Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması (4)

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eğer bizim 400 milletvekilimiz de olsaydı, yeni bir anayasa yapılabilmesi için çok geniş bir konsensüs arardık. Çünkü anayasa adı üstünde. Yani AK Parti'nin anayasası olmaz, CHP'nin de anayasası olmaz" dedi.

Kurtulmuş, NTV'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Anayasa komisyonu kurulacak ve çalışma süresinin sonuna geldiğini farz edelim. Ancak şu an AK Parti'nin referanduma götürecek TBMM'de bir çoğunluğu yok. O halde ne olacak?" sorusu üzerine Kurtulmuş, olmayan bir şey için şimdiden hüküm vermek istemediğini, sonuçta daha önceki komisyonda olduğu gibi samimiyetle çalışacaklarını, uzun uzun bir anayasa teklifinden ziyade daha kısa, daha özgürlükçü, milleti daha öne çıkaran bir anayasa teklifini ortaya koyacaklarını söyledi.

Diğer partilerin de tekliflerinin olacağını ve komisyonlarda uzlaşılırsa bir ana iskeletin ortaya çıkacağını ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ana iskelet bizim beklediğimiz 12 Eylül rejimini, millete dar gelen bu deli gömleğini kaldırıp çöp tenekesine atıyor mu atmıyor mu? Atmıyor ama bazı değişiklikler yapıyorsa böyle bir değişikliğin Türkiye'ye bir faydası olmaz. Biz burada köklü değişikliklerin yapıldığını görürsek, böyle bir değişikliğe tabii ki sonuna kadar destek veririz. Ama eğer böyle bir şey olmazsa, nihayetinde parlamentoda biliyorsunuz anayasa değişikliklerinde grup kararı alınamaz. Parlamentoda kendi görüşümüzü eğer uzlaşma olmazsa ortaya koyarız ve bunun parlamentodan çoğunluk alabilmesi için gerekli çalışmaları yaparız. Alırsa alır ne ala. Alamaz, 330 ile referanduma giderse ne ala. Olmazsa da ne ala. Milletin temsilcileri parlamentoda buna karar vermedi deriz. Dolayısıyla bizim yolumuz açıktır. Biz kozmetik, dostlar alışverişte görsün şeklinde bir anayasa değişikliğinden yana değil, 12 Eylül sistemini bütünüyle, mantığını, felsefesini değiştirecek, güçlü bir anayasa, güçlü Türkiye'yi taşıyabilecek sivil, demokratik bir anayasadan yanayız. Bunun içerisinde başkanlık sistemini de parçalardan bir parça olarak görürüz."

- "Türkiye'de sivil siyaset büyük bir zemin kazanmış olacak"

Kurtulmuş, "MHP ve CHP, başkanlık sistemine baştan karşı olduklarını söylüyor. Eğer bir uzlaşma zemini sağlanamazsa AK Parti ne yapmayı düşünüyor?" sorusuna karşılık, "O zaman kendi özgürlükçü, demokratik, sivil anayasamızın parlamentodan yeterli destek alması için çalışma yaparız. Kısmen destek alırsa parlamentoda, halktan destek alması için çalışma yaparız" yanıtını verdi.

Bunun sadece AK Parti'nin sayısıyla ilgili bir tutum olmadığını dile getiren Kurtulmuş, "Eğer bizim 400 milletvekilimiz de olsaydı, yeni bir anayasa yapılabilmesi için çok geniş bir konsensüs arardık. Çünkü anayasa adı üstünde. Yani AK Parti'nin anayasası olmaz, CHP'nin de anayasası olmaz. Bütün partiler anayasa tekliflerini ortaya koyarlar. Bu anlamda gerçekten milletin istediği, milletin beklentilerine cevap verebilecek bir anayasa yapılmış olur" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, bu süreç içerisinde sivil toplum, üniversiteler, araştırma kuruluşları ve kanaat önderlerinin görüşlerinin de yeniden ele alınacağını aktararak, "Türkiye artık bu konjonktürde yeni bir anayasa yapmaya muktedir olur. Bunun şu önemi de var; 2010 yılında anayasa referandumu yaptık, kısmi bir referandum, bazı maddeler değişti. Daha evvel bir iki madde anayasa değişiklikleri oldu. Zaten yamalı bohçaya dönmüş bir 1982 anayasası var. 64. hükümet ve 25. parlamento döneminde bunu başarabilirsek, Türkiye'de sivil siyaset büyük bir zemin kazanmış olacak" şeklinde konuştu.

