TBMM'de 'Meclis Sohbetleri' Etkinliği
TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulunca organize edilen etkinlikte 'Türkiye'de Demokrasinin Gelişimi' konusu ele alındı TBMM Başkanı Kahraman: '1908 yılında darbeyi yapanlar 8 yaşında darbe yapmadılar. 19. yüzyılda yetişerek yaptılar, 19. yüzyıl onları yetiştirdi. Sultan Mahmud'un harbiyesi onları yetiştirdi' Prof. Dr. Ortaylı: 'Türkiye bir Ortadoğu devletidir. Türk diyarının parçalanması, durumunun sarsılması herkesi saracaktır. Türkiye'yi sallayan insanların bunu fark etmesi lazım' Prof. Dr. Berktay: '19. yüzyılın tanzimat reformları ya da ittihatçılık reformları ya da Cumhuriyetin inkılapları dediğimiz modernite gündemi, demokrasinin önüne geçti'
TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulunca düzenlenen "Meclis Sohbetleri" etkinliğinde Türkiye'de Demokrasinin Gelişimi konusu tartışıldı.
TBMM Tören Salonu'nda eski TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, demokrasi için en önemli şeyin kanun hakimiyeti olduğunu söyledi.
İnsanların öncelikle kanun fikrine ve kanunda yer alan müesseselere uyması gerektiğini, aksi takdirde demokrasinin "hoş" bir söylemden öteye gitmeyeceğini dile getiren Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bir usul meselesidir. Bir meclisin reisicumhuru seçip seçememe meselesi bir usul meselesidir. Bunu halledemiyorsanız ve uymuyorsanız 50 tane anayasa da yapsanız 1980'den evvelki rejimi yaşarsınız. Bunlar bir kanun ve usul meselesidir, demokrasi ise bir içtihat meselesidir ve o içtihadı da farklı görüşlere sahip siyasi partiler gerçekleştirir, onların etrafında da toplanılır ama günümüzde bu da yetmez. Meclisteki bu grupların dışında ikincil grupların da olması lazımdır. Bugünün çağdaş demokrasisi insanların dernek üyelikleriyle falan olur. Türkiye'nin bu bakımdan geleneği zengin değildir ama fakir de değildir."
Ortaylı, demokrasinin sayıya dayandığını, bunun ötesinde o sayıyı yaratacak başka faaliyetlerin gerekli olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Ortaylı, bu faaliyetlerin sokağa taşması ya da terörist grupların eline geçmesi istenmiyorsa meşru parti ve organlar ile kuruluşların faaliyet göstermesine, yurttaşların genç yaşlardan itibaren buralarda toplanmasına dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.
Türkiye'nin bir Ortadoğu devleti olduğuna, Türk diyarının parçalanmasının, durumunun sarsılmasının herkesi saracağına dikkati çeken Ortaylı, şunları kaydetti:
"Türkiye'yi sallayan insanların bunu fark etmesi lazım ama bana öyle geliyor ki böyle bir faaliyetin, böyle bir hedefin ne olduğunu en başta bizim insanlarımız anlamıyorlar. Kendimizi anlamamız lazım. Herkes bizim kavga eder, her toplumun insanları bizimki kadar birbirinden nefret eder ama o nefretin bir dizginlenmesi, bir usule bağlanması diye bir ritüel vardır. Bu bir yazısız anayasadır. Yani Cevdet Paşa, 'Bizim toplumumuzun anayasası yazısız olacak. Kuraldır, sözdür, gelenektir' der. Hissetmiş çünkü. O olmadıktan sonra istediğin kadar yazılı anayasa yap, neye yarar."
- "Modernite gündemi demokrasinin önüne geçti"
Prof. Dr. Ali Berktay ise demokrasinin sadece asker sivil meselesi olmadığını, başka boyutları da olduğunu belirtti.
Demokrasinin, belirli kurumlara muhtaç olduğunu, en önemlisi de bir kültüre gereksinim duyduğunu ifade eden Berktay, şu değerlendirmelerde bulundu:
"19. yüzyılın tanzimat reformları ya da ittihatçılık reformları ya da Cumhuriyetin inkılapları dediğimiz bir modernite gündemi, demokrasinin önüne geçti. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ilkesi, önce ittihatçılık döneminde, sonrasında ise Kemalist Cumhuriyet döneminde giderek radikalleşiyor ve sertleşiyor. Toplumun normal olarak kaldıramayacağı modernizasyon tempolarının yukarıdan aşağı empoze edilmesi, olağan, yumuşak ve ılımlı bir demokrasi ile el ele gitmesi imkansızdır. Bu sorunu sadece Türkiye yaşamadı. İran, Rusya, Çin ve Japonya'da da benzer durum söz konusuydu. Türkiye'de on yıllardır iktidarda ya da muhalefette, merkez sağda ya da merkez solda, hiçbir siyasi partinin ötekinin sözünü ve hakkını savunma olgusunun, yerleşik bir değer olduğu kanaatinde değilim. Türkiye demokrasisinin bir üslup sorunu olduğu kanısındayım. Demokraside siyasi hayat, alçak sesle konuşabilmelidir."
