Çocukluğundaki Dünyayı Müzede Sergileyecek
Çağdaş sanatla geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında buluşturmak amacıyla memleketi Baksı köyünde müze kuran Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, 71. yaşına gireceği 2017 yılında çocukluk anılarından, izlenimlerinden yola çıkarak sıra dışı bir sergiye daha imza atmaya hazırlanıyor Prof. Dr. Koçan: 'Bu sergi aslında benim hep aklımda bulunan, bende yeri olan çok sayıda nesnenin yan yana gelerek günümüz sanat dili açısından yeni bir metin oluşturmasıdır' 'Serginin başka bir alanında doğup büyüdüğüm Baksı köyünde, çocukluk yıllarında evlatlık verilen 'Sona' adlı kızın hikayesi izleyiciyle buluşacak'
ABDULKADİR NİŞANCI - Bayburt'un Bayraktar köyünde 2010 yılında açılan ve 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne layık görülen Baksı Müzesi, gelecek yıl kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'ın sıra dışı kişisel sergisine ev sahipliği yapacak.
Baksı Müzesi Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuruluşundan itibaren her dönem farklı çalışmalarla ziyaretçilerine kapısını açan Baksı Müzesi'nin, gelecek dönem de kurulduğu topraklardan aldığı ilhamla uluslararası bir sergiyle sanatseverleri buluşturacağını söyledi.
Müzede 2017 yılında gerçekleştirilecek en önemli etkinliklerin başında, 70'inci yaşı için hazırladığı ancak çeşitli nedenlerle 71'inci yaşına sarkan kişisel sergisi olduğunu dile getiren Koçan, sergiyi doğrudan uluslararası alana taşımak için küratörlüğünü İsviçreli Barbara Pollo'nun yapacağını ifade etti.
Koçan, sergide çocukluğunun geçtiği yöreye ilişkin hatırladıklarının, günümüz sanatıyla yeniden yorumlandığına dikkati çekerek, 'Belki de ilk kez bir sanatçı kendi inşa ettiği müzede kendi kişisel sergisini açıyor.' dedi.
Eskiden kullanılan tandırlara işaret eden Koçan, şöyle devam etti:
'Çocukluğumda, tandırda hem yemekleri pişirilir hem de işlem bittikten sonra üstüne iskemle gibi bir form konulup kilim örtülür, kışın kalorifer gibi kullanılırdı. Onu yeniden anlatabilmek için yeni bir düzen kurmaya çalıştım. Tamamen çocukluğumdaki o tandırın dört ayaklı yapısı ve üstünü kapatan kilimlerden yola çıktım. Tamamen köy hayatından yola çıkarak bir çocuğun 70 yaşına geldiğinde hatırladıklarından bir tanesi. Çünkü onun içerisinde çok uzun süreli bir hayat yaşandı, rüyalar görüldü, masallar dinlendi ve yeni ilişkiler kuruldu, geliştirildi.'
- Göç hikayesi
Koçan, serginin başka yönünün de yörede özellikle 1960'larda başlayan göçlere dikkati çekmek olduğunu ifade ederek, 'Bu göçün temel kaynağı aslında insanların, endişe duymayacak kadar beslenebilecekleri ekonomik koşullara ulaşabilmesidir. Eskiden köylülerin kullandığı yer sofralarından yola çıkarak bir kule oluşturmaya çalıştım. Bu kule aslında gidişi temsil ediyor. Üst üste koyarak kule oluşturduğum sofraların ortasını delerek, o sofranın hep dolmayı beklediğini izleyiciye anlatmaya çalıştım.' diye konuştu.
Sergide bir bakıma kendi ilgi alanları, hatırladıkları ve yaşamından kesitler yer aldığını anlatan Koçan, gelenek ile gelecek kavramlarını bir araya getirerek izleyenleri sanatın içinde yolculuğa çıkardığını dile getirdi.
Koçan, serginin diğer bir odak noktasının çengel olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
'Çengel, özellikle yabani hayvanlara karşı bizi koruma görevi olan köpekleri korumak için demirciler tarafından tasarlanmış olağanüstü bir form. Bu forma yakından baktığımızda bir demirci geleneğinin tasarım zekasını görüyoruz. Bu tasarım zekasıyla birlikte yaratıcı kapasitesini görüyoruz. Bunu yüz misli büyüterek bir büyük heykel ve eser haline getiriyoruz. O ölçeğe ulaştığımız zaman demirci zekasının aslında yeni bir canavar yaratarak o canavarlara karşı bir güç oluşturduğunu ve eklemlenen, çoğalan bir güç haline dönüştürdüğünü görüyoruz. Zanaatin günümüz sanatını beslemesi açısından son derece iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum.'
Serginin bir bölümünü ise köklere ayırdığını, köklerle ilgili yerleştirme yaptığını belirten Koçan, 'Bu sergi aslında benim hep aklımda bulunan, bende yeri olan çok sayıda nesnenin yan yana gelerek günümüz sanat dili açısından yeni bir metin oluşturmasıdır. Buradaki çeşitlilik, renklilik ve sükunet aslında hayatın derinliğinden kaynaklanıyor.' ifadesini kullandı.
