'Şehirler Arası' Raflardaki Yerini Aldı
Yazar Hatice Tekin’in Şule Yayınları’ndan çıkan “Şehirler Arası” adlı kitabı raflardaki yerini aldı.
Yeni çıkan ve kendisi için ilk olma özelliği taşıyan “Şehirler Arası” öykü kitabını İHA Muhabiri Şifa Kaymak’a anlatan Hatice Tekin, yazmanın dışarıdaki keşmekeşte boğulan birisinden çok daha kolay olduğunu söyledi.
İşte o röportaj:
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Klasik anlamda söylemek gerekirse evli, üç yetişkin çocuğu bulunan, lise mezunu bir ev hanımıyım. Fakat bu ve benzeri etiketlerin bir insanı tanımamıza ne derece katkısı olur bilemiyorum. Ben kendimi bir arayıcı olarak nitelemek istiyorum. Hayatın belli dönemlerinde farklı arayışlara girmiş biri. Bu yüzden kullanmadığı pek çok belge sahibi olmuş, yine de aradığını bulamamış biri. Çok şükür bizi bizden çok düşünen bir yaratıcımız var. Kaybolmamıza izin vermiyor. Onun sayesinde doğru yola farkında olmadan adım adım yürüyoruz. Bulduğumuzda fark ediyoruz ki vakit kaybı olarak gördüğümüz diğer şeyler aslında birikimlerimiz.
...
Yazmaya nasıl başladınız ve kitap çıkarma süreciniz nasıl gelişti?
Bahsettiğim bu arayış içinde bir gün yolum Ali Ural Bey’in atölyesine düştü. O günü milat olarak kabul edebiliriz sanırım. Aradığımı bulmuştum. Birkaç yıl boyunca atölyedeki çalışmalara devam ettim.
Aslında yazmanın kendisi başlı başına bir süreçtir. Bu uzun ve meşakkatli yolculuğu atlayıp sonuca, yani kitap çıkarmaya varmak ne derece doğru olur bilmem. Her öyküm kendi sürecini yaşayarak doğdu. Kimisine birkaç gün içinde son noktayı koydum, kimisi aylarca uğraştırdı beni. Asıl zevki bu süreçte yaşadım. Öykülerimin kitaplaşmasını, bebeğimi giydirip süsleyerek gelen misafirlere göstermeye benzetiyorum. Kitap süreç değil sonuç.
...
Bu süreçte okuma listeniz ve etkilendiğiniz bir yazar oldu mu?
Atölyeye devam ettiği süre içinde ne okumalıyım telaşına hiç düşmedim. Çünkü Ali Bey, yazdığı birkaç metinden sonra öğrencisini tanır ve onun tarzına uygun, gelişimine katkısı olacak bir kitap söyler. Zaman içinde ihtiyaca yönelik yeni kitap ve yazarları ilave eder. Bu bir çeşit kişiye özel reçetedir. Başka isimler de okuyorum tabii ama reçetemdekiler hep başucu kitaplarım oluyor. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Sait Faik ve Çehov ilk aklıma gelenler.
...
Ev hanımısınız ve sizin gibi birçok bayan bu tür şeyler yapmak istese bile vakit ayıramıyor. Sizin için zor oldu mu?
Vakit ayırdığımız, biraz düşününce anlamsız gelen pek çok şey yapıyoruz gün boyu. Hayatımızı televizyon gibi fazlalıklardan temizleyebilirsek, konu komşu ziyaretlerine sınır getirebilirsek, ev içinde daha pratik bir düzen oturtabilirsek vaktimiz bereketlenecektir. Bunu söylemesi yapmasından kolay tabii. Öğrenene kadar ben de bocaladım. Uzun bir süre hangi işe el atsam yarım kaldı ama sonunda her şey düzene girdi.
...
Hem aileniz ve gündelik işleriniz hem de kitap çalışmanızı nasıl dengelediniz?
Yazmayı günlük hayatın bir parçası haline getirdikten sonrası kolay oldu. Kimse yemek yaparken, çamaşır katlarken ailemle bunlar arasında bir denge kurmalıyım diye düşünmez. Hayat hep dengededir zaten. Onu yanlış yönlere çekerek kendimiz zorlaştırıyoruz.
...
