Cumhurbaşkanı Erdoğan Açıklaması
'Terörizmi yenmenin tek yolu, Müslümanlarla dünyanın geri kalanının daha sıkı bir işbirliği yapmasıdır' 'Terörizmle mücadelede çifte standartların uygulanması bu örgütlerin cesaretlendirilmesine neden oluyor ve teröre karşı yürütülen küresel savaşı baltalıyor'.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslümanlarla dünyanın geri kalanının daha sıkı işbirliği yapmasının terörizmi yenmenin tek yolu olduğuna dikkati çekti.
Erdoğan, Amerikan yayın kuruluşu CNN'in internet sitesinde yer alan makalesinde, siyasi görüş, milliyet, din ve kültür farklılıklarına bakılmaksızın herkesin barış ve adalet istediğini vurguladı.
İnsanlık tarihinin aslında bir anlamda, adalet ve barış arayışının tarihi olduğunu, İslam'ın da bu arayışın bir parçası olduğunu kaydeden Erdoğan 'İslam kelimesinin Arapça kökeni 'silm' barış anlamına gelir ve İslam, takipçilerinden, adaleti teşvik etmelerini ve siyasi, ticari ve sosyal hayatta adaletli olmalarını ister. Sonuç olarak, Afrika, Avrupa ve Ortadoğu'daki İslam ülkeleri bin 400 yıldır adalet ve barış değerlerine ayrı bir önem atfetmiştir' ifadelerine yer verdi.
İslam dünyasının bugün üzücü bir şekilde adalet ve barış eksikliğinden muzdarip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'tan Suriye'ye, Libya'dan Filistin'e, Yemen'den Orta Afrika Cumhuriyeti'ne milyonlarca Müslümanın yaşamları için mücadele ederken aynı zamanda barış, istikrar ve onur arzuladığının altını çizdi.
Terörist örgütlerin ve kana susamış rejimlerin, antik kentleri mahvettiğini, İslam medeniyetinin en saygın sanat eserlerini, kütüphanelerini, camilerini ve diğer tarihi kalıntılarını yok ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Silahlı çatışmalar, iç savaşlar, başarısız devletler ve tarihi geçmiş siyasi yapılar birçok Müslüman ülkeyi barış ve güvenlikten mahrum bırakırken, İslam dünyası, 1. Dünya Savaşı sonrası karşı karşıya kalınan en ciddi zorluklardan birinin ağırlığı altında eziliyor' değerlendirmesinde bulundu.
'Tüm bunların, Suriye'de ya da başka bir yerde, bölgenin tarihinden, değerlerinden ve sosyolojisinden bihaber yabancı ülkelerin askeri müdahalesiyle ya da meşru olmayan hükümetleri desteklemesiyle daha da şiddetlendiğine dikkati çeken Erdoğan, diğer yanda mezhepçiliğin Müslümanlar arasında daha büyük anlaşmazlıklara neden olduğunu ifade etti.
İslam dünyasının, Avrupa'nın 17. yüzyılda çözdüğü bir sorunla halen boğuştuğu gerçeğinin üzerinde düşünülmesi gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Mezhepsel gerilimler, hırs ve kısa vadeli çıkarlar ile hareket eden örgütler tarafından körüklenen siyasi çatışmalara dayanıyor, ancak bu mezhep çatışmasından asıl yararlananların terör örgütleri ve İslam düşmanları olması ironiktir' yorumunda bulundu.
Birçok Müslümanın, özellikle gençlerin, kendilerini DAEŞ ve El-Kaide gibi terörist örgütlerin mesajlarına karşı korunmasız hissetmekte olduğunu dile getiren Erdoğan, bunun, İslam ülkelerinin kayıtsız kalamayacağı, kalmaması gereken bir mesele olduğunun altını çizdi.
'Gerçek şudur ki, terör artık sadece bir avuç ülkeyi ya da bölgeyi tehdit etmiyor. Terör, öncelikle ve herkesten çok, Avrupa, Güney Asya, Batı Afrika ve Amerika'daki Müslüman toplumları mağdur eden küresel bir probleme dönüşmüştür.' ifadesine yer veren Erdoğan, kötülüğün farklı isimler alıp, farklı ideolojilere tabi olabileceğini ancak ortak noktalarının dünya üzerindeki Müslümanların hatıralarını, değerlerini ve geleceğini yok etme isteğini taşımaları olduğunu belirtti.
