Orucun İnsana Olumlu Etkileri
Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Sinan İnci, Ramazan ayı nedeniyle, kalp ve tansiyon hastalarına uyarılarda bulundu.
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Sinan İnci, kalp hastalıklarının geniş bir yelpaze olduğunu bu nedenle tüm kalp damar hastalarını aynı kefeye koymanın doğru olmadığını belirterek, “Düşünülenin aksine kalp hastalarının çoğunluğu doktor kontrolünde oruç tutabilirler" dedi.
Oruç tutmanın kalp ve damar sistemine olumlu etkisi olduğunu belirten Dr. İnci, Ramazan ayının birçok kötü alışkanlıkları engellediğini söyledi.
Kardiyolog Dr. İnci, “Ramazan hem vücut hem de ruh sağlığı için eşi bulunmaz bir süreçtir. Yalnızca kalp ve damar sağlığı açısından sigara içilmemesi, alkol, uyuşturucu ve damar tıkayıcı kolesterolü yüksek meze ve yemek yemede ölçülü olunması damar tıkanma ve kalp krizi riskini azaltır. İnsanlara iyilik yapmak ve ibadet etmek ruh sağlığımızın üzerine inanılmaz olumlu etkileri vardır. Ruhsal sağlımız demek gereksiz stres hormonlarının salınımının azalması ve kalp ve damarlarının yıpranmaması demektir. Oruçlu insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda homosistein denilen, fazlalığında damar sertliği ve damar tıkanıklıklarına neden olduğu maddenin kandaki miktarının azaldığı, kalp ve damar hastalıklarıyla ilişkili iltihabi belirteçlerin miktarında azalma olduğu, insülin duyarlığının arttığı bilimsel olarak göstermiştir. Bu açılardan bakıldığında orucun insan vücudu ve metabolizması üzerine oldukça olumlu etkisi vardır. Orucun tutulduğu mevsimler değişmekle birlikte son yıllarda yaz aylarına denk gelmektedir. Bu nedenle kişilerde sıvı kaybına dikkat etmek önemlidir. Güneş altında çalışan bir kişi ile masa başında, klimalı ortamda çalışanlarının sıvı ihtiyacı da farklıdır. Herkes kendi şartlarına göre ayarlamalar yapmalı ve çevre şartlarından da vücudunu korumayı öğrenmelidir” dedi.
‘Oruç tutarken yapılması gerekenler’
Ortalama sağlıklı bir bireyin günde 2.5-3 litre sıvı tüketmesinin sağlımız açısından gerekliliğini vurgulayan Dr. İnci; "Mutlaka sahura kalkmak, sahurda kahvaltı şeklinde beslenmek, 1-2 dilim ekmek, süt, 1 katı yumurta gibi proteinden zengin ve domates, biber, salatalık gibi sebzelerin de eşlik ettiği bir beslenme uygulamak, kuru baklagillerde yapılmış çorba ya da yemeklerden tüketmek gerekir. Özellikle görkemli iftar organizasyonlarından kaçınıp daha sade beslenmeye dikkat etmek gerekmektedir. İftarda hızlı yemek yememek ve yiyecekleri iyi çiğnemek gereklidir. Yüksek kalorili yağlı gıdaların tüketilmemesi, tatlı ve böreklerden kaçınılması aksine iftara öncelikle bir çorba veya hafif kahvaltı ile başlanıp ardında sulu az yağlı yemek, zeytinyağlı bir yemekle devam edilmesi önerilmektedir. Bir süre ara vermek sonra ana yemeğe geçmek çok daha uygun olur. Özellikle sindirimi kolay, esmer makarna, sebze, hoşaf, fırın ve tencere yemekleri önerilmektedir. Izgara, fırın et, balık, tavuk da yenebilir. Sindirim sistemini zorlayacak kızartmalar, sos ve baharatlardan uzak durulmalıdır. Tüketilecek tüm gıdaların kısa bir zaman diliminde tüketilmesi yerine saatlere bölerek ufak porsiyonlar halinde kalbe ek yük getirmeden dengeli bir şekilde tüketilmesi önemli bir konudur. Tatlı ve meyveyi ise daha geç saate, teravih namazı sonrasına bırakmak ve tatlı olarak güllaç, dondurma ve diğer sütlü tatlıları tercih edilmelidir. İçecek olarak çay, ayran, maden suyu tavsiye edilir. Az miktarda kahve de içilebilir Yine ramazan ayı sigarayı bırakmak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir” dedi.
