'Amerika, Irak Ve Suriye Hattını Terör Laboratuvarına Döndürmüştür'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 'Amerika'nın iki tane sözde Türkiye'deki elçisi, 'sözde' diyorum, sebebi de var. İki vilayetimize giderek oradaki terör hükümlü siyasi konu olan bir siyasi partiyle beraber oturup 'Siz bana anlatın. Bana anlattıklarınızı Pentagon'a ileteceğim' diyen bir aymazlık ortaya koymuşlardır' ' Daha yeni 15 gün önce. Sonra arkadan 3 tane terör örgütü yöneticisini yüzümüze baka baka, pişkin pişkin 'Biz bunların terör örgütü üyeliğinden aranma kaydını ortaya koyuyoruz' diye bir anlayışı koskoca yıllardan beri, bu işin acısını çekmiş bir ülkeye yutturmaya çalışmaktadırlar' 'Terör örgütüyle beraber IrakSuriye hattında kuyulardan çıkan petrolün yüzde 75'i benim olacak, yüzde 25'i senin olacak pazarlığını yapmaktadırlar. Bir gram aklım varsa bir şey biliyorum. Amerika, Irak ve Suriye hattını terör laboratuvarına döndürmüştür'
Soylu, Antalya'nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezinde Polis Akademisince "Doğu Akdeniz'den Basra'ya Krizler ve Düzen" ana temasıyla düzenlenen 3. Güvenlik Sempozyumu kapsamında yaptığı konuşmada, dünyada terörden en çok etkilenen ilk 10 ülke listesine 9'uncu sıradan giren bir ülkenin, göçten en çok etkilenen, düzensiz göçün, uyuşturucu ticaretinin ve yabancı terörist savaşçılarının en önemli geçiş güzergahında bulunan bir ülkenin bakanı olduğunu söyledi.
Türkiye'de 3 milyon 591 bin Suriyeli bulunduğunu belirten Soylu, sadece yılbaşından bu yana yakalanan göçmen sayısının 234 bin 443 olduğunu bildirdi.
Bu yıl 127 bin uyuşturucu, 109 bin 737 terör operasyonu yaptıklarını anlatan Soylu, dünya eroin yakalanmalarının yüzde 16'sını tek başına gerçekleştirdiklerini vurguladı.
İki yıl önce dış bağlantıları olduğu çok net biçimde anlaşılan bir darbe girişimine maruz kaldıklarını hatırlatan Soylu, "Benim telefonum her çaldığında ya bir kaçak göçmen operasyonu haberini alırım ya 3 bin metre rakımda teröristlerle bir çatışma yaşanmıştır, ya ölümcül bir sentetik uyuşturucu okullarda dağıtılmak üzereyken son anda yakalanmıştır. Onun haberini verirler. Böyle bir coğrafyada yaşıyoruz." dedi.
"Bu coğrafyanın bizim için ayak ayak üzerine atıp da uzanabileceğimiz bir coğrafya değildir." diyen Soylu, "İki enerji çanağı var. Birisi Hazar Havzası diğeri Ortadoğu enerji çanağı. Geçen gün Türk akım projesi geçti. 20'nci yüzyıl özellikle enerji kaynaklarının çıktığı ülkelerin önemli olduğu yüzyıllardı. Şimdi geçiş güzergahlarının kıymetli olduğu bir yüzyıl önümüzde durmaktadır. Bu coğrafyada özellikle bize rahat yoktur." ifadelerini kullandı.
- "Bu riskler şerri değil, hayri risklerdir"
Türkiye'nin ne zaman büyümeye, bir hamle ortaya koymaya çalıştığında ayaklarına takmadıkları çelmenin kalmadığını vurgulayan Soylu, şöyle konuştu:
"Biz sadece kişi başına gelir seviyemizi üç kat artırmadık. Aslında zihni haritamızı katlarca artırarak bugün bir noktaya gidiyoruz. Bugün demokrasi, ekonomik büyüklük, dünya ile adalet ve hakkaniyet konusunda baş edebilecek, bu konuda laf söyleyebilecek bir Türkiye tablosuna kolay gelmedik. 28 Şubat'ta bambaşka bir Türkiye tablosu vardı. On yıllardan bu yana Türkiye'nin elde ettiği bütün kazançların bir anda ters düz edildiği bir Türkiye tablosu karşı karşıya kaldık. Kimse yanlış anlamasın. 28 Şubat akılsız bir iş değildi. Akıllı bir işti. Fikri, felsefesi, ideolojisi ve akıl birikimi olan bir işti. Bin yıllık bu coğrafyanın bütün medeniyetinin yeni bir bin yıla geçmişini silerek tahlil etme anlayışının ta kendisidir. Bin yıllık yeni bir perspektif ortaya koyuyorlardı. Bu coğrafyanın bütün medeniyetini alt üst ederek bunu yapıyorlardı. Önümüzde riskler olacaktır. İstanbul'da yaşanan ve uluslararası boyutu bütün dünyayı etkileyen bir cinayete Türkiye sessiz kalmayıp, bütün dünyayı bir cinayet konusunda uyarabilecek bir kuvvet ve güce sahipse önümüzde riskler olabilir. Bu liderlik bizde olduğu sürece, büyüme istidamız, karakterli bir yönetim ortaya koyma istidamız devam ettiği sürece riskler devam edecektir. Bu riskler şerri değil, hayri risklerdir. Kafasını öne eğen, her ayak ayak üstüne atanın karşısında ezilen, büzülen bir Türkiye fotoğrafına tahammül edilmeyen risklerdir bu riskler."
