Musa Anter Cinayeti Davası
Yazar Musa Anter'in 1992'de öldürülmesi ve eski AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin bazı eylemlerden sorumlu tutulan 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında bulunduğu 18 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Yazar Musa Anter'in 1992'de öldürülmesi ve eski AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin bazı eylemlerden sorumlu tutulan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında olduğu 18 sanık hakkındaki davanın görülmesine devam edildi.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanık emekli Albay Savaş Gevrekci, Musa Anter'in oğlu müdahil Dicle Anter ile sanık ve müdahil avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Şükrü Onat Tekinalp, önceki celsenin ara kararı uyarınca Ahmet Türk'ün tanık olarak beyanın alınması için Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince çıkartılan çağrının, Türk'ün adresinin değişmesi nedeniyle iade edildiğini bildirdi.
Dosyaya giren diğer belgelerin tutanağa yazılmasının ardından Muğla Adliyesi'nde hazır bulunan tanık Serdar Ekingen'e telekonferans sistemiyle bağlanılarak Ekingen'in beyanı alındı.
Ekingen, Anter cinayeti işlendiği tarihte Diyarbakır Belediyesinde görev yaptığını bildirerek, Anter'in, belediyenin festivaline davetli olduğunu, belediye yöneticilerinin de Anter ile ilgilenmeleri için kendisini ve şu anda ismini hatırlamadığı şoförü görevlendirdiğini anlattı.
Festival günü boyunca Anter ile beraber olduklarını, akşam Anter'i kaldığı otele götürdüklerini ifade eden Ekingen, otelde Anter'in, bir süre sonra kendisini görüşme yapacağı Seyrantepe'ye götürmelerini istediğini kaydetti.
Bu görüşmeden bir süre sonra davanın müdahillerinden Orhan Miroğlu'nun otele geldiğini, Miroğlu ve Anter'in otel lobisinde konuştuklarını söyleyen Ekingen, şöyle devam etti:
"Miroğlu ve Anter yanımıza geldi. Miroğlu, 'Biz birlikte gideceğiz' anlamına gelen bir konuşma yapınca, görevim gereği 'Arkadaşımla biz götürürüz' diye üsteledim. Bunun üzerine, 'Hayır, görüşmeden sonra biz yemeğe geçeceğiz' diye cevap verdi. O anda maktul Musa Anter bana dönerek, 'Tamam yeğenim, siz gidebilirsiniz' diye konuştu. Ben de bunun üzerine şoför arkadaşımla oradan ayrıldım."
Otelde bulundukları sürede Anter'in ziyaretine gelen başkası olmadığını ifade eden Ekingen, Anter'in öldüğünü, Miroğlu'nun yaralandığını evinde bulunduğu sırada öğrendiğini aktardı.
Miroğlu'nun avukatı Serhat Menzilcioğlu, başka tanıkların başka türlü ifadeler verdiğini, beraber olduğu şoförün adını hatırlamayan tanığın, Anter'in Seyrantepe'ye gitmek istediği detayını hatırladığını, tanığın beyanının müvekkilini itham altında bıraktığını kaydetti.
Menzilcioğlu, Anter ve Miroğlu'nun dahi taksiye binene kadar Seyrantepe'ye götürüleceklerini bilmediğini ifade ederek, tanığın, "vereceği beyanı ezberlediğini, beyanının doğru olmadığını" savundu.
Soru üzerine tanık Ekingen, gördüklerini, aklında kalanları anlattığını söyledi. Ekingen, Anter'i otele götürdüklerinde "torunu" denen ve Anter'in hizmetini yapan kişinin de otelde bulunduğunu ifade etti.
Avukat Menzilcioğlu'nun sorusu üzerine Ekingen, o tarihte kimsenin kendisini ifade vermeye çağırmadığını, önemli bir ayrıntıyı bildiğini düşünmediğini, bu sebeple ifade vermeye kendisinin de gitmediğini kaydetti.
- İsmail Hakkı Pekin "tanık" olarak duruşmada
Duruşmada daha sonra, katıldığı bir televizyon programında sanıklardan "Yeşil"in yaşadığına ilişkin açıklamalar yapan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin "tanık" olarak dinlendi.
Programda, duyumları sonucu yaptığı değerlendirmeleri aktardığını ifade eden Pekin, "Çevresi geniş bir kimseyim. Doğal olarak edindiğim bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler dairesinde Yeşil'in yaşadığı kanaatine ulaştım. Bu kişinin yaşadığı yönünde malumat edindim ama açıkçası nerede yaşıyor, durumu nedir, bu konuda bilgim yoktur." diye konuştu.
