Angelına Jolıe Midyat'ta Basın Toplantısı Düzenledi
BM İyi Niyet Elçisi ünlü yıldız Angelina Jolie, dünyanın hiçbir zaman bugünkü kadar daha zengin, daha sağlıklı ya da daha gelişmiş olmadığını belirterek, ancak hiçbir zaman da böylesine fazla sayıda insanın malından, mülkünden edilmediğini ve temel insan haklarından yoksun bırakılmadığını söyledi.
Mardin ve Midyat ilçesinde çeşitli ziyaretlerde bulunan BM İyi Niyet Elçisi Angelina Jolie, Midyat’taki mülteci kampında basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan Jolie, bugün tek bir nedenle burada olduklarını belirterek, bölgenin bir küresel krizin merkez üssünde olduğunu ifade etti.
Yaklaşık 60 milyon insanın evlerinden edildiğini kaydeden Jolie, “Dünyamız hiçbir zaman daha zengin ya da daha sağlıklı ya da daha gelişmiş olmamıştı. Fakat öncesinde hiçbir zaman böylesine fazla sayıda insan malından, mülkünden edilmemiş ve temel insan haklarından yoksun bırakılmamıştı. Bu durum neyse öyle adlandırmalıyız. Yalnızca bir ‘mülteci krizi’ değil, şimdiye kadar kaydettiğimiz en kötü mülteci krizinde kendini gösteren bir küresel güvenlik ve yönetişim krizidir. Çok büyük yerinden edilmelerin yaşandığı bir zaman. Bu çok büyük mülteci akınlarının tek başına en büyük kaynağı Suriye’dir. Dört yıllık bir süre zarfında 1.8 milyon yerinden edilmiş Suriyeli ve Iraklı’ya ev sahipliği yapan Türkiye dünyadaki en fazla mültecinin olduğu ülke haline gelmiştir. Dün ziyaret ettiğim Lübnan, daha da büyük yoğunlukta yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyor. Şu anda Lübnan’daki her dört kişiden biri Suriyeli mülteci” dedi.
“HER ÜLKE LİMİTLERİN ÖTESİNDE”
İnsanların kaçacak yerlerin tükendiğine dikkat çeken Jolie, “Eğer, şiddetten kaçan bir Iraklı ya da Suriyeliyseniz nereye gidersiniz? Sınırlarındaki her bir ülke limitlerinin ötesine itiliyor. İşte bu yüzden böylesine çok sayıda insanın denizlerde hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu ‘yeni bir eğilim’ değil, bu bir ülkeden diğerine kaçıp güvenli bir yer bulamayan insanlar sebebiyle ortaya çıkan bir durum. Bu insanlar, daha iyi bir yaşam arayışında olan ekonomik göçmenler değil, savaş ve zulümden kaçan çaresiz mülteciler. Mülteci kampında, mültecilerin yaşadıkları süre ortalama 17 yıl. Kendi hayatınızı düşünün. Bunun ne anlama geleceğini düşünün. Yerinizden edilmiş olduğunuz süre boyunca eğitim görebilirsiniz ya da eğitiminize devam edebilirsiniz. Fakat çok muhtemel ki bunu yapmayacaksınız. Bir mülteci olarak, ev sahibi ülkede yasal olarak çalışamazsınız. Bu sebeple becerileriniz ve eğitiminiz bu uzun yıllar boyunca körelecek ve çok ihtiyaç duyulan katkınız kaybolup gidecek. Bir mülteci olarak, dünyanın size karşı nasıl hissettiğini öğrenirsiniz. Sizin çektiğiniz acının kızgınlığa mı, merhamete mi sebep olduğunu ya da göz ardı edilip edilmediğini öğrenirsiniz” diye konuştu.