"15 yıl öncesinin Türkiye'si Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgesine müdahale etme riskini alamazdı." diyen Soylu, şunları kaydetti:
"Türkiye bugün bu riski alabilme kabiliyeti ve böyle bir liderliğe sahiptir. Hem coğrafi hem de kendi iç yönetimi olarak. Yaptıkları hamleler net. Kuzey Irak'ta kurulmak istenen bir devlet. Aslında ona ait bir şey değildir. O hattı Anadolu coğrafyasından ayırmaya, bizi oraya mahkum etmeye yönelik adımın ta kendisidir. Türkiye, İran ve Irak belkide en zor zamanlarında bir araya gelerek aslında bu medeniyetin ve bu medeniyetler havzasının bir karakterini Amerika'ya ve Avrupa'ya net bir adımla anlattılar. Çok net. Onların büyük oyununu bir hamlede ters yüz ettiler. Durmadılar. Aslında başlattıkları oyunun ikinci hamlesiydi. Cezaevinde bulunan ve bu ülkenin başına yıllardan beri bela edilen PKK terör örgütünün sözde elebaşısı kendi değerlendirmelerinde Afrin'i kendi rüyası olarak ortaya koyuyordu. Bunların hiçbirisi tesadüf değildir. İkinci hamlesiyle beraber de Afrin'den Türkiye'yi daraltmaya çalışan bir yöneliş ortaya koyacaklardı. Türkiye onuda aslen bu arkada bulunan coğrafyaya da nefes aldırabilecek şekilde karşılamıştır. İki bin kilometrekare Fırat Kalkanı, 2 bin kilometrekare Zeytin Dalı bölgesinde bir huzur iklimi oluşturmaya çalışarak dünyaya ciddi bir mesaj vermeye çalışmıştır. Biz bunları yaparken müttefikimiz Amerika ne yapmaktadır? Terör örgütleriyle iş birliği yapmaktadır. Bunun ötesi yok. Kimse kusura bakmasın. Bugün Amerika, terör örgütü PYD ile iş birliği içerisindedir. Onlar işbirliği içerisinde bulunarak bize bunun normalleştirebileceğini düşünmektedir ama yanılmaktadır. Biz bunu normal olarak kabul etmeyiz. Bunlar öyle kolay hazmedilecek, kolay tasarlanacak, attıkları hamlelerle Türkiye karşı cevap verdiği zaman onlar tarafından kolay kabul edilecek işler falan değildir. Biz önümüzdeki günlerdeki riskleri öngörmek zorundayız."
