Dışişleri'nden yeni göç dalgası uyarısı
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Azaz-Mare-Halep hattının batısında kalan bölgeden kaynaklı yeni bir göç dalgasına karşı endişeli olduklarını belirterek, muhtemel göçün getireceği yüke karşı uluslararası toplumu harekete geçemeye çağırdı.
Bakanlıkta düzenlediği olağan basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Bilgiç, Halep'te yaşanan çatışmalara ilişkin, bunların küçük çaplı çatışmalar olup yeni bir göç dalgası oluşturacak nitelikte olmadığı değerlendirmesinde bulundu.
Diğer taraftan Azaz-Mare-Halep hattının batısında kalan bölgedeki nüfus yoğunluğuna dikkati çeken Bilgiç, DAEŞ'in muhtemel saldırısının tetikleyeceği göç dalgasının farkında olduklarını söyledi. 'Bu bölgede 4-4,5 milyon insan yaşıyor. Bu çerçevede aslında DAEŞ'in ve rejimin burada engellenmesi ve oradaki nüfus yoğunluğunu kuzeye, sınırlarımıza itmemesi bizim açımızdan önemli' diye konuştu.
Bilgiç, bu bölgeden Türkiye'ye yönelik gelecek yeni bir göç dalgasından endişe ettiklerini belirterek, 'Özellikle son dönemde bu endişeler arttı. Göç dalgası sonrasında Türkiye'nin üzerine bir yük binmesi de söz konusu olabilir. Uluslararası toplumu bu konuda derhal harekete geçmeye çağırıyoruz' diye konuştu.
Bilgiç, bu durumun Türkiye'nin neden güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge istediğini de açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Güvenli bölgeyi, muhtemel bir göç dalgasına karşılık Suriyelilerin buralarda ikamet edebilmeleri için istediklerini ifade eden Bilgiç, 'Bu tehdit büyüdükçe güvenli bölgeye olan ihtiyaç daha fazla, daha yoğun bir şekilde hissedilecek' şeklinde konuştu. Bilgiç, güvenli ve uçuşa yasak bölgeyle ilgili ABD ile görüşmelerin sürdüğünü kaydetti.
Uluslararası topluma çağrı
Çatışmalar öncesinde 22 milyon nüfusa sahip Suriye'de 8 milyon kişini yerinden edildiğini, bunların 2 milyonu Türkiye'de olmak üzere 4 milyonunun ülke dışında bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'deki Suriyelilerin 260 bininin kamplarda yaşadığını, bu insanların ihtiyaçlarının karşılanması için şu ana kadar yaklaşık 5,6 milyar dolar harcandığını hatırlatan Bilgiç, uluslararası toplumun sağladı 390 milyon dolarlık desteğin çok az olduğunu, uluslararası toplumdan bu konuda daha fazla destek beklediklerini ifade etti.
'PYD'nin kendisini doğru yerde konumlandırması lazım'
Tel Abyad'da yaşanan gelişmelerle ilgili bir soru üzerine PYD'nin tek taraflı gündemiyle hareket ettiğini ve kazanım sağlamaya çalıştığına işaret eden Bilgiç, 'Daha önce de söyledik. Türkiye, PYD'nin demografik operasyonlarını ve yarattığı fiili durumu kabul etmeyecek. Bu endişelerimiz aslında PYD tarafından da gayet iyi biliniyor. PYD'nin kendisini doğru yerde konumlandırması lazım. Örneğin Tel Abyad'a dönüşler konusunda kimseyi engellememesi, tüm ayrılanların dönmesini sağlaması ve etnik kimliğe dayalı siyaset gütmemesi gerekir' dedi. Bilgiç, Türkiye'nin hassasiyetinin PYD'ye iletildiğini kaydetti.
Bilgiç, Şubat'ta imzalanan ve Mayıs'ta başlayan eğit-donat programında son durumun ne olduğunun sorulması üzerine, lojistikten kaynaklanan bazı sorunlar yaşanmakla birlikte programın normal seyrinde devam ettiğini belirtti.
