Diyanet İşleri Başkanı Bu Duanın Yapılmasını İstedi
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Arafat vakfesinden önce yaptığı konuşmada, “Eli kalem tutacak çocuklarımızı dağlara kaçırarak, onların ellerine silahlar vererek onlardan kardeş katili devşirenlerin ’Kahhar’ ismi celiliyle kahrolması için yahut ıslah olmaları için dua edin” dedi.
Diyanet İşleri Görmez Arafat’ta vakfe duasından önce bir konuşma yaptı. Konuşmasına dua ederek başlayan Görmez, “Allah’ın aziz misafirleri, rahmanın evine davet ettiği aziz misafirler, Hazreti İbrahim’in duası olan aziz müminler, mümin ve mümine kardeşlerim Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Arafat’taki varlığınız mübarek olsun. Kardeşlerim, hac bir Müslüman için, bir kul için, bir insan için hac ibadeti, hacı olmak sıradan bir olay değildir. Hac bir müminin yeryüzünde en yüce gayesini ilan ettiği büyük bir ibadettir. Sizler evlerinizden ve yurtlarınızdan çıkarken hayatınızda en yüce gayenin Allah olduğunu, en yüce gayemizin rabbimizin rızası olduğunu ilan ederek yola çıktınız” ifadelerinde bulundu.
Görmez, “Evimizden yola çıktıktan sonra ak güvercinler gibi bu beyaz kefenlere, bu beyaz ihramlara büründüğümüz an rabbimize sözler verdik. Bu ihramı giyen rabbine, ‘Rabbim, ben hayatımda artık makama, mevkiiye, statüye, servete, ırka, renge, dile önem vermeyeceğim. Ben sadece senin rızana uygun yaşayacağım’ diye söz vermiş oluyor. İhramı kuşanan mümin aynı zamanda hiç kimsenin kalbini kıramaz, hiçbir günah işleyemez. Bırakın bir insana dokunmayı, börtü böceğe, sineğe bile dokunamaz” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mikat’a vardığınızda Mikat ile rabbinizle yeniden ahitleşmenizi tazeliyorsunuz. Orada da söz veriyoruz. Mikat ile vakti kuşanıyoruz. Rabbimizle randevularımıza, vakitleşmelerimize dikkat edeceğimizi ilan ediyoruz. Günde 5 defa rabbimizin huzuruna varacağımızı, onunla secdede ve rükuda buluşacağımızı ilan ediyoruz. Mikat mahallinde verdiğimiz söz aynı zamanda hayatımız ve ömrümüzle ilgili. ‘Rabbim, ben ömrümü boşa geçirdim. Bundan sonra boşa geçirmeyeceğim. Bundan sonra bana verdiğin ömür sermayesini çok daha dikkatli kullanacağım’ diye söz verdiniz.”
Daha sonra Kabe’ye varıldığı ve tavaf yapılmaya başlandığını anlatan Görmez, “Tavafa başlarken Hacer el-Esved’e selam verdiniz. Ellerinizi kaldırdınız istilamda bulundunuz. O selamınız bir taşa selam değil sadece. O selamınız rabbinize. Siz aynı zamanda rabbinizle yeniden ahitleşmeye başladınız” dedi.
ÇOCUK ÖLÜMLERİ
Tavaftan sonra Makam-ı İbrahim’de namaz kılındığını söyleyen Görmez, “O namaz, rabbimizin emriyle Hazreti İbrahim’in makamını musalla edinerek Allah’a verdiğiniz sözleri yenilediniz. Sonra Safa Tepesi’ne çıktınız. Safa Tepesi’nden Merve’ye doğru koşarken İsmaillerinizi düşündünüz. Tıpkı Hazreti İbrahim gibi. İsmailleriniz ab-ı hayatını düşündünüz. Eminim orada sadece kendi evladınızı düşünmediniz. Aynı zamanda Bağdat’ta katledilen İsmailleri de düşündünüz. Aynı zamanda Suriye’de, Libya’da, Arakan’da dünyanın katledilen İsmailleri de düşündünüz. Yahut kurban kesmek yerine birbirini kesen Müslüman kardeşlerinizi düşündünüz ve dualarda bulundunuz. Onlar için de ab-ı hayat aradınız. Onlar için de ab-ı hayat aradık. Safa ve Merve arasında sağyettik. Sağyederek bundan sonraki gayretimizin, mesaimizin sadece rabbimiz için olacağını ilan ettiniz” diye konuştu.
