CHP'den Suriye İçin Yol Haritası
Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Ünal Çeviköz: 'Türkiye, Suriye yönetimi ile en kısa zamanda temas kurmalı, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine verdiği desteği ve duyduğu saygıyı açıkça belirtmelidir' 'Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına veya Suriye devletinin davetine dayanmaksızın kurulacak bir güvenli bölge hukuki temelden yoksun olacaktır'.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, "Türkiye, Suriye yönetimi ile en kısa zamanda temas kurmalı, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine verdiği desteği ve duyduğu saygıyı açıkça belirtmelidir." dedi.
Çeviköz, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, son zamanlarda Suriye'ye ilişkin Adana Mutabakatı ve güvenli bölge tartışmalarının dış politika açısından Türkiye'nin gündemine oturduğunu söyledi.
CHP'nin sürekli Adana Mutabakatı'nı vurguladığını belirten Çeviköz, "Adana Mutabakatı bugün gündeme Rusya Devlet Başkanı Putin'in Sayın Erdoğan'a bunu hatırlatması üzerine gündeme geldi. Elbette biz, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük siyasi partilerinden birisi olan CHP'nin bu konudaki görüşleri dikkate alınsın ve Türkiye'nin dış politikasında bizim söylediğimiz şeylere bir anlam verilmesini isterdik. Bunun yapılmaması ve Putin'in hatırlatması üzerine Adana Mutabakatı'nın gündeme gelmesi hakikaten üzücüdür." ifadesini kullandı.
Çeviköz, CHP'nin Suriye sorununun çözümüne ilişkin hazırladığı yedi maddelik yol haritasını açıkladı.
Türkiye'nin, Suriye yönetimi ile en kısa zamanda temas kurması ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine verdiği desteği ve duyduğu saygıyı açıkça belirtmesini isteyen Çeviköz, "Şam yönetimi ile ABD dahil herkes görüşürken, Suriye'nin en önemli komşusu olan Türkiye'nin bunu yapmamasının ulusal çıkarlarımız açısından makul ve geçerli hiçbir nedeni yoktur. İleride koşullar değiştiğinde yine aynı coğrafyada komşu olarak yaşamaya devam edeceğimiz Suriye ile hasım değil dost olarak kalmak ülkemizin güvenliği ve bölgemizin istikrarı için kritik önemdedir." değerlendirmesinde bulundu.
- Güvenli bölge
Suriye toprakları üzerinde bir güvenli bölge oluşturulması tartışmalarına taraf olunmaması gerektiğini ifade eden Çeviköz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına veya Suriye devletinin davetine dayanmaksızın kurulacak bir güvenli bölgenin hukuki temelden yoksun olacağını söyledi.
Uluslararası hukuka uygun olmayan, dolayısıyla meşru olmayan böyle bir durumda, söz konusu bölgede yaşanacak her türlü ihlal ve suçlardan bu bölgede silahlı unsurlar bulunduran ülkelerin sorumlu tutulacaklarını vurgulayan Çeviköz, "Ayrıca, böyle bir bölgenin kurulması, ülkede devam eden çatışmaları uzatacak ve Suriye'nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını zorlaştıracaktır." dedi.
Suriye'de güvenli bölge oluşturulmasına gerek olmadığını savunan Çeviköz, "Suriye toprakları üzerinde güvenliğin sağlanması Suriye yönetiminin sorumluluğunda olmalıdır. Suriye ordusu söz konusu bölgede kontrolü sağladığında o topraklar zaten güvenli hale gelecektir. Türkiye'nin düşünmesi ve planlaması gereken Suriye topraklarında daha çok askeri varlık oluşturmak değil, Suriye'den güvenli bir çıkış stratejisi geliştirmek olmalıdır." diye konuştu.
Çeviköz, şöyle devam etti:
"Türkiye, Suriye Kürtleri ile Şam yönetimi arasındaki diyaloğu desteklemeli ve Suriye'de yeni anayasa yapım sürecine yapıcı katkı vermelidir. Suriye'nin iç barışının sağlanması ertesinde, Kürtlerin Suriye'nin bir unsuru olarak Suriye yönetimiyle uyum içinde yaşamlarını sürdürmeleri ülkenin birlik, bütünlük ve huzuru bakımından şarttır. Suriye halkının bütün unsurlarıyla huzurlu olması, Türkiye'nin Kürt sorunu açısından da olumlu yansıma sağlayacaktır. Sadece Suriye'de değil, bölgemizdeki tüm Kürtlere güven telkin etmek en önce ve en çok Türkiye'nin görevi olmalıdır."
