'Dindar Ve Muhafazakar Müslümanların Avrupa Siyasetinde Temsil Sorunu' Paneli
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk: 'Müslümanların göçmen olarak adlandırılması, siyasette yeterince temsil edilmemelerinin bir mazereti olarak sürekli gündeme getiriliyor' Brüksel Bölgesel Parlamentosu Bağımsız Milletvekili Mahinur Özdemir: '(Avrupa'da) Bakıyorsunuz ki insan haklarından, kadın haklarından bahsediyorlar ama konu başörtülü kadın hakları olunca maalesef sıfırlar' AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya: '(Avrupa ülkelerinde) Muhafazakar kesimdeki insanlar siyasette yer almayınca ‘Türkiyeli olan ama bütün siyaset ve varlığını Türkiye karşıtlığı üzerinden oluşturan’ kesimler yer alıyor'
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk, Müslümanların göçmen olarak adlandırılmasının, siyasette yeterince temsil edilmemelerinin bir mazereti olarak sürekli gündeme getirildiğini belirtti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfında “Dindar ve Muhafazakar Müslümanların Avrupa Siyasetinde Temsil Sorunu” paneli düzenlendi.
SETA’da Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı’nın moderatörlüğünü yaptığı panele, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk, Brüksel Bölgesel Parlamentosu Bağımsız Milletvekili Mahinur Özdemir ve AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya katıldı.
Panelde Doç. Dr. Aktürk, "Siyasal Mühendislik ve Avrupa’da Dindar Muhafazakar Müslümanların Dışlanması" başlıklı rapora ilişkin bilgi verdi. Aktürk, Avrupa’da ana akım siyasetin dindar ve muhafazakar Müslümanlara yönelik çeşitli yasaklar getirdiği için bu noktada özellikle bir temsil sorunu bulunduğunu, Müslümanların bir tür siyasi tecrite maruz kaldığını kaydetti.
Avrupa’daki Müslümanların sünnet, kurban kesimi, minare, başörtüsü ve peçe yasaklarıyla karşı karşıya kaldığını belirten Aktürk, bazı devletlerin Müslüman ailelerin çocuk yetiştirmesine, giyim kuşamına ve yeme içmesine müdahalede bulunduğunu ve hatta dikte ettiğini anlattı.
Bu negatif gidişatın devam edecek gibi göründüğünü söyleyen Aktürk, temsil boşluğunun giderilmesi için Müslüman azınlığın bulundukları ülkelerde fiilen siyasi Müslüman partileri kurabileceğini, bunların Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılabileceğini ve seçimlere katılma oranlarının artırılması yoluyla da diğer partilerin Müslüman azınlığı dikkate almaya başlayabileceğini aktardı.
Aktürk, "Avrupa Hristiyan bir kıtadır, bu argüman doğru ama aynı zamanda Musevi ve Müslüman bir kıtadır. Bu 1300 yıldır böyle. Avrupa’nın, İtalya’sıyla, İspanya’sıyla, Portekiz’iyle ve Güney Fransa’sıyla Müslüman bir geçmişi de oldu fakat Müslümanların göçmen olarak adlandırılması, siyasette yeterince temsil edilmemelerinin bir mazereti olarak sürekli gündeme getiriliyor." dedi.
- "İnsan ve kadın haklarından bahsediyorlar ama başörtülü kadın haklarında sıfırlar"
Belçika ve Avrupa'nın ilk başörtülü milletvekili olarak tarihe geçen ve 2015’te 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını tanımadığı için partisinden ihraç edilen Brüksel Bölgesel Parlamentosu Bağımsız Milletvekili Özdemir de 2006 yılında belediye meclisine seçildiğini söyledi.
Seçildikten sonra başını açacağı yönünde söylemler yapıldığını anlatan Özdemir, kendi partisinin bile seçim sürecinde hazırladığı afişlerde başörtüsünü arka fonla birleştirerek yokmuş gibi gösterdiğini, bu tür ayrımcılıklara maruz kaldığını aktardı.
Özdemir, seçildikten sonra kendi partisinden bile bazı kişilerin kendisinden rahatsız olduğunu belirterek, o dönem bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarının da baskı ve kışkırtmalarına maruz kaldığını vurguladı.
Başörtüsü taktığı için kendi kimliği ve çalışmalarının görmezden gelinerek sadece başörtüsü üzerinden siyaset yapılmaya başladığını anlatan Özdemir, en sonunda da 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını tanımadığı için partisinden ihraç edildiğini anımsattı.
