İsveçli Firmalardan Türkiye'ye Güvenoyu
İsveç Ticaret ve Yatırım Merkezi Business Sweden tarafından hazırlanan ’Türkiye İş Ortamı Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. İsveç Başkonsolosluğu’nda gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan İsveç Başkonsolosu Therese Hyden, araştırma sonuçlarına göre İsveçli firmaların Türkiye’ye güvenoyu verdiklerini açıkladı.
İsveç Ticaret ve Yatırım Merkezi Business Sweden tarafından hazırlanan ’Türkiye İş Ortamı Araştırması’nın sonuçları açıklandı. İsveç Başkonsolosluğu’nda gerçekleştirilen basın toplantısında araştırma sonuçlarını paylaşan İsveç Başkonsolosu Therese Hyden, İsveçli firmaların Türkiye’ye güvenoyu verdiklerini belirtti.
Türkiye’nin yüksek potansiyele sahip bir G20 ülkesi ve aynı zamanda bazı zorlukları da bünyesinde barındıran bir pazar olduğunu dile getiren Therese Hyden, “Türkiye yüksek potansiyele sahip bir G20 ülkesi, aynı zamanda bazı zorlukları da bünyesinde barındıran bir pazar. Zorlu bir yaz dönemi geçirdi ancak hem Türk halkı hem de yerli ve yabancı yatırımcılar güçlü bir kararlılık göstererek bu dönemin hızla atlatılmasını sağladı. 400’e yakın marka ile Türkiye’de hayli aktif olan İsveç sermayesinin bu araştırma vasıtasıyla ortaya koyduğu sonuçlar da, şirketlerin Türkiye’de faal olmaya devam edeceklerini ve pazara güven duyduklarını tasdik etmiş oluyor” dedi.
İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg’in açıkladığı rapora göre İsveçli şirketler Türkiye’de sadece kalıcı olmayı değil, büyümeyi de hedefliyor. Friberg araştırma sonuçları ile ilgili şu bilgileri verdi: "Şirketlerin yüzde 95’i önümüzdeki üç sene içerisinde faaliyet gösterdikleri sektörün büyüyeceğine inanıyor. Yüzde 96’sı yine orta vadede Türkiye’deki faaliyetlerini artırmayı ya da aynı seviyede korumayı planlıyor. Orta vadede katılımcıların yüzde 92’si cirolarının artacağını, yüzde 87’si ise orta ile çok yüksek arasında değişen derecelerde karlılık beklentisi içinde olduklarını belirtiyor. Bu olumlu görüşler, 2016 beklentilerini de kapsıyor".
Nitelikli işgücünü fırsat olarak görüyorlar
Araştırmaya katılan İsveçli firmalar Türkiye’de 23 binden fazla kişi istihdam ediyor. Sektör büyümesi, ciro ve karlılık beklentisi, İsveçli şirketler için personel artışını da beraberinde getirecek. Gelecek üç yıllık orta vadeli dönemde, şirketlerin yüzde 67’si personel sayısını artıracak. Ek olarak, katılımcıların yüzde 64’ü Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısının yüksek veya çok yüksek olduğuna inanıyor ve bu nitelikli işgücünün kendileri için bir fırsat olduğunu düşünüyor.
Türkiye, katılımcıların yüzde 38’i için bölge ofisi işlevi görüyor
85 katılımcıdan 32’si (katılımcıların yüzde 38’i), şirketinin Türkiye ofisinin en az bir ülkeden daha sorumlu olduğunu belirtiyor. Değişik boyutlardaki şirketler Türkiye ofislerini bölge ofisi olarak kullansa da, orta ve büyük çaplı şirketlerde bu eğilim daha fazla görülüyor. Azerbaycan ve Gürcistan, faaliyetlerin Türkiye ofisleri tarafından en çok yönetildiği ülkeler. Azerbaycan ve Gürcistan’ı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Rusya, İsrail ve son zamanlarda İran izliyor. Diğer ülkelerdeki faaliyetleri Türkiye’den yöneten ofislerin yüzde 15’i, aynı zamanda Ortadoğu ve Afrika’dan da sorumlu durumda bulunuyor.
