İçişleri Bakanı HDP'lilere Sert Çıktı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Neymiş, belediyelere kayyum atanmış ve demokrasiden belediyeler uzaklaştırılıyormuş. Bunu Avrupa Parlamentosu’nda, bunu Türkiye’de TBMM çatısı altında anlatmaya çalışanlar, zavallılar sizlere sesleniyorum; Siz bu milleti ne zannediyorsunuz?" dedi.
İçişleri Bakanı Soylu, Altındağ Belediyesi’nin düzenlediği şehitleri anma programı ve şehit yakınlarına verilecek evlerin anahtar teslim törenine katıldı.
Bakan Soylu, törende yaptığı konuşmada bu coğrafyanın en zor dilimden geçtiğini belirterek şunları söyledi:
"Van’ın Özalp ilçesinde defnettiğimiz kıymetli mesai arkadaşımız Aydın Muştu’nun kızı annesine sarılıp, ‘Anne ağlama babam ölmedi. Babam burada ve şehit’ demesi, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bundan bir ay önce çocuklarının gözü önünde katledilen, bu duyguyu unutmayacağımızı herkes bilsin, Allah şahittir, çocuklarının gözü önünde katledilen ve 11 yaşındaki kızının 6 yaşındaki kardeşine, ‘Ne olursun babamın gittiği yoldan gitme. Şu dışarı çıkma. Seni de katleder bu hain PKK’lı teröristler’ deyip o çocukları dışarı çıkma korkusu ile karşı karşıya bırakan anlayışa, alçak zihniyete haddini bildirmek, onlara hesabını sormak ve o çocukların bu ülkede özgür bir şekilde yaşayabilmesini temin etmek bizim namusumuzdur."
"ŞEHİTLERİMİZİN VE SİZLERİN HAKLARINI ÖDEYEBİLMEMİZ VE ONLARIN YERİNE BİR ŞEY KOYMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Şehitlerin hatırasına hiçbir maddi değerin karşılık gelmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Soylu, "Burada yapılan belki de bir evladın annesine yaptığı iyilik olarak anlatmak en doğru benzetme olur. Şehitlerimizin ve sizlerin haklarını ödeyebilmemiz ve onların yerine bir şey koymamız mümkün değildir. Bir şeyler yapmak, elimizden geldiğince bu yaraya merhem olmaya çalışmak, onlarla birlikte olmak, onların o anlayışından nasiplenmektir bizim yolunda yürüdüğümüz. Bana verilen şehit listesine baktığımda dikkatimi çekti. Bir kısmı 15 Temmuz gecesi büyük ihanete karşı vatanını savunurken şehit olmuş kardeşlerimiz, bir kısmı da ülkemizdeki terör belasına karşı mücadele eden güvenlik güçlerimiz, askerimiz, jandarmamız. Bu liste aslında bir şey söylemektedir, demektedir ki; bu millet vatanına yönelen tehlike nereden gelirse gelsin kendisi ister sivil olsun, ister üniformalı olsun aynı tepkiyi vermektedir. Aynı cesareti göstermektedir. Sadece asker olduğu için değil, sadece polis olduğu için değil" diye konuştu.