Özdemir, güçlü bir sivil toplum ve medya temsili olsaydı bu kadar ayrımcılık olaylarının yaşanamayacağının altını çizerek, "Güçlü bir siyasi temsilin yanında güçlü bir sivil toplum ve medya da olması gerek. Bunlar sayesinde halkı bilinçlendirmek, mücadeleye devam etmek lazım. Sivil toplumu da etki tepkiyi de güçlendirmeli. Bakıyorsunuz ki insan haklarından, kadın haklarından bahsediyorlar ama konu başörtülü kadın hakları olunca maalesef sıfırlar." diye konuştu.
- "Siyasette muhafazakar kesimin yerini ‘Türkiyeli ama Türkiye karşıtı kişiler’ alıyor "
AK Parti İstanbul Milletvekili Sırakaya da Özdemir’in yaşadıklarının benzerini 1999 yılında Türkiye’de de Merve Kavakçı’nın yaşadığını kaydetti.
Sırakaya, geçen yıllar içinde Türkiye’de artık özgürlüklerin daha geniş anlamda yaşandığını ve insanların din, dış görünüş veya etnik köken gibi özelliklerine bakılmaksızın milletvekili olabildiğini söyledi.
Çoğulculuk, insan hakları, demokrasi ve fikir özgürlüğü gibi konularda dünyaya ders vermeye çalışan Avrupa ülkelerinin "ilericilik ve gericilik" kavramlarını gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Sırakaya, Avrupa’daki Türk vatandaşlarının bulundukları ülkelerde siyasete katılmadığına, AP seçimlerinde de oy kullanmadığına, yaşadıkları sorunlar ve ihlal edilen hakları konusunda da edilgen bir tutum izlediklerine dikkati çekti.
Sırakaya, "Siyasi katılım yapmadığımız, siyasi partilere üye olmadığımız ve bunun doğal sonucu olarak da aktif siyasette yer almadığımız gerçekliğini bilmemiz gerekiyor. Muhafazakar kesimdeki insanlar siyasette yer almayınca da siyasette ‘Türkiyeli olan ama bütün siyaset ve varlığını Türkiye karşıtlığı üzerinden oluşturan’ kesimler yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Avrupa’da İslam karşıtlığının toplumun ve siyasetin merkezinde olduğunu vurgulayan Sırakaya, "(Avrupa’da) İslam, Müslüman ve bütün bunları kendi içinde toplayan bir Erdoğan karşıtlığı var. Bugün gelinen noktada sertleşen bir söylemin var olduğu, merkez partilerin de daha fazla sağa kaymış olduğu bir süreci yaşıyoruz." dedi.
Sırakaya, ana akım siyasi partilerde yer bulamayan ve kendi siyasi partilerini oluşturmaya başlayan kişilerin de "marjinalleştirildiğini ve düşmanlaştırılmaya çalışıldığını" kaydetti.
Yaşanan zorluk ve sıkıntılara rağmen, demokrasi ve hukuk zemininde edilgen tutumdan etken noktaya geçilmesi gerektiğini söyleyen Sırakaya, insan hakları örgütleri yapılanmalarının daha aktif düzeye taşınması gerektiğini söyledi.
Kaynak: AA
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfında “Dindar ve Muhafazakar Müslümanların Avrupa Siyasetinde Temsil Sorunu” paneli düzenlendi.
SETA’da Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı’nın moderatörlüğünü yaptığı panele, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk, Brüksel Bölgesel Parlamentosu Bağımsız Milletvekili Mahinur Özdemir ve AK Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya katıldı.
Panelde Doç. Dr. Aktürk, "Siyasal Mühendislik ve Avrupa’da Dindar Muhafazakar Müslümanların Dışlanması" başlıklı rapora ilişkin bilgi verdi. Aktürk, Avrupa’da ana akım siyasetin dindar ve muhafazakar Müslümanlara yönelik çeşitli yasaklar getirdiği için bu noktada özellikle bir temsil sorunu bulunduğunu, Müslümanların bir tür siyasi tecrite maruz kaldığını kaydetti.
Avrupa’daki Müslümanların sünnet, kurban kesimi, minare, başörtüsü ve peçe yasaklarıyla karşı karşıya kaldığını belirten Aktürk, bazı devletlerin Müslüman ailelerin çocuk yetiştirmesine, giyim kuşamına ve yeme içmesine müdahalede bulunduğunu ve hatta dikte ettiğini anlattı.
Bu negatif gidişatın devam edecek gibi göründüğünü söyleyen Aktürk, temsil boşluğunun giderilmesi için Müslüman azınlığın bulundukları ülkelerde fiilen siyasi Müslüman partileri kurabileceğini, bunların Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılabileceğini ve seçimlere katılma oranlarının artırılması yoluyla da diğer partilerin Müslüman azınlığı dikkate almaya başlayabileceğini aktardı.