Örnek olacak bir işe imza attınız. Herkes kitap çıkartıyor yazıp çiziyor sizin hikâyeniz onlardan biraz farklı. Ev hanımı olup yazmaktan çekinen bayanlar için neler söylemek istersiniz?
Ev hanımı olmanın yazmaya menfi bir etkisi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Hatta bunu lehimize çevirmek mümkün. Bence dışarıdaki keşmekeşte boğulan birisinden çok daha kolay yazarız.
Öte yandan ev hanımı ve anne olmak sınırlarımızın kolayca aşılacağı anlamına geliyor. Bazı dönemde mesela çocuklar küçükken sınır koymaya çalışmak, yazmak için sakin bir köşe aramak kişiyi çok zorlayacaktır. Bize düşen hayalimizi biraz ertelemektir. En fazla birkaç yıl sürecek olan bu dönemi geçirdikten sonrası kolay.
...
Başlığınız oldukça dikkat çekici "Şehirler Arası". Bu ismin sizin dünyanızda bir anlamı var mı?
Şimdi dışarıya çıkıp on kişiye sorsak, "Yaşadığınız şehirde mi doğdunuz?" diye. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerin birindeysek yarıdan fazlasının cevabı benimle aynı olacaktır. Başka şehirde doğup bir şekilde buraya yerleşmişlerdir. Kimi okumak, kimi çalışmak için gelmiştir, kimi de benim gibi evlilik sebebiyle. Peki, içinde yaşıyor olmak, bizi oralı yapar mı? Tabii yapar ama bu demek değildir ki doğduğun yeri unutacaksın.
Tatilleri düşünelim. Yıl boyunca doğup büyüdüğümüz baba ocağını düşler, vaktin bir an önce gelmesini dileriz. Aslında aradığımız geçmişin tadıdır. Bulsak da bulmasak da orada geçirdiğimiz birkaç günün ardından yaşadığımız, yurt edindiğimiz yerleri özleriz. Bu alışkanlığın çok ötesinde bir şeydir. Koşa koşa eve döner, sokağımıza girdiğimiz anda rahatlarız ama daha valizleri boşaltmadan baba ocağının acısı yeniden düşer içimize. Bu yıllar yılı sürer gider böyle. Ben bu gelgiti yaşamıyorum, diyen biri olabilir mi, hiç sanmıyorum.
Otuz yıldır İstanbul’da yaşayan biri olarak kendimi bir İstanbullu olarak görüyorum ama aynı zamanda bir Konyalı. Ne tamamen oralı ne tamamen buralı. Şehirler arasında yaşıyorum. Kitabımın ismi sadece benim için değil, doğduğu yerlerden uzakta yaşayan herkes için anlamlı.
...
İlk kitabınız ve oldukça heyecanlı bir durum olmalı neler hissediyorsunuz?
Duygularımız tek bir kelimeyle açıklanabilse işimiz kolaylaşırdı ama öyle değil. Bence ömrümüze anlam katan duygularımızın çeşitliliğidir. Heyecan bu işin olmazsa olmazı. Peki ona eşlik eden duyguları görmezden mi geleceğiz. Mesela okuyucuları merak ediyorum. Ya öykülerim beğenilmezse diye endişeleniyorum. Geri dönüş yapanlara seviniyorum. Uzun süredir zihnimi meşgul eden bir şeyin tamamlanmış olması muazzam bir rahatlama duygusuna sebep oldu. Bu his yüzünden rehavete kapılır mıyım diye kaygılanıyorum. Bir daha yazamamaktan korkuyorum. İlk aklıma gelenler bunlar. İyi ki her durumda dillendireceğimiz pek çok duygumuz var. Yoksa tabağımızdaki yemeğin tadı pek yavan olurdu.
...
Bundan sonra nasıl bir çalışma yapmak istiyorsunuz?
Bir yola çıktık ama istikamet belli değil. Ben hayatın içinde yakaladığım anları öykülemeye devam edeceğim. Bırakalım onlar beni istedikleri yere götürsün.
...
Son olarak okuyucularımıza kitabınızdan bahseder misiniz?
Şehirler Arası, geçmişle şimdi arasında fark etmeden yaptığım yolculukların toplamıdır aslında.
