Engelli Sanatçı Hayalleri Yumurta Kabuğuna Aktarıyor
Ortopedik yürüme engelli Yumurta Kabuğu Oyma Sanatçısı Hamit Hayran, 27 yıldır yumurta kabuğuna şekiller vererek muhteşem eserler ortaya çıkarıyor.
Geçtiğimiz yıllarda Yetenek Sizsiniz Yarışmasına da katılan, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı Türk El Sanatları Şöleni’nde yaptığı eserleri sergileyen ve ziyaretçilerine yumurta oyma sanatı hakkında uygulamalı olarak bilgiler veren Sanatçı Hamit Hayran, yumurta oyma sanatı ile nasıl tanıştığını anlattı. 1990 yılında bu sanatla tanıştığını ifade eden Hayran, “1988 yılında bir elektrik kazası geçirdim ve ortopedik engelli olarak hayatıma devam ediyorum. Sanat hayatım baba mesleğim olan ağaç oymacılığı ile başladı.
Bunlar yıllarca devam ederken heykeltıraş, resim bu sanatlarla 1998‘e kadar devam etti. 1988 yılında kaza geçirdikten sonra tekrar hayata dönüşümde, mana ve anlamını bilerek yaşam şeklimi değiştirmek zorundaydım. Sanatkar olduğumuz için oturduğum yerden ayağa kalkamamıştım. ’Neler yapabilirim? Bundan sonraki hayatıma nasıl bir mana ve anlam veririm?’ diyerek yumurta ile 1990 yılında tanışmış oldum. O gün bugündür çalışmalarımın en güzeli içinde ruh ve bedeni dinlendiren, huzur veren bu sanata 27 yıldır devam ediyorum” dedi.
“İnsanların hayallerini gerçekleştiriyorum”
Yumurta kabuğunun üzerine insanların istediği şekilde çizim ve kesimler uygulayarak kişilerin hayallerini yumurta kabuğuna işlediğini söyleyen Hayran, şöyle devam etti:
“Her yumurtanın kendine has çalışma şekli vardır. Tavuk yumurtasından tutun deve kuşu yumurtasına kadar çalışma prensiplerimiz vardır. Her yumurtanın da kendine has kalınlık, mikro derecesi vardır. Örneğin ördek yumurtasını aldığımız zaman ilk önce orta merkezini işaretler, 35 bin devir olan mikro motorumuzla bu noktayı deleriz. Deldikten sonra şırınga ile hijyenik olarak boşaltırız. Önemli olan her çalıştığımız yumurtada zar çıkmak zorundadır. Bundan sonraki aşamamız temizlemiş olduğumuz yumurtayı kişi veya kişiler ne isterse hayalini gerçekleştirebilmek için yumurtanın üzerine çizimler yaparak kesme anlamında, oyma anlamında da çizimi yapar hem oyma hem de kesme yaparak kişinin hayallerini gerçekleştirmiş oluruz” şeklinde konuştu.
Yumurta kabuğunun sanat eseri haline gelene kadar olan yolculuğunu anlatan Hamit Hayran, “Yumurtaya sadece yumurta gözüyle bakmadan, yani şu günümüzün büyük sıkıntı çektiğimiz olayı 25 kuruş anlamında bakmadan yumurtanın güzelliğini anlatırken bu kabuğun üzerinde her oynadığımız oymada bir mana var, hayalleri gerçekleştiriyoruz demiştim. Buradaki çizim şudur; bağımlı veya bağımsız çizimler vardır. Bağımsız çizgi dediğimiz, bir ağaç figürünü düşünün. Bu bağımsız bir çizgidir. Fakat burada bağımlı olan çizgi buradaki bir arabanın, bir atın bu bağımsız çizgiden bağımlı olan çizgiden arasında ki fark bunun zor oluşudur. Bu bağımlı ve bağımsız çalışmaların arasında en zor çalışmamız hat sanatı çalışmasıdır. Hat sanatı dediğimiz zaman da ortaya şu çıkar. Bir hattatın eliyle kağıt üzerine çizdiği aynı kalınlıktaki çizimi yumurtanın üzerine çizdiğimiz zaman aynı şekilde kesimi yapmak zorundayız. Mikro motor dediğimiz bu aletle burada kesim yaparken çizimi yaparken en ufak bir şekilde sağa veya sola, kesim yaparken içeriye girerse bu harfin daralmasına ve genişlemesine yol açar. O yüzden yumurta sanatı ile en zor çalışmamız hat sanatıdır. El alışkanlığı olduktan sonra bunu da yaparsınız. Burada en önemli olan şudur: ‘Sanat el ile çalışan işçidir. El ve akıl ile çalışan ustadır. El, akıl ve ruhen çalışan sanatkardır’ Sanatkar olabilmesi için evrensel düşünmesi gerekiyor. Daha güzel söyleyebilirsek ‘Elif’ gibi ayakta duran kişidir” ifadelerini kullandı.
