Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın Açıklaması 'Kadroya Geçiş Vaadini İmza Altına Alacağız'
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Amalı, fakatlı cümlelere tahammülümüz yok artık. Kamuda görev yapan taşeron işçilerin, memur işi yapıp, işçi kadrosunda bulunanların, beklentilerinin zamana yayılmasını, üzerinde çalışılmasını değil, atılan imzaya sadık kalınmasını, kadroya geçiş vaadinin toplu sözleşmeyle imza altına alınmasını isteyeceğiz" dedi.
Türkiye’nin en büyük emek hareketi olan Memur-Sen, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Kütahya’da kutladı. On binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlamaları Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Talepler Kütahya Zafer Meydan’ında dile getirilerek, emek, kardeşlik, dayanışma ve birlik mesajları verildi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "1 Mayıs’ta birlik mayasının yüreklere çalındığı, kardeşlik harcının inançla karıldığı, beylikten devlete geçiş kararının alındığı diyardayız. Tarihte, ilk toplu sözleşmenin yapıldığı yer olan Kütahya, kamu görevlilerinin ilk toplu sözleşmesini imzalayan Memur-Sen’i, Memur-Sen’lileri bağrına basıyor" dedi.
"Anadolu’nun her yerini, her meydanını 1 Mayıs meydanı bildik"
Tarihte 1 Mayısların olaylı geçtiğini hatırlatarak sözlerini sürdüren Yalçın, "1 Mayıs’ı emeğin hakkını haykırmak yerine kışkırtma ve provokasyon fırsatı olarak görenler olabilir. Kan, vandalizm, anarşizm üzerinden emeğin itibarına, dayanışma zeminine zarar verip, meydanları germek isteyenler olabilir. Biz paylaşmanın, hakça bölüşmenin erdemini anlatma derdindeyken çatışmanın, restleşmenin tezgahını kurmaya, yakmaya, yıkmaya, kırmaya, dökmeye odaklananlar olabilir. Haklarımızı artırmanın, kazanımları çoğaltmanın, çalışma şartlarını insanileştirmenin peşine düşmek yerine geçmişin acıları üzerinden zihinleri bulandırmaya yeltenenler olabilir. Marjinal gruplar 1 Mayıs’ı Taksim’e çıkma ayini görebilir. Aymazlık gösterip bazıları örgütlü gücü ideoloji değirmeninde öğütebilir. Biz bu tuzaklara düşmediğimiz için Anadolu’ya çıktık ve ülkenin her şehrini her meydanını 1 Mayıs Meydanı bildik. Memur-Sen olarak, Ne Taksim’i kutsamayı, Ne de 1977’de Taksim’de yaşanan acıyı yok saymayı da doğru bulmadık. ’1 Mayıs sadece Taksim’de kutlanmalı’ anlayışını haksız, ’1 Mayıs kesinlikle Taksim’de kutlanmamalı’ bakışını yersiz bulduk" değerlendirmesinde bulundu.
"1 Mayıs 1977 Taksim olayları aydınlatılsın"
"Buradan 1 Mayıs vesilesiyle hükümete ve siyasi partilere sesleniyorum" diyen Yalçın, şu çağrıda bulundu:
"1 Mayıs 1977 olaylarını aydınlatacak Meclis Araştırma Komisyonu kurun, faili bulun, 1977 üzerinden alanları gerenlerin sermayelerini de ellerinden alın. Kim yaptı, kimler kan akıttı ise ortaya çıkarın. Gözyaşı dökenler ile kan dökenler birbirinden ayrılsın. Faili meçhul aydınlansın. Hayatını kaybedenlerin ailelerinin gönül huzuru sağlansın. Her 1 Mayıs öncesi haber başlıklarında ’Taksim ısrarı’ yerine, ’Emekçiler milli gelirin adil bir şekilde taksimini istiyor’ manşetleri yer alsın. Emek, hangi meydandan, hangi şehirden, hangi ülkeden ses verirse versin. Bakın biz Kütahya’dayız. Kütahya Zafer Meydanı’nda milletimizle, halkımızlayız. Emeğimiz, haklarımız, kazanımlarımız için buradayız. Daha önce de Ankara’da, Çanakkale’de, Diyarbakır’da, Konya’da ve Maraş’taydık. Emek dayanışmasını her yıl Anadolu’nun farklı bir ikliminde gerçekleştiriyoruz. Yeni, büyük, güçlü Türkiye iradesine destek için buradayız. 4. Dönem Toplu Sözleşme için kurulacak masaya getireceğimiz teklifleri deklare etmek için meydanlardayız."
