İbn Haldun Üniversitesi Yeni Bir Müfredat Geliştirmeye Yöneldi

İbn Haldun Üniversitesi Müfredat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, klasik ilmî birikimden hareketle sadece Türkiye'ye değil, tüm dünyaya hitap edecek özgün ve evrensel nitelikte yeni bir müfredat ve eğitim programı geliştirmeye dönük çalışmalarına hız verdi.

İbn Haldun Üniversitesi, “fikrî bağımsızlık” hedefi doğrultusunda, sosyal bilimlerde mevcut hakim paradigmaya mahkum olmamak adına yürüttüğü çalışmalarına bir yenisini daha ekledi.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, üniversitenin Müfredat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, klasik ilmî birikimden hareketle sadece Türkiye'ye değil, tüm dünyaya hitap edecek özgün ve evrensel nitelikte yeni bir müfredat ve eğitim programı geliştirmeye dönük çalışmalarına hız verdi.

Bu çerçevede öncelikle yapılması gerekenin yeni bir eğitim felsefesi, yeni bir ontoloji kurulması olmasından hareketle, Müfredat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı ve İbn Haldun Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Özden’in başkanlığında düzenlenen Müfredat Çalışmaları Çalıştay ve Toplantılarının yedincisi, Süleymaniye Yerleşkesinde gerçekleştirildi.

Müfredat toplantı ve çalıştaylarının anlamı, önemi ve hedeflerine değinen Prof. Dr. Yüksel Özden, eğitimin, insanın, toplumun ve milletin inşasında en etkili süreç olduğunu belirterek, bugün Türkiye’nin, bölgesinde ve dünyada gündem belirleyen bir ülke konumuna geldiğini kaydetti.

Prof. Özden, daha önce aşılamayacağı varsayılan okul, yol, hastane gibi altyapı sorunları hızla çözülünce, özgüveni artan insanının, daha büyük ve güçlü bir Türkiye için zihinsel dönüşümün de mümkün olabileceğine inanmaya başladığını belirterek, “Herhangi bir ülke öne çıkmak, dünyanın en güçlüleri sırasında olmak istiyorsa bu, sadece daha iyi bir eğitim sistemi sayesinde mümkündür; bunun için Batı’yı taklit etmek veya geriye (Osmanlı eğitim geleneğine) dönmek değil, Batı'dan daha üstün ve çağdaş, zamanın taleplerine uygun bir eğitim sistemi oluşturulması hedeflenmelidir. Geçmiş bin yılda insanlığa parlak dönemler yaşatan medeniyetimizin yeniden ihya ve inşası doğrultusunda atılan adımlar coğrafyamızda büyük bir heyecan uyandırmıştır. Bu vizyonun gerçekleşmesi ise ancak kendi medeniyet kodlarımız üzerine inşa edilecek bir eğitim anlayışıyla mümkün olacaktır." ifadelerini kullandı.

- "Yeni bir eğitim felsefesi inşası yapılmalı"

En başta yapılması gerekenin öncelikle yeni bir eğitim felsefesi inşası olduğunu ifade eden Özden, "Müfredat çalışmaları, yeni bir ontolojinin kurulması, yeniden bir ilimler tasnifi gibi çok önemli ön çalışmaları zorunlu kılıyor. Zira bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda gördüğümüz asıl eksiklik, bir eğitim felsefesine sahip olmayışımızdır. Bu sebeple Müfredat Geliştirme ve Eğitim Felsefesi Çalıştaylarımızı çok kıymetli ve değerli adımlar olarak görüyoruz. Eğitim Felsefesi ve Müfredat Çalıştaylarımızda, müfredatın temel kavramları, yeni bir ilimler tasnifi ve yeni bir ontoloji kurmayı hedefliyoruz. Şu anda eğitim felsefesinin yedinci çalıştayını, müfredat geliştirme çalışmalarımızın da beşinci çalıştayını geride bıraktık ve ortaya birçok üretim çıktı. Bu durum bizi her geçen gün hem heyecanlandırıyor hem de çalışma azmimizi artırıyor. Çalıştaylarımızı bitirmeyi ve hedeflerimize kısa zamanda ulaşmayı umut ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Ömer Türker ise “Yeni Bir Ontoloji Denemesi” başlıklı konuşmasında, “varlığı nasıl kavrayabiliriz sorusuna bugün nasıl cevap verebiliriz” konusunda sunum yaptı. Müfredat Çalıştay ve Toplantılarının sekizincisi, Kasım ayında yine Prof. Dr. Ömer Türker’in sunumu ve sunum üzerine yapılacak müzakerelerle devam edecek.