- "Çatışmayı bizim bölgemize yıkıyorlar"
Bakan Soylu, mülteci konumunda 71,4 milyon insanın bulunduğu bir dünya olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bu dünyada yüz yıl önce, 500 milyar dolar maliyetli 1.Dünya Savaşında yaklaşık 16 milyon insan ölmüştü. İkincisinde ise 1,5 trilyon dolarla ortalama 45 milyon insan hayatını kaybetti. Her iki dünya savaşı için Doğu Akdeniz ve Basra ekseninde güvenlik toplantıları yapılmamıştı. Özellikle ikincisinin burayla hiçbir ilgisi yoktu. Oysa bugün yıllık 1.7 trilyon dolar küresel savunma harcamasıyla, uluslararası savaş falan yokken. Amerika'nın iki tane sözde Türkiye'deki elçisi sözde diyorum. Sebebi de var. İki vilayetimize giderek oradaki terör hükümlü siyasi konu olan bir siyasi partiyle beraber oturup 'Siz bana anlatın. Bana anlattıklarınızı Pentagon'a ileteceğim' diyen bir aymazlık ortaya koymuşlardır. Daha yeni 15 gün önce. Sonra arkadan 3 tane terör örgütü yöneticisini yüzümüze baka baka, pişkin pişkin 'Biz bunların terör örgütü üyeliğinden aranma kaydını ortaya koyuyoruz' diye bir anlayışı koskoca yıllardan beri, bu işin acısını çekmiş bir ülkeye yutturmaya çalışmaktadırlar. Henüz bir ay geçmedi. Terör örgütü ile beraber Irak-Suriye hattında kuyulardan çıkan petrolün yüzde 75'i benim olacak, yüzde 25'i senin olacak pazarlığını yapmaktadırlar. Bir gram aklım varsa bir şey biliyorum. Amerika, Irak ve Suriye hattını terör laboratuvarına döndürmüştür. Bir gram aklım varsa elde ettiğimiz tecrübe budur. Bu kolay bir şey değil. Büyük bir mücadelenin içerisinde olduğumuzu burada net bir şekilde sizlerle paylaşmak durumundayız. Hiçbir ülke birbiriyle savaş halinde değilken; terör sonucunda yılda 20-25 bin civarında insanın hayatını kaybettiği bir dünyada yaşıyoruz.Rakamlara dikkat edin, küresel savaş kadar para harcanıyor. Hoş olmayan bir muhasebe olacak ama ilk iki savaşta kaybedilen hayat başına savunma maliyeti 31-31 bin dolar. Bugün ise yaklaşık 70-80 milyon dolar arasında."
Bugün terör yüzünden hayatını kaybedenlerin yüzde 94'ünün Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney Asya ve Sahra altı Afrika ülkelerinin vatandaşları olduğunu işaret eden Soylu,"Yani bizim coğrafyamızın insanları. Buradan çıkan tablo şu, dünün savaş yatırımı yapan ülkeleri, bugün de ayni yatırımı daha büyük bir gayretle yapıyor ama çatışmayı bizim bölgemize yıkıyorlar. O silahlar bu bölgede üretilmiyor. Silahı yapan başkası, parasını veren başkası, bu bölgeye getiren, hatta terör örgütlerine hibe eden başkası. Silahın nasıl kullanılacağını, nasıl insan öldürüleceğini, terörün nasıl yapılacağını eğitmenler gönderip öğretenler başkası, ama silahı tutan, ölen ve öldürülen buranın insanı. Bana hikaye anlatmasınlar. Adam gönderiyor Kandil'e. Kandil'e gönderdiği adamla verdiği eğitim, terör yaptıktan sonra bunu nasıl medyaya mal edersiniz, siz nasıl anlatırsınız. Bundan vazgeçmedikten sonra ortaya koyacağı dostluk ve samimiyete kimse inanmaz." ifadelerini kullandı.
Soylu, ekonomik ayrışmaları bir şekilde çözüleceğini ancak inanç temelinde ayrışma ve bunun zihinlerde oluşturacağı nefretin kolayca çözülecek bir mesele olmadığını söyledi.
Medeniyetler tarihinin çatışma ve uzlaşma dönemleri üzerine inşa edildiğine anlatan Soylu, "Türkiye olarak bizim de içinde olduğumuz bir iradenin çabalarını, hep birlikte görüyoruz. Bugün Türkiye, İran ve Rusya'nın bölgeyle ilgili olarak ortaya koyduğu iş birliğini, hem gelişim süreci açısından hem de sonuçları açısından çok umut verici bulduğumu ifade etmek isterim. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere emeği geçen herkese insanlık adına teşekkür ederim. Birilerinin bir şekilde masaya oturması, terör örgütleriyle değil resmi devletler düzeyinde meseleyi ele alması, tartışması, masadan kalkmaması ve asgari müştereklerde de olsa uzlaşma zemini oluşturmaya çalışması, Ortadoğu ile ilgili olarak umut vericidir. Bu gayretin ilk meyvesini de bugün İdlib'de görüyoruz. Keza Suriye ve Irak'ta yerleşik devlet düzeninin yeniden oturtulması, yeni anayasal düzenin kurulması için uluslararası alanda ciddi çabalar söz konusudur. Bir iletişim kanalı kurulmuştur. Yavaş da olsa süreç işlemektedir. Terör örgütlerinin bitirilmesi yönünde atılan her adımın sahada barış ve huzura yansımalarını görmekteyiz. Türkiye'nin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları sonrasında oluşan güvenli ortam sayesinde 278 bin 139 Suriyeli ülkesine geri dönmüştür. Bu sayı artacaktır. Buradan anlaşılıyor ki insanlar eski yaşantılarına dönmek istiyor ve eğer bu insanların güvenlik endişesi ortadan kalkarsa hızlı bir normalleşme sürecine girilecektir. Normalleşme süreci tamamlandıktan sonra, bugün yaşadığımız göç sebebiyle kurulan bağlar, önümüzdeki sürecin ekonomik ilişkilerinin altyapısını oluşturacaktır." diye konuştu.