Sorular üzerine Pekin, Yeşil'in kanser hastası olduğu yönündeki bilgiyi programda dile getirdiğini ancak tedavisinin hangi kimlikle, nerede yapıldığı konusunda bir bilgi edinmediğini kaydetti.
Orduda 43 yıl hizmeti bulunduğuna işaret eden Pekin, açıkladığı bilgileri emekli olduktan sonra edindiğini söyledi.
Pekin, "Kamu görevim sırasında edindiğim bilgileri açıklama durumum yok. Ama emekli olduktan sonra, cezaevinden çıktıktan sonra çevremden bana gelen bilgiler oldu. Bu bilgiler dairesinde televizyon programında paylaşımda bulundum" dedi.
Soru üzerine Pekin, "Mahmut Yıldırım'ın yaşadığı bilgisini çevremden insanlardan duyduğumu söyledim. Çevremden insanlar derken daha evvel görev yapmış, beni bir şekilde tanıyan, istihbarat kökenli arkadaşlarım anlamında söylüyorum." diye konuştu.
- "Yeşil" ile karşılaşması
Televizyon programında 1995'te "Yeşil" ile karşılaştığını söylediğini belirten Pekin, soru üzerine bu konuda şu bilgiyi verdi:
"1995'te 5. Hudut Alay Komutanı olarak görev yaparken Nacak soyadlı Iğdır İl Jandarma Komutanı albay, yanında Yeşil olduğu halde yanıma geldi. Bana Yeşil'i tanıtırken 'Bunu bölgede kullanabilirsiniz. Terörist avında başarılıdır' anlamında bir şeyler söyledi. Genel konuşma sonrasında para karşılığı iş yapan bir insan olduğunu anladım. Tehlikeli bir adam olduğunu değerlendirdim. 'Bu kişiyle işim olmaz' diyerek kendisiyle çalışamayacağımı albaya bildirdim. Mahmut Yıldırım'ı ilk defa o tarihte gördüm. Sonra bir daha yolumuz kesişmedi."
Pekin, aynı televizyon programında, devre arkadaşı olan Ahmet Cem Ersever'in "Yeşil" tarafından öldürüldüğü yönündeki beyanlarının, kendi arkadaş ortamındaki konuşmalardan edindiği kanaate dayandığını belirtti.
JİTEM konusundaki bir soru üzerine Pekin, Genelkurmay İstihbarat Başkanı olduğu 2006'da böyle bir yapı bulunmadığını, bu konunun jandarma nezdinde araştırılması gerektiğini ifade etti.
Pekin, bahse konu programda "devlet yapılanması içinde, devlet adına çalışan, faili meçhul olaylara sebebiyet veren unsurlar olduğunu söylemeye çalıştığını" belirterek, "Maalesef devlet yapılanması içinde ve istihbarat biriminin çalışma şeklinde bunlar yaşanan gerçeklerdir. O mülakatta ifade ettiğim üzere Yeşil de devlet adına işler yapan biri olarak anılır. Yakın zamanda Abdullah Çatlı örneği bilinen bir örnektir. Bunlar, sohbetlerde edindiğim kanaate dayalı söylediğim beyanlardır." dedi.
Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu'nun, Yeşil'in kimliğinin değiştirilmiş olup olamayacağı yönündeki sorusu üzerine Pekin, "Kimliği deşifre olununca istihbarat tekniği olarak kimliği değiştirilmiş olabilir. Yine yüzünün değiştirilmiş olma ihtimali olabilir." ifadelerini kullandı.
- Aygan röportajı duruşmada izlendi
Duruşmada daha sonra, dava kapsamında "tanık" olarak da beyanı alınan gazeteci Abdurrahman Şimşek'in, sanıklardan İsveç'te yaşayan Abdülkadir Aygan (Aziz Turan) ile yaptığı ve dosyaya CD'sini sunduğu röportaj ekrana yansıtılarak izletildi.
Röportajda Aygan, olay günü Anter'i, "Yeşil"in yanına getirmekle görevli olan "Şırnaklı Hamit"in cinayeti işlediğini iddia ederken, gösterilen fotoğraflardan, sanıklardan Hamit Yıldırım'ı teşhis etti.
Hamit Yıldırım'ın avukatı Kaya Yelek görüntülerin izlenmesinin ardından söz alarak, röportajın hukuki nitelikte delil olmadığını savundu.
Anter ailesinin avukatı Okçuoğlu, bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesini, bazı belgelerin dosyaya kazandırılmasını talep etti.
"Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın "Tanık Koruma Kanunu'ndan istifadeyle hakkında alınan bir karar olup olmadığının araştırılmasını" isteyen Okçuoğlu, Yıldırım'ın kanser olduğu yönündeki beyanlar dikkate alınarak, SGK'den tedavisine ilişkin bilgi olup olmadığının sorulması talebinde bulundu.
Aygan'ın avukatı Ece Çam Yiğit, celse arasında müvekkilinin kendisine ulaştığını, telefon numarası ve e-mail adresini verdiğini belirterek, Aygan'ın tutuklanmama garantisi verilmesi durumunda Türkiye'ye gelerek ifade verebileceğini söylediğini aktardı.
Miroğlu'nun avukatı Menzilcioğlu da bazı tanıkların dinlenmesini talep etti.
Mahkeme, Aygan'ın savunmasının alınması amacıyla Adalet Bakanlığına yazılan uluslararası istinabe işlemine dair yazının cevabının beklenmesine karar verdi.
Sanıklar Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım hakkındaki yakalama emirlerinin infazının beklenmesini, bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesini, Mahmut Yıldırım'ın Tanık Koruma Kanunu'ndan istifade edip etmediği konusunda Ankara Emniyet Müdürlüğünden bilgi istenmesini kararlaştıran mahkeme, kanser hastası olduğu yönündeki beyanlara dayalı olarak SGK nezdinde tedavi görüp görmediğinin kurumdan sorulmasına karar verdi.
- Davanın geçmişi
İddianamede, Anter'in ölümü, Miroğlu'nun yaralanmasıyla sonuçlanan eylemi Mahmut Yıldırım'ın planladığı ve yönettiği, Hamit Yıldırım'ın eylemi gerçekleştirdiği, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekci'nin ise emri altında bulunan Abdülkadir Aygan'ı faillere yardım için görevlendirdiği öne sürülüyor.
Sanıkların, "Taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra "halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye (öldürme, vuruşma) teşvik etmek" ve "adam yaralamak" suçlarından da cezalandırılmaları talep ediliyor.
Dava Diyarbakır'da açılmış, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.
Sanıklardan Mahmut Yıldırım ve Abdülkadir Aygan, aynı zamanda Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 16 sanıklı JİTEM davasının da sanıkları arasında bulunuyordu.
Yargıtay, Diyarbakır'daki JİTEM davası ile yazar Anter'in öldürülmesi ve Miroğlu'nun yaralanması davalarının birleştirilmesine, birleşen davanın Ankara'da görülmesine karar vermişti.
Kaynak: AA
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanık emekli Albay Savaş Gevrekci, Musa Anter'in oğlu müdahil Dicle Anter ile sanık ve müdahil avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Şükrü Onat Tekinalp, önceki celsenin ara kararı uyarınca Ahmet Türk'ün tanık olarak beyanın alınması için Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince çıkartılan çağrının, Türk'ün adresinin değişmesi nedeniyle iade edildiğini bildirdi.
Dosyaya giren diğer belgelerin tutanağa yazılmasının ardından Muğla Adliyesi'nde hazır bulunan tanık Serdar Ekingen'e telekonferans sistemiyle bağlanılarak Ekingen'in beyanı alındı.
Ekingen, Anter cinayeti işlendiği tarihte Diyarbakır Belediyesinde görev yaptığını bildirerek, Anter'in, belediyenin festivaline davetli olduğunu, belediye yöneticilerinin de Anter ile ilgilenmeleri için kendisini ve şu anda ismini hatırlamadığı şoförü görevlendirdiğini anlattı.
Festival günü boyunca Anter ile beraber olduklarını, akşam Anter'i kaldığı otele götürdüklerini ifade eden Ekingen, otelde Anter'in, bir süre sonra kendisini görüşme yapacağı Seyrantepe'ye götürmelerini istediğini kaydetti.
Bu görüşmeden bir süre sonra davanın müdahillerinden Orhan Miroğlu'nun otele geldiğini, Miroğlu ve Anter'in otel lobisinde konuştuklarını söyleyen Ekingen, şöyle devam etti:
"Miroğlu ve Anter yanımıza geldi. Miroğlu, 'Biz birlikte gideceğiz' anlamına gelen bir konuşma yapınca, görevim gereği 'Arkadaşımla biz götürürüz' diye üsteledim. Bunun üzerine, 'Hayır, görüşmeden sonra biz yemeğe geçeceğiz' diye cevap verdi. O anda maktul Musa Anter bana dönerek, 'Tamam yeğenim, siz gidebilirsiniz' diye konuştu. Ben de bunun üzerine şoför arkadaşımla oradan ayrıldım."