"Toplu sözleşme masasında tekliflerimiz kazanıma dönüşmeli"
Konuşmasında, Ağustos ayında yapılacak 4. Dönem Toplu Sözleşmesi’ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Yalçın, "Toplu sözleşmede tekliflerimiz kazanıma dönüşmeli" diyerek, talepleri şu şekilde sıraladı:
"İş güvencesi kırmızı çizgimiz 4/B’lilerin, 4/C’lilerin kadroya geçirilmesi en büyük hedefimiz. Amalı, fakatlı cümlelere tahammülümüz yok artık. Kamuda görev yapan taşeron işçilerin, memur işi yapıp, işçi kadrosunda bulunanların, beklentilerinin zamana yayılmasını, üzerinde çalışılmasını değil, atılan imzaya sadık kalınmasını, kadroya geçiş vaadinin toplu sözleşmeyle imza altına alınmasını isteyeceğiz. Ekonomik gelişmişlikten, refah artışından pay isteyeceğiz. Özel sektöre KDV indirimi ile bazı yüklerden muaf tutulurken, kamu görevlilerinin vergi matrahı ile maaf edilmesine hayır diyeceğiz. Türkiye’nin makro ve mikro ekonomik göstergelerinde sürekli bir iyileşme, yükselme ve artış var. Fakat kamu görevlilerinin ek göstergelerinde hala bir artış yok. Genç nüfusumuz bizi, hem bölgede hem de AB nezdinde avantajlı kılıyor. Anayasamız da, aile toplumun temelidir diyor. Eş ve çocuk yardımı hatırı sayılır rakamları bir türlü göremiyor. Yetkili sendika üyeleri ile diğer sendika üyeleri hatta sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında hiçbir fark yok. Yetkili sendika olmanın ya da yetkili sendika üyesi olmanın farklılık oluşturmadığı sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık sistemini değiştirmeyi teklif edeceğiz. Toplu sözleşme ikramiyesinin yetkili sendika üyelerine artırımlı ödenmesini, yetkili sendikaya dayanışma aidatı verilmesini isteyeceğiz. Yapanın da, çatanın da, yatanın da aynı değerlendirildiği bir adaletsizlik kabul edilemez. Dayanışma aidatı gelmeli, örgütlü olanla örgütsüz olan, yetkili olanla yetkisiz olan ayrılmalı, üretim sektöründe nasıl ki patent hakkı ödeniyorsa, dayanışma aidatı da ödenmeli ve bedavadan geçinme dönemi bitmeli, adalet yerini bulmalı. Maaş zammına gelince. Enflasyona karşı koruyan değil, enflasyonun üstünde konuşlanan; Gerçekleşen enflasyon ile tahmini enflasyon verileri arasındaki makası kapatacak, erime riski oluşturmayan oran teklifleriyle masada olacağız. Taban aylıkta artış, emekliliğe etki eden tazminat yansıtma oranlarında yukarı yönlü bakış isteyeceğiz. 16 Nisan’da Türkiye’yi evet ile vesayetten kurtardık ama kamu görevlileri hala 1982 model, Kenan Evren patentli kılık kıyafet yönetmeliğinin vesayeti altında. Toplu sözleşme masasında; kılık-kıyafet serbest olmalı, kamu görevlileri nefes almalı diyeceğiz."
"İş güvencemiz kırmızı çizgimiz"
İş güvencesinin kırmızı çizgileri olduğunun altını çizen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Kütahya Zafer Meydanı’ndan bir kez daha deklare ediyoruz; iş güvencesi Memur-Sen’in kırmızı çizgisidir. Emek ve Dayanışma Günü’nde bir kez daha haykırıyoruz. Çalışma mevzuatı üzerinde restorasyona evet, iş güvencesini deformasyona hayır. İş güvencesine; dokunulmasına da, iş güvencesinin yıpratılmasına da, bunun üzerinden kamu görevlilerinin hedef gösterilmesine de seyirci kalmayız. Tepkimizi verir, alanlara sığmayız. İş güvencesine yönelik her olumsuz adımı, emeğimize, helal ekmeğimize saldırı, taciz sayarız. Performans sistemi diyerek, başarı değerlendirme diyerek, surda gedik açma, iş güvencesi kalesinin altına tünel kazma çabaları varsa; o gediği açtırmayız, o tüneli kazdırmayız. Kaliteli kamu hizmetine, verimliliğe, etkinliğe dair her tür çabanın öncüsü ve paydaşı oluruz. Fakat bu kavramları ve sistemleri Truva atına dönüştürüp iş güvencesinin işgaline ve iptaline izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.
"Mülakata hayır, güvenlik soruşturmasına evet"
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Siyaset ve bürokrasi, iş güvencesini yok etmenin değil, ihanete tevessül etmeyecek insanları istihdam etmenin peşinde olmalı. Bu yüzden, kamuya istihdamda güvenlik soruşturmasına tereddütsüz evet, fakat adil soruşturma yapılması kaydıyla. Bununla birlikte kamu hizmetine ilk defa alınmada mülakata kesinlikle ve kararlı bir şekilde hayır diyoruz. Çünkü mülakatta, adil davranılıp davranılmadığının denetlenemeyeceğini biliyoruz. Kamu işvereni, tekliflerimizi reddetmek için geçmişte mali disiplin ve bütçe imkanları başlıklarıyla gerekçe üretiyordu. 16 Nisan’daki ’Evet’lerle bu gerekçeler, gerçekle ilişkisi olmayan bu cümleler hükmünü yitirdi. Kamu işvereni, Toplu Sözleşme masasına, mali disiplin söylemine sığınarak değil, kamu maliyesine güvenerek oturmalı. Biz şimdi bahane kalmadı ’Evet’ diyeceğiz. Onlar da ’Evet’ demeli. Gelin kamu personel sisteminde de sessiz fakat ses getirecek bir devrim yapalım. Kamu görevlilerini mağdur eden kadro ve derece sınırlamalarını artık kaldıralım. İşçilikte geçen süreleri hizmetten sayalım. Ulaşım ve yemek giderini dahi karşılamayan ’fazla mesai ücreti’ni yükseltelim. Kıdem aylığında süre sınırlamasını kaldıralım, gösterge rakamını artıralım. Yemek yardımının doymaya, giyecek yardımının uygun elbiseyi almaya, yardımların tüm kamu görevlileri için olmaya ihtiyacı var. Emekli maaşı ve ikramiyesi emekleme dönemini geride bırakmalı. Yürüme bile değil, koşma evresine geçmeli. Emekli olunca aile ve çocuklar buharlaşmıyor ama maaşlar buharlaşıyor. Bu tezadı ortadan kaldıralım."
