Güvenlik Uzmanı Ağar Açıklaması
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, 14 Temmuz 1959’da Kerkük’te yaşanan Türkmen katliamının yıl dönümünde, "Bugün Türkiye adı konmamış ve konmayacak 4. Nesil (asimetrik) savaşın tam göbeğinde, etkisi ve tehdidi altındadır.Ve bu savaşın kazananını-kaybedenini ve Anadolu’nun geleceğini, bam telinde Kerkük ve Telafer’in akıbeti belirleyecektir" dedi.
Güvenlik uzmanı Ağar, bundan tam 58 yıl önce ‘tam da Irak Cumhuriyetin ilanının birinci yılında ve kutlamaları sırasında” Kerkük’te, kentin içinden geçen Hassa suyu civarında kentteki Türkmenlerin (Irak Türklerinin) ileri gelenleri başta olmak üzere 38 Türkmen planlı ve organize şekilde katledildiğini hatırlatarak kentin diğer alanlarında katledilenlerle birlikte sayının 50’yi aştığını ifade etti.
Bu dramatik çaresizliğin Kerkük’te ve çevresinde üç gün boyunca devam ettiğini belirten Ağar, "Katliamdan tam bir yıl önce darbe yapan kralı deviren Irak Ordusunun ‘Kimyası Sosyalist-Arap Milliyetçisi’ bir generali olmakla birlikte, aslında bir Feyli Kürdü (Şii Kürt) olan General Abdülkerim Kasım ve o sırada Ruslar tarafından mareşal ilan edilip Abdülkerim Kasım’a oldukça (!) yakın duran Molla Mustafa Barzani’yi anlamak, Türkmen katliamı için yapılan silahlı yığınağı, planlamayı, uygulamayı ve alanları okumak, kimlere ve nasıl fayda ve sonuç ürettiği görmek; Ortadoğu’yu, bugünü ve özellikle DEAŞ kaosunu anlamak isteyenler için büyük fırsat" dedi.
“Kerkük’ün savunması Telafer’den başlar. Anadolu’nun savunması ise Kerkük’ten” sözlerini hatırlatan Ağar şunları kaydetti:
"Siz cümleyi şöyle de kurabilirsiniz: Kerkük’ün geleceği Telafer’in elindedir. Anadolu’nun geleceği de Kerkük’ün... Sadece bu yüzden Kerkük ve Telafer hamasetin konusu değildir. Tam anlamıyla Jeostratejik-Jeopolitik ve üst düzey demografinin can alıcı unsurudur. DEAŞ krizi patlak verdiğinden beri krizin kalbinde hep Kerkük’ün ve Telafer’in olduğunu anlatmaya çalıştım. Ve bugün geldiğimiz noktada ‘havzası ile birlikte’ gözümüzden ısrarla kaçırılmaya ve etkimizden uzak tutulmaya çalışılan Kerkük-Telafer hattı tam bir oldu bitti ile karşı karşıyadır.Yıllar içinde demografisinin bozulduğu, jeopolitik inisiyatifleri ellerinden alındığı yetmezmiş gibi, DEAŞ’la birlikte kim vurduya gitmiş, yüz binlercesi topraklarından çıkmak zorunda kalmış, binlercesi katledilmiş, çok değil son bir hafta içinde 200 Türkmen Telafer’de DEAŞ’ın kanlı elleriyle infaz edilmiş durumda. Ve aslında yaşanan bu oldu bitti, amaçlanan Anadolu oldubittisinin alt yapısını da çoktan oluşturmaya başlamış."
Ağar şöyle devam etti:
"11 Temmuz 2015’de başlayan ‘bizim meskun mahal çatışmaları diye bildiğimiz’ Cumhuriyet tarihinin en büyük silahlı kalkışması, neredeyse tam bir sene sonra 15 Temmuz 2016’da yaşamak zorunda kaldığımız FETO darbe girişimi, Fırat Kalkanında yaşadığımız olağanüstü güçlü doğrusal-dolaylı ve asimetrik saldırılar, dağlardaki PKK’nın üretmeye çalıştığı direnç ve yığınak, bütün bu süreçlerde yaşadığımız alana ve zamana yayılı bileşik ve birleşik terör ile diğer milli güç unsurlarımızın yaşadığı diğer saldırılar-baskılar-uyutma çabaları, başta Kerkük-Telafer olmak üzere DEAŞ-YPG/PKK, Haşdi eş-Şabi oldu bittileriyle doğrudan bağlantılıdır.
