'Suudi Prens, Kaşıkçı Cinayeti İçin Siyasi Bedel Ödemeye Başladı'
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a tepkiler sürüyor Suudi yönetimine Yemen’deki savaşı bitirmesi ve Katar krizini çözmesi için baskılar artıyor Ottawa Profesyonel Gelişim Enstitüsünün kıdemli öğretim görevlisi Kamran Bokhari: 'Kaşıkçı cinayeti ABD’ye Suudi Arabistan’a karşı daha büyük bir koz verdi. Trump yönetiminin bu fırsatı davranış değişikliğini şekillendirmek için ne ölçüde kullanacağını bekleyip göreceğiz'
NEW YORK – Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi başkonsolosluğunda öldürülmesinin ardından Riyad yönetimine Yemen'deki savaşı bitirmesi ve Katar krizini çözmesi için baskılar artarken, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a kendi ülkesinde ve yurt dışında tepkiler sürüyor.
ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg’in internet sitesinde, gazeteciler Donna Abu-Nasr ve Alaa Shahine imzalı “Suudi Prens, Kaşıkçı cinayeti için siyasi bedel ödemeye başladı” başlıklı makalede, cinayetten sonra ABD Başkanı Donald Trump’ın övgülerine rağmen, birçok yatırımcının Riyad’daki konferanstan çekildiği ve ABD’de Veliaht Prense karşı bakışın değiştiği vurgulandı.
- Yemen ve Katar konusunda baskı
Makalede, Trump yönetiminin, Suudi yönetiminden, Yemen’deki savaşı bitirmek için kasım ayında müzakerelere başlamasını istediği ve Katar krizini çözmesi için Suudilere baskı yaptığı vurgulandı.
Ottawa Profesyonel Gelişim Enstitüsünün Ortadoğu jeopolitiği üzerine kıdemli öğretim görevlisi Kamran Bokhari, “Kaşıkçı cinayeti ABD’ye, Suudi Arabistan’a karşı daha büyük bir koz verdi. (Suudiler) artık politikaları üzerinde dış etkilere hiç olmadığı kadar açıklar. Trump yönetiminin, bu fırsatı davranış değişikliğini şekillendirmek için ne ölçüde kullanacağını bekleyip göreceğiz.” yorumunda bulundu.
- "Değişim kaçınılmaz"
Makalede, Batılı liderlerin, veliaht prensi artık "tehlikeli" görmeye başladıkları ve genç prens ile ortak iş yapma konusunda çekindikleri vurgulandı.
İki yıl önce iktidarı ele geçirdiğinde yenilikçi olarak kucaklanan Muhammed bin Selman'ın, Kaşıkçı’nın ölümünden sonra, parlayan yıldızının söndüğü ve eleştirilerin hedefi haline geldiği vurgulandı.
Veliaht prensin destekçilerinin bile özel konuşmalarında, "artık ülkede değişimin ihtiyaç haline geldiğini" dile getirdiklerine işaret edildi.
- "Cinayet prensin denetiminde oldu"
Makalede, "Suçla ilgili koreografiden uzak, değişmez gerçek şu ki cinayet prensin denetiminde oldu ve sonrasında yapılan her gaf yeni sonuçlar getirdi.” ifadeleri kullanıldı.
Kaşıkçı’nın 2 Ekim'de ortadan kaybolmasından bu yana ülkede önemli ölçüde sermaye kaybının gerçekleştiği vurgulanan makalede, Suudi hanedanı içinde veliaht prensin "kanatlarının kırpılması gerektiği" yönünde seslerin yükseldiği aktarıldı.
Makalede, Suudi yönetiminin, dış politikada saldırgan tavırlardan geri adım atacağının altı çizildi.
Muhammed bin Selman'ın, Suudi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtaracak en büyük değişim projesi olarak lanse edilen “Vizyon 2030” planının da artık iyice zorlaştığına dikkat çekilen makalede, Suudi yönetiminin, ılımlı bir eleştirmeni öldürmesinin ne kadar "aptalca" ve "amatörce" olduğu vurgulandı.