- "Öteden beri bir yönetim problemi var"
Yazar Avni Özgürel ise tarihe bakıldığında sanatkar Türk, ressam, heykeltıraş, tüccar ya da gezgin Türk diye bir şey olmadığını, asker ve ordunun olduğunu savundu.
Askerlerle birlikte, silah yapan zanaatkarlar ve onların kahramanlıklarını şiirleştiren sanatçıların bulunduğunu belirten Özgürel, "Bu orduya vatan lazım olmuş, gelmiş almış; devlet lazım olmuş, onu da kurmuş. Biz sivil toplum derken, ordu, 'Sen nereden çıktın' diyor. Ordunun temelinde bu vardır. Türkiye'de öteden beri bir yönetim problemi var. Bu sancıyı hep çekmişiz." dedi.
Özgürel, Türkiye'de iktidarın tanzimat dönemi ile büyük ölçüde bürokrasiye devredildiğini anlatarak, Türk halkının birtakım beklentilerinin var olduğunu, AK Parti iktidarının bu beklentilere cevap vermeye çalıştığını sözlerine ekledi.
- "Hiçbir devlet ordusuz, hiçbir millet devletsiz olmaz"
Toplantının sonunda davetlilere hitap eden TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 15 Temmuz'da Türkiye'de darbe istenmediğinin, demokrasiden vazgeçilemeyeceğinin ispatının ortaya konulduğunu belirtti.
Her kuvvetin kendi içinde kalması gerektiğini, kuvvetler ayrılığının tam manasıyla olması gerektiğini vurgulayan Kahraman, şöyle konuştu:
"Konuşmalarda karşılıklı görüşlerin ortaya çıkmasından dolayı memnun kaldım. Benim bazı anlatımlara itirazım olacak. 1908 yılında darbeyi yapanlar 8 yaşında darbe yapmadılar. 19. yüzyılda yetişerek yaptılar, 19. yüzyıl onları yetiştirdi. Sultan Mahmud'un harbiyesi onları yetiştirdi. Pozitivizm onları yetiştirdi. Dolayısıyla askeriye hiçbir zaman dışarıda kalmadı ama artık kışlasında, bayrağını, sancağını orada dalgalandıracak. Hiçbir devlet ordusuz, hiçbir millet devletsiz olmaz. Bizim ordumuz Peygamber Ocağı. Demokrasiye destek olmaya devam edeceğiz."
Kahraman, "Meclis Sohbetleri" etkinliğine katılan konuşmacılara teşekkür ederek, katılımlarından dolayı seramik tabak hediye etti.
Kaynak: AA
TBMM Tören Salonu'nda eski TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, demokrasi için en önemli şeyin kanun hakimiyeti olduğunu söyledi.
İnsanların öncelikle kanun fikrine ve kanunda yer alan müesseselere uyması gerektiğini, aksi takdirde demokrasinin "hoş" bir söylemden öteye gitmeyeceğini dile getiren Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bir usul meselesidir. Bir meclisin reisicumhuru seçip seçememe meselesi bir usul meselesidir. Bunu halledemiyorsanız ve uymuyorsanız 50 tane anayasa da yapsanız 1980'den evvelki rejimi yaşarsınız. Bunlar bir kanun ve usul meselesidir, demokrasi ise bir içtihat meselesidir ve o içtihadı da farklı görüşlere sahip siyasi partiler gerçekleştirir, onların etrafında da toplanılır ama günümüzde bu da yetmez. Meclisteki bu grupların dışında ikincil grupların da olması lazımdır. Bugünün çağdaş demokrasisi insanların dernek üyelikleriyle falan olur. Türkiye'nin bu bakımdan geleneği zengin değildir ama fakir de değildir."
Ortaylı, demokrasinin sayıya dayandığını, bunun ötesinde o sayıyı yaratacak başka faaliyetlerin gerekli olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Ortaylı, bu faaliyetlerin sokağa taşması ya da terörist grupların eline geçmesi istenmiyorsa meşru parti ve organlar ile kuruluşların faaliyet göstermesine, yurttaşların genç yaşlardan itibaren buralarda toplanmasına dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.