'Bu sorun, Müslümanları rencide eden ve sindiren ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığının Batı toplumlarında yayılmasıyla daha da kötüleşmiştir. Avrupa genelinde, camiler, Müslümanların iş yerleri ve evleri sürekli olarak kundaklanıyor ve tahrip ediliyor.' ifadesini kullanan Erdoğan, bu nedenle, uluslararası toplumun aslında terör saldırılarının asıl hedefi olan Müslümanlara sadece şüpheli gibi davranılmamasını sağlaması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin, dünyada terör örgütü olarak kabul edilen PKK ile 30 yıldır mücadele ettiğini ve teröre 40 binden fazla kurban verdiğini anımsatan Erdoğan 'Teröristlerin ne istediğini ve sebep oldukları yıkımları ilk elden öğrenmiş bir ülke olarak uluslararası toplumu teröre karşı sert bir duruş almaya ikna etmek için yoğun çaba sarf ediyoruz.' ifadesine yer verdi.
Erdoğan 'Ne yazık ki, uluslararası toplum hepimizi tehdit eden terörist gruplarla ilgili prensipli bir duruş göstermedi. Suriye'nin kuzeyinde, PKK'nın Suriye şubesi PYD/YPG, Arapları, Türkmenleri ve rakip Kürt grupları göç etmeye zorluyor ve etnik temizlik yapıyor. Terör örgütleri arasında seçim yapmak ve 'iyi terörist', 'kötü terörist' diye hayali bir ayrım yapmak çok büyük bir bir hatadır.' değerlendirmesini yaptı.
Terörizmle mücadelede çifte standartların uygulanmasının bu örgütlerin cesaretlendirilmesine neden olduğunu ve teröre karşı yürütülen küresel savaşı baltaladığını vurgulayan Erdoğan, 'Bugün terörizmi yenmenin tek yolu, Müslümanlarla dünyanın geri kalanının daha sıkı bir işbirliği yapmasıdır. İstanbul'da bu hafta bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye devletlerinin terörizme karşı küresel bir mücadeleye öncülük edeceğinden şüphem yok.' ifadesini kullandı.
Dünyadaki Müslümanların seslerini her türlü baskıya karşı yükseltmesi ve baskı altındakileri desteklemesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, bu nedenle Türkiye'nin, Suriye ve Irak'taki çatışmalarının kurbanlarını yalnız bırakmadığını ifade etti. Türk halkının bugün 3 milyon Suriyeli ve Iraklıyı mülteci kamplarında misafir ettiğinden dolayı gurur duyduğunu belirten Erdoğan, 'Ülkelerindeki şiddet bitene ve barış gelene kadar komşularımızın ihtiyaçlarını karşılamak için elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz.' şeklinde taahhütte bulundu.
İİT'nin İslam dünyasındaki sorunların tartışılmasını ve Müslüman liderler arasındaki istişareleri kolaylaştırdığını ve yaklaşık yarım asırdır üye devletlerin önemli kararlar almasına yardımcı olduğunu belirten Erdoğan, Filistin sorununun İstanbul'daki İİT toplantısının ana maddesi olarak tartışılacağını bildirdi. Erdoğan, 'Suriye ve Irak gibi bölgesel sorunların da İİT'nin sorumluluk alanında olduğunu düşünüyoruz.' ifadesine yer verdi.
Erdoğan, İstanbul'da bir araya gelen Müslüman liderlerin, Şii-Sünni, Afrikalı-Asyalı, Batılı-Doğulu, siyah-beyaz olarak değil, fakat dünyadaki 1,7 milyar Müslümanın ve diğer insanların refahından sorumlu bireyler olarak toplandığını vurguladı.
Müslümanların dünya nüfusunun dörtte birini oluşturduğunu hatırlatan Erdoğan, 'Ancak Müslümanların küresel sistem içerisinde hak ettikleri yeri alabilmesi için birlikte gereken adımları atmalıyız. Bu da İİT'nin 2025 Eylem Planı'nda belirlenen hedeflerin kabul edilmesi anlamına geliyor.' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin İİT dönem başkanlığını iki yıllığına devraldığında bu hedefleri yakalamak için çalışacağını dile getiren Erdoğan, 'İslam medeniyeti, insanları en erdemli varlık olarak kabul eder ve liderlere 'İnsanları yaşat ki devlet yaşasın' çağrısında bulunur. Bu düşünceyle Müslüman liderler ağır bir yük taşımaktadır. Bu yükü en iyi şekilde yönetmenin yoluysa İslam toplumunun ihtiyaçlarını şahsi çıkarların önünde tutmaktır.' değerledirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
Erdoğan, Amerikan yayın kuruluşu CNN'in internet sitesinde yer alan makalesinde, siyasi görüş, milliyet, din ve kültür farklılıklarına bakılmaksızın herkesin barış ve adalet istediğini vurguladı.
