'Aziz Sancar Türkiye'de Yaşasaydı Sıradan Bir İnsan Olurdu'
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Tarhan: 'Aziz Sancar Türkiye'de yaşasaydı, bir üniversitede hoca olurdu, sıradan ortalama bizim gibi bir insan olurdu. Ama bakıyorsunuz, nitelikli bir ortama gitmiş, nitelikli bir laboratuvar ortamında odaklanmış ve bilimi sorgulatacak, değiştirebilecek yeni bir keşifler serisi yapabilecek DNA ile ilgili bir buluş ortaya çıkarabilmiş. İşte gençlere bu nitelikli ortamı sağlamamız gerekir'
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Aziz Sancar Türkiye'de yaşasaydı, bir üniversitede hoca olurdu, sıradan ortalama bizim gibi bir insan olurdu. Ama bakıyorsunuz, nitelikli bir ortama gitmiş, nitelikli bir laboratuvar ortamında odaklanmış ve bilimi sorgulatacak, değiştirebilecek yeni bir keşifler serisi yapabilecek DNA ile ilgili bir buluş ortaya çıkarabilmiş. İşte gençlere bu nitelikli ortamı sağlamamız gerekir." dedi.
Çocuk Vakfı ve Şişli Milli Eğitim Müdürlüğü'nce Nuri Akın Anadolu Lisesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşmaları" programında konuşan Prof. Dr. Tarhan, özel yetenekli çocuklara hayal kurmayı öğretmenin belli bir disiplin içerisinde yapılması gerektiğini belirterek, disiplinsiz bir hayalin, hoş ve eğlenceli olduğunu ancak geleceğe hizmet etmeyeceğini söyledi.
Tarhan, "üstün yetenekli" kavramına değinerek, "Okulda, çevrede bu çocuklara 'üstün yetenekli' dendiği zaman bir müddet sonra narsistik özellikler gelişmeye başlıyor. Bir çocuğa kötülük yapmak, yeteneğini harcamak istiyorsanız onu narsist yapın. Narsizm ne oluyor? O kişi kendini üstün ve özel görüyor. Kendini hep dünyanın merkezinde görmek istiyor. Hep almak istiyor, vermek istemiyor. Narsizmin sonucu yalnızlıktır. Bunları sosyal dokudan koparmadan yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmamız gerekiyor. Anneler-babalar buna çok dikkat etmelidir." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Tarhan, özel yetenekli çocukların teke tek eğitimde daha başarılı olduğunu ve bu çocuklara nitelikli ortamın hazırlanması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Normal çocuklar 20-30 kişilik gruplar arasında öğrenebiliyorlar ama bu özel yetenekli çocuklar teke tekte daha iyi öğreniyorlar. Yalnız öğreniyorlar, özellikleri o. Osmanlılar bunu farketmiş, Enderun Mekteplerinde birer kişilik sınıflar var, eğitimi öyle vermişler. Bu çocuklar farklı düşünen çocuklar. Diyelim Aziz Sancar Türkiye'de yaşasaydı, bir üniversitede hoca olurdu, sıradan ortalama bizim gibi bir insan olurdu. Ama bakıyorsunuz, nitelikli bir ortama gitmiş, nitelikli bir laboratuvar ortamında odaklanmış ve bilimi sorgulatacak, değiştirebilecek yeni bir keşifler serisi yapabilecek DNA ile ilgili bir buluş ortaya çıkarabilmiş. İşte gençlere bu nitelikli ortamı sağlamamız gerekir."
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Levent ise doktora çalışmasını üstün yetenekli çocuklar üzerine yaptığını ve "Üstün Yetenekli Çocukları Anlamak" adlı bir kitabı bulunduğunu söyledi.
"Üstün yetenekli" kavramının çocuk için bir yük olabileceğini anlatan Levent, "Bu yükün altında bazen ezilebiliyorlar. Çünkü 'üstün' dediğiniz zaman diğer insanlardan farklı anlamını da içeriyor. Bu etiket, ağırlığı fazla olan bir etiket. Bunun yerine 'özel yetenekli' kavramını kullanmakta fayda var. Özel yeteneklilik dediğimiz şey, doğuştan sahip olunan ya da eğitimle kazanılmayan bir durum olarak açıklanabilir. Özel yetenekli değimiz, yaşıtlarından ileri zihin kapasitesine sahip olan kişilerdir." değerlendirmesini yaptı.
