Cam Tozunun Zarafet Yolculuğu Açıklaması Mine

Tarihi, milattan önce 13. yüzyılda Mısır'a kadar dayanan mineleme tekniği, cam tozunun yüksek ateşte metali renklendirmek için kullanıldığı en kıymetli tekniklerden birisi olarak tanımlanıyor Metal üzerinde yaklaşık 800 derecede fırınlanan cam tozu, farklı medeniyetlerde takılar ya da dini ikonalara, Osmanlı'da ise çoğunlukla lale ve karanfil desenlerine dönüşüyor Takı tasarımcısı Bayraktar: 'Bu sanatı Türkiye'ye gelip eğitim veren Amerikalı bir uzmandan öğrendim. Tabii ki bu sanatı devam ettiren ustalarımız var ama eğitim veren yok'

GÜÇ GÖNEL SAĞIROĞLU - Tarihi milattan önce 13. yüzyıla uzanan mine sanatı, cam tozunu yüzlerce yıla meydan okuyan sanat eserlerine dönüştürüyor.

İstanbul'daki Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi'nin tam karşısındaki, 1692 yılı yapımı Buhara Özbekler Tekkesi, bugünlerde İstanbul Tasarım Merkezi'ne ev sahipliği yapıyor. Defterdar İsmail Bey tarafından yaptırılan bina, Binbirdirek Mahallesi'nin tarih kokan sokaklarında kendine özgü mimarisiyle öne çıkıyor.

Restorasyonu 2007-2008 yıllarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan merkezde, tezhipten hata, geometrik desenlerden üç boyutlu uygulamalara kadar çeşitli alanlarda kurslar düzenleniyor. Metali renklendirmek için tercih edilen metotlar içinde en kıymetlilerden birisi olan mineleme (emay) tekniği derslerini ise takı tasarımı alanında araştırmaları ve özgün tasarımları bulunan Fatma Nur Bayraktar veriyor.

Kursiyerlere hayal güçlerini özgün tasarımlarla buluşturmanın inceliklerini öğreten Bayraktar, cam tozunun yüzlerce yıla meydan okuyan sanat eserlerine dönüşmesinin öyküsünü AA muhabiriyle paylaştı.

- Mısır'dan Osmanlı'ya mine

Fatma Nur Bayraktar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mineleme tekniklerinin ilk örneklerinin, milattan önce 13. yüzyılda Mısır'da görülmeye başladığını anlattı.

O yıllardaki mineleme tekniğinin seramik sırını andırdığına değinen Bayraktar, bugünkü mineye en yakın örneklere ise milattan sonra 12. yüzyılda Avrupa'da rastlandığını dile getirdi.

Osmanlı İmparatorluğu'nun ise mineleme tekniğiyle 14. yüzyılda tanıştığını ifade eden Bayraktar, 'Osmanlı'da mücevherlerde renkli taşlar kullanılıyordu. Elmasın yanında zümrüt, yakut ve safiri bolca kullanmış Osmanlı'daki sadekarlar 14. yüzyıl ile mücevhere renk vermek için taş dışında alternatif olarak mine kullanmaya başlıyorlar.' dedi.

Osmanlı'da çoğunlukla 'plique a jour' ve 'cloissone' mineleme tekniklerinin kullanıldığını belirten Bayraktar, en sık kullanılan rengin de kobalt tonunda lacivert olduğunu dile getirdi.

Osmanlı'ya özgü desenlerin de diğer sanat dallarından pek farklı olmadığının altını çizen Bayraktar, 'Genel olarak, lale ve karanfil motiflerini kullanıyorlar. Bitkisel ve Rumi motifler de var.' diye konuştu.

- 'Yeni nesil mineden bihaber'

Fatma Nur Bayraktar, mineleme tekniğinin bir nesil önce çok iyi bilindiğine de işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Annelerimiz mine sanatını biliyorlar. Kuyumculukta kullanıldığını biliyorlar. 'Mine' dediğimizde 'O ne?' demiyorlar. Ama yeni nesil ne yazık ki mineden bihaber. Ben bu sanatı Türkiye'ye gelip eğitim veren Amerikalı bir uzmandan öğrendim. Tabii ki bu sanatı devam ettiren ustalarımız var ama eğitim veren yok. Gönül ister ki eğitim verenler çoğalsın. Eğitim verilsin ki bu teknik ölmesin, çünkü çok kıymetli.'

Minenin aslında 'cam tozu' olduğuna da işaret eden Bayraktar, minenin metal üzerinde eriyebilmesi için yaklaşık 800 derece sıcaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi. Minenin 'bir renklendirme sanatı' olduğunu da vurgulayan Bayraktar, 'Özellikle plique a jour, cloissone gibi teknikler sabır istiyor. Bazı çalışmalar var, 12 kez, 13 kez fırına girmesi gerekiyor. Uygulamaya başlamadan önce metali de temizlemeniz gerekiyor. Hem sevgi hem de sabır istiyor, bu da değerine ve pahasına yansıyor.' ifadelerini kullandı.

- 'Cam tozuna rengi metal oksitler veriyor'

Cam tozuna rengi ise metal oksitlerin verdiğini anlatan Bayraktar, her renk için ayrı bir metalin oksidinin kullanıldığını ifade etti. Ara renkler için de birkaç metal oksit türünün bir arada kullanıldığını belirten Bayraktar, 'Örneğin bakır tene temas ettikçe, havayla temas ettikçe oksitlenir ve yeşil bir renk alır. İşte mineye yeşil rengi, bakır oksit verir.' diye konuştu.

İstanbul Tasarım Merkezi'nde yaz aylarında açtıkları kursun 26 Ağustos'ta sona ereceğini kaydeden Bayraktar, mineleme sanatına merakı olanları eylül ayında açılacak yeni kurs döneminde ağırlamayı beklediklerini sözlerine ekledi.

Takı ve aksesuar atölyesine gelerek, Fatma Nur Bayraktar'dan mineleme teknikleriyle ilgili ders alan Nilgün Kadıoğlu da kuyumculuk alanında bütün eğitimleri aldığını, bir tek sıcak mine tekniğini öğrenmediğini söyledi.

Kursa katılarak mineleme tekniklerini öğrenmeyi istediğini dile getiren Bayraktar, 'Çok zevkli bir teknik. Sanatla ilgilenmeyi çok seviyorum. Bu tekniğin de kolay olduğunu düşünüyorum. Püf noktalarını Fatma Hanım'dan öğreneceğiz.' dedi.

Kaynak: AA