- 'Sona adlı kızın hikayesi izleyiciyle buluşacak'
Koçan, serginin başka bir alanında ise doğup büyüdüğü Baksı köyünde, çocukluk yıllarında evlatlık verilen 'Sona' adlı kızın hikayesinin izleyiciyle buluşacağını ifade ederek, şunları kaydetti:
'Sona'nın hayatına, gidişine ilişkin bir dizi oluşturdum. O da benim 8 ya da 10'lu yaşlarıma ait bir anı. Bu sergide el motifini çokça kullandım. El benim açımdan son derece önemli bir organ, anlamlı bir uzuv. El benim için görme ötesi bir duyuyu harekete geçiren bir yapıdır. Onun için biz beğendiğimiz bir şeye dokunuruz, görmemiz yetmez. Onu, bize ait bir şey yapabilmek için mutlaka ona dokunuyoruz. O açıdan elin üreten ve o çok yanlı duyarlılığını anlatan bir dizi resim yaptım bu sergide.'
Kaynak: AA
Baksı Müzesi Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuruluşundan itibaren her dönem farklı çalışmalarla ziyaretçilerine kapısını açan Baksı Müzesi'nin, gelecek dönem de kurulduğu topraklardan aldığı ilhamla uluslararası bir sergiyle sanatseverleri buluşturacağını söyledi.
Müzede 2017 yılında gerçekleştirilecek en önemli etkinliklerin başında, 70'inci yaşı için hazırladığı ancak çeşitli nedenlerle 71'inci yaşına sarkan kişisel sergisi olduğunu dile getiren Koçan, sergiyi doğrudan uluslararası alana taşımak için küratörlüğünü İsviçreli Barbara Pollo'nun yapacağını ifade etti.
Koçan, sergide çocukluğunun geçtiği yöreye ilişkin hatırladıklarının, günümüz sanatıyla yeniden yorumlandığına dikkati çekerek, 'Belki de ilk kez bir sanatçı kendi inşa ettiği müzede kendi kişisel sergisini açıyor.' dedi.
Eskiden kullanılan tandırlara işaret eden Koçan, şöyle devam etti:
'Çocukluğumda, tandırda hem yemekleri pişirilir hem de işlem bittikten sonra üstüne iskemle gibi bir form konulup kilim örtülür, kışın kalorifer gibi kullanılırdı. Onu yeniden anlatabilmek için yeni bir düzen kurmaya çalıştım. Tamamen çocukluğumdaki o tandırın dört ayaklı yapısı ve üstünü kapatan kilimlerden yola çıktım. Tamamen köy hayatından yola çıkarak bir çocuğun 70 yaşına geldiğinde hatırladıklarından bir tanesi. Çünkü onun içerisinde çok uzun süreli bir hayat yaşandı, rüyalar görüldü, masallar dinlendi ve yeni ilişkiler kuruldu, geliştirildi.'
- Göç hikayesi
Koçan, serginin başka yönünün de yörede özellikle 1960'larda başlayan göçlere dikkati çekmek olduğunu ifade ederek, 'Bu göçün temel kaynağı aslında insanların, endişe duymayacak kadar beslenebilecekleri ekonomik koşullara ulaşabilmesidir. Eskiden köylülerin kullandığı yer sofralarından yola çıkarak bir kule oluşturmaya çalıştım. Bu kule aslında gidişi temsil ediyor. Üst üste koyarak kule oluşturduğum sofraların ortasını delerek, o sofranın hep dolmayı beklediğini izleyiciye anlatmaya çalıştım.' diye konuştu.
Sergide bir bakıma kendi ilgi alanları, hatırladıkları ve yaşamından kesitler yer aldığını anlatan Koçan, gelenek ile gelecek kavramlarını bir araya getirerek izleyenleri sanatın içinde yolculuğa çıkardığını dile getirdi.
Koçan, serginin diğer bir odak noktasının çengel olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
'Çengel, özellikle yabani hayvanlara karşı bizi koruma görevi olan köpekleri korumak için demirciler tarafından tasarlanmış olağanüstü bir form. Bu forma yakından baktığımızda bir demirci geleneğinin tasarım zekasını görüyoruz. Bu tasarım zekasıyla birlikte yaratıcı kapasitesini görüyoruz. Bunu yüz misli büyüterek bir büyük heykel ve eser haline getiriyoruz. O ölçeğe ulaştığımız zaman demirci zekasının aslında yeni bir canavar yaratarak o canavarlara karşı bir güç oluşturduğunu ve eklemlenen, çoğalan bir güç haline dönüştürdüğünü görüyoruz. Zanaatin günümüz sanatını beslemesi açısından son derece iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum.'
Serginin bir bölümünü ise köklere ayırdığını, köklerle ilgili yerleştirme yaptığını belirten Koçan, 'Bu sergi aslında benim hep aklımda bulunan, bende yeri olan çok sayıda nesnenin yan yana gelerek günümüz sanat dili açısından yeni bir metin oluşturmasıdır. Buradaki çeşitlilik, renklilik ve sükunet aslında hayatın derinliğinden kaynaklanıyor.' ifadesini kullandı.
- 'Sona adlı kızın hikayesi izleyiciyle buluşacak'
Koçan, serginin başka bir alanında ise doğup büyüdüğü Baksı köyünde, çocukluk yıllarında evlatlık verilen 'Sona' adlı kızın hikayesinin izleyiciyle buluşacağını ifade ederek, şunları kaydetti:
'Sona'nın hayatına, gidişine ilişkin bir dizi oluşturdum. O da benim 8 ya da 10'lu yaşlarıma ait bir anı. Bu sergide el motifini çokça kullandım. El benim açımdan son derece önemli bir organ, anlamlı bir uzuv. El benim için görme ötesi bir duyuyu harekete geçiren bir yapıdır. Onun için biz beğendiğimiz bir şeye dokunuruz, görmemiz yetmez. Onu, bize ait bir şey yapabilmek için mutlaka ona dokunuyoruz. O açıdan elin üreten ve o çok yanlı duyarlılığını anlatan bir dizi resim yaptım bu sergide.'