“Sanatkar verendir, alan değil”
İnsanlara güzel eserler bıraktığı zaman mutlu olduğunu kaydeden Hayran, "Kişilerin istediği çizimleri buraya nakşederken çizimden kaçarak değil kişinin istediği çizimleri nakşetmek zorundasınız. Sanatkar verendir, alan değildir. Eğilen ve hürmet edendir. Bu şekilde yola çıkarsak yaptığımız bütün çalışmaların sonucuna da ulaşırız. Nasıl ki dünya aleminde yaşarken her eline aldığımız obje yumurtada da olabilir, farklı bir sanat da olabilir. Her aldığım çalışmada kendine has çalışmalar vardır. Onun bilincine varan sanatkar bunun sonucunda da yaptığı eserlerde de ortaya çıkmış oluyor. En güzel eser aslında geriye bıraktığı nesildir aslında. İnsanlara güzel eser bırakabiliyorsam ben o zaman mutluyum” dedi.
“Yumurta kabuğu oyma sanatı Mimar Sinan’dan gelir”
Mimar Sinan gibi kalıcı eserlerin ortaya çıktığını dile getiren Hayran, “Yumurta kabuğu oyma sanatı Mimar Sinan’dan gelir derim ama oymacılık değildir paskalya bayramındaki gibi. Yumurtanın akıyla bu da bir sanattır. Muhteşem bir sanattır. Bugünün zamanıyla beton ile yapılan eserler ama elli yıl sonra garantisi yoktur. Mimar Sinan’ın aklıyla yaptığı o binalar hala yüzyıllardır ayakta duruyor. Yumurta sanatına 1990’da başladığımda internet, sosyal faaliyet, görüntü almak, kitaplar da yoktu. Sanatımız da 27 yıllık bir eserlerle devam etmektedir” dedi.
“Amacım bu sanatı göstermekti”
Ünlü yarışma programına da katılarak sanatı gösterme amacına da ulaştığının altını çizen Yumurta Kabuğu Oyma Sanatçısı Hamit Hayran, sözlerini şöyle noktaladı:
“Yetenek Sizsiniz Programına çıkıp Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sanatın var olduğunu göstermekti, orayı kullanmak değildi amacım. Bunu da başardığıma inanıyorum. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sanatın var olduğunu ispatlamaktı. Onun değerini ortaya koydum ve çekildim. O zaman doğrudur tektim ama şu anda ben tek değilim, şu an çok güzel sanatkar dostlarımız da var onlarla da tanıştık başladık ve şu an Türkiye’nin her yerinde öğrencilerimiz var.”
Kaynak: İHA
Bunlar yıllarca devam ederken heykeltıraş, resim bu sanatlarla 1998‘e kadar devam etti. 1988 yılında kaza geçirdikten sonra tekrar hayata dönüşümde, mana ve anlamını bilerek yaşam şeklimi değiştirmek zorundaydım. Sanatkar olduğumuz için oturduğum yerden ayağa kalkamamıştım. ’Neler yapabilirim? Bundan sonraki hayatıma nasıl bir mana ve anlam veririm?’ diyerek yumurta ile 1990 yılında tanışmış oldum. O gün bugündür çalışmalarımın en güzeli içinde ruh ve bedeni dinlendiren, huzur veren bu sanata 27 yıldır devam ediyorum” dedi.
“İnsanların hayallerini gerçekleştiriyorum”
Yumurta kabuğunun üzerine insanların istediği şekilde çizim ve kesimler uygulayarak kişilerin hayallerini yumurta kabuğuna işlediğini söyleyen Hayran, şöyle devam etti:
“Her yumurtanın kendine has çalışma şekli vardır. Tavuk yumurtasından tutun deve kuşu yumurtasına kadar çalışma prensiplerimiz vardır. Her yumurtanın da kendine has kalınlık, mikro derecesi vardır. Örneğin ördek yumurtasını aldığımız zaman ilk önce orta merkezini işaretler, 35 bin devir olan mikro motorumuzla bu noktayı deleriz. Deldikten sonra şırınga ile hijyenik olarak boşaltırız. Önemli olan her çalıştığımız yumurtada zar çıkmak zorundadır. Bundan sonraki aşamamız temizlemiş olduğumuz yumurtayı kişi veya kişiler ne isterse hayalini gerçekleştirebilmek için yumurtanın üzerine çizimler yaparak kesme anlamında, oyma anlamında da çizimi yapar hem oyma hem de kesme yaparak kişinin hayallerini gerçekleştirmiş oluruz” şeklinde konuştu.