Türkiye'nin bir Ortadoğu devleti olduğuna, Türk diyarının parçalanmasının, durumunun sarsılmasının herkesi saracağına dikkati çeken Ortaylı, şunları kaydetti:
"Türkiye'yi sallayan insanların bunu fark etmesi lazım ama bana öyle geliyor ki böyle bir faaliyetin, böyle bir hedefin ne olduğunu en başta bizim insanlarımız anlamıyorlar. Kendimizi anlamamız lazım. Herkes bizim kavga eder, her toplumun insanları bizimki kadar birbirinden nefret eder ama o nefretin bir dizginlenmesi, bir usule bağlanması diye bir ritüel vardır. Bu bir yazısız anayasadır. Yani Cevdet Paşa, 'Bizim toplumumuzun anayasası yazısız olacak. Kuraldır, sözdür, gelenektir' der. Hissetmiş çünkü. O olmadıktan sonra istediğin kadar yazılı anayasa yap, neye yarar."
- "Modernite gündemi demokrasinin önüne geçti"
Prof. Dr. Ali Berktay ise demokrasinin sadece asker sivil meselesi olmadığını, başka boyutları da olduğunu belirtti.
Demokrasinin, belirli kurumlara muhtaç olduğunu, en önemlisi de bir kültüre gereksinim duyduğunu ifade eden Berktay, şu değerlendirmelerde bulundu:
"19. yüzyılın tanzimat reformları ya da ittihatçılık reformları ya da Cumhuriyetin inkılapları dediğimiz bir modernite gündemi, demokrasinin önüne geçti. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ilkesi, önce ittihatçılık döneminde, sonrasında ise Kemalist Cumhuriyet döneminde giderek radikalleşiyor ve sertleşiyor. Toplumun normal olarak kaldıramayacağı modernizasyon tempolarının yukarıdan aşağı empoze edilmesi, olağan, yumuşak ve ılımlı bir demokrasi ile el ele gitmesi imkansızdır. Bu sorunu sadece Türkiye yaşamadı. İran, Rusya, Çin ve Japonya'da da benzer durum söz konusuydu. Türkiye'de on yıllardır iktidarda ya da muhalefette, merkez sağda ya da merkez solda, hiçbir siyasi partinin ötekinin sözünü ve hakkını savunma olgusunun, yerleşik bir değer olduğu kanaatinde değilim. Türkiye demokrasisinin bir üslup sorunu olduğu kanısındayım. Demokraside siyasi hayat, alçak sesle konuşabilmelidir."
- "Öteden beri bir yönetim problemi var"
Yazar Avni Özgürel ise tarihe bakıldığında sanatkar Türk, ressam, heykeltıraş, tüccar ya da gezgin Türk diye bir şey olmadığını, asker ve ordunun olduğunu savundu.
Askerlerle birlikte, silah yapan zanaatkarlar ve onların kahramanlıklarını şiirleştiren sanatçıların bulunduğunu belirten Özgürel, "Bu orduya vatan lazım olmuş, gelmiş almış; devlet lazım olmuş, onu da kurmuş. Biz sivil toplum derken, ordu, 'Sen nereden çıktın' diyor. Ordunun temelinde bu vardır. Türkiye'de öteden beri bir yönetim problemi var. Bu sancıyı hep çekmişiz." dedi.
Özgürel, Türkiye'de iktidarın tanzimat dönemi ile büyük ölçüde bürokrasiye devredildiğini anlatarak, Türk halkının birtakım beklentilerinin var olduğunu, AK Parti iktidarının bu beklentilere cevap vermeye çalıştığını sözlerine ekledi.
- "Hiçbir devlet ordusuz, hiçbir millet devletsiz olmaz"
Toplantının sonunda davetlilere hitap eden TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 15 Temmuz'da Türkiye'de darbe istenmediğinin, demokrasiden vazgeçilemeyeceğinin ispatının ortaya konulduğunu belirtti.
Her kuvvetin kendi içinde kalması gerektiğini, kuvvetler ayrılığının tam manasıyla olması gerektiğini vurgulayan Kahraman, şöyle konuştu:
"Konuşmalarda karşılıklı görüşlerin ortaya çıkmasından dolayı memnun kaldım. Benim bazı anlatımlara itirazım olacak. 1908 yılında darbeyi yapanlar 8 yaşında darbe yapmadılar. 19. yüzyılda yetişerek yaptılar, 19. yüzyıl onları yetiştirdi. Sultan Mahmud'un harbiyesi onları yetiştirdi. Pozitivizm onları yetiştirdi. Dolayısıyla askeriye hiçbir zaman dışarıda kalmadı ama artık kışlasında, bayrağını, sancağını orada dalgalandıracak. Hiçbir devlet ordusuz, hiçbir millet devletsiz olmaz. Bizim ordumuz Peygamber Ocağı. Demokrasiye destek olmaya devam edeceğiz."
Kahraman, "Meclis Sohbetleri" etkinliğine katılan konuşmacılara teşekkür ederek, katılımlarından dolayı seramik tabak hediye etti.