Görmez, daha sonra Kabe’den ayrılarak hep birlikte Arafat’a gelindiğini ve Arafat’ın marifet mekanı olduğunu belirterek, “Biz burada iki büyük marifete ermekle karşı karşıyayız. Rabbimiz bizden iki büyük marifet istiyor. Birincisi kendimizi tanımak. Kendisini tanımayan rabbini tanımaz. Varoluşun gayesini bilmeyen rabbine ulaşamaz. Önce insan kendisini tanıyacak. Önce arif olacak. Önce irfana erecek. İşte Arafat meydanında biz kendimizi tanımakla karşı karşıyayız. Kendimiz üzerinde tefekkür etmeye geldik. Bu çölde, bu dağda, bu meydanda, hiç kimsenin, hiçbir şeyin yaşamadığı bu mekanda biz kendi nefsimiz üzerinde tefekkür etmeye geldik. Bütün dünyalıklardan arınarak geldik” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Arafat’ta yapılacak en önemli ibadetin insanın kendi üzerinde, kendi nefsi üzerinde, varoluşun gayesi üzerinde, yaratılışının sebebi üzerinde düşünmek ve tefekkür etmek olması gerektiğini ancak asıl büyük gayenin asıl marifet meydanı oluşunun sebebinin Marifetullah’a ermek olduğunu söyledi.
Görmez, varoluşun gayesinin Marifetullah olduğunu dile getirerek, Arafat meydanının da bu marifet imkanını Müslümanlara sunduğunu ifade etti.
“ARAFAT’A İTİRAFTA BULUNMAYA GELDİK”
Arafat’ın aynı zamanda bir itiraf mekanı olduğunu belirten Görmez, “Biz burada aynı zamanda babamız Adem, annemiz Havva’nın buluştuğu yerde Allah’tan aflarını diledikleri mekanda aynı zamanda, ‘Rabbim biz nefislerimize zulmettik, eğer sen bizi affetmezsen biz hüsrana uğrarız. Allah’ım bizi hüsrana uğrayanlardan eyleme’ diye nasıl ki dua ettiler, nasıl ki itirafta bulundular biz de Arafat meydanına itirafta bulunmaya geldik. Burası marifet mekanı olduğu kadar itiraf mekanı” dedi.
Peygamberimizin veda hutbesini hatırlatan Mehmet Görmez, “’Ey insanlar, babanız bir, rabbiniz de bir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktandır. Arap’ın Arap olmayandan hiçbir üstünlüğü yoktur. Acem’in Arap’a üstünlüğü yoktur. Beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvadadır’” diye konuşarak, o hutbenin ana ilkelerini ve esaslarını insanın hayatı boyunca tatbik etmeye söz vermesi, buradan bütün insanlığa taşıması gerektiğini kaydetti.
KADIN HAKLARI
Veda hutbesinin en önemli esasları, en önemli konularından bir tanesinin kadın hakları olduğuna dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “’Ey insanlar, kadınlarınız hakları konusunda Allah’tan korkun.’ Burada kadınların, kadınlarımızın haklarını kuşanmış olarak, Meş’ar-i Harâm’a yürümemiz gerektiğini efendimiz 14 asır önce ilan etti” ifadelerini kullandı.
Görmez, “‘Her türlü faiz ayağımın altındadır. İlk ibdal ettiğim faiz, amcam Abbas’ın aldığı faizdir’ diyerek helal ve haram noktasında dikkatli olmamızı, boğazımızdan haram lokma geçirmememiz gerektiğini ilan etmişti. Ve burada en çok üzerinde durduğu, ‘Artık şeytanın bu topraklardan ümidini kestiğine inanıyorum. Ama bir korkum var. O da sizin birbirinizin boynunu vurarak, aranıza fitnelerin girmesinden korkuyorum’ buyurmuştu” dedi.