Firmaların yüzde 89’u orta vadede yeni yatırım yapacak
Şirketlerin çizdiği pozitif resim yeni yatırımları da kapsıyor. İsveçli firmaların yüzde 89’u gelecek 3 yıl içerisinde Türkiye’ye yatırım yapmayı sürdürecek. Başlıca yatırım alanları ise, yüzde 67 ile personel, yüzde 45 ile ofis, yüzde 32 ile IT altyapısı ve yüzde 20 ile imalat ve imalat ekipmanları olacak. Bununla birlikte Türkiye’de üretim tesisi bulunan firmaların yüzde 50’si de mevcut tesislerine üç yıl içinde ek yatırım yapacak.
“Yatırım beklentisi Türk ekonomisine güvenin göstergesi”
İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg, “İstatistiklere ve makro göstergelere dayalı öngörü ve raporları sık sık okuyoruz, ancak bu çalışma pazarda faaliyet gösteren şirketlerin ilk elden tanıklıklarını içermesi nedeniyle öncekilerden ayrışıyor. Türkiye’yi tanıyan ve Türkiye’de iş deneyimi olan İsveçli şirketler kısa, orta veya uzun vadede pazarın potansiyeline inanıyor. Pazardaki rekabet nedeniyle kimi zaman etkilenseler de, faaliyet gösterdikleri sektörlerin büyüyeceğine inanıyor, işlerini büyütmeyi ve yeni yatırımlar yapmayı planlıyor. Bu bağlamda rahatça söyleyebiliriz ki, bu raporun çıktıları Türk ekonomisine olan güvenin birer göstergesi” dedi.
Firmalar en çok pazardaki yoğun rekabetten etkileniyor
İsveçli firmaların faaliyetlerini Türkiye’de en çok etkileyen konuların başında sırasıyla pazardaki yoğun rekabet, siyasal gelişmeler, döviz kurlarındaki hareketlilik ve ödemelerdeki düzensizlik yer alıyor. Türkiye’nin dünyanın her yerine ulaşan geniş bir ticaret ağına sahip, uluslararası firmalara açık bir pazar olduğunu vurgulayan Friberg, “Bundan kaynaklanan yoğun rekabet, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 66’sının faaliyetlerini oldukça etkiliyor. Yani Türk ekonomisinin küresel ekonomiye entegre oluşu hem avantaj hem dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Büyüyen pazar ve altyapı yatırımları Türkiye’yi cazip kılıyor
İsveçli şirketlerin yüzde 96’sı için, Dünya Bankası’nın Türkiye GSYH’sına yönelik üç yıl içinde yüzde 3,5 büyüme öngörüsü, Türkiye’de iş yapmak açısından önemli bir avantaj. Katılımcıların yüzde 95’i, Türkiye’nin dünyanın 18’inci büyük ekonomisi olmasına ve gelecek yıllarda ilk 10 arasına girme hedefinin önemine vurgu yapıyor. Orta gelirli kesimin büyümesi ve alım gücünün artması ile İstanbul 3. Havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü, yeni hızlı tren hatları ve İstanbul-İzmir Otoyol Projesi gibi yatırımlar da İsveçli şirketler için önemli fırsatlar olarak değerlendiriliyor.
İsveçli şirketlerin Türkiye’de büyümesi personel artışını da beraberinde getirecek
Açıklanan araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların çoğu, personel sayısını kısa vadede sabit tutmayı veya artırmayı düşünüyor. Yüzde 41’i 2016’da yeni personel almayı yüzde 42’si ise personel sayısını sabit tutmayı düşünüyor. Dolayısıyla, yüzde 83’ü personel sayısını 2016’da sabit tutmayı veya artırmayı düşünüyor. Yüzde 16’sı 2016’da personel çıkarmayı düşünüyor. İsveçli şirketler, orta vadede Türkiye pazarında faaliyetlerini devam ettirmeye kararlılar. Gelecek 3 yıllık dönemde, yüzde 67’si personel sayısını artırmayı, yüzde 29’u ise muhafaza etmeyi düşünüyor. İsveçli şirketler, nitelikli işgücü istihdamı konusunda sıkıntı çekmiyorlar. Yüzde 64’ü Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısının yüksek veya çok yüksek olduğuna inanıyor. Nitelikli personel konusunda da yüzde 62’lik kısım yer alıyor. Yüzde 5’i Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısı konusunda kötümser. Nitelikli personel sayısını yetersiz bulanların oranı ise yüzde 11.
