ANALİZ - 'Derecelendirme Sektöründe Daha Fazla Rekabete İhtiyaç Var'
Dünya genelinde 80'e yakın kredi derecelendirme kuruluşu olmasına karşın derecelendirmelerin yaklaşık yüzde 95'i Standard and Poor's, Moody's ve Fitch Ratings tarafından kontrol ediliyor Derecelendirme sektörünün 'Büyük Üçlüsü' olarak bilinen bu kuruluşlar, piyasalar üzerinde sahip oldukları etkinin yanı sıra aldıkları manipülatif ve yanlış kararlar nedeniyle sık sık tartışma konusu oluyor Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü Direktörü Straubhaar: “Amacı karını maksimuma çıkarmak olan kredi derecelendirme şirketlerinin, uluslararası hakimler gibi davranarak, ülkeler hakkında üçüncü tarafları bağlayıcı kararlar almasına izin verilmemeli” Cato Enstitüsü Finansal Regülasyon Çalışmaları Direktörü Calabria: “Daha rekabetçi bir derecelendirme sektörü, piyasalara daha iyi hizmet edebilir”.
Dünya genelinde 80'e yakın kredi derecelendirme kuruluşu olmasına karşın 'Büyük Üçlü' olarak bilinen Standard and Poor's, Moody's ve Fitch Ratings sektörün yüzde 95'ine yakınını kontrol ediyor.
Bu üç kuruluş, derecelendirme sektöründe yarattıkları oligopol sayesinde elde ettikleri aşırı gücün yanı sıra manipülatif ve yanlış kararları nedeniyle uzun süredir eleştiriliyor.
Uzmanlar daha rekabetçi bir derecelendirme sektörünün, yatırımcılara ve piyasalara daha objektif ve güvenilir hizmet sunulmasını sağlayabileceğini öngörüyor.
- Çıkar ilişkileri kredi notlarını etkiliyor
Şirketler, kamu kuruluşları ve hatta devletler, kredi notları elverişli şartlarla finansman bulabilmek, tahvil ve hisse senedi ihraç etmek, halka açılmak gibi birçok konuda önemli rol oynadığı için bu kuruluşlara başvurmak zorunda kalıyor.
Yıllık 100 bin dolardan başlayan ücretlerle kredi notu temin edilen firmalar ve ülkeler, doğal olarak kendilerine en yüksek notu veren derecelendirme kuruluşuyla çalışmak istiyor.
Diğer taraftan, uluslararası bankalar ve fon sahipleri, borç isteyenlerin, mutlaka “Büyük Üçlü”den kredi notu getirmelerini talep ettiği için bu kuruluşlar derecelendirme sektöründe adeta at koşturuyor.
Birçok ekonomist, yatırımcı ve politikacının aralarında bulunduğu geniş bir kitle ise sektörü ele geçirmiş büyük derecelendirme kuruluşlarının, notlanmak için kendilerine ödeme yapanların finansal pozisyonu hakkında objektif değerlendirmeler yapmasının imkansız olduğunu düşünüyor.
Ayrıca, borçlanma maliyeti ve yatırımlar bakımından büyük öneme sahip olan kredi notlarının ekonomik göstergeler yerine politik nedenlere dayandırılması ciddi tartışmalara yol açıyor.
- “Kredi derecelendirme kuruluşları kar amacı gütmemeli”
“Büyük Üçlü”ye ev sahipliği yapan ABD’de, Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörlerin Kongreye birlikte sunduğu bir raporda, “Kredi derecelendirme kuruluşları, piyasa paylarını artırmak için birbirleriyle firmalara en iyi kredi derecesini sunabilmek için yarışırken, standartlarını iyice düşürdü” ifadelerinin yer alması dikkati çekiyor.
Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean Claude Trichet ve Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble derecelendirme sektöründeki oligopolün kırılması gerektiğinin altını çizen Avrupalı politikacılar arasında yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kredi derecelendirme kuruluşlarının ideolojik yaklaşımlarını eleştiren devlet liderlerinin başında geliyor. Eski Çin Devlet Başkanı Hu Jintao da ülkelere ilişkin derecelendirme sisteminin çalışmadığını belirterek, “daha objektif, adaletli ve makul standartlar” oluşturulması çağrısında bulunmuştu.
Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü Direktörü Thomas Straubhaar ise “Amacı karını maksimuma çıkarmak olan kredi derecelendirme şirketlerini, uluslararası hakimler gibi davranarak, ülkeler hakkında üçüncü tarafları bağlayacı kararlar almasına izin verilmemeli” görüşünü savunuyor.
ABD’de başkanlık için Demokrat Parti’nin aday adayı olarak yarışan Vermont Senatörü Bernie Sanders da Wall Street’le yakın ilişkileri olan kredi derecelendirme kuruluşlarının yeniden düzenlenmesini isteyenler arasında yer alıyor. Bu kuruluşların “kar amacı gütmemesi” gerektiğine inanan Sanders, geçmişten günümüze bazı kurumların kredi notlarının çıkar ilişkileriyle şekillendiğini öne sürüyor.
- Finansal krizi tetiklediler
Derecelendirme kuruluşlarının 2007-2008 küresel finans krizinde oynadığı rol bu eleştirilerin haklılığını ortaya koyuyor.
ABD Kongresi, Borsa ve Menkul Kıymetler Komisyonu (SEC) ve Adalet Bakanlığının soruşturmalarına göre, S&P ve Moody’s karlarını artırmak için düşük kalitedeki mortgage kredilerinden oluşan türev ürünlere hak etmediği halde en yüksek notları vererek, yatırımcıları yıllarca yanılttı.
S&P, bu nedenle geçen yıl ABD hükûmetine 1,5 milyar dolar uzlaşma bedeli ödemek zorunda kalmıştı.
Adalet Bakanlığının Moody's'e yönelik soruşturması ise halen devam ediyor. Konuya yakın kaynaklar, hatalı derecelendirme yaptığını kabul eden Moody's'in de soruşturmayı kapatmak için uzlaşma bedeli ödeyeceğini öngörüyor.
Diğer iki kuruluşa kıyasla daha yeni ve küçük olan Fitch Ratings ise söz konusu soruşturmaların dışında tutulmuştu.
- “Derecelendirme sektöründe daha fazla rekabete ihtiyaç var”
Washington merkezli düşünce kuruluşu Cato Enstitüsü’nün Finansal Regülasyon Çalışmaları Direktörü Mark Calabria, AA muhabire yaptığı değerlendirmede, “Daha rekabetçi bir derecelendirme sektörü, piyasalara daha iyi hizmet edebilir” dedi.
Bununla birlikte, derecelendirme sektörüne yönelik denetlemenin yeniden yapılandırılması gerektiğine işaret eden Calabria, ayrıca şirketlerin istedikleri derecelendirme kuruluşuyla çalışabilmeleri gerektiğini ifade etti.