“ONLARA YATIRIM YAPMALIYIZ”
Bu zamanı en fazla desteği sağlamanın gerektiği bir zaman olarak gördüklerini anlatan Jolie, şunları kaydetti:
“Hassas durumda oldukları için değil, fakat böylesine endişeli olduğumuzu dile getirdiğimiz ülkelerin hepsinin gelecekteki istikrarı oldukları için. Bu yüzden benim ilk mesajım, artık insanların mültecilerin yaşadıkları büyük acıya saygı duyma ve değerlerini görme zamanı çoktan gelmiştir. Onları korumalı ve onlara yatırım yapmalıyız. Onlar bir sorun değil, bu küresel krizin çözümünün bir parçası. Onlar, ülkeleri yeniden inşa etmek ve yeniden istikrarı sağlamak için potansiyel. İkinci olarak, bundan daha çok uluslararası topluma ve dünyadaki liderlere büyük ölçekli yerinden edilmedeki tanıklık ettiğimiz bu anın ne anlamaya geldiğini kabul etme çağrısında bulunuyorum. Bu yalnızca diğer bir gün değil. Dünya Mülteciler Günü, uluslararası krizi yönetmedeki yetersizliğimize, barışı sağlama ve kalıcı çözümler bulmadaki yetersizliğimize ilişkin bazı korkutucu gerçekleri ortaya koymaktadır. Bugün, geçtiğimiz yıl her gün ortalama olduğu gibi 40 binden fazla insan evlerinden kaçmak zorunda kalacak. Ve bundan sonraki gün de. Eğer bu durum devam ederse bundan sonraki her gün de. Uluslararası toplum olarak mülteci akınlarının temel nedenlerine kararlılıkla cevap verdiğimiz bir tek ana işaret etmek zor. Yerinden edilmeler artıyor, çünkü savaşlar son bulmuyor ve çatışmadan çıkan ülkelere ihtiyaç duydukları destek sağlanmıyor. Krizleri, yalnızca askerler ya da insani yardımı tartışarak ele alıyoruz. Küresel kriz, çatışmayla başa çıkmaya yönelik bu dar bakış açısının yanlış olduğunu bize gösteriyor. UNHCR’nin, diğer BM kuruluşları ve STK’lar ile birlikte Fransa’nın nüfusu büyüklüğündeki bir nüfusun yaşadığı kaosu yönetmesi beklenemez.”
“SURİYE İLE BAŞLAMALIYIZ”
Son 14 yılını UNHCR çalışanları arasında geçirdiğini anımsatan Angelina Jolie, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendilerini nasıl adadıklarını biliyorum. Mültecilere karşı sevgilerini de. Son birkaç yıl boyunca onların nasıl çok etkilendiklerini ve duygusal olduklarını da gördüm. Onlar, diğer BM kuruluşları ve STK’lar, uluslararası toplumun bıraktığı boşluğu dolduruyor. Kırılma noktasını geçtik. Bu dünya krizine verilecek cevap, kaç finansal çağrının fonlanabileceği değildir. Ya da doğruyu söylemek gerekirse, bu çağrıların yüzde kaçının fonlanabileceği değildir. İhtiyaçların tümünü karşılamak için yeterli olmasa da ülkelerin katkıda bulundukları fonlar için elbette minnettarım. Fakat, bu ülkelere işiniz yerinden edilmeye yönelik müdahaleye fon sağlamak değil, yerinden edilmeyi önlemek diyorum. Yerinden edilmeye son vermek. 60 milyon kişinin yerinden edilmiş olması, bir toplum olarak birlikte çalışmakta, kanunlarımızın hepsini uygulamakta ve ortak kurumlarımızı etkin olarak kullanmakta yetersizliğimizin işareti. Koyduğumuz standartlarda yaşamakta ve sözümüzü tutmakta yetersizliğimizin işareti. İnsanların çektiği acı ve yerinden edilmede, şimdiye dek hiç görülmemiş düzeyde bir patlama söz konusu ve bu insani yardım ile yönetilemez, diplomasi ve hukuk ile yönetilmelidir. Bu, merkezi bir sorun. Hangi insan hakları ihlallerini hoş göreceğimizi hangilerini hoş görmeyeceğimizi seçemeyiz. İnsan hakları doktrinlerinden, sözleşmelere ve mahkemelere, elimizde araçlarımız var. Fakat, yanlış kullanılır ve yanlış yönetilirlerse bu yerinden edilme eğilimini sürdürürüz ve büyüdükçe büyür. Bu ailelerin hepsinin böyle bir hayatı tolere etmelerini beklemek insanlık dışı. Hepimiz ne yapılması gerektiğini biliyoruz ve daha iyisini yapmalıyız. Ve çok açık ki Suriye ile başlamalıyız. Bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunuyorum, bakanlarınızı ve elçilerinizi buraya gönderin. Bu krize kendiniz tanıklık edin. Devam edemeyeceğini görün. Savaşa son vermek üzere siyasi bir çözüme ulaşmak için güvenilir bir plan yapma zamanı çoktan gelmiştir. Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün halkına cömertlikleri için teşekkür ediyorum. Buradaki ve dünyadaki tüm ailelere, içinde bulunduğumuz kutsal ay vesilesiyle, Ramadan Kareem, Ramazan’ınız kutlu olsun diyorum. Ve yalnızca burada değil dünyanın her yerinde bugün haklı olarak kutladığımız insanlara, mültecilerin kendilerine olan saygılarımı dile getiriyorum.”