Şimdi o fitnelerin yaşandığı dönemden geçildiğine vurgu yapan Görmez, “İşte İslam dünyası, çocuk, bebek cesetleri Akdeniz’in sahillerine vuruyor. Müslümanlar yerlerinden yurtlarından edilmiş aralarında her türlü fitne kol geziyor. İşte Arafat meydanında bütün bu kardeşlerimize dua etmeyi unutmayalım” şeklinde konuştu.
“DÜNYA MAZLUMLARININ UMUDU OLMUŞ ÜLKEMİZE, VERDİĞİMİZ ŞEHİT YAVRULARIMIZA DUA EDİN”
Görmez şöyle devam etti:
“Birazdan birlikte vakfeye duracağız. Vakfe duruş demektir. Sizin buradaki duruşunuz daima zalimlere karşı mazlumların yanında bir duruştur. Sizin buradaki duruşunuz daima hakkın, adaletin, hakikatin, faziletin, erdemin yanında bir duruştur. Sizin buradaki duruşunuz daima merhametin yanında bir duruştur. İşte bugünkü dualarınızda bütün dünya mazlumlarının yanında olmuş ülkemizi unutmayın. Ülkemize, milletimize dua etmeyi unutmayın. Elbette kendinizi unutmayacaksınız. Elbette çocuklarınızı, sevdiklerinizi unutmayacaksınız. Ama hep birlikte kalplerimizi birleştirerek dünya mazlumlarının umudu olmuş ülkemize dua etmeliyiz. Verdiğimiz şehit yavrularına dua etmeliyiz. Ülkemizde milletimizin fertleri arasına sokulmak istenen her türlü fitne ve fesadın bir an önce ortadan kalkması şefkatin, merhametin, sevginin bütün yürekleri kuşatması için hep birlikte dua etmeliyiz. Eli kalem tutacak çocuklarımızı dağlara kaçırarak onların ellerine silahlar vererek onlardan kardeş katili devşirenlerin Kahhar ismi celiliyle kahrolması için yahut ıslah olmaları için dua edeceksiniz.”
“ARTIK HACI ADINI ALACAKSINIZ. BU SIRADAN BİR UNVAN DEĞİL”
Arafat’tan sonra bütün ırk ve coğrafyadan gelen Müslümanlarla birlikte Meş’ar-i Haram’a yürüneceğini söyleyen Görmez, burasının, Rabbimizin anılacağı özel mekanlardan bir tanesi olduğunu belirtti.
Görmez konuşmasını, “Arafat’tan aldığımız marifeti, Meş’ar-i Haram’dan aldığımız şuurla birleştireceğiz. Meş’ar-i Haram’dan avuç avuç şuur taşıyacağız. İmanımız bilincimize dönüşecek ve hep birlikte Meş’ar-i Haram’dan sonra bütün kötülükleri yok etmek adına elimize küçücük taşları alarak şeytan taşlamaya gideceğiz. O taşladığınız şeytan zannetmeyiniz ki sadece şeytandır. O şeytan bizim uzağımızda olan tanımadığımız bir varlık değil o bizim günahlarımız, o bizim kötülüklerimiz, o bizim bugüne kadar bütün yanlışlarımız. Taşları atarken hayatımızın tamamını gözümüzün önünde geçirerek, yaptığımız bütün kötülükleri izale etmek için taşlayacağız. Belki de kötülükleri yüklendiği için nefsimizi taşlamak, bizatihi o şeytan yerine konulan putu taşlamaktan çok daha evla olacak. Ve işte şeytanlar taşlandıktan, her türlü kötülükten uzaklaştıktan sonra artık bayramınızdır. Artık bayram ve bayramı kutlamak için rabbimize yakınlığı kutlamak için kurbanlarınızı keseceksiniz. Artık kurb anıdır. Rabbimize yakın olma anıdır. Kurbanlarınızı keseceksiniz ve sonra tıraş olarak hacı adını alacaksınız Bu unvan sıradan bir unvan değil. Bu unvan Allah’la sözleşmesini tazelemiş ve bundan sonra hiçbir kötülüğü yapmamaya azm-ı cezm-i kasteylemiş müminler topluluğuna verilen bir unvan olacaktır” ifadeleriyle sürdürdü.