Türkiye'nin, Astana ve Soçi süreçleri doğrultusunda İdlib'te üstlenmiş olduğu görevin en kısa zamanda gerçekleşmesi için Rusya, İran ve Suriye yönetimleriyle iş birliği içinde çalışmalarını hızlandırması gerektiğinin altını çizen Çeviköz, "Bu konuda giderek artan eleştiriler, Türkiye'nin bu görevi yerine getirme bakımından henüz yeterince güven veremediğini göstermektedir." görüşünü savundu.
Suriye tarafından İdlib'e yönelik bir askeri müdahale ihtimalinin giderek arttığına dikkati çeken Çeviköz, böyle bir gelişmenin bir yandan Türkiye'ye karşı yeni bir göç dalgasını tetikleyebileceğini bir yandan da terörist unsurların Türkiye'ye sızma riskini artıracağını dile getirdi.
Bu tehlike ve riskleri önlemenin yolunun Şam yönetimi ile diyalog kurulmasından geçtiğini ileri süren Ahmet Ünal Çeviköz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tüm bu hususlar, 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı ve bu mutabakatı geliştirmek ve yenilemek için 2010 yılının sonunda Türkiye ile Suriye Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması’nın işletilmesi ile mümkün olacaktır. Bu işbirliği sürecinin ruhuna uygun hareket edildiği takdirde, iki ülke arasındaki güven bunalımının da ortadan kalkacağı açıktır.
Suriye'den başlamak üzere, bölgemizde artan şekilde hissedilen İran'ın çevrelenmesi politikaları Türkiye'nin taraf olmaması gereken gelişmelerdir. İran'a karşı izlenmekte olan politikalar bölgeyi derin ve kalıcı istikrarsızlığa mahkum edecektir. Suriye gibi İran da Türkiye'nin barış içinde bir arada yaşaması gereken önemli bir komşusudur."
- "Venezuela'ya dışarıdan müdahale olmasını doğru bulmuyoruz"
Bir gazetecinin, "Venezuela'da bir takım gelişmeler yaşanıyor. ABD yaptırım kararı aldı. Bunun dışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Eğer, ABD kalkar (Türkiye'de Devlet Başkanı Kılıçdaroğlu'dur) derse ne yapacağız o zaman? Venezuela'daki gelişmeler aynı bağlamda değerlendirilmeli' dedi. Bunları nasıl değerlendirirsiniz?" sorusunu yanıtlayan Çeviköz, Venezuela'da yaşanan gelişmeleri yakından izlediklerini söyledi.
Venezuela'nın önceki devlet başkanı Hugo Chavez'in ölümünden sonra Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun bazı uygulamalarının ülke içinde bazı antidemokratik gelişmelere yol açtığını ve bunların sonucunda halkta bir huzursuzluk ve memnuniyetsizliğin belirdiğini ifade eden Çeviköz, bunun sonucunda da ülkede adeta bir iki başlılığın ortaya çıktığına dikkati çekti. Çeviköz, "Biz, her şeyden evvel demokratik ve halkın tercihine dayalı gelişmelerin her ülkenin gündemini belirlemesi gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla Venezuela'ya herhangi bir şekilde dışarıdan müdahale olmasını tasvip etmiyoruz, doğru bulmuyoruz." dedi.
Venezuela ile Türkiye'yi kıyaslamanın da herhangi bir şekilde geçerli olacağını düşünmediğini belirten Çeviköz, "Sayın Bahçeli saygın bir devlet adamıdır. Önemli bir siyaset adamıdır. Vermiş olduğu demeci dikkatle okudum. Bizim bu tür fantezilere cevap verme ihtiyacı duyduğumuzu düşünmeyiniz. Sayın Devlet Bahçeli'nin mülakatında söylediği son cümle önemlidir. 'Türkiye'de her şeyden evvel demokratikleşmeye ve normalleşmeye öncelik verilmelidir.' Bu demeç bence, demokratikleşmeye ve normalleşmeye bir katkıda bulunmamaktadır." ifadesini kullandı.