Programın askıya alınmasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Bilgiç, eğitime alınacak kişilerin seçiminde özenli davranıldığını, bunun yanı sıra alandaki gelişmelerin de göz önünde bulundurulduğunu söyledi.
'Uygurların refahı, saadeti ve özgürlüğü önemli'
Son günlerde basında sıklıkla yer alan Uygur konusuna ilişkin bir soru üzerine de Bilgiç, konunun Türkiye için önemli olduğunu vurguladı.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Türkiye'nin Asya Pasifik bölgesindeki en önemli ortaklarından olduğuna dikkati çeken Bilgiç, iki ülke arasındaki ilişkinin stratejik ortaklık düzeyinde olduğunu, siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki bu ilişkilerde son dönemde büyük gelişme kat edildiğini belirtti.
'Çin'in refahına, istikrarına ve toprak bütünlüğüne önem atfediyoruz' diyen Bilgiç, iki ülke arasında özellikle terörle mücadele konusunda yakın işbirliği olduğunu söyledi. Bilgiç şunları söyledi:
'Uygur soydaşlarımızla tarihi ve kültürel bağlarımız var. Aynı zamanda Uygurların yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz ve Uygurların Türkiye ve Çin arasında bir dostluk köprüsü oluşturduğuna inanıyoruz. Bununla birlikte Uygurların durumu kamuoyunda yakından takip ediliyor. Uygurlar konusunda duyarlı olmamız da son derece doğal. Bu çerçevede Uygurların refahı, saadeti ve özgürlük içinde yaşamaları ve dini ibadetlerini özgürce yerine getirmelerinin önem taşıdığını Çinli dostlarımıza vurguladık. Biliyorsunuz bu konuya ilişkin olarak da Çin Büyükelçisi geçtiğimiz günlerde Bakanlığımıza davet edildi ve bu hususlar iletildi.'
Bilgiç, Anadolu'nun yüzyıllardır kapılarına gelen misafirleri geri çevirmediğini ifade ederek, 'Türkiye bu anlayışla ülkemize gelmek isteyen, ülkemizin kapılarına kadar gelen Uygurlara da kapısını açık tutuyor' diye konuştu.
Kaynak: AA
Diğer taraftan Azaz-Mare-Halep hattının batısında kalan bölgedeki nüfus yoğunluğuna dikkati çeken Bilgiç, DAEŞ'in muhtemel saldırısının tetikleyeceği göç dalgasının farkında olduklarını söyledi. 'Bu bölgede 4-4,5 milyon insan yaşıyor. Bu çerçevede aslında DAEŞ'in ve rejimin burada engellenmesi ve oradaki nüfus yoğunluğunu kuzeye, sınırlarımıza itmemesi bizim açımızdan önemli' diye konuştu.
Bilgiç, bu bölgeden Türkiye'ye yönelik gelecek yeni bir göç dalgasından endişe ettiklerini belirterek, 'Özellikle son dönemde bu endişeler arttı. Göç dalgası sonrasında Türkiye'nin üzerine bir yük binmesi de söz konusu olabilir. Uluslararası toplumu bu konuda derhal harekete geçmeye çağırıyoruz' diye konuştu.
Bilgiç, bu durumun Türkiye'nin neden güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge istediğini de açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Güvenli bölgeyi, muhtemel bir göç dalgasına karşılık Suriyelilerin buralarda ikamet edebilmeleri için istediklerini ifade eden Bilgiç, 'Bu tehdit büyüdükçe güvenli bölgeye olan ihtiyaç daha fazla, daha yoğun bir şekilde hissedilecek' şeklinde konuştu. Bilgiç, güvenli ve uçuşa yasak bölgeyle ilgili ABD ile görüşmelerin sürdüğünü kaydetti.