Görmez, bütün Müslümanların bayramını şimdiden kutlayarak, “Şimdiden yüce rabbimiz kurbanınızı kendisine yakınlaşma vesilesi kılsın. Şimdiden buradan döndükten sonra Arafat’tan aldığımız marifetten rabbimiz bizleri ayırmasın. Meş’ar-i Haram’dan aldığımız şuurdan bizi ayırmasın” diye dua etti.
Kaynak: İHA
Görmez, “Evimizden yola çıktıktan sonra ak güvercinler gibi bu beyaz kefenlere, bu beyaz ihramlara büründüğümüz an rabbimize sözler verdik. Bu ihramı giyen rabbine, ‘Rabbim, ben hayatımda artık makama, mevkiiye, statüye, servete, ırka, renge, dile önem vermeyeceğim. Ben sadece senin rızana uygun yaşayacağım’ diye söz vermiş oluyor. İhramı kuşanan mümin aynı zamanda hiç kimsenin kalbini kıramaz, hiçbir günah işleyemez. Bırakın bir insana dokunmayı, börtü böceğe, sineğe bile dokunamaz” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mikat’a vardığınızda Mikat ile rabbinizle yeniden ahitleşmenizi tazeliyorsunuz. Orada da söz veriyoruz. Mikat ile vakti kuşanıyoruz. Rabbimizle randevularımıza, vakitleşmelerimize dikkat edeceğimizi ilan ediyoruz. Günde 5 defa rabbimizin huzuruna varacağımızı, onunla secdede ve rükuda buluşacağımızı ilan ediyoruz. Mikat mahallinde verdiğimiz söz aynı zamanda hayatımız ve ömrümüzle ilgili. ‘Rabbim, ben ömrümü boşa geçirdim. Bundan sonra boşa geçirmeyeceğim. Bundan sonra bana verdiğin ömür sermayesini çok daha dikkatli kullanacağım’ diye söz verdiniz.”
Daha sonra Kabe’ye varıldığı ve tavaf yapılmaya başlandığını anlatan Görmez, “Tavafa başlarken Hacer el-Esved’e selam verdiniz. Ellerinizi kaldırdınız istilamda bulundunuz. O selamınız bir taşa selam değil sadece. O selamınız rabbinize. Siz aynı zamanda rabbinizle yeniden ahitleşmeye başladınız” dedi.
ÇOCUK ÖLÜMLERİ
Tavaftan sonra Makam-ı İbrahim’de namaz kılındığını söyleyen Görmez, “O namaz, rabbimizin emriyle Hazreti İbrahim’in makamını musalla edinerek Allah’a verdiğiniz sözleri yenilediniz. Sonra Safa Tepesi’ne çıktınız. Safa Tepesi’nden Merve’ye doğru koşarken İsmaillerinizi düşündünüz. Tıpkı Hazreti İbrahim gibi. İsmailleriniz ab-ı hayatını düşündünüz. Eminim orada sadece kendi evladınızı düşünmediniz. Aynı zamanda Bağdat’ta katledilen İsmailleri de düşündünüz. Aynı zamanda Suriye’de, Libya’da, Arakan’da dünyanın katledilen İsmailleri de düşündünüz. Yahut kurban kesmek yerine birbirini kesen Müslüman kardeşlerinizi düşündünüz ve dualarda bulundunuz. Onlar için de ab-ı hayat aradınız. Onlar için de ab-ı hayat aradık. Safa ve Merve arasında sağyettik. Sağyederek bundan sonraki gayretimizin, mesaimizin sadece rabbimiz için olacağını ilan ettiniz” diye konuştu.