Otelde bulundukları sürede Anter'in ziyaretine gelen başkası olmadığını ifade eden Ekingen, Anter'in öldüğünü, Miroğlu'nun yaralandığını evinde bulunduğu sırada öğrendiğini aktardı.
Miroğlu'nun avukatı Serhat Menzilcioğlu, başka tanıkların başka türlü ifadeler verdiğini, beraber olduğu şoförün adını hatırlamayan tanığın, Anter'in Seyrantepe'ye gitmek istediği detayını hatırladığını, tanığın beyanının müvekkilini itham altında bıraktığını kaydetti.
Menzilcioğlu, Anter ve Miroğlu'nun dahi taksiye binene kadar Seyrantepe'ye götürüleceklerini bilmediğini ifade ederek, tanığın, "vereceği beyanı ezberlediğini, beyanının doğru olmadığını" savundu.
Soru üzerine tanık Ekingen, gördüklerini, aklında kalanları anlattığını söyledi. Ekingen, Anter'i otele götürdüklerinde "torunu" denen ve Anter'in hizmetini yapan kişinin de otelde bulunduğunu ifade etti.
Avukat Menzilcioğlu'nun sorusu üzerine Ekingen, o tarihte kimsenin kendisini ifade vermeye çağırmadığını, önemli bir ayrıntıyı bildiğini düşünmediğini, bu sebeple ifade vermeye kendisinin de gitmediğini kaydetti.
- İsmail Hakkı Pekin "tanık" olarak duruşmada
Duruşmada daha sonra, katıldığı bir televizyon programında sanıklardan "Yeşil"in yaşadığına ilişkin açıklamalar yapan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin "tanık" olarak dinlendi.
Programda, duyumları sonucu yaptığı değerlendirmeleri aktardığını ifade eden Pekin, "Çevresi geniş bir kimseyim. Doğal olarak edindiğim bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler dairesinde Yeşil'in yaşadığı kanaatine ulaştım. Bu kişinin yaşadığı yönünde malumat edindim ama açıkçası nerede yaşıyor, durumu nedir, bu konuda bilgim yoktur." diye konuştu.
Sorular üzerine Pekin, Yeşil'in kanser hastası olduğu yönündeki bilgiyi programda dile getirdiğini ancak tedavisinin hangi kimlikle, nerede yapıldığı konusunda bir bilgi edinmediğini kaydetti.
Orduda 43 yıl hizmeti bulunduğuna işaret eden Pekin, açıkladığı bilgileri emekli olduktan sonra edindiğini söyledi.
Pekin, "Kamu görevim sırasında edindiğim bilgileri açıklama durumum yok. Ama emekli olduktan sonra, cezaevinden çıktıktan sonra çevremden bana gelen bilgiler oldu. Bu bilgiler dairesinde televizyon programında paylaşımda bulundum" dedi.
Soru üzerine Pekin, "Mahmut Yıldırım'ın yaşadığı bilgisini çevremden insanlardan duyduğumu söyledim. Çevremden insanlar derken daha evvel görev yapmış, beni bir şekilde tanıyan, istihbarat kökenli arkadaşlarım anlamında söylüyorum." diye konuştu.
- "Yeşil" ile karşılaşması
Televizyon programında 1995'te "Yeşil" ile karşılaştığını söylediğini belirten Pekin, soru üzerine bu konuda şu bilgiyi verdi:
"1995'te 5. Hudut Alay Komutanı olarak görev yaparken Nacak soyadlı Iğdır İl Jandarma Komutanı albay, yanında Yeşil olduğu halde yanıma geldi. Bana Yeşil'i tanıtırken 'Bunu bölgede kullanabilirsiniz. Terörist avında başarılıdır' anlamında bir şeyler söyledi. Genel konuşma sonrasında para karşılığı iş yapan bir insan olduğunu anladım. Tehlikeli bir adam olduğunu değerlendirdim. 'Bu kişiyle işim olmaz' diyerek kendisiyle çalışamayacağımı albaya bildirdim. Mahmut Yıldırım'ı ilk defa o tarihte gördüm. Sonra bir daha yolumuz kesişmedi."
Pekin, aynı televizyon programında, devre arkadaşı olan Ahmet Cem Ersever'in "Yeşil" tarafından öldürüldüğü yönündeki beyanlarının, kendi arkadaş ortamındaki konuşmalardan edindiği kanaate dayandığını belirtti.
JİTEM konusundaki bir soru üzerine Pekin, Genelkurmay İstihbarat Başkanı olduğu 2006'da böyle bir yapı bulunmadığını, bu konunun jandarma nezdinde araştırılması gerektiğini ifade etti.
