O mektup sahte mi?

Sosyal medyada hızla yayılan Atatürk'ün Galatasaraylı olduğunu belgeleyen mektup sahte çıktı.

O mektup sahte mi?
O mektup sahte mi?
Atatürk'ün yıllardır Fenerbahçeli olduğu iddiası spor medyasında kabul edilirken, son günlerde ortaya çıkan bir mektup kafaları karıştırdı.

Mektup Atatürk'ün Galatasaraylı olduğunun kanıtı olduğu ortaya atıldı.

O mektup sahte mi?

HATALARI GÖZLER ÖNÜNE SERDİ



Mektubun sahte olduğunu ise Habertürk yazarı Murat Bardakçı köşesindeki yazısında ortaya koydu.

Bardakçı, mektuptaki hataları gözler önüne sererken şunları yazdı;

Bu düzmece belgenin uyduranların düştükleri devâsâ hatâlardan birkaçını sıralayayım:

* Türkiye'de 1930'da “T.C. Reisicumhurluğu” diye bir makam yoktur, o makamın ismi “Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti” veya “T.C. Riyaseti”dir; belgedeki “T.C. Reisicumhurluğu” anteti sonradan imâl edilmiştir, yani sahtedir!

* Aynı senelerde, “Özel Kalem Müdürlüğü” de yoktur, o büronun ismi “Kalem-i Mahsus Müdürlüğü” yahut “Kalem-i Mahsus Müdüriyeti”dir; “Kalem-i Mahsus” yerine “Özel Kalem” sözünün kullanılması uzun seneler sonradır.

* Yine o yılların resmî evrakında “sayı” ibâresi değil, “numara” yahut “adet” sözleri geçer. Hele “Sayı: Özel” garabetine sadece böyle düzmece belgelerde rastlanır!

* Mustafa Kemal'in yanısıra hiçbir cumhurbaşkanı resmî yahut özel mektuplarını “Kalem-i Mahsus” yahut “Özel Kalem” antetli kâğıtlara yazmamışlardır, cumhurbaşkanlarının mektuplarının üzerinde cumhurbaşkanlığı makamının anteti yahut kendi inisyalleri bulunur.

* Soyadı Kanunu 1934'de çıkartılmış ve 1935'te yürürlüğe gimiştir. Dolayısı ile 1930'da Galalasaray Lisesi'nin müdürü olan zâtın soyadı taşıması mümkün değildir! Uyduruk belgede “Fethi İsfendiyaroğlu” olarak geçen isim, o senelerde sadece “Fethi Bey”dir!

*Düzmece mektup sadece anteti ve resmî ibareleri ile değil, dili ve üslûbu bakımından da berbat haldedir. Teferruata girmeden söyleyeyim: Mektupta kullanılan Türkçe 1930'ların değil, 1970 sonrasının Türkçesidir. Kelimelerden bazıları 1930'dan çok daha ilerki senelerde ortaya çıkmıştır, üstelik Mustafa Kemal'e her ikisi de aynı mânâya gelen “ilgi” ve “alâka” kelimelerini birarada kullandırmak gibisinden cahilliğe düşülmüş, “değerlendirirsiniz” şeklinde kaçamak bir sözden medet umulmuş, sonra da “gönül verdiğim klüp” şeklinde daha da ucuz ifadelere tevessül edilmiştir.

Yazının tamamı için tıklayınız