Kaynak: İHA
Toplantıda konuşan Jolie, bugün tek bir nedenle burada olduklarını belirterek, bölgenin bir küresel krizin merkez üssünde olduğunu ifade etti.
Yaklaşık 60 milyon insanın evlerinden edildiğini kaydeden Jolie, “Dünyamız hiçbir zaman daha zengin ya da daha sağlıklı ya da daha gelişmiş olmamıştı. Fakat öncesinde hiçbir zaman böylesine fazla sayıda insan malından, mülkünden edilmemiş ve temel insan haklarından yoksun bırakılmamıştı. Bu durum neyse öyle adlandırmalıyız. Yalnızca bir ‘mülteci krizi’ değil, şimdiye kadar kaydettiğimiz en kötü mülteci krizinde kendini gösteren bir küresel güvenlik ve yönetişim krizidir. Çok büyük yerinden edilmelerin yaşandığı bir zaman. Bu çok büyük mülteci akınlarının tek başına en büyük kaynağı Suriye’dir. Dört yıllık bir süre zarfında 1.8 milyon yerinden edilmiş Suriyeli ve Iraklı’ya ev sahipliği yapan Türkiye dünyadaki en fazla mültecinin olduğu ülke haline gelmiştir. Dün ziyaret ettiğim Lübnan, daha da büyük yoğunlukta yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyor. Şu anda Lübnan’daki her dört kişiden biri Suriyeli mülteci” dedi.
“HER ÜLKE LİMİTLERİN ÖTESİNDE”
İnsanların kaçacak yerlerin tükendiğine dikkat çeken Jolie, “Eğer, şiddetten kaçan bir Iraklı ya da Suriyeliyseniz nereye gidersiniz? Sınırlarındaki her bir ülke limitlerinin ötesine itiliyor. İşte bu yüzden böylesine çok sayıda insanın denizlerde hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu ‘yeni bir eğilim’ değil, bu bir ülkeden diğerine kaçıp güvenli bir yer bulamayan insanlar sebebiyle ortaya çıkan bir durum. Bu insanlar, daha iyi bir yaşam arayışında olan ekonomik göçmenler değil, savaş ve zulümden kaçan çaresiz mülteciler. Mülteci kampında, mültecilerin yaşadıkları süre ortalama 17 yıl. Kendi hayatınızı düşünün. Bunun ne anlama geleceğini düşünün. Yerinizden edilmiş olduğunuz süre boyunca eğitim görebilirsiniz ya da eğitiminize devam edebilirsiniz. Fakat çok muhtemel ki bunu yapmayacaksınız. Bir mülteci olarak, ev sahibi ülkede yasal olarak çalışamazsınız. Bu sebeple becerileriniz ve eğitiminiz bu uzun yıllar boyunca körelecek ve çok ihtiyaç duyulan katkınız kaybolup gidecek. Bir mülteci olarak, dünyanın size karşı nasıl hissettiğini öğrenirsiniz. Sizin çektiğiniz acının kızgınlığa mı, merhamete mi sebep olduğunu ya da göz ardı edilip edilmediğini öğrenirsiniz” diye konuştu.