"Moody’s notu endişe kaynağı değil"
Toplantının ardından İsveç Başkonsolosu Therese Hyden ve İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg basın mensuplarının sorularını cevapladı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye notu ile ilgili soruya Friberg,"Tüm gelişmeler şirketler tarafından elbette takip ediliyor fakat bu değerlendirme İsveçli yatırımcılar için büyük bir endişe kaynağı değil" cevabını verdi. Güvenliğin ve siyasi durumların da yatırımcıların en büyük sorunu olmadığını vurgulayan Friberg, "Araştırmaya dahil olan şirketlerin çoğu, uzun zamandır Türkiye’de iş yapıyor dolayısıyla Türkiye’yi tanıyorlar. Araştırmaya göre Şirketleri en çok etkileyen unsur bir çok ülkeden çok fazla şirketin faaliyetinin bulunduğu Türkiye’deki rekabet ortamı" dedi.
"15 Temmuz’u hükümet olarak kınadık"
İsveç Başkonsolosu Therese Hyden ise 15 Temmiz’da yaşananların yatırımcıları çok etkilemediğini belirterek, "İsveç 15 Temmuz darbe girimişini kınadı, Türk halkının darbe girişime karşı mücadelesini destekledik. Şirketler doğal olarak bunları takip ediyor ve olan bitenin farkında amam Türkiye’deki potansiyel bu tür endişelerin üzerinde" dedi.
Geçen hafta Başkent Stockholm’de yapılması planlanan ve Türk gazetecilerin konuşacağı 15 Temmuz ile ilgili konferansın iptalinin bu açıklama ile çelişip çelişmediği ve yaşananlar ile ilgili yorumu sorulan Hyden, konferansın izin süreciyle ilgili bir sıkıntı olduğunu bunun da aşıldığını belirterek, "Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, yaşananlar ile ilgili tavrını sert bir şekilde iletti. Dışişleri Bakanımızla görüştüler ve sorun çözüldü" dedi.
Kaynak: İHA
Türkiye’nin yüksek potansiyele sahip bir G20 ülkesi ve aynı zamanda bazı zorlukları da bünyesinde barındıran bir pazar olduğunu dile getiren Therese Hyden, “Türkiye yüksek potansiyele sahip bir G20 ülkesi, aynı zamanda bazı zorlukları da bünyesinde barındıran bir pazar. Zorlu bir yaz dönemi geçirdi ancak hem Türk halkı hem de yerli ve yabancı yatırımcılar güçlü bir kararlılık göstererek bu dönemin hızla atlatılmasını sağladı. 400’e yakın marka ile Türkiye’de hayli aktif olan İsveç sermayesinin bu araştırma vasıtasıyla ortaya koyduğu sonuçlar da, şirketlerin Türkiye’de faal olmaya devam edeceklerini ve pazara güven duyduklarını tasdik etmiş oluyor” dedi.
İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg’in açıkladığı rapora göre İsveçli şirketler Türkiye’de sadece kalıcı olmayı değil, büyümeyi de hedefliyor. Friberg araştırma sonuçları ile ilgili şu bilgileri verdi: "Şirketlerin yüzde 95’i önümüzdeki üç sene içerisinde faaliyet gösterdikleri sektörün büyüyeceğine inanıyor. Yüzde 96’sı yine orta vadede Türkiye’deki faaliyetlerini artırmayı ya da aynı seviyede korumayı planlıyor. Orta vadede katılımcıların yüzde 92’si cirolarının artacağını, yüzde 87’si ise orta ile çok yüksek arasında değişen derecelerde karlılık beklentisi içinde olduklarını belirtiyor. Bu olumlu görüşler, 2016 beklentilerini de kapsıyor".
