'Yunus Emre'nin İnsancıllığı Hümanizm Kavramını Çok Aşar'
Şair ve yazar Mustafa Özçelik: 'Yunus Emre, Anadolu'da gerçekleştirdiğimiz medeniyetin kurucu ismidir. Yunus'u tanıdığımızda, din ve dil olarak özetleyeceğimiz iki varoluş sebebimizi anlama imkanı bulmaktayız' 'Aslında sözü herkes söyler fakat her söz Yunus'unki gibi olmaz ve tesir etmez. Sözün kalpten gelmesi ve muhatabının kolay ve doğru anlayabileceği kelimelerle, üslupla söylenmesi önemlidir' 'Yunus'a mutlaka hümanist diyeceksek bu hümanizmi Kur'an merkezli bir anlayış olarak ele almak lazımdır'
AHMET ESAD ŞANİ - Şair ve yazar Mustafa Özçelik, Anadolu mutasavvıfı, Türkçe şiirin öncüsü ve halk şairi Yunus Emre ile ilgili, "Yunus'u tanıdığımızda, din ve dil olarak özetleyeceğimiz iki varoluş sebebimizi anlama imkanı bulmaktayız. O, hepimizin birleşebileceği bir isimdir, ortak değerdir." dedi.
Kırk yıldır Yunus Emre ile ilgili araştırmalarda bulunan Özçelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Emre'nin bütün özellikleriyle tam bir Anadolu şairi olduğunu dile getirerek, onu anlamak için dervişliğinin, tasavvuf anlayışının, tefekkür dünyasının ve Anadolu'daki misyonunun dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Özçelik, Yunus Emre'nin bütün yönleriyle ele alınmaması durumunda eksik bir portre ortaya çıkacağının altını çizerek, "Yunus Emre, Anadolu'da gerçekleştirdiğimiz medeniyetin kurucu ismidir. Yunus'u tanıdığımızda, din ve dil olarak özetleyeceğimiz iki varoluş sebebimizi anlama imkanı bulmaktayız. O, hepimizin birleşebileceği bir isimdir, ortak değerdir." ifadelerini kullandı.
Yunus Emre'nin kullandığı dille gönül edebiyatına öncülük ettiğini söyleyen Özçelik, şunları kaydetti:
"Böyle bir yurtta, bu dili konuşanlar, gönül insanı oldu ve birliğin, dirliğin, sevginin, kardeşliğin nizamını kurdu. Bu edebiyat, insan ve hayat anlayışıyla bir medeniyet inşa edildi. Bu medeniyetin adı, sevgi medeniyetidir. Bu medeniyette insan, ete, kemiğe bürünmüş haliyle değil ruhu, gönlü itibariyle algılanır ve değer bulur. Yunus Emre, bunu elbette şiiriyle yaptı."
- "Yunus'un yaşamı, arayış ve buluş hikayesidir"
Mustafa Özçelik, ünlü şairin "Ben gelmedim dava için/Benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim." dörtlüğüne atıfta bulunarak, "Aslında bu dörtlük Yunus'un misyonunu, yaptığı işin bütün hikayesini ve hikmetini özetler. Zira, gönül yapınca gönül medeniyetinin şartları da hazırlanmış olur. Önemli olan bu kavramın merkeze alınmasıdır. Bu yapıldıktan sonra medeniyet, bu anlayışla kültürde, sanatta, hayatta, ticarette, devlet yönetiminde ifadesini ve yansımasını bulur. Her şey ve her alan ona göre bir anlam kazanır." değerlendirmesinde bulundu.
Emre'nin yaşamının "arayış" ve "buluş" hikayesi olduğunu dile getiren Özçelik, şöyle konuştu:
"Arama sürecinde nasibi onu Hacı Bektaş'a, oradan da Taptuk Emre kapısına götürür. Burada aldığı eğitimle 'Bizim Yunus' olur. Bu eğitim, menkıbeye göre 30-40 yıl sürmüştür. Bu süreçte Yunus, gerçek bilgiyle tanışmış ve kendini değiştirip dönüştürmeyi, kısacası olgunlaşmayı başarmış, ardından da şiirler söylemeye başlamıştır. Bu şiirler onun tebliğ ve telkin vasıtasıdır. Anadolu ve yukarı iller dediği bölgelerde irşad vazifesi yapmış, muhtemelen son yıllarında da doğduğu köyde kurduğu tekkeyle insanları irşad etmiştir. Bu irşad çok tesirli olmuş, onun bakış açısı, anlattığı hakikat, geniş kitlelerce kabul görmüş ve böylece insanlar da Selçuklu yıkımından sonra ayağa kalkarak kendilerini değiştirip dönüştürerek Osmanlı dirilişini gerçekleştirmişlerdir. Bence Osmanlı'nın ruhu, devlet anlayışı, bu kuruluş hikayesinde aranmalıdır."