Türkiye'de 2016'da piyasada tüketilen sigaraların yüzde 20'sinin kaçak sigara olduğuna değinen Soylu, bu yüzde 20'den terör örgütünün payını aldığını, ne kadar illegal unsur varsa bundan payını aldığını dile getirdi.
Bu yıl bu rakamın yüzde 6 olduğuna işaret eden Soylu, "bir taraftan vergi, bir taraftan özellikle terör örgütünün buradan elde ettiği gelirin kesilmesi ve daha bir çok nokta. Aslında bölgenin diline yönelik iyi bir strateji geliştirildiği sadece bu rakamla bile ortadadır."dedi.
- "Planlı, akılcı ama her şeyden önce merhamet ve vicdani öne alan bir anlayış"
Terör saldırıları nedeniyle dünyada yaşanan sivil ölümlerin 2014 yılındaki 48 bin 786 rakamından tedrici bir şekilde azalarak 2017 itibariyle 18 bin 475'e gerilediğini kaydeden Bakan Soylu, konuşmasına şöyle sürdürdü:
"Üstelik küresel savunma harcamalarında böyle bir düşüş söz konusu değildir. Yani insanlık, medeniyet birikimiyle bir şekilde artan savunma harcamaları baskısına direnmeye başlamıştır. Bütün bunların yanı sıra bölgesel iş birlikleri, yeniden canlandırılmaya, yeni bir rota çizilmeye çalışılan modern İpek Yolu, bu ticaret koridorunun bir anlamda tamamlayıcı altyapısını oluşturan Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul'da açılışını yaptığımız yeni havalimanı, ekonomik potansiyelinin yanı sıra küresel anlamda ciddi bir iletişim zemini de oluşturan TürkAkımı projesi, bana göre çatışmadan uzlaşmaya geçmiş bir dünyanın ilk fotoğraflarıdır. 15 Temmuz 2016'da Türkiye bir darbe girişimini bastırdı. Bir yıl sonra yeni hükümet modelini oyladı, bir yıl sonra da bu sisteme fiilen geçiş yaptı. Bu bize karşı planlar yapanlara verilebilecek en güzel cevaptı. Türkiye bugün dünyanın en önemli insansız hava aracı üreticilerinden bir tanesidir. Bugün uluslararası alanda en çok insani yardım yapan ülke konumundadır. Sadece Suriye kaynaklı göç hadisesine 32 milyar dolar harcadık. Aynı zamanda Afrika'da su kuyuları, sahra hastaneleri, sağlık ocakları, çok amaçlı sağlık merkezleri gibi insani hizmetler gerçekleştirmektedir. Bunların hiçbiri gökten yağan paralarla yapılmış işler değildir. Planlı, akılcı ama her şeyden önce merhamet ve vicdani öne alan bir anlayışın neticesidir. Doğu Akdeniz-Basra arasındaki ülkeler içinde, Türkiye meşale ülkelerden birisi. Çizgisi, doğru bir çizgidir. Anlayışı doğru bir anlayıştır. Daha da güzeli, bu çizgiyi paylaşan ülkelerin sayısı, yoluna terörle devam etmek isteyen ülkelere karşı giderek artmaktadır. Türkiye sadece ekonomik anlamda değil, siyasi anlamda da bir cazibe merkezi olmaya başlamıştır."
Türkiye'nin 15 Temmuz'da bir musibet ile karşı karşıya kaldığını anlatan Soylu, "Anadolu'da bazı ilçelerimizde iki polis vardı. Karşı karşıya kaldığımız şu musibetten dolayı. Herkes elini çabuk tuttu. İnce eleyip sık dokudu. Yavaş yavaş normalleşmeye başladık. Daha alacağımız mesafe var. Antalya'da turistleri, Gaziantep'te Suriyelileri de hesaba katmak gerekiyor polis sayısında. Bundan beş yıl önce iki bin koruma vardı. Bugün neredeyse güvenlik çemberi sebebiyle koruma yapan memur sayımız 10 bin civarına yükseldi. Polis akademisinden hizmet içi eğitim, ihtisaslaşma ve uzmanlaşma istiyoruz." diye konuştu.