalıdır” açıklamasında bulundu.
Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye’de öğretmen ve okul müdürleri, OECD ülkelerindeki öğretmen ve okul müdürlerine göre hizmet içi eğitimlere daha az katılmaktadır. Hizmet içi eğitimlerin daha etkin, verimli ve faydalı olması için katılımcıların ihtiyaçları, istek ve beklentilerini dikkate alarak hizmet içi eğitimler planlanmalıdır. Hizmet içi eğitimlere katılımı artırmak için çeşitli teşvik sistemleri (ücret, terfi, atama vb.) geliştirilmeli ve iş yükünün hafifletilmesi, ders yükü saatinin azaltılması, haftanın belirli bir gününün hizmet içi eğitime ayrılması gibi destekler sağlanmalıdır. Okul yöneticilerinin, yönetici olarak atanmadan önce liderlik, okul yönetimi ve alan bilgisi, öğretim yöntemleri ve pedagojik konularla ilgili eğitimlere katılması temin edilmelidir. Halen okul öncesi ve ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının artması ve daha kaliteli bir eğitim sistemi kurmak hedefi dikkate alındığında, eğitime ayrılan bütçenin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla ve merkezi yönetim bütçesi içinde artırılması gerekmektedir.”
‘Eğitime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nun tanıtıldığı toplantıya ÖSYM Başkanı Halis Aygün, Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nı temsilen Ortaöğretim Genel Müdürü Yusuf Büyük, Temel Eğitim Genel Müdürü Cem Gençoğlu, Eğitim ve Sosyal Politikalar Araştırmaları Direktörü Atilla Arkan, çok sayıda STK ve eğitimci katıldı.
Kaynak: İHA
ÖSYM Başkanı Halis Aygün, Türk eğitim sistemiyle ilgili en iyiye ulaşmak için raporun önemine dikkat çekti. Aygün, verilere dayalı çalışmalar ve analizleri önemsediğini belirterek, “Burada sizlerle bir arada olmaktan dolayı mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Eğitim Bir-Sen Sendikası, 4 yıldır eğitime bakış, yükseköğretime bakış raporlarını yayınlıyor. Eğitim sistemimizle ilgili genel fotoğrafı kamuoyunun önüne koyuyor. Bunlar eğitim sistemimizde daha iyiyi yakalamak ve sürekli iyileştirmeyi yakalamak adına önemli. İlk ve ortaöğretimde 18 milyona yakın öğrencimiz var. Yükseköğretimdeyse 7 milyon 800 bin öğrencimiz var. Toplamda 25 milyonu aşkın öğrencimiz, 1 milyonu aşkın öğretmenimiz, yükseköğretim kurumlarındaysa yaklaşık 160 bin öğretim elemanımız mevcut. Baktığınızda hacmi çok yüksek bir eğitim sistemimiz mevcut. O yüzden veriye dayalı çalışmalar ve analizler son derece önemli. Sendikalarımızın bu tür çalışmalar yapmasını önemsiyoruz ve benimsiyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın, rapora dair değerlendirmelerini paylaştı. Son yıllarda Türkiye’de ortaöğretimden mezun oranının arttığını fakat OECD ülkeleri arasında 25 yaş altı ve 25 yaş üstü en az lise mezunu olma oranının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğunu aktararak, “Türkiye, son yıllarda okul öncesi eğitimde okullaşma oranını artırmasına rağmen halen OECD ülkeleri arasında en düşük okullaşma oranına sahip ülkelerden biridir. Türkiye’nin okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yükseltmesi için okul öncesine ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitime erişmesi ücretsiz olmalıdır. Lise eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alınmasına rağmen teorik çağ nüfusunun yüzde 12’si okullaşmamıştır. Buna ilaveten, iller arasında ve cinsiyete göre okullaşma oranları önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Bundan dolayı, ortaöğretimde okullaşma oranlarının artırılmasına öncelik verilmeli ve okullaşma oranlarının düşük olduğu illerde, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarını artırmaya yönelik projeler geliştirilmelidir. Son yıllarda Türkiye, ortaöğretimden mezuniyet oranını artırmasına rağmen, OECD ülkeleri arasında 25 yaş altı ve 25 yaş üstü en az lise mezunu olma oranının en düşük olduğu ülkelerden biridir. Ayrıca, bölgeler arasında en az lise mezunu olma oranı ciddi bir şekilde farklılaşmaya devam etmektedir. Bundan dolayı, dezavantajlı bölgelerdeki çocukların lise terk oranlarını azaltmaya ve okullaşma oranlarını artırmaya yönelik çalışmalara öncelik verilmelidir” ifadelerini kullandı.