Aktürk, "Avrupa Hristiyan bir kıtadır, bu argüman doğru ama aynı zamanda Musevi ve Müslüman bir kıtadır. Bu 1300 yıldır böyle. Avrupa’nın, İtalya’sıyla, İspanya’sıyla, Portekiz’iyle ve Güney Fransa’sıyla Müslüman bir geçmişi de oldu fakat Müslümanların göçmen olarak adlandırılması, siyasette yeterince temsil edilmemelerinin bir mazereti olarak sürekli gündeme getiriliyor." dedi.
- "İnsan ve kadın haklarından bahsediyorlar ama başörtülü kadın haklarında sıfırlar"
Belçika ve Avrupa'nın ilk başörtülü milletvekili olarak tarihe geçen ve 2015’te 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını tanımadığı için partisinden ihraç edilen Brüksel Bölgesel Parlamentosu Bağımsız Milletvekili Özdemir de 2006 yılında belediye meclisine seçildiğini söyledi.
Seçildikten sonra başını açacağı yönünde söylemler yapıldığını anlatan Özdemir, kendi partisinin bile seçim sürecinde hazırladığı afişlerde başörtüsünü arka fonla birleştirerek yokmuş gibi gösterdiğini, bu tür ayrımcılıklara maruz kaldığını aktardı.
Özdemir, seçildikten sonra kendi partisinden bile bazı kişilerin kendisinden rahatsız olduğunu belirterek, o dönem bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarının da baskı ve kışkırtmalarına maruz kaldığını vurguladı.
Başörtüsü taktığı için kendi kimliği ve çalışmalarının görmezden gelinerek sadece başörtüsü üzerinden siyaset yapılmaya başladığını anlatan Özdemir, en sonunda da 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını tanımadığı için partisinden ihraç edildiğini anımsattı.
Özdemir, güçlü bir sivil toplum ve medya temsili olsaydı bu kadar ayrımcılık olaylarının yaşanamayacağının altını çizerek, "Güçlü bir siyasi temsilin yanında güçlü bir sivil toplum ve medya da olması gerek. Bunlar sayesinde halkı bilinçlendirmek, mücadeleye devam etmek lazım. Sivil toplumu da etki tepkiyi de güçlendirmeli. Bakıyorsunuz ki insan haklarından, kadın haklarından bahsediyorlar ama konu başörtülü kadın hakları olunca maalesef sıfırlar." diye konuştu.
- "Siyasette muhafazakar kesimin yerini ‘Türkiyeli ama Türkiye karşıtı kişiler’ alıyor "
AK Parti İstanbul Milletvekili Sırakaya da Özdemir’in yaşadıklarının benzerini 1999 yılında Türkiye’de de Merve Kavakçı’nın yaşadığını kaydetti.
Sırakaya, geçen yıllar içinde Türkiye’de artık özgürlüklerin daha geniş anlamda yaşandığını ve insanların din, dış görünüş veya etnik köken gibi özelliklerine bakılmaksızın milletvekili olabildiğini söyledi.
Çoğulculuk, insan hakları, demokrasi ve fikir özgürlüğü gibi konularda dünyaya ders vermeye çalışan Avrupa ülkelerinin "ilericilik ve gericilik" kavramlarını gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Sırakaya, Avrupa’daki Türk vatandaşlarının bulundukları ülkelerde siyasete katılmadığına, AP seçimlerinde de oy kullanmadığına, yaşadıkları sorunlar ve ihlal edilen hakları konusunda da edilgen bir tutum izlediklerine dikkati çekti.
Sırakaya, "Siyasi katılım yapmadığımız, siyasi partilere üye olmadığımız ve bunun doğal sonucu olarak da aktif siyasette yer almadığımız gerçekliğini bilmemiz gerekiyor. Muhafazakar kesimdeki insanlar siyasette yer almayınca da siyasette ‘Türkiyeli olan ama bütün siyaset ve varlığını Türkiye karşıtlığı üzerinden oluşturan’ kesimler yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Avrupa’da İslam karşıtlığının toplumun ve siyasetin merkezinde olduğunu vurgulayan Sırakaya, "(Avrupa’da) İslam, Müslüman ve bütün bunları kendi içinde toplayan bir Erdoğan karşıtlığı var. Bugün gelinen noktada sertleşen bir söylemin var olduğu, merkez partilerin de daha fazla sağa kaymış olduğu bir süreci yaşıyoruz." dedi.
Sırakaya, ana akım siyasi partilerde yer bulamayan ve kendi siyasi partilerini oluşturmaya başlayan kişilerin de "marjinalleştirildiğini ve düşmanlaştırılmaya çalışıldığını" kaydetti.
Yaşanan zorluk ve sıkıntılara rağmen, demokrasi ve hukuk zemininde edilgen tutumdan etken noktaya geçilmesi gerektiğini söyleyen Sırakaya, insan hakları örgütleri yapılanmalarının daha aktif düzeye taşınması gerektiğini söyledi.