"YEREL YÖNETİMLER DEVLETİN VE MİLLETİN KURALLARIYLA TÜRKİYE’DEN İDARE EDİLECEKTİR"
Sadece silahlı terörle mücadele edilmediğini aynı zamanda sözlü terörle de savaşıldığını vurgulayan Soylu, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Hurşit Külter diye birinin devlet tarafından katledildiğini, infaz edildiğini, adam gibi adam zannettiklerimizin ellerindeki fotoğraflar ile meclise geldiklerini, basın toplantıları yaptıklarını, güvenlik kuvvetlerimizi yaptıkları mücadeleden alı koyabilmek için ellerinden gelen bütün yalanı, iftirayı ortaya koyduklarını hepimiz seyrettik. Yoktur dedik, böyle bir şey kesinlikle gerçek değildir dedik ama anlatamadık. İspiyon ettiler, iftira ettiler. Yabancı ülkelerde, yabancı devletlerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik ve hukuk çizgisi dışına çıktığını ifade etmeye çalıştılar. Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan bir insan, nasıl kendi devletini sabahtan akşama kadar suçlar. Bu nasıl bir duygu. Hurşit Külter’in Kerkük’te olduğu ortaya çıktı. Basın toplantısı yaptı ve bütün bu kampanyadan yana olduğu, kendi adamlarının yanında olduğu ve sadece güvenlik kuvvetlerimizi suçlamak ve Türkiye’nin demokratik yükselmesini engellemek için bu yalanları ortaya koyduğu bir kez daha net bir şekilde belirginleşmiştir. Elbette ortada bir kaybediliş var. FETÖ, PKK, DEAŞ, PYD’nin tanımı nettir. Onlar 3 çizgi üzerinden yürüyorlar. İhanet, yalan ve kan. Ya milletin meşru çizgisinde siyaset yapan insanlar, nasıl terör örgütlerine, nasıl bu ihanet, yalan ve kan şebekelerine alet olurlar. Neymiş, belediyelere kayyum atanmış ve demokrasiden belediyeler uzaklaştırılıyormuş. Buna Avrupa Parlamentosu’nda, bunu Türkiye’de TBMM çatısı altında anlatmaya çalışanlar, zavallılar sizlere sesleniyorum; Siz bu milleti ne zannediyorsunuz. Diyarbakır’da 10 yaşında bir çocuğa sorsanız, bu milletin oy verdiği belediye başkanının değil, orada PKK’nın, orada Kandil’in, orada terör örgütlerinin talimatı ile oturan bir eş başkanın, milletin verdiği oyun yerine oturduğu ve milletin ortaya koymuş olduğu demokratik talebi elinin tersiyle itip, ‘Buranın hakimi PKK’dır’ diye hava sattığını, imar planlarından tutun da verilecek her kararın Kandil’in sözcüsü tarafından o belediyelerde verildiğini hepimiz biliyoruz. Devletin kuralları ve milletin kurallarıyla yerel yönetimler Türkiye’de idare edilecektir. Karar net ve açıktır."
Kaynak: İHA
Bakan Soylu, törende yaptığı konuşmada bu coğrafyanın en zor dilimden geçtiğini belirterek şunları söyledi:
"Van’ın Özalp ilçesinde defnettiğimiz kıymetli mesai arkadaşımız Aydın Muştu’nun kızı annesine sarılıp, ‘Anne ağlama babam ölmedi. Babam burada ve şehit’ demesi, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bundan bir ay önce çocuklarının gözü önünde katledilen, bu duyguyu unutmayacağımızı herkes bilsin, Allah şahittir, çocuklarının gözü önünde katledilen ve 11 yaşındaki kızının 6 yaşındaki kardeşine, ‘Ne olursun babamın gittiği yoldan gitme. Şu dışarı çıkma. Seni de katleder bu hain PKK’lı teröristler’ deyip o çocukları dışarı çıkma korkusu ile karşı karşıya bırakan anlayışa, alçak zihniyete haddini bildirmek, onlara hesabını sormak ve o çocukların bu ülkede özgür bir şekilde yaşayabilmesini temin etmek bizim namusumuzdur."