Makalede, Suudlu birinin, 11 Eylül 2001 saldırılarına karışan 19 kişiden 15'inin Suudi vatandaşı çıkmasından sonra ülkenin imajını düzeltmek için yapılan tüm çabaların Kaşıkçı olayı ile boşa çıktığını belirterek, “Bu olay, dünyanın Suudi Arabistan ile ilgili ne kadar ön yargısı varsa hepsini yeniden güçlendirdi.” değerlendirmesine yer verildi.
Kaynak: AA
ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg’in internet sitesinde, gazeteciler Donna Abu-Nasr ve Alaa Shahine imzalı “Suudi Prens, Kaşıkçı cinayeti için siyasi bedel ödemeye başladı” başlıklı makalede, cinayetten sonra ABD Başkanı Donald Trump’ın övgülerine rağmen, birçok yatırımcının Riyad’daki konferanstan çekildiği ve ABD’de Veliaht Prense karşı bakışın değiştiği vurgulandı.
- Yemen ve Katar konusunda baskı
Makalede, Trump yönetiminin, Suudi yönetiminden, Yemen’deki savaşı bitirmek için kasım ayında müzakerelere başlamasını istediği ve Katar krizini çözmesi için Suudilere baskı yaptığı vurgulandı.
Ottawa Profesyonel Gelişim Enstitüsünün Ortadoğu jeopolitiği üzerine kıdemli öğretim görevlisi Kamran Bokhari, “Kaşıkçı cinayeti ABD’ye, Suudi Arabistan’a karşı daha büyük bir koz verdi. (Suudiler) artık politikaları üzerinde dış etkilere hiç olmadığı kadar açıklar. Trump yönetiminin, bu fırsatı davranış değişikliğini şekillendirmek için ne ölçüde kullanacağını bekleyip göreceğiz.” yorumunda bulundu.
- "Değişim kaçınılmaz"
Makalede, Batılı liderlerin, veliaht prensi artık "tehlikeli" görmeye başladıkları ve genç prens ile ortak iş yapma konusunda çekindikleri vurgulandı.
İki yıl önce iktidarı ele geçirdiğinde yenilikçi olarak kucaklanan Muhammed bin Selman'ın, Kaşıkçı’nın ölümünden sonra, parlayan yıldızının söndüğü ve eleştirilerin hedefi haline geldiği vurgulandı.
Veliaht prensin destekçilerinin bile özel konuşmalarında, "artık ülkede değişimin ihtiyaç haline geldiğini" dile getirdiklerine işaret edildi.
- "Cinayet prensin denetiminde oldu"
Makalede, "Suçla ilgili koreografiden uzak, değişmez gerçek şu ki cinayet prensin denetiminde oldu ve sonrasında yapılan her gaf yeni sonuçlar getirdi.” ifadeleri kullanıldı.
Kaşıkçı’nın 2 Ekim'de ortadan kaybolmasından bu yana ülkede önemli ölçüde sermaye kaybının gerçekleştiği vurgulanan makalede, Suudi hanedanı içinde veliaht prensin "kanatlarının kırpılması gerektiği" yönünde seslerin yükseldiği aktarıldı.
Makalede, Suudi yönetiminin, dış politikada saldırgan tavırlardan geri adım atacağının altı çizildi.
Muhammed bin Selman'ın, Suudi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtaracak en büyük değişim projesi olarak lanse edilen “Vizyon 2030” planının da artık iyice zorlaştığına dikkat çekilen makalede, Suudi yönetiminin, ılımlı bir eleştirmeni öldürmesinin ne kadar "aptalca" ve "amatörce" olduğu vurgulandı.
Makalede, Suudlu birinin, 11 Eylül 2001 saldırılarına karışan 19 kişiden 15'inin Suudi vatandaşı çıkmasından sonra ülkenin imajını düzeltmek için yapılan tüm çabaların Kaşıkçı olayı ile boşa çıktığını belirterek, “Bu olay, dünyanın Suudi Arabistan ile ilgili ne kadar ön yargısı varsa hepsini yeniden güçlendirdi.” değerlendirmesine yer verildi.