Rektör Elmas, Rektör Atamalarındaki Yeni Düzenlemeyi Yazdı
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, yeni düzenlemeyle kaldırılan rektörlük seçimlerini ve rektör atamasında yeni durumu yazdı.
Rektör Prof. Dr. Elmas ulusal yayın yapan bir gazetede de yayımlanan yazısında “24 senedir uygulanan seçimli sistem yerine atama sistemi gelince, eski sistemdeki eksiklerin farkına varıldığından yine büyük çoğunluk bu değişime olumlu yaklaştı. Buradan hareketle sorunun, atama veya seçimden ziyade sürecin sağlıklı ve iyi yönetilmesinde olduğu, bu sürecin iyi uygulanması durumunda üniversitelere önemli faydalar ve dinamizm getireceği kanaatindeyim” ifadelerine yer verdi. Yeni sistemin iyi bir şekilde uygulanması durumunda üniversitelerin daha dinamik hale geleceğine dikkat çeken Elmas “Ayrıca kurulacak olan bağımsız kalite ajansları, üniversitelerdeki temel süreçlerin evrensel normlara göre işleyişi hakkında yapacağı değerlendirmeler ile destekleyici rol oynayabilir. Böylece mevcut durumun olumsuzlukları giderilebileceği gibi üniversiteler kısa sürede dinamizm ve motivasyon kazanabilir” ifadelerini kullandı.
Rektör Elmas yazısında “Rektörlük seçimleri kalktı. Yeni durumda rektör olmak isteyen adaylar YÖK’e başvuracak ve Cumhurbaşkanlığı’na önerilecek üç kişi arasından bir aday atanacaktır. 1992 yılına kadar 10 yıl uygulanan bu sistem yerine seçim ile atama sistemi geldiğinde rahmetli Doğramacı hariç akademisyenlerin büyük çoğunluğu sevinmişti. 24 senedir uygulanan seçimli sistem yerine atama sistemi gelince, eski sistemdeki eksiklerin farkına varıldığından yine büyük çoğunluk bu değişime olumlu yaklaştı. Buradan hareketle sorunun, atama veya seçimden ziyade sürecin sağlıklı ve iyi yönetilmesinde olduğu, bu sürecin iyi uygulanması durumunda üniversitelere önemli faydalar ve dinamizm getireceği kanaatindeyim. Sakarya Üniversitesi 2010 yılı rektörlük seçimlerinde aday olup ilk altıya girerek mülakat için YÖK üyelerinin karşısına çıktım. O zamanda da yeni kanun hazırlığı son hızla devam etmekte idi. Başkan vekili ‘Yeni kanunda rektörlük süreleri konusunda çalışmaktayız. Sizce rektörlük süreleri kaç yıl olmalı’ diye sorunca benim ‘iki yıl ile otuz yıl arasında olabilir’ cevabım önce sessizlik ve sonra da gülümseme ile karşılandı. Aday YÖK’e mülakat için geldiğinde, atanılması düşünülen üniversitesinin eğitim öğretim, araştırma ve diğer konularında mevcut durumunu ortaya koyarak, kurumu dört yıl içinde bulunduğu noktadan hangi hedeflerle daha ileriye götüreceğini ve bu işlemi yaparken nasıl bir yol izleyeceğini belirtir. İki yıl sonra kurul, adayın hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştirmediğini denetler. Eğer belirtmiş olduğu hedefleri gerçekleştirme yolunda herhangi bir ilerleme kat edilmemiş ise ‘Hocam teşekkür ederiz’ diyerek görevine son verilir. Eğer kurumu ileri taşıyacak adımlar atılabilmiş ve bu adımların sürdürülebilirliği görünüyor ise yapabildiği kadar yapsın. Bu mülakat sonunda 2010 yılından bu yana altı senedir rektörlük görevini yapmaktayım. Bu zamana kadar, üniversitede eğitim öğretim, araştırma ve diğer konularda ne yapıldığını sorgulayan bir sistem kurulamamıştır. Yeni kurulan YÖK Kalite Kurulu bu konularda çalışmaya başlamıştır. Zaten dünyada değerlendirme yapılmayan bu tarz bir rektörlük yönetim şeklinin kaldığını düşünmüyorum. Rektörlerin çalışmaları gözden geçirilir, izlenir ve atamaları yapılır. Seçimli sistem ile gelen rektörler büyük çoğunlukla yardımcılarını, dekan, müdür, bölüm başkanı ve diğer yöneticilerini kendine destek veren akademisyenlerden oluşturmaktadır. Bu durum üniversitelerde bütünlüğü bozmakta, nitelikli kişilerin görev almasını engellemekte ve motivasyonunu azaltmaktadır” dedi.