Türkiye'de bütün anayasaların, darbeler sonucu oluştuğunu anlatan Kurtulmuş, ilk defa darbe ortamının olmadığı, sivil, demokratik, tartışmalı bir anayasa değişikliği başarılabilirse, sivil siyasetin gerçekten muktedir olduğunu ortaya koyacağını, bunun Türkiye için tarihi bir dönüm noktası olacağını söyledi.

- "Karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız"

Kurtulmuş, "Suudi Arabistan ile İran arasında artan kriz ve mezhep çatışması tartışmalarında Türkiye'nin konumu ne olacak. Siz idama eleştirel yaklaşmıştınız ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'Bir iç hukuk meselesidir' dedi. Bir görüş ayrılığı var gibi AK Parti'de" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Önce büyük fotoğrafı görmemiz lazım. Büyük fotoğraf maalesef 1991'den bu yana bölgedeki fay hatlarının giderek daha derinleştiği bir tabloyu ortaya koyuyor. ABD'nin Irak'ı işgaliyle birlikte başlayan bir süreç. Maalesef iki fay hattı üzerinde ayrılıklar körükleniyor. Bunlardan birisi mezhep meselesidir, birisi de etnik çatışmalardır. Bizim Türkiye olarak tutumumuz çok açık, çok nettir. Biz bu bölgede bu iki fay hattı üzerinden yeni kırılmalar yaşanmasını istemiyoruz. Yeter artık. Suriye, Irak, Libya, Yemen'in durumu ortada. DAEŞ'in Libya'da yeni saldırılar yaptığını duyuyoruz. Bölge bir ateş çemberine dönmüş vaziyette. Mısır, siyaseten bölünmüş vaziyette. Bütün ülkeler fiilen bölünmüş vaziyette. Biz diyoruz ki 'Yeter artık daha fazla bölünme, parçalanma olmasın'.

Bu bölgede daha fazla çatışmaları istemiyoruz. Siyaseten farklılıklarımız olabilir, mezheplerimiz, meşreplerimiz, ırklarımız farklı olabilir ama sonuçta Ortadoğu halklarının ortak bir geleceği kurabilmesi mümkündür. Bunun için de Türkiye olarak tavrımız çok net. Biz mezhebi ve etnik çatışmaların, farklılıkların mümkün olduğu kadar minimize edildiği, insan haklarına ve onuruna saygılı, müzakereye ve karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız."

- "Suriye meselesinin bir an evvel çözülmesi lazım"

Kurtulmuş, ülkelerin siyasi anlamda taban tabana zıt noktada durabileceğini, bunun da uluslararası hukukun temel kuralları içinde görülmesi gerektiğini vurgulayarak, elçiliklere saldırılması ya da ülkelerin sınır güvenliklerinin tehdit edilmesi gibi konuları, bölge ülkelerinin bırakmak durumunda olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin, bu bölgede daha fazla çatışmanın asla körükleyici tarafı olamayacağını aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu bölgede bir sağduyuya ihtiyaç var, bu kadar çatışma yeter. İran ve Suudi Arabistan, evrensel İslam toplumunun iki önemli ülkesi. Bu iki önemli ülke arasındaki farklılıkları kabul ederiz ama bunların fiili, sıcak çatışmalar haline dönüştürülmesinin başta bu iki ülkeye ve nihayetinde bütün bölgeye, İslam dünyasına zarar vereceğine inanırız. Onun için diyoruz ki mezhep, din farklılıklarınızı bir tarafa bırakın, siyasi farklılıklarınızla buyurun, tartışın. Bunun yapılabilmesi için de bölgedeki gerilimin ana kaynaklarından biri olan Suriye meselesinin bir an evvel çözülmesi lazım. Bizim korkumuz, endişemiz Suriye'de bir an evvel bir barış süreci başlatılamazsa, bölgede zaten şu anda onlarca ülke Suriye meselesinin tarafıdır, dünyanın neredeyse bütün ordularının tankları, tüfekleri, deniz ve hava araçları bölgededir. Dolayısıyla bir an evvel Suriye meselesinin barışçıl bir şekilde çözülmesi, Suriye halkının istediği istikamette, insan haklarına saygılı bir sürecin kurulması, barışın sağlanmasının önünün açılması, bundan dolayı da Suriye geriliminin düşürülmesiyle birlikte bölgedeki ülkelerin kendi pozisyonlarını yeniden gözden geçirmesi ve bu çerçevede de tansiyonun düşürülmesi şarttır. Bu bütün bölge ülkelerine zarar verecek bir pozisyondur."

