'Tahşiyecilere Kumpas' İddianamesi (8)

Paralel Devlet Yapılanmasının anlatıldığı iddianamede, örgütün Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadrolar ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesini amaçladığı anlatılarak, ''Her ne kadar bu aşamaya kadar aktif cebir, şiddet içeren eylem ve işlemleri tespit edilmiş olmasa da özellikle emniyet genel müdürlüğü kadrolarının ve hassaten İstanbul Emniyet Müdürlüğünün etkin birimlerinde yapılanan örgütlü yapının emniyet birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanarak manevi cebir olarak yargıtay içtihatlarında tanımlanan güç ve etkiyi kullanarak, çoğu zaman delil uydurularak yahut var olan olgular kasten aleyhe yorumlanarak hedefte olan kişi ve kurumlar etkisiz hale getirilerek idari devlet mekanizmasındaki kadroların ele geçirilmesi amaçlanmıştır'' denildi

İSTANBUL - "Tahşiye soruşturmasında" kumpas kurup usulsüzlükler yaptığı iddia edilen "Paralel Devlet Yapılanması"na (PDY) yönelik hazırlanan iddianamede, soruşturmada elde edilen bulgular dikkate alındığında, örgütün, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadroların ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesini amaçladığı belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 398 sayfalık iddianamede, şüpheli Gülen'in talimatıyla amaç ve hedefler doğrultusunda yönlendirme gayeli yayınların yapıldığı, fiilen yönetimi altında olan basın yayın organlarında da haber yapılmasını sağlayarak konuların gündeme getirilmesiyle kamu oyunun şekillendirilmeye çalışıldığı, çalışmaların belli bir plan dahilinde ve bir hedef doğrultusunda yapıldığı kaydedildi.

Bu plan ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için iyi organize edilmiş örgütlü yapının kasıtlı, bilinçli ve sistemli hareket ederek ilerleyen dönemde yapılması muhtemel soruşturma ve operasyonlar için kamuoyunda bir ön yargı ve genel kanı meydana getirmek suretiyle tepki ve duyguları yönetmek için algı oluşturulduğu anlatılan iddianamede, emniyet müdürlüğü kadroları ile örgütün medya yapılanması arasında ilişkiye değinildi.

İddianamede, 2006 yılından 2013 yılı sonlarına kadar devam eden süreçte bir çok kez değişik operasyonlar adı altında askeri görevliler ile emniyet müdürlüğü kadrolarında görev yapan kişilere ilişkin soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanması sonrasında, bu kişilere ilişkin şüpheli Gülen tarafından övücü ve sahiplenici nitelikte konuşma ve açıklama yapılmadığı ancak 2013 yılı Aralık ayından sonra yapılan adli ve idari soruşturmalar gereği görevden el çektirilen yahut tutuklanan emniyet genel müdürlüğü kadrolarındaki görevlilere ilişkin bir çok kez övücü ve sahiplenir nitelikte konuşmaların yapıldığı vurgulandı.

- ''Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davaları''

Yine örgüt yapılanmasının medya ayağında bulunan Samanyolu Televizyonu, Bugün TV, Kanaltürk TV, Samanyolu Haber TV, Zaman ve Taraf gazeteleri ile diğer gazete ve televizyonların yayınlarında, daha öncesinde asker kişiler ile emniyet müdürlüğü görevlilerinin adeta aleyhine soruşturmalar ve operasyonların haklılığını ispat etmek istercesine (Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk soruşturma ve davalarında olduğu gibi) yayınların yapıldığı anlatılan iddianamede, 2013 yılı Aralık ayından sonra devam eden süreçte ise görevden el çektirilen yahut tutuklanan kolluk görevlileri hakkında yapılan soruşturmaların henüz mahiyeti belirsizken bu soruşturmaların haksız ve yersiz olduğunu iddia edilerek "vatan evlatları feda ediliyor, hırsızlar dışarıda vatan evlatları içeride, vatan evlatları içerde acem yılanları dışarıda" şeklindeki söylemlerle yayınların yapılıp Paralel Devlet Yapılanmasına mensup örgüt üyesi kişileri sahiplenircesine yayınların yapıldığı anlatıldı.

İddianamede, bu çerçevedeki yayınlar değerlendirildiğinde, şüpheli Gülen tarafından vücuda getirilen örgütlü yapılanmanın medya ayağı ile emniyet birimleri arasında amaç birlikteliği olduğu ve aynı hiyerarşi içerisinde eylem, işlem ve faaliyetlerde bulundukları çok açık ve kesin bir şekilde anlaşıldığının tespit edildiği vurgulandı.

Soruşturmada elde edilen bulgular dikkate alındığında, örgütün Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri, ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadroların ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesini amaçladığı anlatılan iddianamede, ''Her ne kadar bu aşamaya kadar aktif cebir, şiddet içeren eylem ve işlemleri tespit edilmiş olmasa da özellikle emniyet genel müdürlüğü kadrolarının ve hassaten İstanbul Emniyet Müdürlüğünün etkin birimlerindeki örgütlü yapının, emniyet birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanarak manevi cebir olarak yargıtay içtihatlarında tanımlanan güç ve etkiyi kullanarak, çoğu zaman delil uydurularak yahut var olan olgular kasten aleyhe yorumlanarak hedefte olan kişi ve kurumlar etkisiz hale getirilerek, idari devlet mekanizmasındaki kadroların ele geçirilmesi amaçlanmıştır'' denildi.

- Milli Güvenlik Siyaset Belgesine atıf

İddianamede, bu amaçla bir çok kez daha öncesinde varlığı tespit edilen El-Kaide terör örgütü gibi örgütlerle gerçekte hiçbir bağı olmayan kişi ve gruplara operasyon yapılıp etkisiz hale getirmek amacıyla delillerin kasıtlı olarak aleyhe yorumlandığı, kişi ve grupları suç örgütleri ile irtibatlandırdıklarının görüldüğü kaydedildi. İddianamede, müşteki Mehmet Doğan ile diğer müşteki ve mağdurların var olan El-Kaide örgütünün tanınır-bilinir olmasından faydalanılarak bu örgüt ile irtibatlıymış gibi delillerin kasıtlı aleyhe yorumlandığının anlaşıldığı ifade edildi.

İddianamede, liderliğini şüpheli Fetullah Gülen'in yaptığı Milli Güvenlik Siyaset Belgesine konu olan legal görünümlü illegal yapılanmanın, özellikle cebir şiddet unsurunu yasal yoldan kullanma ve bu hususta talimat verme yetkisine sahip birimlerde yapılanarak amaca engel görülen kişi ve kurumları gerek kamuoyunda aleyhte algı oluşturarak, gerekse yasal soruşturma ve tahkikatlar yapılıyormuş görünümü altında eylem, işlem ve uygulamalarda bulunarak etkisiz hale getirdiği, bu sebeple hiyerarşik örgütlü yapılanma içerisinde olduğu anlaşılan, kendilerine "hizmet hareketi" adını veren oluşumun, manevi cebir ve şiddet unsurlarına sahip olması nedeniyle aynı zamanda "silahlı terör örgütü" olduğunun değerlendirildiği vurgulandı.

(Bitti)
Kaynak: AA