Rektör Elmas yazısının devamında, “Bu arada dört yılda bir rektörlük seçimleriyle heyecanlanan sabit maaşlı ve sabit kadrolu akademisyenleri motive edecek hedef ve performans odaklı sisteme geçilmesi de uygun olacaktır. Bu düzenleme ile üniversitenin her kademesinin sürece katılması sağlanmış olacaktır. Bu şekilde oluşacak bu yönetim anlayışı ile üniversitelerde; kalite, kurumsal değerlendirme ve akreditasyonu da destekleyerek; şeffaf, hesap verebilir ve dinamik yapıya sahip bir üniversite ortaya çıkacaktır. Süreç nasıl işlemeli? 1. Seçici kurul rektör atanacak üniversitenin; eğitim öğretim, araştırma, altyapı ve yönetim gibi alanlarında mevcut durumunu ve gelişme potansiyelini, kurumun stratejik planı, kalite ve akreditasyon süreçlerinden yararlanarak ve gerekirse kısa bir ziyaret yaparak analiz eder. Üniversiteyi bulunduğu durumundan ulusal ve uluslararası normlara taşıyacak ihtiyaç duyulan konulara göre rektörniteliklerini ilan ederek süreç başlatılır. 2. Rektör adayları belirtilen niteliklere uygun oluklarına dair bilgi, birikim ve o üniversiteyi mevcut durumdan daha ileriye nasıl taşıyacağını gösteren hedeflerini açıklayan dosyayı kurula sunar. Seçici kurul başvuruya göre altı veya 10 adayı mülakata çağırır ve ayrıntılı mülakat sonucunda üç adayı atama makamına sunar. Atamaya dair açıklama üç ay öncesinden yapılır. Bu süre içinde kişi kurumu daha yakından tanır ve devamlılık açısından hazırlıklarını yapar. 3. Üniversitenin gereksinimlerine göre atanma nedeni ve hedefleri belirli olan rektör, kurul tarafından denetlenir. Gerekli görüldüğü takdirde iki sene sonra rektör kurul ile görüşmeye çağrılır. 4. Liyakata göre atanmış olan rektörün amacı başarılı olmak ve kurumu hedefleri doğrultusunda ileri taşımaktır. Bu durumda rektör, yardımcılarını, dekan, müdür ve bölüm başkanlarını ve idari kadroyu hedeflere ulaşma konusunda kendisine destek olacak kişilerden seçer. Böylece üniversitelerde akademisyenden rektöre kadar her kademede hedef odaklı, açık, şeffaf ve hesap verebilir yönetim modeli ortaya çıkar. Özet olarak bu yönetim mantığı ve anlayış değişikliği iyi bir şekilde uygulanırsa üniversitelerimiz daha dinamik hale gelecektir. Ayrıca kurulacak olan bağımsız kalite ajansları, üniversitelerdeki temel süreçlerin evrensel normlara göre işleyişi hakkında yapacağı değerlendirmeler ile destekleyici rol oynayabilir. Böylece mevcut durumun olumsuzlukları giderilebileceği gibi üniversiteler kısa sürede dinamizm ve motivasyon kazanabilir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Rektör Elmas yazısında “Rektörlük seçimleri kalktı. Yeni durumda rektör olmak isteyen adaylar YÖK’e başvuracak ve Cumhurbaşkanlığı’na önerilecek üç kişi arasından bir aday atanacaktır. 1992 yılına kadar 10 yıl uygulanan bu sistem yerine seçim ile atama sistemi geldiğinde rahmetli Doğramacı hariç akademisyenlerin büyük çoğunluğu sevinmişti. 24 senedir uygulanan seçimli sistem yerine atama sistemi gelince, eski sistemdeki eksiklerin farkına varıldığından yine büyük çoğunluk bu değişime olumlu yaklaştı. Buradan hareketle sorunun, atama veya seçimden ziyade sürecin sağlıklı ve iyi yönetilmesinde olduğu, bu sürecin iyi uygulanması durumunda üniversitelere önemli faydalar ve dinamizm getireceği kanaatindeyim. Sakarya Üniversitesi 2010 yılı rektörlük seçimlerinde aday olup ilk altıya girerek mülakat için YÖK üyelerinin karşısına çıktım. O zamanda da yeni kanun hazırlığı son hızla devam etmekte idi. Başkan vekili ‘Yeni kanunda rektörlük süreleri konusunda çalışmaktayız. Sizce rektörlük süreleri kaç yıl olmalı’ diye sorunca benim ‘iki yıl ile otuz yıl arasında olabilir’ cevabım önce sessizlik ve sonra da gülümseme ile karşılandı. Aday YÖK’e mülakat için geldiğinde, atanılması düşünülen üniversitesinin eğitim öğretim, araştırma ve diğer konularında mevcut durumunu