Görmez, daha sonra Kabe’den ayrılarak hep birlikte Arafat’a gelindiğini ve Arafat’ın marifet mekanı olduğunu belirterek, “Biz burada iki büyük marifete ermekle karşı karşıyayız. Rabbimiz bizden iki büyük marifet istiyor. Birincisi kendimizi tanımak. Kendisini tanımayan rabbini tanımaz. Varoluşun gayesini bilmeyen rabbine ulaşamaz. Önce insan kendisini tanıyacak. Önce arif olacak. Önce irfana erecek. İşte Arafat meydanında biz kendimizi tanımakla karşı karşıyayız. Kendimiz üzerinde tefekkür etmeye geldik. Bu çölde, bu dağda, bu meydanda, hiç kimsenin, hiçbir şeyin yaşamadığı bu mekanda biz kendi nefsimiz üzerinde tefekkür etmeye geldik. Bütün dünyalıklardan arınarak geldik” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Arafat’ta yapılacak en önemli ibadetin insanın kendi üzerinde, kendi nefsi üzerinde, varoluşun gayesi üzerinde, yaratılışının sebebi üzerinde düşünmek ve tefekkür etmek olması gerektiğini ancak asıl büyük gayenin asıl marifet meydanı oluşunun sebebinin Marifetullah’a ermek olduğunu söyledi.
Görmez, varoluşun gayesinin Marifetullah olduğunu dile getirerek, Arafat meydanının da bu marifet imkanını Müslümanlara sunduğunu ifade etti.
“ARAFAT’A İTİRAFTA BULUNMAYA GELDİK”
Arafat’ın aynı zamanda bir itiraf mekanı olduğunu belirten Görmez, “Biz burada aynı zamanda babamız Adem, annemiz Havva’nın buluştuğu yerde Allah’tan aflarını diledikleri mekanda aynı zamanda, ‘Rabbim biz nefislerimize zulmettik, eğer sen bizi affetmezsen biz hüsrana uğrarız. Allah’ım bizi hüsrana uğrayanlardan eyleme’ diye nasıl ki dua ettiler, nasıl ki itirafta bulundular biz de Arafat meydanına itirafta bulunmaya geldik. Burası marifet mekanı olduğu kadar itiraf mekanı” dedi.
Peygamberimizin veda hutbesini hatırlatan Mehmet Görmez, “’Ey insanlar, babanız bir, rabbiniz de bir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktandır. Arap’ın Arap olmayandan hiçbir üstünlüğü yoktur. Acem’in Arap’a üstünlüğü yoktur. Beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvadadır’” diye konuşarak, o hutbenin ana ilkelerini ve esaslarını insanın hayatı boyunca tatbik etmeye söz vermesi, buradan bütün insanlığa taşıması gerektiğini kaydetti.
KADIN HAKLARI
Veda hutbesinin en önemli esasları, en önemli konularından bir tanesinin kadın hakları olduğuna dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “’Ey insanlar, kadınlarınız hakları konusunda Allah’tan korkun.’ Burada kadınların, kadınlarımızın haklarını kuşanmış olarak, Meş’ar-i Harâm’a yürümemiz gerektiğini efendimiz 14 asır önce ilan etti” ifadelerini kullandı.
Görmez, “‘Her türlü faiz ayağımın altındadır. İlk ibdal ettiğim faiz, amcam Abbas’ın aldığı faizdir’ diyerek helal ve haram noktasında dikkatli olmamızı, boğazımızdan haram lokma geçirmememiz gerektiğini ilan etmişti. Ve burada en çok üzerinde durduğu, ‘Artık şeytanın bu topraklardan ümidini kestiğine inanıyorum. Ama bir korkum var. O da sizin birbirinizin boynunu vurarak, aranıza fitnelerin girmesinden korkuyorum’ buyurmuştu” dedi.
Şimdi o fitnelerin yaşandığı dönemden geçildiğine vurgu yapan Görmez, “İşte İslam dünyası, çocuk, bebek cesetleri Akdeniz’in sahillerine vuruyor. Müslümanlar yerlerinden yurtlarından edilmiş aralarında her türlü fitne kol geziyor. İşte Arafat meydanında bütün bu kardeşlerimize dua etmeyi unutmayalım” şeklinde konuştu.