Uluslararası topluma çağrı
Çatışmalar öncesinde 22 milyon nüfusa sahip Suriye'de 8 milyon kişini yerinden edildiğini, bunların 2 milyonu Türkiye'de olmak üzere 4 milyonunun ülke dışında bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'deki Suriyelilerin 260 bininin kamplarda yaşadığını, bu insanların ihtiyaçlarının karşılanması için şu ana kadar yaklaşık 5,6 milyar dolar harcandığını hatırlatan Bilgiç, uluslararası toplumun sağladı 390 milyon dolarlık desteğin çok az olduğunu, uluslararası toplumdan bu konuda daha fazla destek beklediklerini ifade etti.
'PYD'nin kendisini doğru yerde konumlandırması lazım'
Tel Abyad'da yaşanan gelişmelerle ilgili bir soru üzerine PYD'nin tek taraflı gündemiyle hareket ettiğini ve kazanım sağlamaya çalıştığına işaret eden Bilgiç, 'Daha önce de söyledik. Türkiye, PYD'nin demografik operasyonlarını ve yarattığı fiili durumu kabul etmeyecek. Bu endişelerimiz aslında PYD tarafından da gayet iyi biliniyor. PYD'nin kendisini doğru yerde konumlandırması lazım. Örneğin Tel Abyad'a dönüşler konusunda kimseyi engellememesi, tüm ayrılanların dönmesini sağlaması ve etnik kimliğe dayalı siyaset gütmemesi gerekir' dedi. Bilgiç, Türkiye'nin hassasiyetinin PYD'ye iletildiğini kaydetti.
Bilgiç, Şubat'ta imzalanan ve Mayıs'ta başlayan eğit-donat programında son durumun ne olduğunun sorulması üzerine, lojistikten kaynaklanan bazı sorunlar yaşanmakla birlikte programın normal seyrinde devam ettiğini belirtti.
Programın askıya alınmasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Bilgiç, eğitime alınacak kişilerin seçiminde özenli davranıldığını, bunun yanı sıra alandaki gelişmelerin de göz önünde bulundurulduğunu söyledi.
'Uygurların refahı, saadeti ve özgürlüğü önemli'
Son günlerde basında sıklıkla yer alan Uygur konusuna ilişkin bir soru üzerine de Bilgiç, konunun Türkiye için önemli olduğunu vurguladı.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Türkiye'nin Asya Pasifik bölgesindeki en önemli ortaklarından olduğuna dikkati çeken Bilgiç, iki ülke arasındaki ilişkinin stratejik ortaklık düzeyinde olduğunu, siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki bu ilişkilerde son dönemde büyük gelişme kat edildiğini belirtti.
'Çin'in refahına, istikrarına ve toprak bütünlüğüne önem atfediyoruz' diyen Bilgiç, iki ülke arasında özellikle terörle mücadele konusunda yakın işbirliği olduğunu söyledi. Bilgiç şunları söyledi:
'Uygur soydaşlarımızla tarihi ve kültürel bağlarımız var. Aynı zamanda Uygurların yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz ve Uygurların Türkiye ve Çin arasında bir dostluk köprüsü oluşturduğuna inanıyoruz. Bununla birlikte Uygurların durumu kamuoyunda yakından takip ediliyor. Uygurlar konusunda duyarlı olmamız da son derece doğal. Bu çerçevede Uygurların refahı, saadeti ve özgürlük içinde yaşamaları ve dini ibadetlerini özgürce yerine getirmelerinin önem taşıdığını Çinli dostlarımıza vurguladık. Biliyorsunuz bu konuya ilişkin olarak da Çin Büyükelçisi geçtiğimiz günlerde Bakanlığımıza davet edildi ve bu hususlar iletildi.'
Bilgiç, Anadolu'nun yüzyıllardır kapılarına gelen misafirleri geri çevirmediğini ifade ederek, 'Türkiye bu anlayışla ülkemize gelmek isteyen, ülkemizin kapılarına kadar gelen Uygurlara da kapısını açık tutuyor' diye konuştu.