Kaynak: İHA
Oruç tutmanın kalp ve damar sistemine olumlu etkisi olduğunu belirten Dr. İnci, Ramazan ayının birçok kötü alışkanlıkları engellediğini söyledi.
Kardiyolog Dr. İnci, “Ramazan hem vücut hem de ruh sağlığı için eşi bulunmaz bir süreçtir. Yalnızca kalp ve damar sağlığı açısından sigara içilmemesi, alkol, uyuşturucu ve damar tıkayıcı kolesterolü yüksek meze ve yemek yemede ölçülü olunması damar tıkanma ve kalp krizi riskini azaltır. İnsanlara iyilik yapmak ve ibadet etmek ruh sağlığımızın üzerine inanılmaz olumlu etkileri vardır. Ruhsal sağlımız demek gereksiz stres hormonlarının salınımının azalması ve kalp ve damarlarının yıpranmaması demektir. Oruçlu insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda homosistein denilen, fazlalığında damar sertliği ve damar tıkanıklıklarına neden olduğu maddenin kandaki miktarının azaldığı, kalp ve damar hastalıklarıyla ilişkili iltihabi belirteçlerin miktarında azalma olduğu, insülin duyarlığının arttığı bilimsel olarak göstermiştir. Bu açılardan bakıldığında orucun insan vücudu ve metabolizması üzerine oldukça olumlu etkisi vardır. Orucun tutulduğu mevsimler değişmekle birlikte son yıllarda yaz aylarına denk gelmektedir. Bu nedenle kişilerde sıvı kaybına dikkat etmek önemlidir. Güneş altında çalışan bir kişi ile masa başında, klimalı ortamda çalışanlarının sıvı ihtiyacı da farklıdır. Herkes kendi şartlarına göre ayarlamalar yapmalı ve çevre şartlarından da vücudunu korumayı öğrenmelidir” dedi.
‘Oruç tutarken yapılması gerekenler’
Ortalama sağlıklı bir bireyin günde 2.5-3 litre sıvı tüketmesinin sağlımız açısından gerekliliğini vurgulayan Dr. İnci; "Mutlaka sahura kalkmak, sahurda kahvaltı şeklinde beslenmek, 1-2 dilim ekmek, süt, 1 katı yumurta gibi proteinden zengin ve domates, biber, salatalık gibi sebzelerin de eşlik ettiği bir beslenme uygulamak, kuru baklagillerde yapılmış çorba ya da yemeklerden tüketmek gerekir. Özellikle görkemli iftar organizasyonlarından kaçınıp daha sade beslenmeye dikkat etmek gerekmektedir. İftarda hızlı yemek yememek ve yiyecekleri iyi çiğnemek gereklidir. Yüksek kalorili yağlı gıdaların tüketilmemesi, tatlı ve böreklerden kaçınılması aksine iftara öncelikle bir çorba veya hafif kahvaltı ile başlanıp ardında sulu az yağlı yemek, zeytinyağlı bir yemekle devam edilmesi önerilmektedir. Bir süre ara vermek sonra ana yemeğe geçmek çok daha uygun olur. Özellikle sindirimi kolay, esmer makarna, sebze, hoşaf, fırın ve tencere yemekleri önerilmektedir. Izgara, fırın et, balık, tavuk da yenebilir. Sindirim sistemini zorlayacak kızartmalar, sos ve baharatlardan uzak durulmalıdır. Tüketilecek tüm gıdaların kısa bir zaman diliminde tüketilmesi yerine saatlere bölerek ufak porsiyonlar halinde kalbe ek yük getirmeden dengeli bir şekilde tüketilmesi önemli bir konudur. Tatlı ve meyveyi ise daha geç saate, teravih namazı sonrasına bırakmak ve tatlı olarak güllaç, dondurma ve diğer sütlü tatlıları tercih edilmelidir. İçecek olarak çay, ayran, maden suyu tavsiye edilir. Az miktarda kahve de içilebilir Yine ramazan ayı sigarayı bırakmak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir” dedi.