Türkiye’nin ‘PKK-DEAŞ-Yasa dışı Silahlı Sol’ terörü, FETÖ darbe girişimi ile kendi içine gömülmesi amaçlanmış, hatta ve hatta vatanı bölünemese-parçalanamasa, devleti yıkılamasa, ordusu dağıtılamasa, milleti iç savaşa sürüklenemese bile, ağır yaralı ve hasarlı, Kerkük ve Telafer özelinde Irak ve Suriye’deki bütün oldu-bittilere kayıtsız ve etkisiz kalması planlanmış ve uygulama konulmuştur.
Bugün Türkiye adı konmamış ve konmayacak 4. Nesil (asimetrik) savaşın tam göbeğinde, etkisi ve tehdidi altındadır.Ve bu savaşın kazananını-kaybedenini ve Anadolu’nun geleceğini, bam telinde Kerkük ve Telafer’in akıbeti belirleyecektir."
FETÖ’nün ortaya koyduğu ihanet tescilli olduğuna dikkat çeken Ağar, "Kimin kucağında olduğu da... Peki vatana ve millete karşı icra bu ihanetin kökeninde ne var? Bana sorarsanız bunun tek nedeni içinde olduğu ve baş rolünü oynadığı Ilımlı İslam modeli...
Ve Ilımlı İslam, aslında gerçek İslam’a ihanet. Aslında Allah’a ihanet. FETÖ’nun vatana, millete, devlete ve Mehmetçik’e ihaneti aslında düştüğü sapık inanç anlayışının doğal yansımasından başka bir şey değil.
FETÖ, Türkiye’yi hedef almış ilgili iradelerin ortak bir projesi olan Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam’ın taşeronu olmasaydı, bu yolla etkilediği kitleleri ve kavramları tahrife ve bozguna soyunmasaydı, üniformalarımız ve silahlarımızı çalmış teröristleriyle bizi, devletimizi ve Mehmetçiğimizi vurmazdı. O yüzden FETÖ’yu mimarlarına anlatmaya, oradan medet ummaya gerek yok. Oyunu başka yerden kurmaya bakalım. Aynı kavramsal yaklaşım DEAŞ için de geçerli. Onun tekfirci anlayışı da FETÖ ile ortak.
Ve işin görünmeye muhtaç en önemli yanı; İslam’dan gözükerek İslam’ı tahrif etme ve İslam toplumlarını bozguna uğratma da hiç de yalnız olmadıkları!
Ortada anlaşılması, tahlil edilmesi, çözüm üretilmesi ve karşı etki ile ortadan kaldırılması gereken çok çok büyük bir canlı putlar tehdidi var" değerlendirmesini yaptı.
Bu milletin Temmuz sıcağında ateşle ve acıyla çok imtihan olduğunu vurgulayan Ağar, "Tam da FETÖ’de, meskun mahallerde, Kerkük’te oldu gibi. Ama Temmuzlar iyi okunursa, gereği yapılırsa, Ağustos’ta zafer vardır. Evet, bütün zorluğuna rağmen buralarda bizim için çok büyük bir fırsat var. Nerede yanlış yaptığımızı anlamanın fırsatı."
Kaynak: İHA
Bu dramatik çaresizliğin Kerkük’te ve çevresinde üç gün boyunca devam ettiğini belirten Ağar, "Katliamdan tam bir yıl önce darbe yapan kralı deviren Irak Ordusunun ‘Kimyası Sosyalist-Arap Milliyetçisi’ bir generali olmakla birlikte, aslında bir Feyli Kürdü (Şii Kürt) olan General Abdülkerim Kasım ve o sırada Ruslar tarafından mareşal ilan edilip Abdülkerim Kasım’a oldukça (!) yakın duran Molla Mustafa Barzani’yi anlamak, Türkmen katliamı için yapılan silahlı yığınağı, planlamayı, uygulamayı ve alanları okumak, kimlere ve nasıl fayda ve sonuç ürettiği görmek; Ortadoğu’yu, bugünü ve özellikle DEAŞ kaosunu anlamak isteyenler için büyük fırsat" dedi.
“Kerkük’ün savunması Telafer’den başlar. Anadolu’nun savunması ise Kerkük’ten” sözlerini hatırlatan Ağar şunları kaydetti:
"Siz cümleyi şöyle de kurabilirsiniz: Kerkük’ün geleceği Telafer’in elindedir. Anadolu’nun geleceği de Kerkük’ün... Sadece bu yüzden Kerkük ve Telafer hamasetin konusu değildir. Tam anlamıyla Jeostratejik-Jeopolitik ve üst düzey demografinin can alıcı unsurudur. DEAŞ krizi patlak verdiğinden beri krizin kalbinde hep Kerkük’ün ve Telafer’in olduğunu anlatmaya çalıştım. Ve bugün geldiğimiz noktada ‘havzası ile birlikte’ gözümüzden ısrarla kaçırılmaya ve etkimizden uzak tutulmaya çalışılan Kerkük-Telafer hattı tam bir oldu bitti ile karşı karşıyadır.Yıllar içinde demografisinin bozulduğu, jeopolitik inisiyatifleri ellerinden alındığı yetmezmiş gibi, DEAŞ’la birlikte kim vurduya gitmiş, yüz binlercesi topraklarından çıkmak zorunda kalmış, binlercesi katledilmiş, çok değil son bir hafta içinde 200 Türkmen Telafer’de DEAŞ’ın kanlı elleriyle infaz edilmiş durumda. Ve aslında yaşanan bu oldu bitti, amaçlanan Anadolu oldubittisinin alt yapısını da çoktan oluşturmaya başlamış."