- "Yunus'u Kur'an merkezli insan anlayışından uzaklaştırmak gibi bir niyet var"
Yazar Özçelik, sözün insana özgü, etkileyici bir vasıta olduğunun altını çizerek, "Aslında sözü herkes söyler fakat her söz Yunus'unki gibi olmaz ve tesir etmez. Sözün kalpten gelmesi ve muhatabının kolay ve doğru anlayabileceği kelimelerle, üslupla söylenmesi önemlidir. Burada onun 'söz' redifli şiiri hatırlanabilir. 'Mal sahibi mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz sen oyalan' dörtlüğündeki manayı, hiçbir eğitim görmemiş insan bile anlar ama bu dörtlük, hakkında kitaplar yazılacak bir varlık görüşünü barındırır. Bunu okuyan, sözün yüzeyinde kalsa bile dünyada nasıl yaşanması gerektiğine dair bir sonuç çıkarır ve buna uygun bir hayat tarzı inşa eder." dedi.
Özçelik, usta şairin kişiliğine de değinerek, şu bilgileri verdi:
"Yunus'a mutlaka hümanist diyeceksek bu hümanizmi Kur'an merkezli bir anlayış olarak ele almak lazımdır. Fakat, 'Yunus hümanisttir' sözünün ısrarla söylenmesinde, onu Kur'an merkezli insan anlayışından uzaklaştırmak gibi bir niyetin olduğunu da görmek gerekir. Bu bizim iddiamız değil, böyle düşünenlerin ifadesidir. Bu yüzden nasıl bir kelimenin anlamı hakkında hüküm verirken kendi bağlamı içinde onu ele almak gerekiyorsa, Yunus'u da kendi inanç ve düşünce bağlamı içinde ele almak gerekir. Meseleye böyle baktığımızda Yunus'un insancıllığı hümanizm kavramını çok aşar."
- "Gençlere Yunus kim denilince 'o bir derviş-şair' desinler"
Yunus Emre'yi "Anadolu'nun ruhu" olarak tanımlayan Özçelik, bu nedenle her şehrin ona sahip çıkmak istediğini söyleyerek, "Bu güzel bir durumdur. Onu bugüne getiren ise elbette dili kullanma, dini anlama ve anlatma biçimidir. Bu yüzden Anadolu'daki İslami tecrübe, diğer yerlerden farklılıklar taşır." diye konuştu.
Yazar Özçelik, gençlerdeki Yunus Emre algısıyla ilgili görüşlerini de dile getirerek, "Gençlik, masumiyettir. Henüz bozulmamışlık demektir. Bu yüzden hayatın kirli ırmağını henüz tam olarak görmeyen gençlerde 'Yunusca' bir duruş var. Onlara Yunus kim denildiğince 'o bir derviş-şair' demeleri beni sevindirir. Zira Yunus'u en iyi bu iki sıfat tanımlar." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Kırk yıldır Yunus Emre ile ilgili araştırmalarda bulunan Özçelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Emre'nin bütün özellikleriyle tam bir Anadolu şairi olduğunu dile getirerek, onu anlamak için dervişliğinin, tasavvuf anlayışının, tefekkür dünyasının ve Anadolu'daki misyonunun dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Özçelik, Yunus Emre'nin bütün yönleriyle ele alınmaması durumunda eksik bir portre ortaya çıkacağının altını çizerek, "Yunus Emre, Anadolu'da gerçekleştirdiğimiz medeniyetin kurucu ismidir. Yunus'u tanıdığımızda, din ve dil olarak özetleyeceğimiz iki varoluş sebebimizi anlama imkanı bulmaktayız. O, hepimizin birleşebileceği bir isimdir, ortak değerdir." ifadelerini kullandı.
Yunus Emre'nin kullandığı dille gönül edebiyatına öncülük ettiğini söyleyen Özçelik, şunları kaydetti:
"Böyle bir yurtta, bu dili konuşanlar, gönül insanı oldu ve birliğin, dirliğin, sevginin, kardeşliğin nizamını kurdu. Bu edebiyat, insan ve hayat anlayışıyla bir medeniyet inşa edildi. Bu medeniyetin adı, sevgi medeniyetidir. Bu medeniyette insan, ete, kemiğe bürünmüş haliyle değil ruhu, gönlü itibariyle algılanır ve değer bulur. Yunus Emre, bunu elbette şiiriyle yaptı."
