Çocuklukta Görülen Obezite Daha Tehlikeli
Diyetisyen Laleş Güzel, çocukluk çağında görülen obezitenin erişkinlik döneminde görülen obeziteden daha tehlikeli olduğunu söyledi.
Diyetisyen Laleş güzel, obezitenin genetik ve çevresel etkenlerle ortaya çıkan ciddi ve kronik bir hastalık olduğunu belirterek, dünya genelinde okul çağındaki çocukların yüzde 10’unun fazla kilolu olduğuna dikkat çekti. Obezitenin, vücutta normalden fazla yağ dokusunun olması sebebiyle geliştiğini, fiziksel aktivitenin azalması ve yanlış beslenme alışkanlıklarının da obezitenin en önemli risk faktörleri arasında olduğunu anlatan Güzel, bir diğer adı hipersellüler obezite olan çocukluk çağında görülen obezite ile ilgili anne ve babaları uyararak, bu durumun ilerleyen yaşlarda çocuğun vücudunu kilo almaya müsait hale getirdiğine işaret etti.
“AİLE, ÇOCUĞUN ÖRNEK MODELİDİR”
Erişkin dönemde görülen obezitede yağ hücrelerinin kapasitesinin, çocukluk çağında görülen obezitede ise yağ hücrelerinin sayısının arttığını ifade eden Güzel, “Bu durum çocukların fiziksel aktiviteden uzaklaşıp televizyon, bilgisayar ve cep telefonlarıyla çok daha fazla zaman geçirmelerinden kaynaklanmaktadır. Aile çocuğun örnek modelidir. Çocuk aileden gördüğü her şeyi uygulamak ister her şeyi yapmak ister. Planlı gebelikle de üç ay öncesinden anne ve babanın ideal kilosuna gelmesi ve yeterli ve dengeli beslenmeye başlamaları gerekiyor. Çocuk doğduktan sonra da yine aynı şekilde onun örnek modeli olduklarını unutmamaları ve yine aynı şekilde yeterli ve dengeli beslenmeye devam etmeleri gerekiyor. Hızlı bir şekilde yemek yiyen anne ve babanın çocuğu da hızlı bir şekilde yemek yer ancak bizim beynimize doyduğumuza dair sinyal 15-20 dakikada ancak gitmektedir. Hızlı bir şekilde yemek yiyince de çok daha fazla bir miktarda yemek yiyip sofradan kalkılmasına sebep olduğu için anne ve babalar farkında olmadan bir obez adayı yetiştirmektedirler” dedi.
“ARA ÖĞÜN ŞART”
Anne ve babanın çocuğa mutlaka ara öğün yapma alışkanlığı kazandırması gerektiğini söyleyen Güzel, şunları kaydetti:
“Ara öğünler çok acıkmadan ana öğünlere geçmemizi sağlıyor. Böylece glisemi dediğimiz kan şekerinin düşmesi durumunun önüne geçilmiş olunuyor. Çok acıkmayan bir insanın önüne de bir şeyler koyduğunuz zaman yiyeceği miktarları belirleyebilir ama çok acıktığımız zaman kendimizden geçeriz. Elimiz ayağımız titremeye başlar ve Hipoglisemi dediğimiz durumu yaşarız. Bu da daha fazla miktarda yemek yememize sebep olur. Yemekle beraber kan şekeri dengeye gelmez. Yemekten sonra tekrardan canımız tatlı yemek ister. Bu durumun önüne geçmek için kesinlikle ara öğün yapma alışkanlığı kazanmamız ve bunu çocuğumuza da kazandırmamız gerekiyor. Çocuğun hazır gıdalardan, çikolata, reçel, bisküvi tarzındaki basit şekerlerden uzak durması gerekiyor. Çocuğa sağlıklı gıda tüketiminin küçüklükten itibaren aşılanması gerekiyor. Unutmayın damak tadı bebeklikten itibaren başlar. Çocukla beraber anne ve babanın haftada en az üç dört sefer yürüyüş yapması gerekiyor. Çocuğa mutlaka kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırılmalı. Metabolizmasının daha hızlı bir şekilde çalışması için çocuğa muhakkak su içme alışkanlığın kazandırılması gerekiyor.”
Kaynak: İHA
“AİLE, ÇOCUĞUN ÖRNEK MODELİDİR”
Erişkin dönemde görülen obezitede yağ hücrelerinin kapasitesinin, çocukluk çağında görülen obezitede ise yağ hücrelerinin sayısının arttığını ifade eden Güzel, “Bu durum çocukların fiziksel aktiviteden uzaklaşıp televizyon, bilgisayar ve cep telefonlarıyla çok daha fazla zaman geçirmelerinden kaynaklanmaktadır. Aile çocuğun örnek modelidir. Çocuk aileden gördüğü her şeyi uygulamak ister her şeyi yapmak ister. Planlı gebelikle de üç ay öncesinden anne ve babanın ideal kilosuna gelmesi ve yeterli ve dengeli beslenmeye başlamaları gerekiyor. Çocuk doğduktan sonra da yine aynı şekilde onun örnek modeli olduklarını unutmamaları ve yine aynı şekilde yeterli ve dengeli beslenmeye devam etmeleri gerekiyor. Hızlı bir şekilde yemek yiyen anne ve babanın çocuğu da hızlı bir şekilde yemek yer ancak bizim beynimize doyduğumuza dair sinyal 15-20 dakikada ancak gitmektedir. Hızlı bir şekilde yemek yiyince de çok daha fazla bir miktarda yemek yiyip sofradan kalkılmasına sebep olduğu için anne ve babalar farkında olmadan bir obez adayı yetiştirmektedirler” dedi.
“ARA ÖĞÜN ŞART”
Anne ve babanın çocuğa mutlaka ara öğün yapma alışkanlığı kazandırması gerektiğini söyleyen Güzel, şunları kaydetti:
“Ara öğünler çok acıkmadan ana öğünlere geçmemizi sağlıyor. Böylece glisemi dediğimiz kan şekerinin düşmesi durumunun önüne geçilmiş olunuyor. Çok acıkmayan bir insanın önüne de bir şeyler koyduğunuz zaman yiyeceği miktarları belirleyebilir ama çok acıktığımız zaman kendimizden geçeriz. Elimiz ayağımız titremeye başlar ve Hipoglisemi dediğimiz durumu yaşarız. Bu da daha fazla miktarda yemek yememize sebep olur. Yemekle beraber kan şekeri dengeye gelmez. Yemekten sonra tekrardan canımız tatlı yemek ister. Bu durumun önüne geçmek için kesinlikle ara öğün yapma alışkanlığı kazanmamız ve bunu çocuğumuza da kazandırmamız gerekiyor. Çocuğun hazır gıdalardan, çikolata, reçel, bisküvi tarzındaki basit şekerlerden uzak durması gerekiyor. Çocuğa sağlıklı gıda tüketiminin küçüklükten itibaren aşılanması gerekiyor. Unutmayın damak tadı bebeklikten itibaren başlar. Çocukla beraber anne ve babanın haftada en az üç dört sefer yürüyüş yapması gerekiyor. Çocuğa mutlaka kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırılmalı. Metabolizmasının daha hızlı bir şekilde çalışması için çocuğa muhakkak su içme alışkanlığın kazandırılması gerekiyor.”