Kitapta ayrı bölümlere yerleşmiş olsalar da öyküler birbirinin peşi sıra girmişti dünyama. Bir yanda Konya’daki çocukluğuma ait, geçen zamanla birlikte silikleşen anıları, diğer yanda şimdinin üzerimde bıraktığı etkileri kaydetme çabam var öykülerimde. İyi ki de var. Bütünüyle geçmişte yaşamak mümkün değil ama sürekli şimdi de oyalanmakta çok durağan geliyor bana.
Kaynak: İHA
İşte o röportaj:
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Klasik anlamda söylemek gerekirse evli, üç yetişkin çocuğu bulunan, lise mezunu bir ev hanımıyım. Fakat bu ve benzeri etiketlerin bir insanı tanımamıza ne derece katkısı olur bilemiyorum. Ben kendimi bir arayıcı olarak nitelemek istiyorum. Hayatın belli dönemlerinde farklı arayışlara girmiş biri. Bu yüzden kullanmadığı pek çok belge sahibi olmuş, yine de aradığını bulamamış biri. Çok şükür bizi bizden çok düşünen bir yaratıcımız var. Kaybolmamıza izin vermiyor. Onun sayesinde doğru yola farkında olmadan adım adım yürüyoruz. Bulduğumuzda fark ediyoruz ki vakit kaybı olarak gördüğümüz diğer şeyler aslında birikimlerimiz.
...
Yazmaya nasıl başladınız ve kitap çıkarma süreciniz nasıl gelişti?
Bahsettiğim bu arayış içinde bir gün yolum Ali Ural Bey’in atölyesine düştü. O günü milat olarak kabul edebiliriz sanırım. Aradığımı bulmuştum. Birkaç yıl boyunca atölyedeki çalışmalara devam ettim.
Aslında yazmanın kendisi başlı başına bir süreçtir. Bu uzun ve meşakkatli yolculuğu atlayıp sonuca, yani kitap çıkarmaya varmak ne derece doğru olur bilmem. Her öyküm kendi sürecini yaşayarak doğdu. Kimisine birkaç gün içinde son noktayı koydum, kimisi aylarca uğraştırdı beni. Asıl zevki bu süreçte yaşadım. Öykülerimin kitaplaşmasını, bebeğimi giydirip süsleyerek gelen misafirlere göstermeye benzetiyorum. Kitap süreç değil sonuç.
...
Bu süreçte okuma listeniz ve etkilendiğiniz bir yazar oldu mu?
Atölyeye devam ettiği süre içinde ne okumalıyım telaşına hiç düşmedim. Çünkü Ali Bey, yazdığı birkaç metinden sonra öğrencisini tanır ve onun tarzına uygun, gelişimine katkısı olacak bir kitap söyler. Zaman içinde ihtiyaca yönelik yeni kitap ve yazarları ilave eder. Bu bir çeşit kişiye özel reçetedir. Başka isimler de okuyorum tabii ama reçetemdekiler hep başucu kitaplarım oluyor. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Sait Faik ve Çehov ilk aklıma gelenler.
...
Ev hanımısınız ve sizin gibi birçok bayan bu tür şeyler yapmak istese bile vakit ayıramıyor. Sizin için zor oldu mu?
Vakit ayırdığımız, biraz düşününce anlamsız gelen pek çok şey yapıyoruz gün boyu. Hayatımızı televizyon gibi fazlalıklardan temizleyebilirsek, konu komşu ziyaretlerine sınır getirebilirsek, ev içinde daha pratik bir düzen oturtabilirsek vaktimiz bereketlenecektir. Bunu söylemesi yapmasından kolay tabii. Öğrenene kadar ben de bocaladım. Uzun bir süre hangi işe el atsam yarım kaldı ama sonunda her şey düzene girdi.
...
Hem aileniz ve gündelik işleriniz hem de kitap çalışmanızı nasıl dengelediniz?
Yazmayı günlük hayatın bir parçası haline getirdikten sonrası kolay oldu. Kimse yemek yaparken, çamaşır katlarken ailemle bunlar arasında bir denge kurmalıyım diye düşünmez. Hayat hep dengededir zaten. Onu yanlış yönlere çekerek kendimiz zorlaştırıyoruz.
...
Örnek olacak bir işe imza attınız. Herkes kitap çıkartıyor yazıp çiziyor sizin hikâyeniz onlardan biraz farklı. Ev hanımı olup yazmaktan çekinen bayanlar için neler söylemek istersiniz?
Ev hanımı olmanın yazmaya menfi bir etkisi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Hatta bunu lehimize çevirmek mümkün. Bence dışarıdaki keşmekeşte boğulan birisinden çok daha kolay yazarız.