"Memura siyaset hakkı ve grev istiyoruz"
Yalçın, konuşmasında, memura siyaset hakkı ve grev istediklerini vurguladı. Yalçın, "Gelin memura siyaset hakkını verelim. Referandumda gençlere meclisin yolunu açtık. Meclis kapısının memura da açalım. Kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağını da, memura grev yasağını da kaldıralım. İşçi isen siyaset hakkın var. Memursan siyaset hakkın yok. Böyle bir şey olabilir mi? Allah aşkına. Memur-Sen olarak, ’Memur-Sen’e Davet, Tercih Evet’ derken, evet irademizi salonlardan alanlara, sandıklara aktarırken aynı zamanda paketin eksikliğine vurgu yaptık ve bu paket ülkeye istikrar getirir ama siyasette kalite ’Memura Siyaset Hakkı’ verilerek olur dedik. Türkiye’nin gelecek hikayesini destanlaştıracak bu değişime onay veren milletimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz" diye konuştu.
"16 Nisan’da kazanan Türkiye oldu"
16 Nisan’da yapılan ve yüzde 51.4 "Evet" tercihiyle sonuçlanan referandumu değerlendiren Yalçın, şöyle konuştu:
"16 Nisan’daki evet sadece yerel vesayeti bitirmedi. Küresel vesayetin fay hatlarını da titretti. Evet’ler sadece Anayasayı değiştirmekle kalmadı, küresel çetelerin, içimizdeki lejyonerlerin kirli tezgahlarını da bozdu. Referandum sürecinde içeride kurulan tezgahları, dışarıda yürütülen kirli kampanyaları, ihanette ve bölücülükte ortaklığı hepimiz gördük. Almanya ve Hollanda’nın ırkçı tavrını, demokrasi kisveli faşizmini müşahede ettik. Terör örgütlerine sahne kuranları, Cumhurbaşkanına, Bakanlarına, milletvekiline engel çıkaranları, Türkiye’ye kin ve nefretini kusanları hem milletimiz hem de tarih kaydetti.
Referandumda hayır diyen hiçbir vatandaş kaybetmedi. Hayır çıkması için kamp kuran, kamplaşma ve kutuplaşma senaryoları yazan ülkeler, örgütler, sahte müttefikler, vesayetçi muhterisler kaybettiler. Uluslararası çeteler, millet iradesine şaibe şalı atmaya, AGİT heyeti diye Kandil heyetini dünyaya yutturmaya kalktılar. Peki, sonuç ne oldu? Elbette ki avuçlarını yaladılar. 16 Nisan’daki irade sadece küresel vesayet odaklarını rahatsız etmedi. Kestane pazarında yetiştirip, ihanet pazarına sürdükleri Fetanyahu’nun tansiyonu da fırlattı. Kandil’de taşları yerinden oynattı. PKK’nın, FETÖ’nün, DAEŞ’in, DHKP-C’nin heveslerini kursaklarında bıraktı. Evet’ler sadece terör örgütlerini kudurtmadı. AB’sinden, ABD’sine, Hollanda lalesinden, İskandinav tilkisine, Almanya’nın Merkel’ine Brüksel sinsisine, hepsine okkalı bir Osmanlı tokadı vurdu. Referandum sürecinde yaşadıklarımız yanında yanı başımızda Suriye’de, Irak’ta yaşananlar, Filistin’de, Arakan’da yaşananlar tarihin bizi çağırdığını gösteriyor. Mazlumların, mahzunların, açlıkla, susuzlukla imtihan edilenlerin, kaynakları sömürülenlerin bizi beklediğini gösteriyor. İnsanlığın, kadim medeniyetimizin değerlerine, inanç iklimimize ihtiyacı var. Dünyanın, hakkı üstün tutan, adaleti esas alan, zulme karşı dirayeti, mazluma merhameti kuşanan yeni bir düzene, küresel adaleti işleten bir sisteme ihtiyacı var. Akılla, idrakle, şuurla şekillenen ve insanı önceleyen, adaleti hedefleyen bir direnişi başlatmak durumundayız."
