Arıların Doğal Antibiyotiği Propolis
AksuVital Kimya Yüksek Mühendisi Fatma Ebru Koç, propolisin eskiden beri yaraların iyileştirilmesinde, dokuların yenilenmesinde faydalı olduğu, yanıkların tedavisinde, kullanıldığı söyledi. Koç, arıların propolisi kovanlarının çatlak ve hasarlarının tamirinde, çevreden izole edilmesinde, kovanın içine giren mikroorganizmaların ve böceklerin mumyalanarak etkisiz hale getirilmesinde kullandıklarını belirtti.
Propolisin, çeşitli bitkilerin yaprak, gövde ve tomurcuklarından işçi arılar tarafından toplanan kovanda biriktirilen, keskin kokulu, suda çözünmeyen, acımsı tatta, balmumu ve bitki öz suyundan oluşan bir madde olduğunu belirten AksuVital Kimya Yüksek Mühendisi Fatma Ebru Koç, “Yunanca pro (müdafaa) ve polis (şehir) kelimelerinden türetilmiştir. Bunun bal arısı için anlamı ise, kovanın muhafazası demektir. Arılar propolisi kovanlarının çatlak ve hasarlarının tamirinde, çevreden izole edilmesinde, kovan giriş deliklerinin daraltılmasında, kovanın içine giren mikroorganizmaların ve böceklerin mumyalanarak etkisiz hale getirilmesinde kullanırlar” dedi.
Propolisin, bağışıklık sistemi uyararak hastalıklara karşı vücudun doğal direncinin artmasına ve vücudun kuvvetlenmesine destek sağladığını bildiren Fatma Ebru Koç, “Başlıca faydaları arasında antiseptik (mikroptan arındırıcı), antimikotik (mantarlara karşı), bakteriyostatik (bakteri üremesini durdurucu), astringent (lokal olarak damarları daraltan faktör), spazmolitik (kas gevşetici), antienflamatuar (iltihap giderici), anestetik (sinir hassasiyetini azaltıcı) ve antioksidant (oksitlenmeyi veya moleküllerdeki bozulmayı engelleyici) özellikleri sayılabilir. Propolisin eskiden beri yaraların iyileştirilmesinde, dokuların yenilenmesinde faydalı olduğu, yanıkların tedavisinde, kullanıldığı bilinmektedir. Ağız ve diş etlerinin tedavisinde de kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Tarihsel olarak M.Ö. 300 yıllarından beri kullanıldığı; Mısırlılar’ın ölülerini mumyalamak için, Yunanlılar’ın ve Romalılar’ın yara tedavisi için; Anadolu da ise daha çok ayak yaralarında ve çıban tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.Avrupa’da 12. yy’da ağız ve diş sağlığı için kullanıldığına dair kayıtlara rastlanmaktadır.Son yıllarda ise özellikle göz hastalıklarının tedavisinde kullanımına yönelik yoğun çalışmalar mevcuttur” ifadelerini kullandı.
Kimya Yüksek Mühendisi Fatma Ebru Koç, oldukça karmaşık bir kimyasal yapıya sahip olan propolisin en çok etanolik ekstraktı kullanıldığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Zira, reçinemsi yapışkan bir yapıya sahip olan propolisin saf olarak kullanımı zordur. Etanolik ekstraktı yüzde 50’den fazla oranda fenolik bileşikler (flavonoidler: flavonlar, flavononlar ve flavonoller) içermektedir. Propolis yapısında ayrıca, glukoz, fruktoz, sukroz gibi şekerleri, aminoasitleri, B1, B2, C ve E vitamini ile bakır, çinko, demir, magnezyum, kalsiyum gibi elementleri de bulundurur. Bu kadar faydasını sıraladığımız propolis, bir çok hastalığın tedavisi için yeni ufuklar açılabilecek bir potansiyele sahiptir”.
Kaynak: İHA
Propolisin, bağışıklık sistemi uyararak hastalıklara karşı vücudun doğal direncinin artmasına ve vücudun kuvvetlenmesine destek sağladığını bildiren Fatma Ebru Koç, “Başlıca faydaları arasında antiseptik (mikroptan arındırıcı), antimikotik (mantarlara karşı), bakteriyostatik (bakteri üremesini durdurucu), astringent (lokal olarak damarları daraltan faktör), spazmolitik (kas gevşetici), antienflamatuar (iltihap giderici), anestetik (sinir hassasiyetini azaltıcı) ve antioksidant (oksitlenmeyi veya moleküllerdeki bozulmayı engelleyici) özellikleri sayılabilir. Propolisin eskiden beri yaraların iyileştirilmesinde, dokuların yenilenmesinde faydalı olduğu, yanıkların tedavisinde, kullanıldığı bilinmektedir. Ağız ve diş etlerinin tedavisinde de kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Tarihsel olarak M.Ö. 300 yıllarından beri kullanıldığı; Mısırlılar’ın ölülerini mumyalamak için, Yunanlılar’ın ve Romalılar’ın yara tedavisi için; Anadolu da ise daha çok ayak yaralarında ve çıban tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.Avrupa’da 12. yy’da ağız ve diş sağlığı için kullanıldığına dair kayıtlara rastlanmaktadır.Son yıllarda ise özellikle göz hastalıklarının tedavisinde kullanımına yönelik yoğun çalışmalar mevcuttur” ifadelerini kullandı.
Kimya Yüksek Mühendisi Fatma Ebru Koç, oldukça karmaşık bir kimyasal yapıya sahip olan propolisin en çok etanolik ekstraktı kullanıldığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Zira, reçinemsi yapışkan bir yapıya sahip olan propolisin saf olarak kullanımı zordur. Etanolik ekstraktı yüzde 50’den fazla oranda fenolik bileşikler (flavonoidler: flavonlar, flavononlar ve flavonoller) içermektedir. Propolis yapısında ayrıca, glukoz, fruktoz, sukroz gibi şekerleri, aminoasitleri, B1, B2, C ve E vitamini ile bakır, çinko, demir, magnezyum, kalsiyum gibi elementleri de bulundurur. Bu kadar faydasını sıraladığımız propolis, bir çok hastalığın tedavisi için yeni ufuklar açılabilecek bir potansiyele sahiptir”.