- "Yunus'un yaşamı, arayış ve buluş hikayesidir"
Mustafa Özçelik, ünlü şairin "Ben gelmedim dava için/Benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim." dörtlüğüne atıfta bulunarak, "Aslında bu dörtlük Yunus'un misyonunu, yaptığı işin bütün hikayesini ve hikmetini özetler. Zira, gönül yapınca gönül medeniyetinin şartları da hazırlanmış olur. Önemli olan bu kavramın merkeze alınmasıdır. Bu yapıldıktan sonra medeniyet, bu anlayışla kültürde, sanatta, hayatta, ticarette, devlet yönetiminde ifadesini ve yansımasını bulur. Her şey ve her alan ona göre bir anlam kazanır." değerlendirmesinde bulundu.
Emre'nin yaşamının "arayış" ve "buluş" hikayesi olduğunu dile getiren Özçelik, şöyle konuştu:
"Arama sürecinde nasibi onu Hacı Bektaş'a, oradan da Taptuk Emre kapısına götürür. Burada aldığı eğitimle 'Bizim Yunus' olur. Bu eğitim, menkıbeye göre 30-40 yıl sürmüştür. Bu süreçte Yunus, gerçek bilgiyle tanışmış ve kendini değiştirip dönüştürmeyi, kısacası olgunlaşmayı başarmış, ardından da şiirler söylemeye başlamıştır. Bu şiirler onun tebliğ ve telkin vasıtasıdır. Anadolu ve yukarı iller dediği bölgelerde irşad vazifesi yapmış, muhtemelen son yıllarında da doğduğu köyde kurduğu tekkeyle insanları irşad etmiştir. Bu irşad çok tesirli olmuş, onun bakış açısı, anlattığı hakikat, geniş kitlelerce kabul görmüş ve böylece insanlar da Selçuklu yıkımından sonra ayağa kalkarak kendilerini değiştirip dönüştürerek Osmanlı dirilişini gerçekleştirmişlerdir. Bence Osmanlı'nın ruhu, devlet anlayışı, bu kuruluş hikayesinde aranmalıdır."
- "Yunus'u Kur'an merkezli insan anlayışından uzaklaştırmak gibi bir niyet var"
Yazar Özçelik, sözün insana özgü, etkileyici bir vasıta olduğunun altını çizerek, "Aslında sözü herkes söyler fakat her söz Yunus'unki gibi olmaz ve tesir etmez. Sözün kalpten gelmesi ve muhatabının kolay ve doğru anlayabileceği kelimelerle, üslupla söylenmesi önemlidir. Burada onun 'söz' redifli şiiri hatırlanabilir. 'Mal sahibi mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz sen oyalan' dörtlüğündeki manayı, hiçbir eğitim görmemiş insan bile anlar ama bu dörtlük, hakkında kitaplar yazılacak bir varlık görüşünü barındırır. Bunu okuyan, sözün yüzeyinde kalsa bile dünyada nasıl yaşanması gerektiğine dair bir sonuç çıkarır ve buna uygun bir hayat tarzı inşa eder." dedi.
Özçelik, usta şairin kişiliğine de değinerek, şu bilgileri verdi:
"Yunus'a mutlaka hümanist diyeceksek bu hümanizmi Kur'an merkezli bir anlayış olarak ele almak lazımdır. Fakat, 'Yunus hümanisttir' sözünün ısrarla söylenmesinde, onu Kur'an merkezli insan anlayışından uzaklaştırmak gibi bir niyetin olduğunu da görmek gerekir. Bu bizim iddiamız değil, böyle düşünenlerin ifadesidir. Bu yüzden nasıl bir kelimenin anlamı hakkında hüküm verirken kendi bağlamı içinde onu ele almak gerekiyorsa, Yunus'u da kendi inanç ve düşünce bağlamı içinde ele almak gerekir. Meseleye böyle baktığımızda Yunus'un insancıllığı hümanizm kavramını çok aşar."
- "Gençlere Yunus kim denilince 'o bir derviş-şair' desinler"
Yunus Emre'yi "Anadolu'nun ruhu" olarak tanımlayan Özçelik, bu nedenle her şehrin ona sahip çıkmak istediğini söyleyerek, "Bu güzel bir durumdur. Onu bugüne getiren ise elbette dili kullanma, dini anlama ve anlatma biçimidir. Bu yüzden Anadolu'daki İslami tecrübe, diğer yerlerden farklılıklar taşır." diye konuştu.
Yazar Özçelik, gençlerdeki Yunus Emre algısıyla ilgili görüşlerini de dile getirerek, "Gençlik, masumiyettir. Henüz bozulmamışlık demektir. Bu yüzden hayatın kirli ırmağını henüz tam olarak görmeyen gençlerde 'Yunusca' bir duruş var. Onlara Yunus kim denildiğince 'o bir derviş-şair' demeleri beni sevindirir. Zira Yunus'u en iyi bu iki sıfat tanımlar." ifadelerini kullandı.