15 Temmuz direnişinde 4 şehit veren Memur-Sen üyelerini de anan Yalçın, "15 Temmuz’da FETÖ’nün mankurtlarına, Pensilvanya’nın haydutlarına had bildiren, 27 gün, 27 gece milli irade nöbeti tutan kardeşlerim, Bu 1 Mayıs, 15 Temmuz’dan sonraki ilk 1 Mayıs. Kahramanmaraş’taki 1 Mayıs’ta aramızda olan 4 üyemizi 15 Temmuz’da şehit verdik. Biz biliyor ve inanıyoruz ki şehitler ölmez, şehitler için öldü denilmez. O halde soruyorum sizlere; Enerji-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz Cuma Dağ burada mı? Diyanet-Sen Üyemiz ve Şehidimiz Ali Alıtkan burada mı? Eğitim-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz Yusuf Elitaş burada mı? Eğitim-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz İlhan Varank Hocamız burada mı? Evet, onlar aramızdalar. Evet, onlar soylu mücadelemizde daima yanımızdalar. Onlar bu şahitlikleriyle soylu mücadelemizin yıldızları olarak yaşayacaklar. Bize yol göstermeye, ışık vermeye, rehberlik etmeye devam edecekler" dedi.
"Emeğin ideolojisi olmaz"
Konuşması sık sık sloganlarla bölünen Yalçın, yurt dışında yürüttükleri faaliyetlere ilişkin, "Bugün bu meydanda yurt dışından konfederasyonlarla imzaladığımız ’eğitim-işbirliğ’ protokolü gereği ülkemizde 2 ay misafirimiz olan dünyanın farklı ülkelerinden 25 sendikacı kardeşimiz var. TODAİE, SESRİC ve MEMUR-SEN işbirliğiyle düzenlediğimiz uluslararası eğitim programıyla 25 kardeşimiz ülkelerine ’dış ilişkiler uzmanı’ olarak dönecekler. Medeniyet havzamızdaki ülkelerden, farklı kıtalardan bu programa katılan kardeşlerimize, hem programa iştirak etmeleri hem de Emek ve Dayanışma Günü’nde bizim heyecanımıza refakat etmeleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Kendilerine kuvvetli bir alkış istiyorum. Ayrıca, istiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un sılasından, Arnavutluk’tan misafirlerimiz var. Sendikacı dostlarımız var aramızda. Arnavutluk’un en büyük konfederasyonu olan Arnavutluk Bağımsız İşçi Sendikaları Konfederasyonu (BSPSH) Genel Başkanı değerli dostum Gezim Kalaja Bey’e ve beraberindeki heyete de şahsım, Memur-Sen ailesi ve Türkiye’nin emekçileri, kamu görevlileri adına teşekkür ediyorum" diye konuştu.
"İLO delegeliği Memur-Sen’in hakkıdır"
"Memur-Sen olarak sınırlarımızın dışına sendikal yolculuğu önemsiyor ve bunun için büyük bir gayret gösteriyoruz" diyen Ali Yalçın, "İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde emek komitesi kurulması için inisiyatif aldık. 58 Ülkeden 120 sendikacı ile ’İstanbul Deklarasyonuna’ imza attık. İstiyoruz ki İLO’nun yükü hafiflesin. 57 Ülkeyi kapsayan yeni bir Çalışma Örgütü daha göreve başlasın. Memur-Sen öncülüğünde atılan bu yeni adım emek kesiminde büyük yankı uyandırdı. Amacımız küresel sorunlara küresel çözümler ortaya koymak. Bu arada İLO’da Türkiye’yi temsil yetkisi 65 yıl sonra Memur-Sen’e geçti. Ülkemizdeki en büyük konfederasyon İLO’da çalışanları temsil ediyor. 15 Mayıs 2016 verilerine göre Memur-Sen en yakın konfederasyona 67 bin fark atmıştır. Fark atmakla kalmamış İLO’da Temsil Yetkisine de hak kazanmıştır. Türk-İş Başkanı Sn. Atalay’ın ’Madencilerin hakkını ILO’da Memur- Sen mi savunacak? İşçilerin fazla mesai çalışmalarını, madendeki çalışma koşullarını, özel sektördeki sorunlarını Memur- Sen mi anlatacak? Sorunları bilmeden nasıl çözüm önerisinde bulunacak?’ Anlaşılıyor ki Türk-İş ILO’da kamu görevlileriyle ilgili, bizim emeğimizle ilgili hiç cümle kurmamış. Bizim de öyle yapacağımız sanıyor. Anlaşılan o ki Türk-İş başkanı madenlerde, madenlerin galerilerinde memurların da görev yaptığını dahi bilmiyor. Çalışma hayatının emeğin her kesimini kapsadığını, ILO delegeliğini koruma refleksiyle sümen altı ediyor. ILO’yu işçilerin Uluslararası kuruluşu olarak göstermeye çalışıyor. Sorunları yaşayanlardan öğrenmek çözümleri paydaşlarla geliştirmek ortak akıl, etkili diyalog ve emek için uzlaşma Memur- Sen sendikacılığının temelidir. Sn. Atalay’a buradan sesleniyorum; ne yetki delisi, ne de haksızlığın boyun eğicisi oluruz. Biz Türk-İş le beraber, Hak-İş le beraber ILO’da, bütün dünyada emeğin hakkını haykırmaktan, haklarımız için bir arada olmaktan onur duyarız" ifadelerini kullandı.
Yalçın, konuşmasının sonunda Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı sendikalara ve komisyonlara teşekkür etti.