“ONLARA YATIRIM YAPMALIYIZ”
Bu zamanı en fazla desteği sağlamanın gerektiği bir zaman olarak gördüklerini anlatan Jolie, şunları kaydetti:
“Hassas durumda oldukları için değil, fakat böylesine endişeli olduğumuzu dile getirdiğimiz ülkelerin hepsinin gelecekteki istikrarı oldukları için. Bu yüzden benim ilk mesajım, artık insanların mültecilerin yaşadıkları büyük acıya saygı duyma ve değerlerini görme zamanı çoktan gelmiştir. Onları korumalı ve onlara yatırım yapmalıyız. Onlar bir sorun değil, bu küresel krizin çözümünün bir parçası. Onlar, ülkeleri yeniden inşa etmek ve yeniden istikrarı sağlamak için potansiyel. İkinci olarak, bundan daha çok uluslararası topluma ve dünyadaki liderlere büyük ölçekli yerinden edilmedeki tanıklık ettiğimiz bu anın ne anlamaya geldiğini kabul etme çağrısında bulunuyorum. Bu yalnızca diğer bir gün değil. Dünya Mülteciler Günü, uluslararası krizi yönetmedeki yetersizliğimize, barışı sağlama ve kalıcı çözümler bulmadaki yetersizliğimize ilişkin bazı korkutucu gerçekleri ortaya koymaktadır. Bugün, geçtiğimiz yıl her gün ortalama olduğu gibi 40 binden fazla insan evlerinden kaçmak zorunda kalacak. Ve bundan sonraki gün de. Eğer bu durum devam ederse bundan sonraki her gün de. Uluslararası toplum olarak mülteci akınlarının temel nedenlerine kararlılıkla cevap verdiğimiz bir tek ana işaret etmek zor. Yerinden edilmeler artıyor, çünkü savaşlar son bulmuyor ve çatışmadan çıkan ülkelere ihtiyaç duydukları destek sağlanmıyor. Krizleri, yalnızca askerler ya da insani yardımı tartışarak ele alıyoruz. Küresel kriz, çatışmayla başa çıkmaya yönelik bu dar bakış açısının yanlış olduğunu bize gösteriyor. UNHCR’nin, diğer BM kuruluşları ve STK’lar ile birlikte Fransa’nın nüfusu büyüklüğündeki bir nüfusun yaşadığı kaosu yönetmesi beklenemez.”
“SURİYE İLE BAŞLAMALIYIZ”
Son 14 yılını UNHCR çalışanları arasında geçirdiğini anımsatan Angelina Jolie, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendilerini nasıl adadıklarını biliyorum. Mültecilere karşı sevgilerini de. Son birkaç yıl boyunca onların nasıl çok etkilendiklerini ve duygusal olduklarını da gördüm. Onlar, diğer BM kuruluşları ve STK’lar, uluslararası toplumun bıraktığı boşluğu dolduruyor. Kırılma noktasını geçtik. Bu dünya krizine verilecek cevap, kaç finansal çağrının fonlanabileceği değildir. Ya da doğruyu söylemek gerekirse, bu çağrıların yüzde kaçının fonlanabileceği değildir. İhtiyaçların tümünü karşılamak için yeterli olmasa da ülkelerin katkıda bulundukları fonlar için elbette minnettarım. Fakat, bu ülkelere işiniz yerinden edilmeye yönelik müdahaleye fon sağlamak değil, yerinden edilmeyi önlemek diyorum. Yerinden edilmeye son vermek. 60 milyon kişinin yerinden edilmiş olması, bir toplum olarak birlikte çalışmakta, kanunlarımızın hepsini uygulamakta ve ortak kurumlarımızı etkin olarak kullanmakta yetersizliğimizin işareti. Koyduğumuz standartlarda yaşamakta ve sözümüzü tutmakta yetersizliğimizin işareti. İnsanların çektiği acı ve yerinden edilmede, şimdiye dek hiç görülmemiş düzeyde bir patlama söz konusu ve bu insani yardım ile yönetilemez, diplomasi ve hukuk ile yönetilmelidir. Bu, merkezi bir sorun. Hangi insan hakları ihlallerini hoş göreceğimizi hangilerini hoş görmeyeceğimizi seçemeyiz. İnsan hakları doktrinlerinden, sözleşmelere ve mahkemelere, elimizde araçlarımız var. Fakat, yanlış kullanılır ve yanlış yönetilirlerse bu yerinden edilme eğilimini sürdürürüz ve büyüdükçe büyür. Bu ailelerin hepsinin böyle bir hayatı tolere etmelerini beklemek insanlık dışı. Hepimiz ne yapılması gerektiğini biliyoruz ve daha iyisini yapmalıyız. Ve çok açık ki Suriye ile başlamalıyız. Bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunuyorum, bakanlarınızı ve elçilerinizi buraya gönderin. Bu krize kendiniz tanıklık edin. Devam edemeyeceğini görün. Savaşa son vermek üzere siyasi bir çözüme ulaşmak için güvenilir bir plan yapma zamanı çoktan gelmiştir. Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün halkına cömertlikleri için teşekkür ediyorum. Buradaki ve dünyadaki tüm ailelere, içinde bulunduğumuz kutsal ay vesilesiyle, Ramadan Kareem, Ramazan’ınız kutlu olsun diyorum. Ve yalnızca burada değil dünyanın her yerinde bugün haklı olarak kutladığımız insanlara, mültecilerin kendilerine olan saygılarımı dile getiriyorum.”