İnsanlık tarihinin aslında bir anlamda, adalet ve barış arayışının tarihi olduğunu, İslam'ın da bu arayışın bir parçası olduğunu kaydeden Erdoğan 'İslam kelimesinin Arapça kökeni 'silm' barış anlamına gelir ve İslam, takipçilerinden, adaleti teşvik etmelerini ve siyasi, ticari ve sosyal hayatta adaletli olmalarını ister. Sonuç olarak, Afrika, Avrupa ve Ortadoğu'daki İslam ülkeleri bin 400 yıldır adalet ve barış değerlerine ayrı bir önem atfetmiştir' ifadelerine yer verdi.
İslam dünyasının bugün üzücü bir şekilde adalet ve barış eksikliğinden muzdarip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'tan Suriye'ye, Libya'dan Filistin'e, Yemen'den Orta Afrika Cumhuriyeti'ne milyonlarca Müslümanın yaşamları için mücadele ederken aynı zamanda barış, istikrar ve onur arzuladığının altını çizdi.
Terörist örgütlerin ve kana susamış rejimlerin, antik kentleri mahvettiğini, İslam medeniyetinin en saygın sanat eserlerini, kütüphanelerini, camilerini ve diğer tarihi kalıntılarını yok ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Silahlı çatışmalar, iç savaşlar, başarısız devletler ve tarihi geçmiş siyasi yapılar birçok Müslüman ülkeyi barış ve güvenlikten mahrum bırakırken, İslam dünyası, 1. Dünya Savaşı sonrası karşı karşıya kalınan en ciddi zorluklardan birinin ağırlığı altında eziliyor' değerlendirmesinde bulundu.
'Tüm bunların, Suriye'de ya da başka bir yerde, bölgenin tarihinden, değerlerinden ve sosyolojisinden bihaber yabancı ülkelerin askeri müdahalesiyle ya da meşru olmayan hükümetleri desteklemesiyle daha da şiddetlendiğine dikkati çeken Erdoğan, diğer yanda mezhepçiliğin Müslümanlar arasında daha büyük anlaşmazlıklara neden olduğunu ifade etti.
İslam dünyasının, Avrupa'nın 17. yüzyılda çözdüğü bir sorunla halen boğuştuğu gerçeğinin üzerinde düşünülmesi gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Mezhepsel gerilimler, hırs ve kısa vadeli çıkarlar ile hareket eden örgütler tarafından körüklenen siyasi çatışmalara dayanıyor, ancak bu mezhep çatışmasından asıl yararlananların terör örgütleri ve İslam düşmanları olması ironiktir' yorumunda bulundu.
Birçok Müslümanın, özellikle gençlerin, kendilerini DAEŞ ve El-Kaide gibi terörist örgütlerin mesajlarına karşı korunmasız hissetmekte olduğunu dile getiren Erdoğan, bunun, İslam ülkelerinin kayıtsız kalamayacağı, kalmaması gereken bir mesele olduğunun altını çizdi.
'Gerçek şudur ki, terör artık sadece bir avuç ülkeyi ya da bölgeyi tehdit etmiyor. Terör, öncelikle ve herkesten çok, Avrupa, Güney Asya, Batı Afrika ve Amerika'daki Müslüman toplumları mağdur eden küresel bir probleme dönüşmüştür.' ifadesine yer veren Erdoğan, kötülüğün farklı isimler alıp, farklı ideolojilere tabi olabileceğini ancak ortak noktalarının dünya üzerindeki Müslümanların hatıralarını, değerlerini ve geleceğini yok etme isteğini taşımaları olduğunu belirtti.