Ali Yalçın, "1 Mayıs’ta; birlik mayasının yüreklere çalındığı, kardeşlik harcının inançla karıldığı, beylikten devlete geçiş kararının alındığı diyardayız. Tarihte, ilk toplu sözleşmenin yapıldı yer olan Kütahya, kamu görevlilerinin ilk toplu sözleşmesini imzalayan Memur-Sen’i, Memur-Sen’lileri bağrına basıyor" dedi.
Kaynak: İHA
Talepler Kütahya Zafer Meydan’ında dile getirilerek, emek, kardeşlik, dayanışma ve birlik mesajları verildi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "1 Mayıs’ta birlik mayasının yüreklere çalındığı, kardeşlik harcının inançla karıldığı, beylikten devlete geçiş kararının alındığı diyardayız. Tarihte, ilk toplu sözleşmenin yapıldığı yer olan Kütahya, kamu görevlilerinin ilk toplu sözleşmesini imzalayan Memur-Sen’i, Memur-Sen’lileri bağrına basıyor" dedi.
"Anadolu’nun her yerini, her meydanını 1 Mayıs meydanı bildik"
Tarihte 1 Mayısların olaylı geçtiğini hatırlatarak sözlerini sürdüren Yalçın, "1 Mayıs’ı emeğin hakkını haykırmak yerine kışkırtma ve provokasyon fırsatı olarak görenler olabilir. Kan, vandalizm, anarşizm üzerinden emeğin itibarına, dayanışma zeminine zarar verip, meydanları germek isteyenler olabilir. Biz paylaşmanın, hakça bölüşmenin erdemini anlatma derdindeyken çatışmanın, restleşmenin tezgahını kurmaya, yakmaya, yıkmaya, kırmaya, dökmeye odaklananlar olabilir. Haklarımızı artırmanın, kazanımları çoğaltmanın, çalışma şartlarını insanileştirmenin peşine düşmek yerine geçmişin acıları üzerinden zihinleri bulandırmaya yeltenenler olabilir. Marjinal gruplar 1 Mayıs’ı Taksim’e çıkma ayini görebilir. Aymazlık gösterip bazıları örgütlü gücü ideoloji değirmeninde öğütebilir. Biz bu tuzaklara düşmediğimiz için Anadolu’ya çıktık ve ülkenin her şehrini her meydanını 1 Mayıs Meydanı bildik. Memur-Sen olarak, Ne Taksim’i kutsamayı, Ne de 1977’de Taksim’de yaşanan acıyı yok saymayı da doğru bulmadık. ’1 Mayıs sadece Taksim’de kutlanmalı’ anlayışını haksız, ’1 Mayıs kesinlikle Taksim’de kutlanmamalı’ bakışını yersiz bulduk" değerlendirmesinde bulundu.
"1 Mayıs 1977 Taksim olayları aydınlatılsın"
"Buradan 1 Mayıs vesilesiyle hükümete ve siyasi partilere sesleniyorum" diyen Yalçın, şu çağrıda bulundu:
"1 Mayıs 1977 olaylarını aydınlatacak Meclis Araştırma Komisyonu kurun, faili bulun, 1977 üzerinden alanları gerenlerin sermayelerini de ellerinden alın. Kim yaptı, kimler kan akıttı ise ortaya çıkarın. Gözyaşı dökenler ile kan dökenler birbirinden ayrılsın. Faili meçhul aydınlansın. Hayatını kaybedenlerin ailelerinin gönül huzuru sağlansın. Her 1 Mayıs öncesi haber başlıklarında ’Taksim ısrarı’ yerine, ’Emekçiler milli gelirin adil bir şekilde taksimini istiyor’ manşetleri yer alsın. Emek, hangi meydandan, hangi şehirden, hangi ülkeden ses verirse versin. Bakın biz Kütahya’dayız. Kütahya Zafer Meydanı’nda milletimizle, halkımızlayız. Emeğimiz, haklarımız, kazanımlarımız için buradayız. Daha önce de Ankara’da, Çanakkale’de, Diyarbakır’da, Konya’da ve Maraş’taydık. Emek dayanışmasını her yıl Anadolu’nun farklı bir ikliminde gerçekleştiriyoruz. Yeni, büyük, güçlü Türkiye iradesine destek için buradayız. 4. Dönem Toplu Sözleşme için kurulacak masaya getireceğimiz teklifleri deklare etmek için meydanlardayız."
