Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez Açıklaması 'Güvenli Topraklar; Türkiye'
Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç, Dr. Savaş Eğilmez, Türkiye’nin dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olduğunu belirtti.
Türklerin cömert insanlar olduğunu ve Türkiye’nin güvenli topraklardan oluştuğunu belirten Eğilmez, şöyle konuştu:
“Türkiye’ye yüzyıllar boyu farklı etnik köken ve dinden gelen sığınmacıların rakamsal boyutları, milyonları aşmış durumda. Göçmenler tabiri daha çok ABD ile ilişkilendiriliyor olsa bile, pratikte bu durum tamamen değişmiş durumda. Göçmenler, sığınmacılar denildiğinde şimdi akla ilk gelen ülke Türkiye’dir. Bugün Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. 15. yüzyıldan günümüze, zulümden, baskıdan kaçan yabancılara, kapılarını açan Türk devletinin bu alışkanlığı, atalarından gelen kültürel özelliktir. Türklerin bu misafirperverliği, mazlumun yanında olması, insanları ezen, toplumlara zulmeden otoriteye karşı duruşu ve tarihin her döneminde güvenli liman oluşu, Avrupa, Afrika, Asya ve Ortadoğu tarihini her açıdan etkilemiştir. Türk devlet geleneği, yüzyıllardır, bölgesel ya da küresel çatışmaların ve savaşların neden olduğu göçmen ve sığınmacılara karşı uyguladığı cömert politikayla, kendisi de ciddi zorluklar yaşamış ama bu pratikten asla vaz geçmemiştir. İspanya Kraliçesi Isabella ve Kral Ferdinand 1492 yılında aldıkları bir kararla, ülkelerindeki Yahudilerin hepsini sınır dışı etmiş ve bu insanları yurtsuz ve ulussuz bırakmıştır. Büyük bir korku ve umutsuzluk içerisinde olan Yahudilerin yardımına, Türkler koşmuş ve yaklaşık 250 bin Yahudi, Türk topraklarına getirilmiştir. Yahudiler “Tam yok oluyoruz derken”, yeni geldikleri topraklarda Türk şemsiyesi altında çoğalıp, gelişmişlerdir. 1783 yılında Rus İmparatorluğu, Kırım’ı işgal ettiğinde, 100 binden fazla Kırımlı Anadolu’ya geldi. 1856’da Kırım savaşı sona erdikten sonra zulümden kaçan yaklaşık 100 bin Kırımlı daha Türk Devletine sığınmış ve vatandaş kabul edilmişlerdir. 1864 yılında yapılan katliamlardan sonra Ruslar tarafından köylerinden sürülen, Kafkasya’nın kuzeybatısında yaşayan yaklaşık yarım milyon Çerkez, Türkiye’ye sığınmış ve yok olmaktan kurtulmuştur. Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra, onun yerine yükselen yeni Türk Devleti zamanında da göç dalgaları artarak devam etmiştir. 1923-1945 yılları arasında yeni Türk Devleti’ne 800 binden fazla göçmen gelmiştir. Bununla beraber II.Dünya savaşında, Nazi soykırımından kaçan 100 binden fazla Yahudi ülkemize gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yahudilerin ilk ve savaş dönemindeki tek sığınağı olmuştur. Çok daha yakın zamanlarda, diğer dikkat çekici göç dalgası da İran’dan gelmiştir.1979 yılında İslam devriminden kaçan İranlı muhaliflere yine Türk Devleti kucak açmıştır. 1980-1991 yılları arasında 1.5 milyona yakın İranlıya, vizesiz giriş izni verilmiştir. Türkiye Cumhuriyet, İran-Irak savaşı ve Körfez savaşı döneminde 500 binden fazla Kürde ve Araba kucak açmış, sığınmacıları yedirmiş, içirmiş, giydirmiş ve korumuştur. 2 milyona yakın Suriyeli sığınmacının yanında, Ayn el-Arap (Kobani)’tan kaçan yaklaşık 200 bin Kürdü kabul etmiş ve koruması altına almıştır. Bunun yanında binlerce Ezidi’de ülkemize sığınmıştır. Bütün bu insanların ihtiyaçları için milyarca dolar harcanmaktadır. Bu durumun dünya tarihinde başka bir örneği yoktur. Türk devletinin dünya için ne ifade ettiğini anlamak için, yukarıdaki rakamlara bakmak yeterlidir.”