Nitelikli işgücünü fırsat olarak görüyorlar
Araştırmaya katılan İsveçli firmalar Türkiye’de 23 binden fazla kişi istihdam ediyor. Sektör büyümesi, ciro ve karlılık beklentisi, İsveçli şirketler için personel artışını da beraberinde getirecek. Gelecek üç yıllık orta vadeli dönemde, şirketlerin yüzde 67’si personel sayısını artıracak. Ek olarak, katılımcıların yüzde 64’ü Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısının yüksek veya çok yüksek olduğuna inanıyor ve bu nitelikli işgücünün kendileri için bir fırsat olduğunu düşünüyor.
Türkiye, katılımcıların yüzde 38’i için bölge ofisi işlevi görüyor
85 katılımcıdan 32’si (katılımcıların yüzde 38’i), şirketinin Türkiye ofisinin en az bir ülkeden daha sorumlu olduğunu belirtiyor. Değişik boyutlardaki şirketler Türkiye ofislerini bölge ofisi olarak kullansa da, orta ve büyük çaplı şirketlerde bu eğilim daha fazla görülüyor. Azerbaycan ve Gürcistan, faaliyetlerin Türkiye ofisleri tarafından en çok yönetildiği ülkeler. Azerbaycan ve Gürcistan’ı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Rusya, İsrail ve son zamanlarda İran izliyor. Diğer ülkelerdeki faaliyetleri Türkiye’den yöneten ofislerin yüzde 15’i, aynı zamanda Ortadoğu ve Afrika’dan da sorumlu durumda bulunuyor.
Firmaların yüzde 89’u orta vadede yeni yatırım yapacak
Şirketlerin çizdiği pozitif resim yeni yatırımları da kapsıyor. İsveçli firmaların yüzde 89’u gelecek 3 yıl içerisinde Türkiye’ye yatırım yapmayı sürdürecek. Başlıca yatırım alanları ise, yüzde 67 ile personel, yüzde 45 ile ofis, yüzde 32 ile IT altyapısı ve yüzde 20 ile imalat ve imalat ekipmanları olacak. Bununla birlikte Türkiye’de üretim tesisi bulunan firmaların yüzde 50’si de mevcut tesislerine üç yıl içinde ek yatırım yapacak.
“Yatırım beklentisi Türk ekonomisine güvenin göstergesi”
İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg, “İstatistiklere ve makro göstergelere dayalı öngörü ve raporları sık sık okuyoruz, ancak bu çalışma pazarda faaliyet gösteren şirketlerin ilk elden tanıklıklarını içermesi nedeniyle öncekilerden ayrışıyor. Türkiye’yi tanıyan ve Türkiye’de iş deneyimi olan İsveçli şirketler kısa, orta veya uzun vadede pazarın potansiyeline inanıyor. Pazardaki rekabet nedeniyle kimi zaman etkilenseler de, faaliyet gösterdikleri sektörlerin büyüyeceğine inanıyor, işlerini büyütmeyi ve yeni yatırımlar yapmayı planlıyor. Bu bağlamda rahatça söyleyebiliriz ki, bu raporun çıktıları Türk ekonomisine olan güvenin birer göstergesi” dedi.
Firmalar en çok pazardaki yoğun rekabetten etkileniyor
İsveçli firmaların faaliyetlerini Türkiye’de en çok etkileyen konuların başında sırasıyla pazardaki yoğun rekabet, siyasal gelişmeler, döviz kurlarındaki hareketlilik ve ödemelerdeki düzensizlik yer alıyor. Türkiye’nin dünyanın her yerine ulaşan geniş bir ticaret ağına sahip, uluslararası firmalara açık bir pazar olduğunu vurgulayan Friberg, “Bundan kaynaklanan yoğun rekabet, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 66’sının faaliyetlerini oldukça etkiliyor. Yani Türk ekonomisinin küresel ekonomiye entegre oluşu hem avantaj hem dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Büyüyen pazar ve altyapı yatırımları Türkiye’yi cazip kılıyor
İsveçli şirketlerin yüzde 96’sı için, Dünya Bankası’nın Türkiye GSYH’sına yönelik üç yıl içinde yüzde 3,5 büyüme öngörüsü, Türkiye’de iş yapmak açısından önemli bir avantaj. Katılımcıların yüzde 95’i, Türkiye’nin dünyanın 18’inci büyük ekonomisi olmasına ve gelecek yıllarda ilk 10 arasına girme hedefinin önemine vurgu yapıyor. Orta gelirli kesimin büyümesi ve alım gücünün artması ile İstanbul 3. Havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü, yeni hızlı tren hatları ve İstanbul-İzmir Otoyol Projesi gibi yatırımlar da İsveçli şirketler için önemli fırsatlar olarak değerlendiriliyor.