Yalçın, öğretmen arz ve talibi arasında ciddi farkların olduğunu söyleyerek, YÖK’ün arz ve talep arasındaki farkları açan politikalardan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Yalçın, daha gerçekçi kariyer hedeflerinin belirlenmesi gerektiğini de sözlerine ekleyerek, “Mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarının istihdam oranları genel ortaöğretim mezunlarına göre çok daha yüksek, işsizlik oranları ise düşüktür. Ancak her iki lise türünden mezun olanların istihdam oranlarına göre işsizlik oranları birbirine daha yakındır. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamını artırmak ve işsizlik oranlarını azaltmak için mesleki ve teknik eğitimin niteliğini ve mezunlarının istihdam edilebilirliğini artırmaya dönük çözümler üretilmelidir. Kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlere göre sayısının daha fazla olduğu dikkate alındığında, kadın yönetici sayısının artırılması ve kadınların yönetici olmasını teşvik eden etkin politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Öğretmen arz ve talebi arasında var olan ciddi uyumsuzluk sorununu aşmak için öncelikle YÖK arz ve talep arasındaki mevcut mesafeyi daha da açan politikaları uygulamaktan vazgeçmeli ve öğretmen adayları için daha gerçekçi kariyer hedefleri belirlenmelidir. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’deki öğretmen maaşlarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Dahası, OECD ülkelerinin çoğunda tecrübe ile birlikte öğretmenlerin maaşları da artmaktadır. Öğretmen maaşları, daha nitelikli adayların öğretmenlik programlarını tercih etmesini, mezuniyet sonrası öğretmen olmayı tercih etmeyi ve göreve başladıktan sonra görevde kalmayı etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bundan dolayı öğretmen maaşlarının artırılması ve özellikle tecrübeye ve kıdeme bağlı olarak maaşların da arttığı bir model geliştirilmelidir. Göreve yeni başlayan öğretmenlerin mesleğin ilk yıllarında mesleki rehberlik ve destek alabileceği, bilgi, beceri ve tecrübesini daha etkin ve hızlı geliştirebileceği tecrübeli öğretmenlerin daha yoğunlukta olduğu bölgelere atanması ve mesleki tecrübelerinin gelişiminden sonra dezavantajlı bölgelerde çalışması sağlanmalıdır” açıklamasında bulundu.
Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye’de öğretmen ve okul müdürleri, OECD ülkelerindeki öğretmen ve okul müdürlerine göre hizmet içi eğitimlere daha az katılmaktadır. Hizmet içi eğitimlerin daha etkin, verimli ve faydalı olması için katılımcıların ihtiyaçları, istek ve beklentilerini dikkate alarak hizmet içi eğitimler planlanmalıdır. Hizmet içi eğitimlere katılımı artırmak için çeşitli teşvik sistemleri (ücret, terfi, atama vb.) geliştirilmeli ve iş yükünün hafifletilmesi, ders yükü saatinin azaltılması, haftanın belirli bir gününün hizmet içi eğitime ayrılması gibi destekler sağlanmalıdır. Okul yöneticilerinin, yönetici olarak atanmadan önce liderlik, okul yönetimi ve alan bilgisi, öğretim yöntemleri ve pedagojik konularla ilgili eğitimlere katılması temin edilmelidir. Halen okul öncesi ve ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının artması ve daha kaliteli bir eğitim sistemi kurmak hedefi dikkate alındığında, eğitime ayrılan bütçenin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla ve merkezi yönetim bütçesi içinde artırılması gerekmektedir.”
‘Eğitime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nun tanıtıldığı toplantıya ÖSYM Başkanı Halis Aygün, Eğitim Bir-Sen Sendikası Başkanı Ali Yalçın’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nı temsilen Ortaöğretim Genel Müdürü Yusuf Büyük, Temel Eğitim Genel Müdürü Cem Gençoğlu, Eğitim ve Sosyal Politikalar Araştırmaları Direktörü Atilla Arkan, çok sayıda STK ve eğitimci katıldı.