Kaynak: İHA
“Türkiye’ye yüzyıllar boyu farklı etnik köken ve dinden gelen sığınmacıların rakamsal boyutları, milyonları aşmış durumda. Göçmenler tabiri daha çok ABD ile ilişkilendiriliyor olsa bile, pratikte bu durum tamamen değişmiş durumda. Göçmenler, sığınmacılar denildiğinde şimdi akla ilk gelen ülke Türkiye’dir. Bugün Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. 15. yüzyıldan günümüze, zulümden, baskıdan kaçan yabancılara, kapılarını açan Türk devletinin bu alışkanlığı, atalarından gelen kültürel özelliktir. Türklerin bu misafirperverliği, mazlumun yanında olması, insanları ezen, toplumlara zulmeden otoriteye karşı duruşu ve tarihin her döneminde güvenli liman oluşu, Avrupa, Afrika, Asya ve Ortadoğu tarihini her açıdan etkilemiştir. Türk devlet geleneği, yüzyıllardır, bölgesel ya da küresel çatışmaların ve savaşların neden olduğu göçmen ve sığınmacılara karşı uyguladığı cömert politikayla, kendisi de ciddi zorluklar yaşamış ama bu pratikten asla vaz geçmemiştir. İspanya Kraliçesi Isabella ve Kral Ferdinand 1492 yılında aldıkları bir kararla, ülkelerindeki Yahudilerin hepsini sınır dışı etmiş ve bu insanları yurtsuz ve ulussuz bırakmıştır. Büyük bir korku ve umutsuzluk içerisinde olan Yahudilerin yardımına, Türkler koşmuş ve yaklaşık 250 bin Yahudi, Türk topraklarına getirilmiştir. Yahudiler “Tam yok oluyoruz derken”, yeni geldikleri topraklarda Türk şemsiyesi altında çoğalıp, gelişmişlerdir. 1783 yılında Rus İmparatorluğu, Kırım’ı işgal ettiğinde, 100 binden fazla Kırımlı Anadolu’ya geldi. 1856’da Kırım savaşı sona erdikten sonra zulümden kaçan yaklaşık 100 bin Kırımlı daha Türk Devletine sığınmış ve vatandaş kabul edilmişlerdir. 1864 yılında yapılan katliamlardan sonra Ruslar tarafından köylerinden sürülen, Kafkasya’nın kuzeybatısında yaşayan yaklaşık yarım milyon Çerkez, Türkiye’ye sığınmış ve yok olmaktan kurtulmuştur. Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra, onun yerine yükselen yeni Türk Devleti zamanında da göç dalgaları artarak devam etmiştir. 1923-1945 yılları arasında yeni Türk Devleti’ne 800 binden fazla göçmen gelmiştir. Bununla beraber II.Dünya savaşında, Nazi soykırımından kaçan 100 binden fazla Yahudi ülkemize gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yahudilerin ilk ve savaş dönemindeki tek sığınağı olmuştur. Çok daha yakın zamanlarda, diğer dikkat çekici göç dalgası da İran’dan gelmiştir.1979 yılında İslam devriminden kaçan İranlı muhaliflere yine Türk Devleti kucak açmıştır. 1980-1991 yılları arasında 1.5 milyona yakın İranlıya, vizesiz giriş izni verilmiştir. Türkiye Cumhuriyet, İran-Irak savaşı ve Körfez savaşı döneminde 500 binden fazla Kürde ve Araba kucak açmış, sığınmacıları yedirmiş, içirmiş, giydirmiş ve korumuştur. 2 milyona yakın Suriyeli sığınmacının yanında, Ayn el-Arap (Kobani)’tan kaçan yaklaşık 200 bin Kürdü kabul etmiş ve koruması altına almıştır. Bunun yanında binlerce Ezidi’de ülkemize sığınmıştır. Bütün bu insanların ihtiyaçları için milyarca dolar harcanmaktadır. Bu durumun dünya tarihinde başka bir örneği yoktur. Türk devletinin dünya için ne ifade ettiğini anlamak için, yukarıdaki rakamlara bakmak yeterlidir.”