Pekin, bahse konu programda "devlet yapılanması içinde, devlet adına çalışan, faili meçhul olaylara sebebiyet veren unsurlar olduğunu söylemeye çalıştığını" belirterek, "Maalesef devlet yapılanması içinde ve istihbarat biriminin çalışma şeklinde bunlar yaşanan gerçeklerdir. O mülakatta ifade ettiğim üzere Yeşil de devlet adına işler yapan biri olarak anılır. Yakın zamanda Abdullah Çatlı örneği bilinen bir örnektir. Bunlar, sohbetlerde edindiğim kanaate dayalı söylediğim beyanlardır." dedi.
Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu'nun, Yeşil'in kimliğinin değiştirilmiş olup olamayacağı yönündeki sorusu üzerine Pekin, "Kimliği deşifre olununca istihbarat tekniği olarak kimliği değiştirilmiş olabilir. Yine yüzünün değiştirilmiş olma ihtimali olabilir." ifadelerini kullandı.
- Aygan röportajı duruşmada izlendi
Duruşmada daha sonra, dava kapsamında "tanık" olarak da beyanı alınan gazeteci Abdurrahman Şimşek'in, sanıklardan İsveç'te yaşayan Abdülkadir Aygan (Aziz Turan) ile yaptığı ve dosyaya CD'sini sunduğu röportaj ekrana yansıtılarak izletildi.
Röportajda Aygan, olay günü Anter'i, "Yeşil"in yanına getirmekle görevli olan "Şırnaklı Hamit"in cinayeti işlediğini iddia ederken, gösterilen fotoğraflardan, sanıklardan Hamit Yıldırım'ı teşhis etti.
Hamit Yıldırım'ın avukatı Kaya Yelek görüntülerin izlenmesinin ardından söz alarak, röportajın hukuki nitelikte delil olmadığını savundu.
Anter ailesinin avukatı Okçuoğlu, bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesini, bazı belgelerin dosyaya kazandırılmasını talep etti.
"Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın "Tanık Koruma Kanunu'ndan istifadeyle hakkında alınan bir karar olup olmadığının araştırılmasını" isteyen Okçuoğlu, Yıldırım'ın kanser olduğu yönündeki beyanlar dikkate alınarak, SGK'den tedavisine ilişkin bilgi olup olmadığının sorulması talebinde bulundu.
Aygan'ın avukatı Ece Çam Yiğit, celse arasında müvekkilinin kendisine ulaştığını, telefon numarası ve e-mail adresini verdiğini belirterek, Aygan'ın tutuklanmama garantisi verilmesi durumunda Türkiye'ye gelerek ifade verebileceğini söylediğini aktardı.
Miroğlu'nun avukatı Menzilcioğlu da bazı tanıkların dinlenmesini talep etti.
Mahkeme, Aygan'ın savunmasının alınması amacıyla Adalet Bakanlığına yazılan uluslararası istinabe işlemine dair yazının cevabının beklenmesine karar verdi.
Sanıklar Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım hakkındaki yakalama emirlerinin infazının beklenmesini, bazı kişilerin tanık olarak dinlenmesini, Mahmut Yıldırım'ın Tanık Koruma Kanunu'ndan istifade edip etmediği konusunda Ankara Emniyet Müdürlüğünden bilgi istenmesini kararlaştıran mahkeme, kanser hastası olduğu yönündeki beyanlara dayalı olarak SGK nezdinde tedavi görüp görmediğinin kurumdan sorulmasına karar verdi.
- Davanın geçmişi
İddianamede, Anter'in ölümü, Miroğlu'nun yaralanmasıyla sonuçlanan eylemi Mahmut Yıldırım'ın planladığı ve yönettiği, Hamit Yıldırım'ın eylemi gerçekleştirdiği, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekci'nin ise emri altında bulunan Abdülkadir Aygan'ı faillere yardım için görevlendirdiği öne sürülüyor.
Sanıkların, "Taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra "halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye (öldürme, vuruşma) teşvik etmek" ve "adam yaralamak" suçlarından da cezalandırılmaları talep ediliyor.
Dava Diyarbakır'da açılmış, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.
Sanıklardan Mahmut Yıldırım ve Abdülkadir Aygan, aynı zamanda Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 16 sanıklı JİTEM davasının da sanıkları arasında bulunuyordu.
Yargıtay, Diyarbakır'daki JİTEM davası ile yazar Anter'in öldürülmesi ve Miroğlu'nun yaralanması davalarının birleştirilmesine, birleşen davanın Ankara'da görülmesine karar vermişti.