ortaya koyarak, kurumu dört yıl içinde bulunduğu noktadan hangi hedeflerle daha ileriye götüreceğini ve bu işlemi yaparken nasıl bir yol izleyeceğini belirtir. İki yıl sonra kurul, adayın hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştirmediğini denetler. Eğer belirtmiş olduğu hedefleri gerçekleştirme yolunda herhangi bir ilerleme kat edilmemiş ise ‘Hocam teşekkür ederiz’ diyerek görevine son verilir. Eğer kurumu ileri taşıyacak adımlar atılabilmiş ve bu adımların sürdürülebilirliği görünüyor ise yapabildiği kadar yapsın. Bu mülakat sonunda 2010 yılından bu yana altı senedir rektörlük görevini yapmaktayım. Bu zamana kadar, üniversitede eğitim öğretim, araştırma ve diğer konularda ne yapıldığını sorgulayan bir sistem kurulamamıştır. Yeni kurulan YÖK Kalite Kurulu bu konularda çalışmaya başlamıştır. Zaten dünyada değerlendirme yapılmayan bu tarz bir rektörlük yönetim şeklinin kaldığını düşünmüyorum. Rektörlerin çalışmaları gözden geçirilir, izlenir ve atamaları yapılır. Seçimli sistem ile gelen rektörler büyük çoğunlukla yardımcılarını, dekan, müdür, bölüm başkanı ve diğer yöneticilerini kendine destek veren akademisyenlerden oluşturmaktadır. Bu durum üniversitelerde bütünlüğü bozmakta, nitelikli kişilerin görev almasını engellemekte ve motivasyonunu azaltmaktadır” dedi.
Rektör Elmas yazısının devamında, “Bu arada dört yılda bir rektörlük seçimleriyle heyecanlanan sabit maaşlı ve sabit kadrolu akademisyenleri motive edecek hedef ve performans odaklı sisteme geçilmesi de uygun olacaktır. Bu düzenleme ile üniversitenin her kademesinin sürece katılması sağlanmış olacaktır. Bu şekilde oluşacak bu yönetim anlayışı ile üniversitelerde; kalite, kurumsal değerlendirme ve akreditasyonu da destekleyerek; şeffaf, hesap verebilir ve dinamik yapıya sahip bir üniversite ortaya çıkacaktır. Süreç nasıl işlemeli? 1. Seçici kurul rektör atanacak üniversitenin; eğitim öğretim, araştırma, altyapı ve yönetim gibi alanlarında mevcut durumunu ve gelişme potansiyelini, kurumun stratejik planı, kalite ve akreditasyon süreçlerinden yararlanarak ve gerekirse kısa bir ziyaret yaparak analiz eder. Üniversiteyi bulunduğu durumundan ulusal ve uluslararası normlara taşıyacak ihtiyaç duyulan konulara göre rektörniteliklerini ilan ederek süreç başlatılır. 2. Rektör adayları belirtilen niteliklere uygun oluklarına dair bilgi, birikim ve o üniversiteyi mevcut durumdan daha ileriye nasıl taşıyacağını gösteren hedeflerini açıklayan dosyayı kurula sunar. Seçici kurul başvuruya göre altı veya 10 adayı mülakata çağırır ve ayrıntılı mülakat sonucunda üç adayı atama makamına sunar. Atamaya dair açıklama üç ay öncesinden yapılır. Bu süre içinde kişi kurumu daha yakından tanır ve devamlılık açısından hazırlıklarını yapar. 3. Üniversitenin gereksinimlerine göre atanma nedeni ve hedefleri belirli olan rektör, kurul tarafından denetlenir. Gerekli görüldüğü takdirde iki sene sonra rektör kurul ile görüşmeye çağrılır. 4. Liyakata göre atanmış olan rektörün amacı başarılı olmak ve kurumu hedefleri doğrultusunda ileri taşımaktır. Bu durumda rektör, yardımcılarını, dekan, müdür ve bölüm başkanlarını ve idari kadroyu hedeflere ulaşma konusunda kendisine destek olacak kişilerden seçer. Böylece üniversitelerde akademisyenden rektöre kadar her kademede hedef odaklı, açık, şeffaf ve hesap verebilir yönetim modeli ortaya çıkar. Özet olarak bu yönetim mantığı ve anlayış değişikliği iyi bir şekilde uygulanırsa üniversitelerimiz daha dinamik hale gelecektir. Ayrıca kurulacak olan bağımsız kalite ajansları, üniversitelerdeki temel süreçlerin evrensel normlara göre işleyişi hakkında yapacağı değerlendirmeler ile destekleyici rol oynayabilir. Böylece mevcut durumun olumsuzlukları giderilebileceği gibi üniversiteler kısa sürede dinamizm ve motivasyon kazanabilir” ifadelerini kullandı.