"Toplu sözleşme masasında tekliflerimiz kazanıma dönüşmeli"
Konuşmasında, Ağustos ayında yapılacak 4. Dönem Toplu Sözleşmesi’ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Yalçın, "Toplu sözleşmede tekliflerimiz kazanıma dönüşmeli" diyerek, talepleri şu şekilde sıraladı:
"İş güvencesi kırmızı çizgimiz 4/B’lilerin, 4/C’lilerin kadroya geçirilmesi en büyük hedefimiz. Amalı, fakatlı cümlelere tahammülümüz yok artık. Kamuda görev yapan taşeron işçilerin, memur işi yapıp, işçi kadrosunda bulunanların, beklentilerinin zamana yayılmasını, üzerinde çalışılmasını değil, atılan imzaya sadık kalınmasını, kadroya geçiş vaadinin toplu sözleşmeyle imza altına alınmasını isteyeceğiz. Ekonomik gelişmişlikten, refah artışından pay isteyeceğiz. Özel sektöre KDV indirimi ile bazı yüklerden muaf tutulurken, kamu görevlilerinin vergi matrahı ile maaf edilmesine hayır diyeceğiz. Türkiye’nin makro ve mikro ekonomik göstergelerinde sürekli bir iyileşme, yükselme ve artış var. Fakat kamu görevlilerinin ek göstergelerinde hala bir artış yok. Genç nüfusumuz bizi, hem bölgede hem de AB nezdinde avantajlı kılıyor. Anayasamız da, aile toplumun temelidir diyor. Eş ve çocuk yardımı hatırı sayılır rakamları bir türlü göremiyor. Yetkili sendika üyeleri ile diğer sendika üyeleri hatta sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında hiçbir fark yok. Yetkili sendika olmanın ya da yetkili sendika üyesi olmanın farklılık oluşturmadığı sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık sistemini değiştirmeyi teklif edeceğiz. Toplu sözleşme ikramiyesinin yetkili sendika üyelerine artırımlı ödenmesini, yetkili sendikaya dayanışma aidatı verilmesini isteyeceğiz. Yapanın da, çatanın da, yatanın da aynı değerlendirildiği bir adaletsizlik kabul edilemez. Dayanışma aidatı gelmeli, örgütlü olanla örgütsüz olan, yetkili olanla yetkisiz olan ayrılmalı, üretim sektöründe nasıl ki patent hakkı ödeniyorsa, dayanışma aidatı da ödenmeli ve bedavadan geçinme dönemi bitmeli, adalet yerini bulmalı. Maaş zammına gelince. Enflasyona karşı koruyan değil, enflasyonun üstünde konuşlanan; Gerçekleşen enflasyon ile tahmini enflasyon verileri arasındaki makası kapatacak, erime riski oluşturmayan oran teklifleriyle masada olacağız. Taban aylıkta artış, emekliliğe etki eden tazminat yansıtma oranlarında yukarı yönlü bakış isteyeceğiz. 16 Nisan’da Türkiye’yi evet ile vesayetten kurtardık ama kamu görevlileri hala 1982 model, Kenan Evren patentli kılık kıyafet yönetmeliğinin vesayeti altında. Toplu sözleşme masasında; kılık-kıyafet serbest olmalı, kamu görevlileri nefes almalı diyeceğiz."
"İş güvencemiz kırmızı çizgimiz"
İş güvencesinin kırmızı çizgileri olduğunun altını çizen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Kütahya Zafer Meydanı’ndan bir kez daha deklare ediyoruz; iş güvencesi Memur-Sen’in kırmızı çizgisidir. Emek ve Dayanışma Günü’nde bir kez daha haykırıyoruz. Çalışma mevzuatı üzerinde restorasyona evet, iş güvencesini deformasyona hayır. İş güvencesine; dokunulmasına da, iş güvencesinin yıpratılmasına da, bunun üzerinden kamu görevlilerinin hedef gösterilmesine de seyirci kalmayız. Tepkimizi verir, alanlara sığmayız. İş güvencesine yönelik her olumsuz adımı, emeğimize, helal ekmeğimize saldırı, taciz sayarız. Performans sistemi diyerek, başarı değerlendirme diyerek, surda gedik açma, iş güvencesi kalesinin altına tünel kazma çabaları varsa; o gediği açtırmayız, o tüneli kazdırmayız. Kaliteli kamu hizmetine, verimliliğe, etkinliğe dair her tür çabanın öncüsü ve paydaşı oluruz. Fakat bu kavramları ve sistemleri Truva atına dönüştürüp iş güvencesinin işgaline ve iptaline izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.
"Mülakata hayır, güvenlik soruşturmasına evet"
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Siyaset ve bürokrasi, iş güvencesini yok etmenin değil, ihanete tevessül etmeyecek insanları istihdam etmenin peşinde olmalı. Bu yüzden, kamuya istihdamda güvenlik soruşturmasına tereddütsüz evet, fakat adil soruşturma yapılması kaydıyla. Bununla birlikte kamu hizmetine ilk defa alınmada mülakata kesinlikle ve kararlı bir şekilde hayır diyoruz. Çünkü mülakatta, adil davranılıp davranılmadığının denetlenemeyeceğini biliyoruz. Kamu işvereni, tekliflerimizi reddetmek için geçmişte mali disiplin ve bütçe imkanları başlıklarıyla gerekçe üretiyordu. 16 Nisan’daki ’Evet’lerle bu gerekçeler, gerçekle ilişkisi olmayan bu cümleler hükmünü yitirdi. Kamu işvereni, Toplu Sözleşme masasına, mali disiplin söylemine sığınarak değil, kamu maliyesine güvenerek oturmalı. Biz şimdi bahane kalmadı ’Evet’ diyeceğiz. Onlar da ’Evet’ demeli. Gelin kamu personel sisteminde de sessiz fakat ses getirecek bir devrim yapalım. Kamu görevlilerini mağdur eden kadro ve derece sınırlamalarını artık kaldıralım. İşçilikte geçen süreleri hizmetten sayalım. Ulaşım ve yemek giderini dahi karşılamayan ’fazla mesai ücreti’ni yükseltelim. Kıdem aylığında süre sınırlamasını kaldıralım, gösterge rakamını artıralım. Yemek yardımının doymaya, giyecek yardımının uygun elbiseyi almaya, yardımların tüm kamu görevlileri için olmaya ihtiyacı var. Emekli maaşı ve ikramiyesi emekleme dönemini geride bırakmalı. Yürüme bile değil, koşma evresine geçmeli. Emekli olunca aile ve çocuklar buharlaşmıyor ama maaşlar buharlaşıyor. Bu tezadı ortadan kaldıralım."