İsveçli şirketlerin Türkiye’de büyümesi personel artışını da beraberinde getirecek
Açıklanan araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların çoğu, personel sayısını kısa vadede sabit tutmayı veya artırmayı düşünüyor. Yüzde 41’i 2016’da yeni personel almayı yüzde 42’si ise personel sayısını sabit tutmayı düşünüyor. Dolayısıyla, yüzde 83’ü personel sayısını 2016’da sabit tutmayı veya artırmayı düşünüyor. Yüzde 16’sı 2016’da personel çıkarmayı düşünüyor. İsveçli şirketler, orta vadede Türkiye pazarında faaliyetlerini devam ettirmeye kararlılar. Gelecek 3 yıllık dönemde, yüzde 67’si personel sayısını artırmayı, yüzde 29’u ise muhafaza etmeyi düşünüyor. İsveçli şirketler, nitelikli işgücü istihdamı konusunda sıkıntı çekmiyorlar. Yüzde 64’ü Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısının yüksek veya çok yüksek olduğuna inanıyor. Nitelikli personel konusunda da yüzde 62’lik kısım yer alıyor. Yüzde 5’i Türkiye’deki nitelikli yönetici sayısı konusunda kötümser. Nitelikli personel sayısını yetersiz bulanların oranı ise yüzde 11.
"Moody’s notu endişe kaynağı değil"
Toplantının ardından İsveç Başkonsolosu Therese Hyden ve İsveç Türkiye Ticaret Baş Müşaviri Erik Friberg basın mensuplarının sorularını cevapladı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye notu ile ilgili soruya Friberg,"Tüm gelişmeler şirketler tarafından elbette takip ediliyor fakat bu değerlendirme İsveçli yatırımcılar için büyük bir endişe kaynağı değil" cevabını verdi. Güvenliğin ve siyasi durumların da yatırımcıların en büyük sorunu olmadığını vurgulayan Friberg, "Araştırmaya dahil olan şirketlerin çoğu, uzun zamandır Türkiye’de iş yapıyor dolayısıyla Türkiye’yi tanıyorlar. Araştırmaya göre Şirketleri en çok etkileyen unsur bir çok ülkeden çok fazla şirketin faaliyetinin bulunduğu Türkiye’deki rekabet ortamı" dedi.
"15 Temmuz’u hükümet olarak kınadık"
İsveç Başkonsolosu Therese Hyden ise 15 Temmiz’da yaşananların yatırımcıları çok etkilemediğini belirterek, "İsveç 15 Temmuz darbe girimişini kınadı, Türk halkının darbe girişime karşı mücadelesini destekledik. Şirketler doğal olarak bunları takip ediyor ve olan bitenin farkında amam Türkiye’deki potansiyel bu tür endişelerin üzerinde" dedi.
Geçen hafta Başkent Stockholm’de yapılması planlanan ve Türk gazetecilerin konuşacağı 15 Temmuz ile ilgili konferansın iptalinin bu açıklama ile çelişip çelişmediği ve yaşananlar ile ilgili yorumu sorulan Hyden, konferansın izin süreciyle ilgili bir sıkıntı olduğunu bunun da aşıldığını belirterek, "Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, yaşananlar ile ilgili tavrını sert bir şekilde iletti. Dışişleri Bakanımızla görüştüler ve sorun çözüldü" dedi.