Çocuğun üstün zekalı olup olmadığını belirlemek için bazı testlerin yapıldığını ancak bunların doğru sonuçlar vermediğini ifade eden Levent, "Bunu ticari amaçlı kullanan bazı özel okullar var. Testten sonra bu çocuklara yönelik özel eğitim programları olduğunu iddia ederek eğitim veriyorlar. Oysa o testin de eğitimi verdikleri dedikleri şey de bilimsel altyapıdan yoksun." dedi.
Kaynak: AA
Çocuk Vakfı ve Şişli Milli Eğitim Müdürlüğü'nce Nuri Akın Anadolu Lisesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşmaları" programında konuşan Prof. Dr. Tarhan, özel yetenekli çocuklara hayal kurmayı öğretmenin belli bir disiplin içerisinde yapılması gerektiğini belirterek, disiplinsiz bir hayalin, hoş ve eğlenceli olduğunu ancak geleceğe hizmet etmeyeceğini söyledi.
Tarhan, "üstün yetenekli" kavramına değinerek, "Okulda, çevrede bu çocuklara 'üstün yetenekli' dendiği zaman bir müddet sonra narsistik özellikler gelişmeye başlıyor. Bir çocuğa kötülük yapmak, yeteneğini harcamak istiyorsanız onu narsist yapın. Narsizm ne oluyor? O kişi kendini üstün ve özel görüyor. Kendini hep dünyanın merkezinde görmek istiyor. Hep almak istiyor, vermek istemiyor. Narsizmin sonucu yalnızlıktır. Bunları sosyal dokudan koparmadan yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmamız gerekiyor. Anneler-babalar buna çok dikkat etmelidir." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Tarhan, özel yetenekli çocukların teke tek eğitimde daha başarılı olduğunu ve bu çocuklara nitelikli ortamın hazırlanması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Normal çocuklar 20-30 kişilik gruplar arasında öğrenebiliyorlar ama bu özel yetenekli çocuklar teke tekte daha iyi öğreniyorlar. Yalnız öğreniyorlar, özellikleri o. Osmanlılar bunu farketmiş, Enderun Mekteplerinde birer kişilik sınıflar var, eğitimi öyle vermişler. Bu çocuklar farklı düşünen çocuklar. Diyelim Aziz Sancar Türkiye'de yaşasaydı, bir üniversitede hoca olurdu, sıradan ortalama bizim gibi bir insan olurdu. Ama bakıyorsunuz, nitelikli bir ortama gitmiş, nitelikli bir laboratuvar ortamında odaklanmış ve bilimi sorgulatacak, değiştirebilecek yeni bir keşifler serisi yapabilecek DNA ile ilgili bir buluş ortaya çıkarabilmiş. İşte gençlere bu nitelikli ortamı sağlamamız gerekir."
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Levent ise doktora çalışmasını üstün yetenekli çocuklar üzerine yaptığını ve "Üstün Yetenekli Çocukları Anlamak" adlı bir kitabı bulunduğunu söyledi.
"Üstün yetenekli" kavramının çocuk için bir yük olabileceğini anlatan Levent, "Bu yükün altında bazen ezilebiliyorlar. Çünkü 'üstün' dediğiniz zaman diğer insanlardan farklı anlamını da içeriyor. Bu etiket, ağırlığı fazla olan bir etiket. Bunun yerine 'özel yetenekli' kavramını kullanmakta fayda var. Özel yeteneklilik dediğimiz şey, doğuştan sahip olunan ya da eğitimle kazanılmayan bir durum olarak açıklanabilir. Özel yetenekli değimiz, yaşıtlarından ileri zihin kapasitesine sahip olan kişilerdir." değerlendirmesini yaptı.
Çocuğun üstün zekalı olup olmadığını belirlemek için bazı testlerin yapıldığını ancak bunların doğru sonuçlar vermediğini ifade eden Levent, "Bunu ticari amaçlı kullanan bazı özel okullar var. Testten sonra bu çocuklara yönelik özel eğitim programları olduğunu iddia ederek eğitim veriyorlar. Oysa o testin de eğitimi verdikleri dedikleri şey de bilimsel altyapıdan yoksun." dedi.