Öte yandan ev hanımı ve anne olmak sınırlarımızın kolayca aşılacağı anlamına geliyor. Bazı dönemde mesela çocuklar küçükken sınır koymaya çalışmak, yazmak için sakin bir köşe aramak kişiyi çok zorlayacaktır. Bize düşen hayalimizi biraz ertelemektir. En fazla birkaç yıl sürecek olan bu dönemi geçirdikten sonrası kolay.
...
Başlığınız oldukça dikkat çekici "Şehirler Arası". Bu ismin sizin dünyanızda bir anlamı var mı?
Şimdi dışarıya çıkıp on kişiye sorsak, "Yaşadığınız şehirde mi doğdunuz?" diye. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerin birindeysek yarıdan fazlasının cevabı benimle aynı olacaktır. Başka şehirde doğup bir şekilde buraya yerleşmişlerdir. Kimi okumak, kimi çalışmak için gelmiştir, kimi de benim gibi evlilik sebebiyle. Peki, içinde yaşıyor olmak, bizi oralı yapar mı? Tabii yapar ama bu demek değildir ki doğduğun yeri unutacaksın.
Tatilleri düşünelim. Yıl boyunca doğup büyüdüğümüz baba ocağını düşler, vaktin bir an önce gelmesini dileriz. Aslında aradığımız geçmişin tadıdır. Bulsak da bulmasak da orada geçirdiğimiz birkaç günün ardından yaşadığımız, yurt edindiğimiz yerleri özleriz. Bu alışkanlığın çok ötesinde bir şeydir. Koşa koşa eve döner, sokağımıza girdiğimiz anda rahatlarız ama daha valizleri boşaltmadan baba ocağının acısı yeniden düşer içimize. Bu yıllar yılı sürer gider böyle. Ben bu gelgiti yaşamıyorum, diyen biri olabilir mi, hiç sanmıyorum.
Otuz yıldır İstanbul’da yaşayan biri olarak kendimi bir İstanbullu olarak görüyorum ama aynı zamanda bir Konyalı. Ne tamamen oralı ne tamamen buralı. Şehirler arasında yaşıyorum. Kitabımın ismi sadece benim için değil, doğduğu yerlerden uzakta yaşayan herkes için anlamlı.
...
İlk kitabınız ve oldukça heyecanlı bir durum olmalı neler hissediyorsunuz?
Duygularımız tek bir kelimeyle açıklanabilse işimiz kolaylaşırdı ama öyle değil. Bence ömrümüze anlam katan duygularımızın çeşitliliğidir. Heyecan bu işin olmazsa olmazı. Peki ona eşlik eden duyguları görmezden mi geleceğiz. Mesela okuyucuları merak ediyorum. Ya öykülerim beğenilmezse diye endişeleniyorum. Geri dönüş yapanlara seviniyorum. Uzun süredir zihnimi meşgul eden bir şeyin tamamlanmış olması muazzam bir rahatlama duygusuna sebep oldu. Bu his yüzünden rehavete kapılır mıyım diye kaygılanıyorum. Bir daha yazamamaktan korkuyorum. İlk aklıma gelenler bunlar. İyi ki her durumda dillendireceğimiz pek çok duygumuz var. Yoksa tabağımızdaki yemeğin tadı pek yavan olurdu.
...
Bundan sonra nasıl bir çalışma yapmak istiyorsunuz?
Bir yola çıktık ama istikamet belli değil. Ben hayatın içinde yakaladığım anları öykülemeye devam edeceğim. Bırakalım onlar beni istedikleri yere götürsün.
...
Son olarak okuyucularımıza kitabınızdan bahseder misiniz?
Şehirler Arası, geçmişle şimdi arasında fark etmeden yaptığım yolculukların toplamıdır aslında.
Kitapta ayrı bölümlere yerleşmiş olsalar da öyküler birbirinin peşi sıra girmişti dünyama. Bir yanda Konya’daki çocukluğuma ait, geçen zamanla birlikte silikleşen anıları, diğer yanda şimdinin üzerimde bıraktığı etkileri kaydetme çabam var öykülerimde. İyi ki de var. Bütünüyle geçmişte yaşamak mümkün değil ama sürekli şimdi de oyalanmakta çok durağan geliyor bana.