CHP'de aday belirleme sürecinde yaşanan sıkıntıların anımsatılması üzerine Çeviköz, zor bir süreçten geçtiklerini, uzun süren bir Parti Meclisi (PM) sonucunda bazı kararlar alındığını, bu tür kararların ve bu tür uzun süren toplantıların herkesi bir şekilde yıpratmasının normal karşılanması gerektiğini kaydetti.
Kaynak: AA
Çeviköz, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, son zamanlarda Suriye'ye ilişkin Adana Mutabakatı ve güvenli bölge tartışmalarının dış politika açısından Türkiye'nin gündemine oturduğunu söyledi.
CHP'nin sürekli Adana Mutabakatı'nı vurguladığını belirten Çeviköz, "Adana Mutabakatı bugün gündeme Rusya Devlet Başkanı Putin'in Sayın Erdoğan'a bunu hatırlatması üzerine gündeme geldi. Elbette biz, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük siyasi partilerinden birisi olan CHP'nin bu konudaki görüşleri dikkate alınsın ve Türkiye'nin dış politikasında bizim söylediğimiz şeylere bir anlam verilmesini isterdik. Bunun yapılmaması ve Putin'in hatırlatması üzerine Adana Mutabakatı'nın gündeme gelmesi hakikaten üzücüdür." ifadesini kullandı.
Çeviköz, CHP'nin Suriye sorununun çözümüne ilişkin hazırladığı yedi maddelik yol haritasını açıkladı.
Türkiye'nin, Suriye yönetimi ile en kısa zamanda temas kurması ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine verdiği desteği ve duyduğu saygıyı açıkça belirtmesini isteyen Çeviköz, "Şam yönetimi ile ABD dahil herkes görüşürken, Suriye'nin en önemli komşusu olan Türkiye'nin bunu yapmamasının ulusal çıkarlarımız açısından makul ve geçerli hiçbir nedeni yoktur. İleride koşullar değiştiğinde yine aynı coğrafyada komşu olarak yaşamaya devam edeceğimiz Suriye ile hasım değil dost olarak kalmak ülkemizin güvenliği ve bölgemizin istikrarı için kritik önemdedir." değerlendirmesinde bulundu.
- Güvenli bölge
Suriye toprakları üzerinde bir güvenli bölge oluşturulması tartışmalarına taraf olunmaması gerektiğini ifade eden Çeviköz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına veya Suriye devletinin davetine dayanmaksızın kurulacak bir güvenli bölgenin hukuki temelden yoksun olacağını söyledi.
Uluslararası hukuka uygun olmayan, dolayısıyla meşru olmayan böyle bir durumda, söz konusu bölgede yaşanacak her türlü ihlal ve suçlardan bu bölgede silahlı unsurlar bulunduran ülkelerin sorumlu tutulacaklarını vurgulayan Çeviköz, "Ayrıca, böyle bir bölgenin kurulması, ülkede devam eden çatışmaları uzatacak ve Suriye'nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını zorlaştıracaktır." dedi.
Suriye'de güvenli bölge oluşturulmasına gerek olmadığını savunan Çeviköz, "Suriye toprakları üzerinde güvenliğin sağlanması Suriye yönetiminin sorumluluğunda olmalıdır. Suriye ordusu söz konusu bölgede kontrolü sağladığında o topraklar zaten güvenli hale gelecektir. Türkiye'nin düşünmesi ve planlaması gereken Suriye topraklarında daha çok askeri varlık oluşturmak değil, Suriye'den güvenli bir çıkış stratejisi geliştirmek olmalıdır." diye konuştu.
Çeviköz, şöyle devam etti:
"Türkiye, Suriye Kürtleri ile Şam yönetimi arasındaki diyaloğu desteklemeli ve Suriye'de yeni anayasa yapım sürecine yapıcı katkı vermelidir. Suriye'nin iç barışının sağlanması ertesinde, Kürtlerin Suriye'nin bir unsuru olarak Suriye yönetimiyle uyum içinde yaşamlarını sürdürmeleri ülkenin birlik, bütünlük ve huzuru bakımından şarttır. Suriye halkının bütün unsurlarıyla huzurlu olması, Türkiye'nin Kürt sorunu açısından da olumlu yansıma sağlayacaktır. Sadece Suriye'de değil, bölgemizdeki tüm Kürtlere güven telkin etmek en önce ve en çok Türkiye'nin görevi olmalıdır."