Prof. Dr. Ayhan Çitil "Hem bugün bilimlerin, siyasi-ahlaki tartışmaların geldiği nokta ile irtibatlı, dünya ile ilişki içerisinde ama kendisi olarak bu tartışmalara katılabilecek, var olabilecek bir insan tipi, nasıl bir eğitim sisteminden çıkar, nihayetinde biz onu oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun için öncelikle, demin bahsettiğim ontoloji anlayışlarıyla hesaplaşmamız, yüzleşmemiz gerekiyor. Bunu yapmamız lazım ki sonunda ‘biz nasıl bir insan tipi istiyoruz’, ‘insanlara nasıl değerler kazandırmak istiyoruz’, ‘insanlar bu dünyada kendilerini ne şekilde konumlandırsınlar istiyoruz’ ve benzeri sorulara bir cevap verebilelim. Soruları bu derinlikte ele almadığımız takdirde, eğitimle ilgili söylenen-uygulanan şeyler çok sathî kalıyor." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Tahsin Görgün ise eğitim meselesinin insanlığın ayırıcı hususiyeti olduğunu vurgulayarak, söz konusu faaliyetin de esas itibarıyla insanların varlıkla irtibatını, hayatlarında ne varsa onlarla irtibatını makul bir şekilde düzenlemek ve bu konuda insanların bir yetkinliğe ulaşmasını sağlamak olduğunu hatırlatarak şunları kaydetti:

"Bunun için de öncelikle farkında olunması gereken şey, insanın irtibat halinde olduğu şeylerle, yani varlığın, mevcudatın ne olduğu sorusunu, tekrar tekrar her dönemde ortaya koymak.Dolayısıyla varlık meselesiyle yüzleşmek bir ontoloji demek. Ontoloji olmadığı vakit, yani varlıkla alakalı sorularda bir zihin açıklığı olmazsa, var olan şeylerin bilinmesi anlamında o epistemoloji, bilgiyle alakalı soruları anlamlı bir şekilde ortaya koymak mümkün değil. Bilgiyle ilgili meseleleri düzgün bir şekilde ortaya koymadığınız vakit, yöntem ve bir sistem anlamında ilimle, ilimlerle irtibat kurma imkanı olmaz. İlimlerle irtibatı kurduğunuz vakit, o zaman ilimleri tasnif etmek, bu çerçevede de günümüzde hangi bilgilere, ilimlere ne kadar ihtiyaç var sorusunu cevaplama imkanı ortaya çıkıyor.”

Türkiye’de bugün eğitimle ilgili yaşanılan meseleleri kalıcı bir perspektiften halletmek isteniyorsa, bunun adım adım, önce varlık meselesinden bilgi meselesine, bilim meselesine, bilim tasnifi meselesine ve bu memlekette yaşayan insanların hayatlarının hangi aşamasında ne kadar neyle irtibat kuracağını gerçekçi bir şekilde tespit etme gayretine bağlı olduğunu belirten Görgün, “Bütün bunları yapabilirsek şayet, o zaman sadece Türkiye’de değil, tüm Müslümanların ve tüm insanların hayatında, onların geleceğiyle alakalı, gelecekteki belki bin yılı ilgilendirecek şekilde, temel eğitim meselesi konusunda bir perspektif oluşturma imkanı ortaya çıkacak.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA