FETÖ Mağduru İş Adamından Cumhurbaşkanı Ve Başbakan'a Mektup
İş adamı Hüseyin Arif Çakmak, FETÖ'nün lideri Fetullah Gülen'in iç yüzünü anlatan CD'leri çoğaltıp dağıtımını yaptığı gerekçesiyle kurulan kumpas sonucu Konya merkezli 'Okyanus operasyonu'nda tutuklandığını ve 8 ay cezaevinde kaldığını belirtti Çakmak: '2003'te FETÖ'yle ilgili CD dağıttım, beni hiç tanımadığım insanlarla örgüt üyesiymişim gibi yargıladılar' 'Dava şu anda Yargıtay aşamasında. Zaten bizleri bu hale sokan polis, savcı ve hakimlerin hepsi FETO'cü çıktı ve hepsi tutuklandı' 'Cumhurbaşkanımızın dediği gibi inşallah bunların kökünü kazıyacağız çünkü bunlar Müslümanlar'a zulmetti'
ETEM GEYLAN - Konya merkezli 'Okyanus Operasyonu' kapsamında tutuklanan ve 8 ay cezaevinde yatan iş adamı Hüseyin Arif Çakmak, kendisine, Fetullah Gülen'in iç yüzünü anlatan CD'yi dağıttığı için komplo kurulduğunu ifade ederek, iddialarını içeren mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a gönderdiğini belirtti.
Hüseyin Arif Çakmak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2003'te eline geçen Fetullah Gülen'in iç yüzünü anlatan CD'yi izleyince adeta dehşete kapıldığını söyledi.
'Fetullah Gülen'in gizli kardinal olduğu ve gizli servislerde çalıştığını gösteren' CD'yi tüm toplumla paylaşmak istediğini anlatan Çakmak, CD'yi çoğaltıp, Türkiye'deki resmi ve özel kurumlara isimsiz gönderdiğini aktardı.
O dönemde Gülen ve ekibinin güçlü olduğunu, kendi gazeteleri ve televizyonlarında, bu CD'nin hangi amaçla dağıtıldığı, kimlerin organize ettiğiyle ilgili sürekli suçlamalar yaptıklarını kaydeden Çakmak, 'Gülen ve ekibi bunu MİT'e yıkıyorlardı. MİT yetkilileri ise yazılı ve resmi yayınlarda bulunarak, bu CD ile bir alakalarının olmadığını beyan ediyorlardı.' diye konuştu.
- Gözaltı ve tutuklama süreci
CD'leri dağıttıktan yaklaşık 6-7 ay sonra tanımadığı bir kişinin yanına geldiğini dile getiren Çakmak, gözaltı ve tutuklanma sürecini şöyle anlattı:
'Bu kişi hal hatır sorduktan sonra Hüseyin Bey, 'Bu CD'leri senin dağıttığını bizimkiler öğrendi, kendine dikkat et, sana kumpas kuracaklar.' dedi. Biz o zamanlar Güngören'deydik, iş yerimiz oradaydı. O yüzden yerimizi değiştirdik. Sonra bir baktık ki iş yerimize çok gelip giden oluyor. Kimi pazarlamacı, kimi boyacı olarak farklı farklı insanlar. Bir gün sabah namazı vaktinde zil çalınca kameradan baktım, 8-10 adam, hemen kapıyı araladım, 'Buyurun' dediğimde 'Örgüt üyeliğinden gözaltınız var.' dediler. 'Ev ve iş yerinizde arama yapacağız' deyince benim bir örgütle bağımın olmadığını söyledim. Laf dinlemediler, evi, iş yerini aradılar. İnsan dehşete kapılıyor. Sonra polis memuruna 'Siz ne arıyorsunuz? Ben bugüne kadar hiçbir örgütle uzaktan yakından ilişkide bulunmadım.' Onlar da 'Biz senin neler yaptığını, neler organize ettiğini çok iyi biliyoruz.' dedi ve beni İstanbul emniyetine götürdüler. O günde hiç unutmam çocuğum rahatsızdı. Doktorda randevumuz vardı. Ben de hanıma 'Yarım saat, bir saate dönerim' dedim. Emniyete gittiğimizde akşama kadar beklettiler. İşim gücüm olduğunu, acele etmeleri gerektiğini söyledim, çocuğumun randevusu olduğunu anlattım ama onlar birbirine bakıp güldü ve beni Konya'ya götüreceklerini söylediler. 'Örgüte Konya bakıyor, seni oraya sevk ediyoruz' deyip beni götürdüler. Ramazan ayındayız, üç gün boyunca bizi Konya emniyetinin bodrum katında, 200 kişi, aç susuz beklettiler. Oturacak ve yatacak yer yoktu, daha sonra ifadelerimizi almak için önümüze tape koydular ve 'İtirafçı olup, bize yardımcı olursan, indirimden yararlanırsın' dediler. Ben de bir örgütle bağım olmadığını, suçum varsa en ağır cezayı istediğimi, bu getirdikleri adamlardan hiçbirini tanımadığımı söyledim. Daha sonra savcılığa sevk ettiler ve biz dedik ki 'Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısı iyi bir şekilde sorgulayıp, suçsuz olduğumuza kanaat getirir ve gönderir.' Fakat savcının odasına girişimle çıkışım toplam 1 dakika sürdü. Bana sadece 'Emniyette verdiğin ifade geçerli mi?' diye sordu. 'Geçerli' deyince 'Tamam çıkabilirsin' dedi. Böyle deyince ben zannettim ki, serbest kalıyorum ama mahkemeye sevk edildim. Oradaki FETÖ'cü hakimler ve savcılar da 'Emniyette dediklerin geçerli mi' diye sorunca 'Geçerli' olduğunu söyledim. 'Ekleyeceğin bir şey var mı?' deyince 'Hakim bey burada 200 kişi var ve ne ben onları tanırım ne de onlar beni. Neden burada olduğumu hala anlamış değilim.' Fakat daha sonra tutuklanıp cezaevine gönderildik.'
- 'Bunlar kesinlikle samimi değil'
İş adamı Çakmak, bir kısmı hücrede olmak üzere 8 ay F tipi ceza infaz kurumunda kaldığını, ilk duruşmada tahliye edildiğini belirterek, tüm savunmalarına karşın 'örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etmek' ve 'ihaleye fesat karıştırmak' suçlarından 4 yıl ceza aldığını söyledi.
Çakmak, 'Sonra mahkeme tutuksuz yargılanmak üzere bizi serbest bıraktı. Dava şu anda Yargıtay aşamasında. Zaten bizleri bu hale sokan polis, savcı ve hakimlerin hepsi FETO'cü çıktı ve hepsi tutuklandı. Bizim bundan yaklaşık 13 yıl önce anlatmak istediğimiz Gülen'in iç yüzü artık daha rahat anlaşılıyor, bunlar kesinlikle samimi değil ve amaçları saf ve temiz Müslümanları kandırarak, kendi emelleri doğrultusunda kullanmak.' ifadelerini kullandı.
Mücadele etmek için İstanbul'da ve Trakya'da yaklaşık 100 dönüm arazi, iş yerleri ve evler sattığını aktaran Çakmak, 'O zamanlar başımdan geçen bazı hadiseleri paylaşmak için gazetelere konuştum. Ama o zamanlar bu yapı güçlü olduğu için kimse yer vermek istemedi. Yaklaşık 15 yıldır bu mücadelenin içindeyim ve herkes de bunların ne olduğunu anlamış durumda.' diye konuştu.
Yaşadığı hadiseleri yazdığı mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a gönderdiğini bildiren Çakmak, şunları kaydetti:
'15 Temmuz'da bunların asıl amaçlarının ne olduğunu kamuoyu görmüş durumda ve inşallah muvaffak olamayacaklar. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi inşallah bunların kökünü kazıyacağız çünkü bunlar Müslümanlar'a zulmetti. Düşünebiliyor musunuz birilerinin yatak odalarına kameralar konuluyor, suikast oluyor, altından FETÖ çıkıyor. Bunların amacı Hristiyan kültürünü oturtmak. Bakınız Türkçe Olimpiyatları'nda kızlı erkekli danslar ettiriyorlar ve FETÖ çıkıp diyor ki 'Efendimiz teşrif etti.' Efendimiz böyle bir rezalete nasıl teşrif eder? Bunun cevabını kamuoyumuzun kanaatine bırakıyorum.'
Kaynak: AA
Hüseyin Arif Çakmak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2003'te eline geçen Fetullah Gülen'in iç yüzünü anlatan CD'yi izleyince adeta dehşete kapıldığını söyledi.
'Fetullah Gülen'in gizli kardinal olduğu ve gizli servislerde çalıştığını gösteren' CD'yi tüm toplumla paylaşmak istediğini anlatan Çakmak, CD'yi çoğaltıp, Türkiye'deki resmi ve özel kurumlara isimsiz gönderdiğini aktardı.
O dönemde Gülen ve ekibinin güçlü olduğunu, kendi gazeteleri ve televizyonlarında, bu CD'nin hangi amaçla dağıtıldığı, kimlerin organize ettiğiyle ilgili sürekli suçlamalar yaptıklarını kaydeden Çakmak, 'Gülen ve ekibi bunu MİT'e yıkıyorlardı. MİT yetkilileri ise yazılı ve resmi yayınlarda bulunarak, bu CD ile bir alakalarının olmadığını beyan ediyorlardı.' diye konuştu.
- Gözaltı ve tutuklama süreci
CD'leri dağıttıktan yaklaşık 6-7 ay sonra tanımadığı bir kişinin yanına geldiğini dile getiren Çakmak, gözaltı ve tutuklanma sürecini şöyle anlattı:
'Bu kişi hal hatır sorduktan sonra Hüseyin Bey, 'Bu CD'leri senin dağıttığını bizimkiler öğrendi, kendine dikkat et, sana kumpas kuracaklar.' dedi. Biz o zamanlar Güngören'deydik, iş yerimiz oradaydı. O yüzden yerimizi değiştirdik. Sonra bir baktık ki iş yerimize çok gelip giden oluyor. Kimi pazarlamacı, kimi boyacı olarak farklı farklı insanlar. Bir gün sabah namazı vaktinde zil çalınca kameradan baktım, 8-10 adam, hemen kapıyı araladım, 'Buyurun' dediğimde 'Örgüt üyeliğinden gözaltınız var.' dediler. 'Ev ve iş yerinizde arama yapacağız' deyince benim bir örgütle bağımın olmadığını söyledim. Laf dinlemediler, evi, iş yerini aradılar. İnsan dehşete kapılıyor. Sonra polis memuruna 'Siz ne arıyorsunuz? Ben bugüne kadar hiçbir örgütle uzaktan yakından ilişkide bulunmadım.' Onlar da 'Biz senin neler yaptığını, neler organize ettiğini çok iyi biliyoruz.' dedi ve beni İstanbul emniyetine götürdüler. O günde hiç unutmam çocuğum rahatsızdı. Doktorda randevumuz vardı. Ben de hanıma 'Yarım saat, bir saate dönerim' dedim. Emniyete gittiğimizde akşama kadar beklettiler. İşim gücüm olduğunu, acele etmeleri gerektiğini söyledim, çocuğumun randevusu olduğunu anlattım ama onlar birbirine bakıp güldü ve beni Konya'ya götüreceklerini söylediler. 'Örgüte Konya bakıyor, seni oraya sevk ediyoruz' deyip beni götürdüler. Ramazan ayındayız, üç gün boyunca bizi Konya emniyetinin bodrum katında, 200 kişi, aç susuz beklettiler. Oturacak ve yatacak yer yoktu, daha sonra ifadelerimizi almak için önümüze tape koydular ve 'İtirafçı olup, bize yardımcı olursan, indirimden yararlanırsın' dediler. Ben de bir örgütle bağım olmadığını, suçum varsa en ağır cezayı istediğimi, bu getirdikleri adamlardan hiçbirini tanımadığımı söyledim. Daha sonra savcılığa sevk ettiler ve biz dedik ki 'Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısı iyi bir şekilde sorgulayıp, suçsuz olduğumuza kanaat getirir ve gönderir.' Fakat savcının odasına girişimle çıkışım toplam 1 dakika sürdü. Bana sadece 'Emniyette verdiğin ifade geçerli mi?' diye sordu. 'Geçerli' deyince 'Tamam çıkabilirsin' dedi. Böyle deyince ben zannettim ki, serbest kalıyorum ama mahkemeye sevk edildim. Oradaki FETÖ'cü hakimler ve savcılar da 'Emniyette dediklerin geçerli mi' diye sorunca 'Geçerli' olduğunu söyledim. 'Ekleyeceğin bir şey var mı?' deyince 'Hakim bey burada 200 kişi var ve ne ben onları tanırım ne de onlar beni. Neden burada olduğumu hala anlamış değilim.' Fakat daha sonra tutuklanıp cezaevine gönderildik.'
- 'Bunlar kesinlikle samimi değil'
İş adamı Çakmak, bir kısmı hücrede olmak üzere 8 ay F tipi ceza infaz kurumunda kaldığını, ilk duruşmada tahliye edildiğini belirterek, tüm savunmalarına karşın 'örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etmek' ve 'ihaleye fesat karıştırmak' suçlarından 4 yıl ceza aldığını söyledi.
Çakmak, 'Sonra mahkeme tutuksuz yargılanmak üzere bizi serbest bıraktı. Dava şu anda Yargıtay aşamasında. Zaten bizleri bu hale sokan polis, savcı ve hakimlerin hepsi FETO'cü çıktı ve hepsi tutuklandı. Bizim bundan yaklaşık 13 yıl önce anlatmak istediğimiz Gülen'in iç yüzü artık daha rahat anlaşılıyor, bunlar kesinlikle samimi değil ve amaçları saf ve temiz Müslümanları kandırarak, kendi emelleri doğrultusunda kullanmak.' ifadelerini kullandı.
Mücadele etmek için İstanbul'da ve Trakya'da yaklaşık 100 dönüm arazi, iş yerleri ve evler sattığını aktaran Çakmak, 'O zamanlar başımdan geçen bazı hadiseleri paylaşmak için gazetelere konuştum. Ama o zamanlar bu yapı güçlü olduğu için kimse yer vermek istemedi. Yaklaşık 15 yıldır bu mücadelenin içindeyim ve herkes de bunların ne olduğunu anlamış durumda.' diye konuştu.
Yaşadığı hadiseleri yazdığı mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a gönderdiğini bildiren Çakmak, şunları kaydetti:
'15 Temmuz'da bunların asıl amaçlarının ne olduğunu kamuoyu görmüş durumda ve inşallah muvaffak olamayacaklar. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi inşallah bunların kökünü kazıyacağız çünkü bunlar Müslümanlar'a zulmetti. Düşünebiliyor musunuz birilerinin yatak odalarına kameralar konuluyor, suikast oluyor, altından FETÖ çıkıyor. Bunların amacı Hristiyan kültürünü oturtmak. Bakınız Türkçe Olimpiyatları'nda kızlı erkekli danslar ettiriyorlar ve FETÖ çıkıp diyor ki 'Efendimiz teşrif etti.' Efendimiz böyle bir rezalete nasıl teşrif eder? Bunun cevabını kamuoyumuzun kanaatine bırakıyorum.'