Yumurta kabuğunun sanat eseri haline gelene kadar olan yolculuğunu anlatan Hamit Hayran, “Yumurtaya sadece yumurta gözüyle bakmadan, yani şu günümüzün büyük sıkıntı çektiğimiz olayı 25 kuruş anlamında bakmadan yumurtanın güzelliğini anlatırken bu kabuğun üzerinde her oynadığımız oymada bir mana var, hayalleri gerçekleştiriyoruz demiştim. Buradaki çizim şudur; bağımlı veya bağımsız çizimler vardır. Bağımsız çizgi dediğimiz, bir ağaç figürünü düşünün. Bu bağımsız bir çizgidir. Fakat burada bağımlı olan çizgi buradaki bir arabanın, bir atın bu bağımsız çizgiden bağımlı olan çizgiden arasında ki fark bunun zor oluşudur. Bu bağımlı ve bağımsız çalışmaların arasında en zor çalışmamız hat sanatı çalışmasıdır. Hat sanatı dediğimiz zaman da ortaya şu çıkar. Bir hattatın eliyle kağıt üzerine çizdiği aynı kalınlıktaki çizimi yumurtanın üzerine çizdiğimiz zaman aynı şekilde kesimi yapmak zorundayız. Mikro motor dediğimiz bu aletle burada kesim yaparken çizimi yaparken en ufak bir şekilde sağa veya sola, kesim yaparken içeriye girerse bu harfin daralmasına ve genişlemesine yol açar. O yüzden yumurta sanatı ile en zor çalışmamız hat sanatıdır. El alışkanlığı olduktan sonra bunu da yaparsınız. Burada en önemli olan şudur: ‘Sanat el ile çalışan işçidir. El ve akıl ile çalışan ustadır. El, akıl ve ruhen çalışan sanatkardır’ Sanatkar olabilmesi için evrensel düşünmesi gerekiyor. Daha güzel söyleyebilirsek ‘Elif’ gibi ayakta duran kişidir” ifadelerini kullandı.
“Sanatkar verendir, alan değil”
İnsanlara güzel eserler bıraktığı zaman mutlu olduğunu kaydeden Hayran, "Kişilerin istediği çizimleri buraya nakşederken çizimden kaçarak değil kişinin istediği çizimleri nakşetmek zorundasınız. Sanatkar verendir, alan değildir. Eğilen ve hürmet edendir. Bu şekilde yola çıkarsak yaptığımız bütün çalışmaların sonucuna da ulaşırız. Nasıl ki dünya aleminde yaşarken her eline aldığımız obje yumurtada da olabilir, farklı bir sanat da olabilir. Her aldığım çalışmada kendine has çalışmalar vardır. Onun bilincine varan sanatkar bunun sonucunda da yaptığı eserlerde de ortaya çıkmış oluyor. En güzel eser aslında geriye bıraktığı nesildir aslında. İnsanlara güzel eser bırakabiliyorsam ben o zaman mutluyum” dedi.
“Yumurta kabuğu oyma sanatı Mimar Sinan’dan gelir”
Mimar Sinan gibi kalıcı eserlerin ortaya çıktığını dile getiren Hayran, “Yumurta kabuğu oyma sanatı Mimar Sinan’dan gelir derim ama oymacılık değildir paskalya bayramındaki gibi. Yumurtanın akıyla bu da bir sanattır. Muhteşem bir sanattır. Bugünün zamanıyla beton ile yapılan eserler ama elli yıl sonra garantisi yoktur. Mimar Sinan’ın aklıyla yaptığı o binalar hala yüzyıllardır ayakta duruyor. Yumurta sanatına 1990’da başladığımda internet, sosyal faaliyet, görüntü almak, kitaplar da yoktu. Sanatımız da 27 yıllık bir eserlerle devam etmektedir” dedi.
“Amacım bu sanatı göstermekti”
Ünlü yarışma programına da katılarak sanatı gösterme amacına da ulaştığının altını çizen Yumurta Kabuğu Oyma Sanatçısı Hamit Hayran, sözlerini şöyle noktaladı:
“Yetenek Sizsiniz Programına çıkıp Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sanatın var olduğunu göstermekti, orayı kullanmak değildi amacım. Bunu da başardığıma inanıyorum. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sanatın var olduğunu ispatlamaktı. Onun değerini ortaya koydum ve çekildim. O zaman doğrudur tektim ama şu anda ben tek değilim, şu an çok güzel sanatkar dostlarımız da var onlarla da tanıştık başladık ve şu an Türkiye’nin her yerinde öğrencilerimiz var.”