"ŞEHİTLERİMİZİN VE SİZLERİN HAKLARINI ÖDEYEBİLMEMİZ VE ONLARIN YERİNE BİR ŞEY KOYMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Şehitlerin hatırasına hiçbir maddi değerin karşılık gelmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Soylu, "Burada yapılan belki de bir evladın annesine yaptığı iyilik olarak anlatmak en doğru benzetme olur. Şehitlerimizin ve sizlerin haklarını ödeyebilmemiz ve onların yerine bir şey koymamız mümkün değildir. Bir şeyler yapmak, elimizden geldiğince bu yaraya merhem olmaya çalışmak, onlarla birlikte olmak, onların o anlayışından nasiplenmektir bizim yolunda yürüdüğümüz. Bana verilen şehit listesine baktığımda dikkatimi çekti. Bir kısmı 15 Temmuz gecesi büyük ihanete karşı vatanını savunurken şehit olmuş kardeşlerimiz, bir kısmı da ülkemizdeki terör belasına karşı mücadele eden güvenlik güçlerimiz, askerimiz, jandarmamız. Bu liste aslında bir şey söylemektedir, demektedir ki; bu millet vatanına yönelen tehlike nereden gelirse gelsin kendisi ister sivil olsun, ister üniformalı olsun aynı tepkiyi vermektedir. Aynı cesareti göstermektedir. Sadece asker olduğu için değil, sadece polis olduğu için değil" diye konuştu.
"YEREL YÖNETİMLER DEVLETİN VE MİLLETİN KURALLARIYLA TÜRKİYE’DEN İDARE EDİLECEKTİR"
Sadece silahlı terörle mücadele edilmediğini aynı zamanda sözlü terörle de savaşıldığını vurgulayan Soylu, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Hurşit Külter diye birinin devlet tarafından katledildiğini, infaz edildiğini, adam gibi adam zannettiklerimizin ellerindeki fotoğraflar ile meclise geldiklerini, basın toplantıları yaptıklarını, güvenlik kuvvetlerimizi yaptıkları mücadeleden alı koyabilmek için ellerinden gelen bütün yalanı, iftirayı ortaya koyduklarını hepimiz seyrettik. Yoktur dedik, böyle bir şey kesinlikle gerçek değildir dedik ama anlatamadık. İspiyon ettiler, iftira ettiler. Yabancı ülkelerde, yabancı devletlerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik ve hukuk çizgisi dışına çıktığını ifade etmeye çalıştılar. Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan bir insan, nasıl kendi devletini sabahtan akşama kadar suçlar. Bu nasıl bir duygu. Hurşit Külter’in Kerkük’te olduğu ortaya çıktı. Basın toplantısı yaptı ve bütün bu kampanyadan yana olduğu, kendi adamlarının yanında olduğu ve sadece güvenlik kuvvetlerimizi suçlamak ve Türkiye’nin demokratik yükselmesini engellemek için bu yalanları ortaya koyduğu bir kez daha net bir şekilde belirginleşmiştir. Elbette ortada bir kaybediliş var. FETÖ, PKK, DEAŞ, PYD’nin tanımı nettir. Onlar 3 çizgi üzerinden yürüyorlar. İhanet, yalan ve kan. Ya milletin meşru çizgisinde siyaset yapan insanlar, nasıl terör örgütlerine, nasıl bu ihanet, yalan ve kan şebekelerine alet olurlar. Neymiş, belediyelere kayyum atanmış ve demokrasiden belediyeler uzaklaştırılıyormuş. Buna Avrupa Parlamentosu’nda, bunu Türkiye’de TBMM çatısı altında anlatmaya çalışanlar, zavallılar sizlere sesleniyorum; Siz bu milleti ne zannediyorsunuz. Diyarbakır’da 10 yaşında bir çocuğa sorsanız, bu milletin oy verdiği belediye başkanının değil, orada PKK’nın, orada Kandil’in, orada terör örgütlerinin talimatı ile oturan bir eş başkanın, milletin verdiği oyun yerine oturduğu ve milletin ortaya koymuş olduğu demokratik talebi elinin tersiyle itip, ‘Buranın hakimi PKK’dır’ diye hava sattığını, imar planlarından tutun da verilecek her kararın Kandil’in sözcüsü tarafından o belediyelerde verildiğini hepimiz biliyoruz. Devletin kuralları ve milletin kurallarıyla yerel yönetimler Türkiye’de idare edilecektir. Karar net ve açıktır."