“DÜNYA MAZLUMLARININ UMUDU OLMUŞ ÜLKEMİZE, VERDİĞİMİZ ŞEHİT YAVRULARIMIZA DUA EDİN”
Görmez şöyle devam etti:
“Birazdan birlikte vakfeye duracağız. Vakfe duruş demektir. Sizin buradaki duruşunuz daima zalimlere karşı mazlumların yanında bir duruştur. Sizin buradaki duruşunuz daima hakkın, adaletin, hakikatin, faziletin, erdemin yanında bir duruştur. Sizin buradaki duruşunuz daima merhametin yanında bir duruştur. İşte bugünkü dualarınızda bütün dünya mazlumlarının yanında olmuş ülkemizi unutmayın. Ülkemize, milletimize dua etmeyi unutmayın. Elbette kendinizi unutmayacaksınız. Elbette çocuklarınızı, sevdiklerinizi unutmayacaksınız. Ama hep birlikte kalplerimizi birleştirerek dünya mazlumlarının umudu olmuş ülkemize dua etmeliyiz. Verdiğimiz şehit yavrularına dua etmeliyiz. Ülkemizde milletimizin fertleri arasına sokulmak istenen her türlü fitne ve fesadın bir an önce ortadan kalkması şefkatin, merhametin, sevginin bütün yürekleri kuşatması için hep birlikte dua etmeliyiz. Eli kalem tutacak çocuklarımızı dağlara kaçırarak onların ellerine silahlar vererek onlardan kardeş katili devşirenlerin Kahhar ismi celiliyle kahrolması için yahut ıslah olmaları için dua edeceksiniz.”
“ARTIK HACI ADINI ALACAKSINIZ. BU SIRADAN BİR UNVAN DEĞİL”
Arafat’tan sonra bütün ırk ve coğrafyadan gelen Müslümanlarla birlikte Meş’ar-i Haram’a yürüneceğini söyleyen Görmez, burasının, Rabbimizin anılacağı özel mekanlardan bir tanesi olduğunu belirtti.
Görmez konuşmasını, “Arafat’tan aldığımız marifeti, Meş’ar-i Haram’dan aldığımız şuurla birleştireceğiz. Meş’ar-i Haram’dan avuç avuç şuur taşıyacağız. İmanımız bilincimize dönüşecek ve hep birlikte Meş’ar-i Haram’dan sonra bütün kötülükleri yok etmek adına elimize küçücük taşları alarak şeytan taşlamaya gideceğiz. O taşladığınız şeytan zannetmeyiniz ki sadece şeytandır. O şeytan bizim uzağımızda olan tanımadığımız bir varlık değil o bizim günahlarımız, o bizim kötülüklerimiz, o bizim bugüne kadar bütün yanlışlarımız. Taşları atarken hayatımızın tamamını gözümüzün önünde geçirerek, yaptığımız bütün kötülükleri izale etmek için taşlayacağız. Belki de kötülükleri yüklendiği için nefsimizi taşlamak, bizatihi o şeytan yerine konulan putu taşlamaktan çok daha evla olacak. Ve işte şeytanlar taşlandıktan, her türlü kötülükten uzaklaştıktan sonra artık bayramınızdır. Artık bayram ve bayramı kutlamak için rabbimize yakınlığı kutlamak için kurbanlarınızı keseceksiniz. Artık kurb anıdır. Rabbimize yakın olma anıdır. Kurbanlarınızı keseceksiniz ve sonra tıraş olarak hacı adını alacaksınız Bu unvan sıradan bir unvan değil. Bu unvan Allah’la sözleşmesini tazelemiş ve bundan sonra hiçbir kötülüğü yapmamaya azm-ı cezm-i kasteylemiş müminler topluluğuna verilen bir unvan olacaktır” ifadeleriyle sürdürdü.
Görmez, bütün Müslümanların bayramını şimdiden kutlayarak, “Şimdiden yüce rabbimiz kurbanınızı kendisine yakınlaşma vesilesi kılsın. Şimdiden buradan döndükten sonra Arafat’tan aldığımız marifetten rabbimiz bizleri ayırmasın. Meş’ar-i Haram’dan aldığımız şuurdan bizi ayırmasın” diye dua etti.