Antibiyotikler İle İlgili Korkutan Ekonomik Senaryo
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, en ufak bir üst solunum yolu enfeksiyonunda antibiyotiğe kolayca ulaşılması, Türkiye’deki antibiyotik direncinin artarak devam etmesi durumunda 2050’ye kadar olan süreçte iyi senaryoyla 220 milyar ekonomik kayıp yaşanma riskinin bulunduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Hakan Abacıoğlu, “Antibiyotikler sadece hekimler tarafından önerildiğinde, önerilen doz ve sürede kullanılmalıdır” dedi.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının raporunda, Türkiye’nin hem antibiyotik tüketiminin, hem de antimikrobiyal direnç seviyesinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğuna dikkat çekilerek, bu ilacın doğru hastalarda kullanılması tavsiye ediliyor. Vakıf raporunda, Türkiye’deki antibiyotik direncinin artarak devam etmesi durumunda 2050’ye kadar olan süreçte iyi senaryoyla 220 milyar ekonomik kayıp yaşanma riskinin bulunduğu belirtiliyor.
Raporu değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Abacıoğlu, Türkiye’de antibiyotik kullanımının sadece tıpta değil tarım ve hayvancılıkta yaygın olarak kullanıldığını vurgulayarak, bu ilacın yanlış kullanımı sonucu dirençli mikropların hızla yaygınlaşmasına neden olduğuna işaret etti.
“Antibiyotik direnci ile savaşmak herkesin görevi”
Antibiyotiklerin artık zatürre, verem (tüberküloz), bel soğukluğu (gonore) ve kan zehirlenmesi (sepsis) gibi hastalıklarda eskisi kadar etkili olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Abacıoğlu, bu hastalıkların etkin olarak tedavi edilmedikleri takdirde ölüme kadar giden ciddi sonuçları olabildiğini bildirdi. Antibiyotik direnci ile savaşmanın herkesin görevi olduğunu aktaran Prof. Dr. Abacıoğlu, “Antibiyotik direncini küresel bir sorun haline getiren birçok faktör var. Antibiyotiklere reçetesiz ulaşabilmesi, sağlık çalışanları tarafından standart olmayan tedaviler uygulanması, hayvancılıkta yaygın ve yanlış kullanım sayılabilir. Dolayısıyla, antibiyotik direnci ile savaşta halka, sağlık çalışanlarına, sağlık bakanlığına, hayvancılık sektörüne ve ilaç endüstrisine büyük görevler düşüyor” dedi.
Vatandaşların ellerini düzenli yıkaması, aşı olması, hasta kişilerle temas etmeyerek kendini enfeksiyonlardan korumasının önem kazandığını kaydeden Prof. Dr. Abacıoğlu, “Antibiyotikler sadece hekimler tarafından önerildiğinde, önerilen doz ve sürede kullanılmalıdır. Başkalarının ilaçlarını kullanmamak ve başkalarına kendi ilaçlarını önermemek gerekiyor. Sağlık çalışanları, kişileri enfeksiyonlardan korumak için eğitim, el yıkama, aşılama gibi etkinliklere önem vermelidir. Bakteri enfeksiyonlarından kuşkulanıldığında, kültür-antibiyogram testi yaptırarak etkeni ve doğru antibiyotiği belirlemeleri gerekir. Ülkemizde antibiyotiklere reçetesiz erişimin engellenmesi önemli bir adımdır. Bu ve benzeri politikaların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği ile kapsamı hayvancılığı kapsayacak şekilde genişletilmesi, diğer yandan enfeksiyon kontrolü ve önlenmesine yönelik politikaların da geliştirilmesi ve uygulanması gereklidir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Abacıoğlu, antibiyotik direncinin tüm dünyada hızla yayıldığını, dirençli bakterilere bağlı ciddi, öldürücü enfeksiyonlarda kullanılabilecek yeni antibiyotiklerin keşfi için yoğun araştırmalar yapılmasına karşın bunun çok yavaş ilerleyen bir süreç olduğunu da kaydetti.
Prof. Dr. Abacıoğlu, kısa süre içinde yeni bir ilacın üretiminin de gündemde olmadığını da belirtti.
Kaynak: İHA
Raporu değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Abacıoğlu, Türkiye’de antibiyotik kullanımının sadece tıpta değil tarım ve hayvancılıkta yaygın olarak kullanıldığını vurgulayarak, bu ilacın yanlış kullanımı sonucu dirençli mikropların hızla yaygınlaşmasına neden olduğuna işaret etti.
“Antibiyotik direnci ile savaşmak herkesin görevi”
Antibiyotiklerin artık zatürre, verem (tüberküloz), bel soğukluğu (gonore) ve kan zehirlenmesi (sepsis) gibi hastalıklarda eskisi kadar etkili olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Abacıoğlu, bu hastalıkların etkin olarak tedavi edilmedikleri takdirde ölüme kadar giden ciddi sonuçları olabildiğini bildirdi. Antibiyotik direnci ile savaşmanın herkesin görevi olduğunu aktaran Prof. Dr. Abacıoğlu, “Antibiyotik direncini küresel bir sorun haline getiren birçok faktör var. Antibiyotiklere reçetesiz ulaşabilmesi, sağlık çalışanları tarafından standart olmayan tedaviler uygulanması, hayvancılıkta yaygın ve yanlış kullanım sayılabilir. Dolayısıyla, antibiyotik direnci ile savaşta halka, sağlık çalışanlarına, sağlık bakanlığına, hayvancılık sektörüne ve ilaç endüstrisine büyük görevler düşüyor” dedi.
Vatandaşların ellerini düzenli yıkaması, aşı olması, hasta kişilerle temas etmeyerek kendini enfeksiyonlardan korumasının önem kazandığını kaydeden Prof. Dr. Abacıoğlu, “Antibiyotikler sadece hekimler tarafından önerildiğinde, önerilen doz ve sürede kullanılmalıdır. Başkalarının ilaçlarını kullanmamak ve başkalarına kendi ilaçlarını önermemek gerekiyor. Sağlık çalışanları, kişileri enfeksiyonlardan korumak için eğitim, el yıkama, aşılama gibi etkinliklere önem vermelidir. Bakteri enfeksiyonlarından kuşkulanıldığında, kültür-antibiyogram testi yaptırarak etkeni ve doğru antibiyotiği belirlemeleri gerekir. Ülkemizde antibiyotiklere reçetesiz erişimin engellenmesi önemli bir adımdır. Bu ve benzeri politikaların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği ile kapsamı hayvancılığı kapsayacak şekilde genişletilmesi, diğer yandan enfeksiyon kontrolü ve önlenmesine yönelik politikaların da geliştirilmesi ve uygulanması gereklidir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Abacıoğlu, antibiyotik direncinin tüm dünyada hızla yayıldığını, dirençli bakterilere bağlı ciddi, öldürücü enfeksiyonlarda kullanılabilecek yeni antibiyotiklerin keşfi için yoğun araştırmalar yapılmasına karşın bunun çok yavaş ilerleyen bir süreç olduğunu da kaydetti.
Prof. Dr. Abacıoğlu, kısa süre içinde yeni bir ilacın üretiminin de gündemde olmadığını da belirtti.