Kurtulmuş, Suudi Arabistan'da Şii din adamlarından Şeyh Nemr Bakır en-Nemr'in idamı konusunda ise "Orada 47 kişi idam edildi. Biz hukuk sisteminden idamı kaldırmış olan bir ülkeyiz. Türkiye olarak bizim idam cezası konusundaki tavrımız açıktır. Sayın Cumhurbaşkanımız bir şey daha söyledi, 'Bunları eleştirenler Sisi idamları karşısında niye sustular' gibi başka bir eleştiriydi o konu. Bu konuyla ilgili bizim Türkiye olarak tavrımız açık" yanıtını verdi.

- Rusya krizi

Kurtulmuş, Rusya ile yaşanan krizin hem turizmi hem de ihracatı etkilediği, bu krizin aşılması için kısa vadede ne tür çalışmalar yapılacağına ilişkin soru üzerine de Türkiye'nin en kötü senaryoya karşı hazırlıklı olduğunu söyledi.

Ticari olarak Ruslar hangi yaptırımları yaparsa, Türkiye'nin ne gibi kaybı olur ve karşı yaptırım olarak neler yapılabilir konuları üzerinde çalıştıklarını anlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sınır güvenliğinin korunması konusunda, Türkiye'nin üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirmiş vaziyettedir. Başından beri hep şunu söylüyoruz; biz bu krizin tırmandıran tarafı olmayacağız. Hiçbir şekilde krizi tırmandırmak istemiyoruz. Bana sorarsanız, Rus tarafının Türkiye ile Suriye'deki bu uçak meselesi yüzünden, kalıcı bir düşmanlık oluşturmak isteyeceğini zannetmiyorum. Biz de istemezdik bu uçağın düşürülmesini. Sonuçta Türkiye sınırlarını tehdit eden kimliği bilinmez bir uçak o an itibarıyla düşürülmüştür. Keşke bu olay olmasaydı. Ama siyasette 'Keşke' diye bir şey olmuyor. Türkiye ve Rusya, bu bölgenin iki önemli ülkesi. Uzun yıllardır çok sıkı ilişkileri olan, karşılıklı ticaret hacmini sürekli arttıran, vizelerine kaldıran, stratejik işbirliği ilişkileri içinde olan iki komşu ülke. Dolayısıyla böyle bir kriz üzerinden Rusların da Türkiye'yi gözden çıkarabileceğini düşünmüyorum. Rusların bir takım yaptırımları olabilir ama kalıcı, uzun vadeli bir düşmanlık, rekabet, karşıtlık ilişkisi içerisine girmeyeceklerini ümit ediyorum."

Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin özür dilememe konusundaki kararlılığı da sürüyor o halde?" sorusuna karşılık, "Türkiye şimdi özür dilenecek bir pozisyonda değil. Türkiye gerçekten sınırlarını korumak için... Dediğimiz yer hiç savaş uçaklarının uçmadığı, sahada hiçbir çatışmanın olmadığı güllük gülistanlık bir toprak parçasından bahsetmiyoruz. Her gün onlarca kişinin hemen birkaç kilometre ötede öldüğü, Türkiye sınırının zaman zaman ihlal edildiği bir bölgeden söz ediyoruz. Ukrayna krizi dolayısıyla, kimliği bilinmeyen bir uçak, sınırlarını ihlal etseydi Rusya nasıl davranırdı. Dolayısıyla Türkiye kasıtla değil, kendi sınırlarını korumak gayesiyle böyle bir operasyon yapılmıştır. Dolayısıyla Türkiye'nin özür dilemesini gerektiren kasti bir durum, taammüden yapılmış bir saldırı yoktur" diye konuştu.

(Bitti)

Kaynak: AA