"Memura siyaset hakkı ve grev istiyoruz"
Yalçın, konuşmasında, memura siyaset hakkı ve grev istediklerini vurguladı. Yalçın, "Gelin memura siyaset hakkını verelim. Referandumda gençlere meclisin yolunu açtık. Meclis kapısının memura da açalım. Kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağını da, memura grev yasağını da kaldıralım. İşçi isen siyaset hakkın var. Memursan siyaset hakkın yok. Böyle bir şey olabilir mi? Allah aşkına. Memur-Sen olarak, ’Memur-Sen’e Davet, Tercih Evet’ derken, evet irademizi salonlardan alanlara, sandıklara aktarırken aynı zamanda paketin eksikliğine vurgu yaptık ve bu paket ülkeye istikrar getirir ama siyasette kalite ’Memura Siyaset Hakkı’ verilerek olur dedik. Türkiye’nin gelecek hikayesini destanlaştıracak bu değişime onay veren milletimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz" diye konuştu.
"16 Nisan’da kazanan Türkiye oldu"
16 Nisan’da yapılan ve yüzde 51.4 "Evet" tercihiyle sonuçlanan referandumu değerlendiren Yalçın, şöyle konuştu:
"16 Nisan’daki evet sadece yerel vesayeti bitirmedi. Küresel vesayetin fay hatlarını da titretti. Evet’ler sadece Anayasayı değiştirmekle kalmadı, küresel çetelerin, içimizdeki lejyonerlerin kirli tezgahlarını da bozdu. Referandum sürecinde içeride kurulan tezgahları, dışarıda yürütülen kirli kampanyaları, ihanette ve bölücülükte ortaklığı hepimiz gördük. Almanya ve Hollanda’nın ırkçı tavrını, demokrasi kisveli faşizmini müşahede ettik. Terör örgütlerine sahne kuranları, Cumhurbaşkanına, Bakanlarına, milletvekiline engel çıkaranları, Türkiye’ye kin ve nefretini kusanları hem milletimiz hem de tarih kaydetti.
Referandumda hayır diyen hiçbir vatandaş kaybetmedi. Hayır çıkması için kamp kuran, kamplaşma ve kutuplaşma senaryoları yazan ülkeler, örgütler, sahte müttefikler, vesayetçi muhterisler kaybettiler. Uluslararası çeteler, millet iradesine şaibe şalı atmaya, AGİT heyeti diye Kandil heyetini dünyaya yutturmaya kalktılar. Peki, sonuç ne oldu? Elbette ki avuçlarını yaladılar. 16 Nisan’daki irade sadece küresel vesayet odaklarını rahatsız etmedi. Kestane pazarında yetiştirip, ihanet pazarına sürdükleri Fetanyahu’nun tansiyonu da fırlattı. Kandil’de taşları yerinden oynattı. PKK’nın, FETÖ’nün, DAEŞ’in, DHKP-C’nin heveslerini kursaklarında bıraktı. Evet’ler sadece terör örgütlerini kudurtmadı. AB’sinden, ABD’sine, Hollanda lalesinden, İskandinav tilkisine, Almanya’nın Merkel’ine Brüksel sinsisine, hepsine okkalı bir Osmanlı tokadı vurdu. Referandum sürecinde yaşadıklarımız yanında yanı başımızda Suriye’de, Irak’ta yaşananlar, Filistin’de, Arakan’da yaşananlar tarihin bizi çağırdığını gösteriyor. Mazlumların, mahzunların, açlıkla, susuzlukla imtihan edilenlerin, kaynakları sömürülenlerin bizi beklediğini gösteriyor. İnsanlığın, kadim medeniyetimizin değerlerine, inanç iklimimize ihtiyacı var. Dünyanın, hakkı üstün tutan, adaleti esas alan, zulme karşı dirayeti, mazluma merhameti kuşanan yeni bir düzene, küresel adaleti işleten bir sisteme ihtiyacı var. Akılla, idrakle, şuurla şekillenen ve insanı önceleyen, adaleti hedefleyen bir direnişi başlatmak durumundayız."
15 Temmuz direnişinde 4 şehit veren Memur-Sen üyelerini de anan Yalçın, "15 Temmuz’da FETÖ’nün mankurtlarına, Pensilvanya’nın haydutlarına had bildiren, 27 gün, 27 gece milli irade nöbeti tutan kardeşlerim, Bu 1 Mayıs, 15 Temmuz’dan sonraki ilk 1 Mayıs. Kahramanmaraş’taki 1 Mayıs’ta aramızda olan 4 üyemizi 15 Temmuz’da şehit verdik. Biz biliyor ve inanıyoruz ki şehitler ölmez, şehitler için öldü denilmez. O halde soruyorum sizlere; Enerji-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz Cuma Dağ burada mı? Diyanet-Sen Üyemiz ve Şehidimiz Ali Alıtkan burada mı? Eğitim-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz Yusuf Elitaş burada mı? Eğitim-Bir-Sen üyemiz ve Şehidimiz İlhan Varank Hocamız burada mı? Evet, onlar aramızdalar. Evet, onlar soylu mücadelemizde daima yanımızdalar. Onlar bu şahitlikleriyle soylu mücadelemizin yıldızları olarak yaşayacaklar. Bize yol göstermeye, ışık vermeye, rehberlik etmeye devam edecekler" dedi.