'Bu sorun, Müslümanları rencide eden ve sindiren ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığının Batı toplumlarında yayılmasıyla daha da kötüleşmiştir. Avrupa genelinde, camiler, Müslümanların iş yerleri ve evleri sürekli olarak kundaklanıyor ve tahrip ediliyor.' ifadesini kullanan Erdoğan, bu nedenle, uluslararası toplumun aslında terör saldırılarının asıl hedefi olan Müslümanlara sadece şüpheli gibi davranılmamasını sağlaması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin, dünyada terör örgütü olarak kabul edilen PKK ile 30 yıldır mücadele ettiğini ve teröre 40 binden fazla kurban verdiğini anımsatan Erdoğan 'Teröristlerin ne istediğini ve sebep oldukları yıkımları ilk elden öğrenmiş bir ülke olarak uluslararası toplumu teröre karşı sert bir duruş almaya ikna etmek için yoğun çaba sarf ediyoruz.' ifadesine yer verdi.
Erdoğan 'Ne yazık ki, uluslararası toplum hepimizi tehdit eden terörist gruplarla ilgili prensipli bir duruş göstermedi. Suriye'nin kuzeyinde, PKK'nın Suriye şubesi PYD/YPG, Arapları, Türkmenleri ve rakip Kürt grupları göç etmeye zorluyor ve etnik temizlik yapıyor. Terör örgütleri arasında seçim yapmak ve 'iyi terörist', 'kötü terörist' diye hayali bir ayrım yapmak çok büyük bir bir hatadır.' değerlendirmesini yaptı.
Terörizmle mücadelede çifte standartların uygulanmasının bu örgütlerin cesaretlendirilmesine neden olduğunu ve teröre karşı yürütülen küresel savaşı baltaladığını vurgulayan Erdoğan, 'Bugün terörizmi yenmenin tek yolu, Müslümanlarla dünyanın geri kalanının daha sıkı bir işbirliği yapmasıdır. İstanbul'da bu hafta bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye devletlerinin terörizme karşı küresel bir mücadeleye öncülük edeceğinden şüphem yok.' ifadesini kullandı.
Dünyadaki Müslümanların seslerini her türlü baskıya karşı yükseltmesi ve baskı altındakileri desteklemesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, bu nedenle Türkiye'nin, Suriye ve Irak'taki çatışmalarının kurbanlarını yalnız bırakmadığını ifade etti. Türk halkının bugün 3 milyon Suriyeli ve Iraklıyı mülteci kamplarında misafir ettiğinden dolayı gurur duyduğunu belirten Erdoğan, 'Ülkelerindeki şiddet bitene ve barış gelene kadar komşularımızın ihtiyaçlarını karşılamak için elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz.' şeklinde taahhütte bulundu.
İİT'nin İslam dünyasındaki sorunların tartışılmasını ve Müslüman liderler arasındaki istişareleri kolaylaştırdığını ve yaklaşık yarım asırdır üye devletlerin önemli kararlar almasına yardımcı olduğunu belirten Erdoğan, Filistin sorununun İstanbul'daki İİT toplantısının ana maddesi olarak tartışılacağını bildirdi. Erdoğan, 'Suriye ve Irak gibi bölgesel sorunların da İİT'nin sorumluluk alanında olduğunu düşünüyoruz.' ifadesine yer verdi.
Erdoğan, İstanbul'da bir araya gelen Müslüman liderlerin, Şii-Sünni, Afrikalı-Asyalı, Batılı-Doğulu, siyah-beyaz olarak değil, fakat dünyadaki 1,7 milyar Müslümanın ve diğer insanların refahından sorumlu bireyler olarak toplandığını vurguladı.
Müslümanların dünya nüfusunun dörtte birini oluşturduğunu hatırlatan Erdoğan, 'Ancak Müslümanların küresel sistem içerisinde hak ettikleri yeri alabilmesi için birlikte gereken adımları atmalıyız. Bu da İİT'nin 2025 Eylem Planı'nda belirlenen hedeflerin kabul edilmesi anlamına geliyor.' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin İİT dönem başkanlığını iki yıllığına devraldığında bu hedefleri yakalamak için çalışacağını dile getiren Erdoğan, 'İslam medeniyeti, insanları en erdemli varlık olarak kabul eder ve liderlere 'İnsanları yaşat ki devlet yaşasın' çağrısında bulunur. Bu düşünceyle Müslüman liderler ağır bir yük taşımaktadır. Bu yükü en iyi şekilde yönetmenin yoluysa İslam toplumunun ihtiyaçlarını şahsi çıkarların önünde tutmaktır.' değerledirmesinde bulundu.