Türkiye'nin, Astana ve Soçi süreçleri doğrultusunda İdlib'te üstlenmiş olduğu görevin en kısa zamanda gerçekleşmesi için Rusya, İran ve Suriye yönetimleriyle iş birliği içinde çalışmalarını hızlandırması gerektiğinin altını çizen Çeviköz, "Bu konuda giderek artan eleştiriler, Türkiye'nin bu görevi yerine getirme bakımından henüz yeterince güven veremediğini göstermektedir." görüşünü savundu.
Suriye tarafından İdlib'e yönelik bir askeri müdahale ihtimalinin giderek arttığına dikkati çeken Çeviköz, böyle bir gelişmenin bir yandan Türkiye'ye karşı yeni bir göç dalgasını tetikleyebileceğini bir yandan da terörist unsurların Türkiye'ye sızma riskini artıracağını dile getirdi.
Bu tehlike ve riskleri önlemenin yolunun Şam yönetimi ile diyalog kurulmasından geçtiğini ileri süren Ahmet Ünal Çeviköz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tüm bu hususlar, 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı ve bu mutabakatı geliştirmek ve yenilemek için 2010 yılının sonunda Türkiye ile Suriye Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması’nın işletilmesi ile mümkün olacaktır. Bu işbirliği sürecinin ruhuna uygun hareket edildiği takdirde, iki ülke arasındaki güven bunalımının da ortadan kalkacağı açıktır.
Suriye'den başlamak üzere, bölgemizde artan şekilde hissedilen İran'ın çevrelenmesi politikaları Türkiye'nin taraf olmaması gereken gelişmelerdir. İran'a karşı izlenmekte olan politikalar bölgeyi derin ve kalıcı istikrarsızlığa mahkum edecektir. Suriye gibi İran da Türkiye'nin barış içinde bir arada yaşaması gereken önemli bir komşusudur."
- "Venezuela'ya dışarıdan müdahale olmasını doğru bulmuyoruz"
Bir gazetecinin, "Venezuela'da bir takım gelişmeler yaşanıyor. ABD yaptırım kararı aldı. Bunun dışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Eğer, ABD kalkar (Türkiye'de Devlet Başkanı Kılıçdaroğlu'dur) derse ne yapacağız o zaman? Venezuela'daki gelişmeler aynı bağlamda değerlendirilmeli' dedi. Bunları nasıl değerlendirirsiniz?" sorusunu yanıtlayan Çeviköz, Venezuela'da yaşanan gelişmeleri yakından izlediklerini söyledi.
Venezuela'nın önceki devlet başkanı Hugo Chavez'in ölümünden sonra Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun bazı uygulamalarının ülke içinde bazı antidemokratik gelişmelere yol açtığını ve bunların sonucunda halkta bir huzursuzluk ve memnuniyetsizliğin belirdiğini ifade eden Çeviköz, bunun sonucunda da ülkede adeta bir iki başlılığın ortaya çıktığına dikkati çekti. Çeviköz, "Biz, her şeyden evvel demokratik ve halkın tercihine dayalı gelişmelerin her ülkenin gündemini belirlemesi gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla Venezuela'ya herhangi bir şekilde dışarıdan müdahale olmasını tasvip etmiyoruz, doğru bulmuyoruz." dedi.
Venezuela ile Türkiye'yi kıyaslamanın da herhangi bir şekilde geçerli olacağını düşünmediğini belirten Çeviköz, "Sayın Bahçeli saygın bir devlet adamıdır. Önemli bir siyaset adamıdır. Vermiş olduğu demeci dikkatle okudum. Bizim bu tür fantezilere cevap verme ihtiyacı duyduğumuzu düşünmeyiniz. Sayın Devlet Bahçeli'nin mülakatında söylediği son cümle önemlidir. 'Türkiye'de her şeyden evvel demokratikleşmeye ve normalleşmeye öncelik verilmelidir.' Bu demeç bence, demokratikleşmeye ve normalleşmeye bir katkıda bulunmamaktadır." ifadesini kullandı.
CHP'de aday belirleme sürecinde yaşanan sıkıntıların anımsatılması üzerine Çeviköz, zor bir süreçten geçtiklerini, uzun süren bir Parti Meclisi (PM) sonucunda bazı kararlar alındığını, bu tür kararların ve bu tür uzun süren toplantıların herkesi bir şekilde yıpratmasının normal karşılanması gerektiğini kaydetti.