"Emeğin ideolojisi olmaz"
Konuşması sık sık sloganlarla bölünen Yalçın, yurt dışında yürüttükleri faaliyetlere ilişkin, "Bugün bu meydanda yurt dışından konfederasyonlarla imzaladığımız ’eğitim-işbirliğ’ protokolü gereği ülkemizde 2 ay misafirimiz olan dünyanın farklı ülkelerinden 25 sendikacı kardeşimiz var. TODAİE, SESRİC ve MEMUR-SEN işbirliğiyle düzenlediğimiz uluslararası eğitim programıyla 25 kardeşimiz ülkelerine ’dış ilişkiler uzmanı’ olarak dönecekler. Medeniyet havzamızdaki ülkelerden, farklı kıtalardan bu programa katılan kardeşlerimize, hem programa iştirak etmeleri hem de Emek ve Dayanışma Günü’nde bizim heyecanımıza refakat etmeleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Kendilerine kuvvetli bir alkış istiyorum. Ayrıca, istiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un sılasından, Arnavutluk’tan misafirlerimiz var. Sendikacı dostlarımız var aramızda. Arnavutluk’un en büyük konfederasyonu olan Arnavutluk Bağımsız İşçi Sendikaları Konfederasyonu (BSPSH) Genel Başkanı değerli dostum Gezim Kalaja Bey’e ve beraberindeki heyete de şahsım, Memur-Sen ailesi ve Türkiye’nin emekçileri, kamu görevlileri adına teşekkür ediyorum" diye konuştu.
"İLO delegeliği Memur-Sen’in hakkıdır"
"Memur-Sen olarak sınırlarımızın dışına sendikal yolculuğu önemsiyor ve bunun için büyük bir gayret gösteriyoruz" diyen Ali Yalçın, "İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde emek komitesi kurulması için inisiyatif aldık. 58 Ülkeden 120 sendikacı ile ’İstanbul Deklarasyonuna’ imza attık. İstiyoruz ki İLO’nun yükü hafiflesin. 57 Ülkeyi kapsayan yeni bir Çalışma Örgütü daha göreve başlasın. Memur-Sen öncülüğünde atılan bu yeni adım emek kesiminde büyük yankı uyandırdı. Amacımız küresel sorunlara küresel çözümler ortaya koymak. Bu arada İLO’da Türkiye’yi temsil yetkisi 65 yıl sonra Memur-Sen’e geçti. Ülkemizdeki en büyük konfederasyon İLO’da çalışanları temsil ediyor. 15 Mayıs 2016 verilerine göre Memur-Sen en yakın konfederasyona 67 bin fark atmıştır. Fark atmakla kalmamış İLO’da Temsil Yetkisine de hak kazanmıştır. Türk-İş Başkanı Sn. Atalay’ın ’Madencilerin hakkını ILO’da Memur- Sen mi savunacak? İşçilerin fazla mesai çalışmalarını, madendeki çalışma koşullarını, özel sektördeki sorunlarını Memur- Sen mi anlatacak? Sorunları bilmeden nasıl çözüm önerisinde bulunacak?’ Anlaşılıyor ki Türk-İş ILO’da kamu görevlileriyle ilgili, bizim emeğimizle ilgili hiç cümle kurmamış. Bizim de öyle yapacağımız sanıyor. Anlaşılan o ki Türk-İş başkanı madenlerde, madenlerin galerilerinde memurların da görev yaptığını dahi bilmiyor. Çalışma hayatının emeğin her kesimini kapsadığını, ILO delegeliğini koruma refleksiyle sümen altı ediyor. ILO’yu işçilerin Uluslararası kuruluşu olarak göstermeye çalışıyor. Sorunları yaşayanlardan öğrenmek çözümleri paydaşlarla geliştirmek ortak akıl, etkili diyalog ve emek için uzlaşma Memur- Sen sendikacılığının temelidir. Sn. Atalay’a buradan sesleniyorum; ne yetki delisi, ne de haksızlığın boyun eğicisi oluruz. Biz Türk-İş le beraber, Hak-İş le beraber ILO’da, bütün dünyada emeğin hakkını haykırmaktan, haklarımız için bir arada olmaktan onur duyarız" ifadelerini kullandı.
Yalçın, konuşmasının sonunda Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı sendikalara ve komisyonlara teşekkür etti.
Ali Yalçın, "1 Mayıs’ta; birlik mayasının yüreklere çalındığı, kardeşlik harcının inançla karıldığı, beylikten devlete geçiş kararının alındığı diyardayız. Tarihte, ilk toplu sözleşmenin yapıldı yer olan Kütahya, kamu görevlilerinin ilk toplu sözleşmesini imzalayan Memur-Sen’i, Memur-Sen’lileri bağrına basıyor" dedi.