Ağar şöyle devam etti:
"11 Temmuz 2015’de başlayan ‘bizim meskun mahal çatışmaları diye bildiğimiz’ Cumhuriyet tarihinin en büyük silahlı kalkışması, neredeyse tam bir sene sonra 15 Temmuz 2016’da yaşamak zorunda kaldığımız FETO darbe girişimi, Fırat Kalkanında yaşadığımız olağanüstü güçlü doğrusal-dolaylı ve asimetrik saldırılar, dağlardaki PKK’nın üretmeye çalıştığı direnç ve yığınak, bütün bu süreçlerde yaşadığımız alana ve zamana yayılı bileşik ve birleşik terör ile diğer milli güç unsurlarımızın yaşadığı diğer saldırılar-baskılar-uyutma çabaları, başta Kerkük-Telafer olmak üzere DEAŞ-YPG/PKK, Haşdi eş-Şabi oldu bittileriyle doğrudan bağlantılıdır.
Türkiye’nin ‘PKK-DEAŞ-Yasa dışı Silahlı Sol’ terörü, FETÖ darbe girişimi ile kendi içine gömülmesi amaçlanmış, hatta ve hatta vatanı bölünemese-parçalanamasa, devleti yıkılamasa, ordusu dağıtılamasa, milleti iç savaşa sürüklenemese bile, ağır yaralı ve hasarlı, Kerkük ve Telafer özelinde Irak ve Suriye’deki bütün oldu-bittilere kayıtsız ve etkisiz kalması planlanmış ve uygulama konulmuştur.
Bugün Türkiye adı konmamış ve konmayacak 4. Nesil (asimetrik) savaşın tam göbeğinde, etkisi ve tehdidi altındadır.Ve bu savaşın kazananını-kaybedenini ve Anadolu’nun geleceğini, bam telinde Kerkük ve Telafer’in akıbeti belirleyecektir."
FETÖ’nün ortaya koyduğu ihanet tescilli olduğuna dikkat çeken Ağar, "Kimin kucağında olduğu da... Peki vatana ve millete karşı icra bu ihanetin kökeninde ne var? Bana sorarsanız bunun tek nedeni içinde olduğu ve baş rolünü oynadığı Ilımlı İslam modeli...
Ve Ilımlı İslam, aslında gerçek İslam’a ihanet. Aslında Allah’a ihanet. FETÖ’nun vatana, millete, devlete ve Mehmetçik’e ihaneti aslında düştüğü sapık inanç anlayışının doğal yansımasından başka bir şey değil.
FETÖ, Türkiye’yi hedef almış ilgili iradelerin ortak bir projesi olan Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam’ın taşeronu olmasaydı, bu yolla etkilediği kitleleri ve kavramları tahrife ve bozguna soyunmasaydı, üniformalarımız ve silahlarımızı çalmış teröristleriyle bizi, devletimizi ve Mehmetçiğimizi vurmazdı. O yüzden FETÖ’yu mimarlarına anlatmaya, oradan medet ummaya gerek yok. Oyunu başka yerden kurmaya bakalım. Aynı kavramsal yaklaşım DEAŞ için de geçerli. Onun tekfirci anlayışı da FETÖ ile ortak.
Ve işin görünmeye muhtaç en önemli yanı; İslam’dan gözükerek İslam’ı tahrif etme ve İslam toplumlarını bozguna uğratma da hiç de yalnız olmadıkları!
Ortada anlaşılması, tahlil edilmesi, çözüm üretilmesi ve karşı etki ile ortadan kaldırılması gereken çok çok büyük bir canlı putlar tehdidi var" değerlendirmesini yaptı.
Bu milletin Temmuz sıcağında ateşle ve acıyla çok imtihan olduğunu vurgulayan Ağar, "Tam da FETÖ’de, meskun mahallerde, Kerkük’te oldu gibi. Ama Temmuzlar iyi okunursa, gereği yapılırsa, Ağustos’ta zafer vardır. Evet, bütün zorluğuna rağmen buralarda bizim için çok büyük bir fırsat var. Nerede yanlış yaptığımızı anlamanın fırsatı."